5 Aralık 2022 Pazartesi

TWİTTER’DA ‘KIRINTI HABER’ PAYLAŞMA MODASI GİDEREK YAYILIYOR

Beni bu yazıyı yazmaya güdüleyen şey, Journo’da okuduğum, Tamer Morkoç’un “Twitter ç’alıntı haber kaynıyor: Sorarlarsa ‘derleme’ dersiniz” başlıklı araştırma haberi oldu. Morkoç bu haber için benden de değerlendirme istemişti. Kendisine, “Sosyal medyada giderek artan oranda, benim Türkçeye ‘bak-geç gazeteciliği‘ olarak çevirdiğim, sevgili Bilge Şenyüz’ün de literatüre kazandırdığı ‘glance journalism‘ söz konusu. Sosyal medya kullanıcılarının önemli bir kısmı sadece başlıklara bakıp geçtiği ve detaylarla ilgilenmediği için sosyal medyada sadece başlıkları verip geçen ve böylece takipçi kazanmaya çalışan hesaplar çoğaldı” demiştim.

Tamer Morkoç o yazısında kısa haber duyuruları paylaşan 50 Twitter hesabını listelemişti ve açıkçası ben bu sayının hızla artmakta olduğunun biraz geç farkına vardım. Tam olarak ne yaptıklarını anlayabilmek için Twitter’da haber duyurusu paylaşan hesapları takibe almaya başladım. Öncelikle ne kastettiğimi anlatmam gerekiyor. Benim takibe aldığım hesapların tamamı en fazla bir iki cümle ile haberi paylaşan, başkaca detay vermeyen hesaplar. Bazıları video veya fotoğraf da paylaşabiliyor ama asla link (bağlantı) vermiyorlar. Dolayısıyla haberdeki olay hakkında tam bilgiye sahip olmanız mümkün değil. Bunlar, TRT radyo haberlerindeki haber özetleri gibi.

Bu hesaplar belli ki tam da Twitter’ın mantığına uygun bir habercilik yapıyorlar. Twitter’da kullanıcıların önemli bir kısmı ayrıntıya inmeden olan bitenden yüzeysel biçimde haberdar olmakla yetiniyor. Gelin bu yurttaşlara ‘haber tarayıcıları’ diyelim. Kısa haber duyurularına bakıp geçen, ayrıntıyla işi olmayan okurlar bunlar. Benim adlandırmamla “kırıntı haber” paylaşımı yapan hesaplar işte bu kitleyi hedefliyor çoğunlukla. Haber rekabetinin hızla artığı günümüzde zahmete girmeden bu rekabete katılabilir, medya kuruluşlarının ve haber ajanslarının bin bir güçlük ve emekle ortaya koydukları haberleri orasından burasından kırparak aktarabilirsiniz. Üstelik haberi değil kırıntısını paylaştığınız için etik sorgulamaya bile girmezsiniz. Dahası, sizin yaptığınızın on katı kötüsünü, haber siteleri, başka mecralarda üretilmiş haberleri kopyala-yapıştır yöntemiyle çalarak yapmaktadırlar zaten.


Kırıntı haberler paylaşan hesaplar
Bu yazıyı yazmak için hesapları tespit etmeye başladığımda epey zorlandım açıkçası. Sadece kırıntı haber paylaşımı yapanları seçmeye çalıştım ancak bu tür paylaşımlar giderek yayılıyor. Bir haber sitesine sahip hesaplar da bu modaya uymaya başlamış durumda. Bu yöntemin daha da yaygınlaşacağını düşünüyorum. Bu yazı kapsamında, kendi haber sitesi olmayan, sadece Twitter’da kırıntı haber paylaşan, aşağıda ayrıntılarını verdiğim hesapları tespit ettim. Hesapların açılış yılına göre değil, alfabetik bir sıralama yaptım. En az 10 bin takipçi sayısı olan hesapları seçtim. Elbette belirttiğim tanıma uyan ancak benim tespit edemediğim başka hesaplar da olabilir. Hesaplardaki takipçi ve paylaşım sayıları 3-4 Aralık tarihlerinde ulaştığım sayılardır. Siz hesaplara tıklayıp incelediğinizde sayılar değişmiş olacaktır haliyle.        

Absürt HaberlerBu hesap Ekim 2020’de açılmış. 133 bin civarında takipçisi var. Hesap Twitter’da kendisini, “Dünyadan; ekseriyetle Türkiye'den bazen saçma, bazen acınası, bazen trajikomik ve absürt haberler” şeklinde tanımlıyor.  2 yıldan fazla bir süredir paylaşım yapmasına ve yüksek takipçi sayısına karşın bugüne (3 Aralık 2022) kadar sadece 312 paylaşım yapmış.

Anlık HaberBu hesap kendisini “Tarafsız ve hızlı haber platformu” olarak tanımlıyor. Twitter hesabı Kasım 2015’te açılmış, 176 bin kadar takipçisi var ve bugüne kadar (3 Aralık 2022) 43 bin 700 civarında paylaşım yapmış.

ANT Haber: Bu hesap Kasım 2015’te açılmış. “Haberler burada” sloganını kullanan hesabın 188 bin 300 takipçisi bulunuyor. Hesaptan bugüne kadar 26 bin 500 kadar paylaşım yapılmış.

Asam Haber: Hesap Mart 2016’da açılmış. “Hızlı, bağımsız dijital medya haberciliği!” sloganını kullanıyor. 37 bin 500 takipçisi var. Bugüne kadar 4 bin 383 paylaşım yapmış.  

Bee HaberBu hesap Ocak 2021’de açılmış. “Havuzu değil bizi takip edin, gerçeklerden bihaber değil @beehaber olun” sloganını kullanıyor. 249 bin 400 civarında takipçisi olan hesaptan bugüne kadar 12 bin paylaşım yapılmış.

BPT Haber“Hızlı güvenilir ve tarafsız” sloganını kullanan bu hesap Ocak 2015’te açılmış. Kendisini, “en doğru ve en hızlı şekilde haberleri ulaştırmaya çalışan dijital habercilik platformu” olarak tanıtıyor. 449 bin 200 civarında takipçisi olan hesaptan bugüne kadar 67 bin 800 civarında paylaşım yapılmış.

Bugün Güncel“Türkiye’nin tam bağımsız yeni nesil medyası” sloganını kullanan hesap Mart 2014’te açılmış. En eski mini haber paylaşan hesaplar arasında yer alıyor. 458 bin takipçisi olan hesaptan bugüne kadar 75 bin 700 civarında paylaşım yapılmış. 

Dark Web HaberHesabın logosunda, “Güncel ve önemli haberleri sizlere ulaştırıyoruz” açıklaması yer alıyor. Hesap Ekim 2018’de açılmış. 539 bin 800 takipçisi olan hesaptan bugüne kadar 62 bin 400 civarında paylaşım yapılmış.  

Etkili Haber:  Temmuz 2019’da açılan bu hesaptan bugüne kadar 11 bin 700 civarında paylaşım yapılmış. Hesabın 85 bin 300 civarında takipçisi var.

Fav Reports”Yeni nesil haber kaynağı” sloganını kullanan bu popüler hesap Temmuz 2019’da açılmış. 1 milyon 300 bin takipçisi var. Bugün kadar hesaptan 8 bin 127 paylaşım yapılmış. Bu kadar az paylaşımla bu kadar yüksek takipçi sayısına ulaşmış olması, takipçilerinin ne kadarının gerçek ne kadarının sahte olduğu sorusunu akla getiriyor kuşkusuz.

Gözcü MedyaHaziran 2013’te açılan bu hesap, “Yeni Dünyanın Yeni Medyası” sloganını kullanıyor. 103 bin takipçisi olan hesaptan bugüne kadar 11 bin 600 kadar paylaşım yapılmış.  

Gündeme Dair Her ŞeyDaha çok videolu ve fotoğraflı paylaşımlar yapan hesap Ağustos 2012’de açılmış. Kendisini, “Türkiye'den ve dünyadan anlık haber veren nitelikli içerik platformu” olarak tanıtıyor. 119 bin 800 takipçisi olan hesaptan bugüne kadar 47 bin paylaşım yapılmış.    

Haber”Yeni nesil haber” sloganını kullanan hesap Aralık 2014’te açılmış. 305 bin 200 takipçisi bulunan hesaptan bugüne kadar 16 bin 900 civarında paylaşım yapılmış.

HaberLog”Yeni nesil dijital habercilik” sloganını kullanan hesap Mayıs 2019’da açılmış. 52 bin 600 takipçisi olan hesaptan bugüne kadar 1305 paylaşım yapılmış.  

Haber Report: Bu hesap Aralık 2019’da açılmış. “Hızlı ve bağımsız haber kaynağı” sloganını kullanan hesabın 614 bin 600 takipçisi var ve bugüne kadar 23 bin 500 civarında paylaşım yapılmış.

Hukuk HaberleriHukuk konulu güncel gelişmeleri paylaşan hesap Aralık 2011’de açılmış. 67 bin 800 takipçisi bulunan hesaptan bugüne kadar 28 bin 500 civarında paylaşım yapılmış. 

İbrahim HaskoloğluKendi adıyla Aralık 2013’te açtığı hesaptan haber duyuruları paylaşan İbrahim Haskoloğlu, bu türün en popüler gazetecilerinden birisi. 712 bin 500 takipçisi bulunan İbrahim Haskoloğlu bugüne kadar 17 bin 700 civarında paylaşım yapmış.  

İmpact”Türkiye ve dünyadan anlık haberler” sloganını kullanan hesap Kasım 2010’da açılmış. 104 bin 300 takipçisi olan hesaptan bugüne kadar 29 bin 200 paylaşım yapılmış.

Medyanın 50 TonuEkim 2014’te açılmış olan bu hesabın 208 bin 800 takipçisi var. Bugüne kadar hesaptan 154 bin 900 civarında paylaşım yapılmış.

Medyanın 51 TonuMedyanın 50 Tonu hesabıyla aynı kişiye ait olduğunu düşündüğüm bu hesap Eylül 2019’da açılmış. 46 bin 700 takipçisi var ve bugüne kadar 32 bin 800 civarında paylaşım yapmış.  

MuhbirBu hesap Şubat 2022’de açılmış görünüyor. “Doğru, ilkeli, tarafsız haber” sloganını kullanan 70 bin 600 takipçisi var ve bugüne kadar 15 bin 400 paylaşım yapmış.

Mülteci HaberleriHesap Ekim 2021’de açılmış. 29 bin 700 takipçisi var ve bugüne kadar 2 bin 603 paylaşım yapmış.

Neden TT oldu? Hesap Eylül 2011’de açılmış. Ağırlıklı olarak Twitter gündemindeki haberleri paylaşan hesabın 766 bin 500 takipçisi var.  

Politic TürkBu hesap Haziran 2014’te açılmış. “Türkiye ve Dünya’dan önemli gelişmeler” sloganını kullanıyor. 187 bin 200 takipçisi olan hesaptan bugüne kadar 12 bin paylaşım yapılmış.

PusholderEn popüler hesaplardan biri olan bu hesabın 1 milyon 400 bin takipçisi var. Ocak 2020’de açılan ve “Yeni nesil dijital medya” sloganını kullanan hesaptan bugüne kadar 30 bin paylaşım yapılmış. 

Santra SportsSpor haberleri paylaşan bu hesap Ağustos 2012’de açılmış. “Tamamen objektif” sloganını kullanan hesabın 132 bin 700 takipçisi var ve bugüne kadar 39 bin 400 civarında paylaşım yapmış.

Sığınmacı GündemiAğustos 2021’de açılmış olan bu hesap, “Sığınmacılar hakkında anlık, doğru ve teyitli haberler” sloganını kullanıyor. 58 bin 600 takipçisi olan hesaptan bugüne kadar 3 bin 155 paylaşım yapılmış.

Tirajikomik HaberlerBu hesap Nisan 2021’de açılmış. Absürt Haberler’in paylaşımlarını RT yaptığı için aynı kişi tarafından açıldığını tahmin ediyorum. 157 bin 400 takipçisi olan hesaptan bugüne kadar 1728 paylaşım yapılmış.

Trend Ekonomi”Ekonominin yeni trendi” sloganını kullanan hesap Ağustos 2013’te açılmış. 70 bin 500 takipçisi olan hesaptan bugüne kadar 3288 paylaşım yapılmış. 

Türkiye’s Economy Channel”Türkiye’nin ilgiyle takip edilen ekonomi kanalı” diyerek kendisini tanıtan hesap Mart 2021’de açılmış. 63 bin 500 takipçisi olan hesaptan bugüne kadar 9 bin 531 paylaşım yapılmış.     

WhisperBu hesap Aralık 2021’de açılmış. 112 bin 600 takipçisi olan hesaptan bugüne kadar 11 bin 100 paylaşım yapılmış.

Zam HaberBu hesap Ocak 2021’de açılmış. 281 bin takipçisi olan hesaptan bugüne kadar 750 paylaşım yapılmış.

Gazetecilik mesleği zarar görüyor

Çoğu gazeteci gibi ben de bu hesapların gazetecilik mesleğine zarar verdiğini düşünüyorum. Elbette haberleri sadece sosyal medyadan takip eden ve sadece başlıkları okuyup geçen, gazetecilik emeğini çok da önemsemeyen bir gençlik var ama insanlar haber okumuyor diye habercilikten vazgeçmek gazetecilik mesleğine zarar verir. Haber üretimi ciddi bir iştir ve emek ister. Bilgisayar başına oturup, olan biteni oradan buradan takip ederek bir iki cümleyle ve üstelik onları bile kopyalayarak, sıfır emekle aktarmak, hiçbir kaynak göstermemek gazetecilik olmasa gerek.

Bu yazıyı yazarken fark ettiğim bir sorunlu pratik de iş birlikleri. Örneğin Dark Web Haber’in logosunda “Reklam ve iş birliği için DM” yazıyor. Bunun ne anlama geldiğini tahmin ediyorsunuzdur. Bu hesapların kaçının iş birliği adı altında ücret karşılığı içerik paylaşımı yaptığını bilmek kolay değil. Denebilir ki, ne var bunda? Taş mı yesinler! Anadolu Ajansı da şirket haberleri adı altında şirketlerin haberlerini ücreti karşılığında paylaşmıyor mu? Bana inanmıyorsanız, AA sayfasındaki açıklamayı okuyun lütfen. Açıkçası Türkiye’de gazetecilik neresinden tutsan dökülen bir meslek haline gelmiş durumda. Çok yazık.           

Bu kırıntı haberlerde “doğruluk kontrolü” yapılıp yapılmadığını da bilemiyoruz. Daha çok, başka hesaplar paylaşmışsa doğrudur gibi bir yaklaşımın söz konusu olduğunu görüyoruz.

Son bir söz. Bu yönteme yeni nesil gazetecilik deniliyor. Eğer yeni bir uygulama, var olan uygulamayı geliştiriyorsa, onu daha iyi hale getiriyorsa, etik sorunlara yol açmıyorsa elbette geliştirenleri alkışlarız. Ancak bu kırıntı haberciliği yöntemi gazeteciliği dejenere ediyor, değersizleştiriyor, emek harcamadan herkesin yapabileceği bir “yapıştır gitsin” kolaycılığına dönüştürüyor. Açıkçası, ne desem az kalacak…    

CEVAP HAKKI

Haber Report isimli hesabın sahibi, yazıma bazı eleştirileri olduğunu ve cevap hakkını kullanmak istediğini söyledi. Gazetecilik etiği dersleri veren bir hoca olarak elbette cevabını yazımın altında yayımlayacağımı söyledim. Cevap yazısı beklenenden daha uzun. Yine de, bir örnek olması dileğiyle yazıyı olduğu gibi paylaşıyorum.

----

Öncelikle bu konuların konuşulmasına, herkesin 1-2 dakika düşünüp geçtiği konuları bir arşiv olarak tutmanızı ve çalışmanızı takdir ediyorum (belki haddim olmayarak) ve teşekkür ediyorum. 

Haber Report, kısa ve net haber alanındaki boşluğu doldurmak için kuruldu. Medya ve gazetecilik eğitimlerine sahip olmayan kişilerin domine ettiği bu alanı; medya alanındaki lisans eğitimimizle, düzenli olarak katıldığımız habercilik atölyelerinden edindiğimiz bilgi ve tecrübelerle harmanlayarak bu alanda varlığımızı sürdürüyoruz. Mesela bu alana aynı amaçla Haber Global'in girişimi @gloob__ de bu işe girdi. 

Yazdığınız yazıdaki temanın kısa ve genellikle 280 karaktere sığan haberler olması nedeniyle aynı kategoriye sokulduğumuz hesaplarla birlikte değerlendirilmeyi adil bulmuyoruz. 

Kolayca ulaşılabilecek künyemizin bulunması, Türkiye gündemine oturan, TV'lerde saatlerce tartışılan özel haberlerimiz, düzenli olarak bu alandaki akademisyenlere yazarak eleştiri istememiz ve aşağıda vereceğim örnekler bizi farklı kılıyor.

Örneğin son yüz yılın en önemli gündemi olan koronavirüs'te İBB'den mezarlık verilerini "zorla" alarak ve düzenli yayımlayarak kamuoyu oluşturduk ve Fahrettin Koca'nın gerçek rakamları açıklamak zorunda kalmasına sebep olduk. Milyonlar, gerçeğe bizim sayemizde ulaştı. (Birçok akademisyen ve gazetecinin görüşü İBB'nin veri açıklaması nedeniyle şeffaflık sağlandığıydı, o verileri biz söke söke aldık ve süreç öyle başladı).

Geçtiğimiz aylarda ilk kez bizim gündeme getirdiğimiz bir dolandırıcılık haberi ertesi gün tüm ana haber bültenlerinde yer aldı. 

Ve tek tek örnek vermenin absürt olacağı çok sayıda özel haberle Haber Report yayınlarına devam ediyor. 

Kaynak gösterme konusunda ise bir hatamız olduğunda editörlerimizin kaynaksız bir haberi paylaşması durumunda bize ulaşan gazeteciye Türkiye standartlarının çok üzerinde telif ücreti ödedik. Bu gazeteci, eleştiri yazınızda aynı kategoriye sokulduğumuz bir hesaba kaynak göstermesi için yazdığında o hesap tarafından engellendiğini söyledi. Biz ise bu gazeteciye telif ödedik. Ödediğimiz bu telif elbette lütuf değildi. Karşı tarafın hakkıydı. 

Ayrıca haber sitelerinde bu noktada tam bir iki yüzlülük söz konusu. Örneğin bugün tekrar mesajlarımızı kontrol ederek saydım. Tele1'i tam 17 defa özel haberimizi paylaştığı için uyarmışız. Tele1 bunların 9'u için özür dilemiş. Aynı zamanda siyasilerin konuşmalarını derleyip özetlediğimiz konuşmalarını yayınladığımız flood, yazım hatalarımızla birlikte BBC Türkçe tarafından kopyalandı. Independent Türkçe tarafımıza ait videoyu izinsiz ve kaynak göstermeden kullandı. Cumhuriyet Gazetesi'ni ağır konuşmamak için örnek vermeyeceğim. Böyle birçok örneğin olduğu sistemde gençlere ulaşmak için özet haber giren hesabı genelleyerek eleştirmeyi haksızlık olarak görüyoruz. 

Gençlere ve apolitik kitleye ulaşmayı hedeflemek bizim kamu yararını önceleyerek yaptığımız bir şey. Örneğin bir yolsuzluk haberimizin yayımlandığı bir tweetimize tıklayın, beğenilere göz atın. O tweete beğenen kişilere hesaplara tıklayın. Bu kişilerin takip ettiklerine bakın. Bu kişilerin bu yolsuzluk haberini alabileceği, takip ettiği tek hesap biziz. Neden? Devasa fonlara sahip, belediyelerden aylık 10 binlerce (bazen 100 binlerce) liralık reklam alan kuruluşlar, Twitter'da daha fazla kişiye, gençlere ulaşmak için ne kadar reklam harcaması yapıyor? Sıfır. Tek duyarlılıkları yok. Günü kurtarıyorlar ve gençlere ulaşmak yerine belediyelerle ilişkileri güçlendiriyorlar. 

Daha geçen hafta, aylık yaklaşık 3 memur maaşı kadar kazanç sağlayabileceğimiz bir reklam anlaşmasını etik bulmadığımız için reddettik. Bu gizli reklamın bize hiçbir zararı olmazdı ve asla fark edilmezdi. Reddettik, sonra ne gördük? Kısa özet haber paylaştığımız için aynı kategoriye sokulduğumuz tüm hesaplar bu reklamı almış. Bunları geçtim, kurumsal bir tarihi olan gazetelerin internet siteleri de bu reklamı aldı. Bu kuruluşlarda çalışan "duayen gazeteciler" biz medya öğrencilerine etik dersi veriyor. 

Elbette eleştirileceğimiz ve bu eleştirilerden besleneceğimiz çok nokta var. Özellikle son bir yılın öncesinde kaynak gösterme/göstermeme konusunda birçok hata yaptık. Ulaşamadığımız Cumhuriyet gazetesi vb. kuruluşlar gibi yapmayıp her uyarıda hatamızı düzelttik. Ekosistemi geliştirmek için her türlü uyarıya ve öneriye açığız. Mail adresimiz profilimizde mevcut.

Cevap hakkı için teşekkürler. 

4 Mayıs 2021 Salı

YURTTAŞ GAZETECİLİĞİ NEDİR NE DEĞİLDİR?

Türkçe literatürde yurttaş gazeteciliği denilince karşımıza iki farklı gazetecilik türü çıkıyor. Bu karışıklığın temel nedeni, İngilizce'den yapılan çeviriler. İngilizce'de "civic journalism" ya da "public journalism" olarak bilinen gazetecilik de yurttaş gazeteciliği olarak çevrildi ve kullanıldı, "citizen journalism" de.

1990'lı yıllarda ABD'de popüler olan public journalism kavramını "halk odaklı gazetecilik" ya da "toplum gazeteciliği" olarak Türkçe'ye çevirmek daha doğru olurdu. Neden? Toplum gazeteciliği hareketinin savunucuları, geleneksel gazeteciliğin halkı kamusal yaşama müdahil olmada, fikir belirtmede cesaretlendirmediği gibi, tam tersine caydırdığını ileri sürüyorlardı ve medyanın halkı demokrasiden kopardığını savunuyorlardı. Alternatif bir gazetecilik anlayışı olarak halk odaklı gazetecilik fikrini ortaya attılar.


Bazı kaynaklarda public journalism kavramı kamusal gazetecilik olarak da kullanılıyor ama kamusal sözcüğü aynı zamanda devlete gönderme yaptığı için bir tür resmi gazeteciliği çağrıştırabilir diye tercih etmiyorum. Örneğin TRT kamusal yayın yapması beklenen bir yayın kuruluşu. Ancak uygulamada kamudan anlaşılan devlettir. (Halkın vergileriyle, bandrol ücretleriyle finanse edilen TRT'nin farklı bir yayıncılık anlayışına sahip olması gerektiği de açıktır). 


Halk odaklı gazetecilik nedir?


Halk odaklı  gazeteciliğinin temel özelliklerini şöyle sıralayabiliriz:

1. Halkı okurlar, dinleyiciler, izleyiciler, müşteriler ya da kitle olarak değil, katılımcı yurttaşlar olarak görmek.
2. Toplum açısından hangi sorunların önemli olduğuna yurttaşlarla birlikte karar vermek ve bu sorunların nasıl çözülmesi gerektiği konusunda karar verme süreçlerine yurttaşların etkin katılımını teşvik etmek.
3. Halkın önemli gördüğü sorunları siyasetin gündemine taşımak ve karar alıcıları halkın beklentileri doğrultusunda harekete geçirmeye çabalamak. Yani sadece sorunları gündeme getirmekle yetinmeyip çözümleri konusunda da çaba harcamak.

Sevda Alankuş, BİA tarafından yayımlanan Gazeteciliğe Başlarken: Okuldan Haber Odasına isimli kitapta yer alan "Yeni Habercilik Arayışları: Hak Odaklı Habercilik, Yurttaş Gazeteciliği, Barış Gazeteciliği" başlıklı yazısında şunları söylüyor: "Yurttaş gazeteciliği ile ilgili tartışmalar ve pratik 1990'larda, ABD'de başlıyor ve hedef 'gazeteciliğin eski altın günlerine dönülmesi' biçiminde konuluyor...Yurttaş gazeteciliği 'yurttaş olma bilincini ve sorumluluğunu kazandırıp harekete geçiren' bir gazetecilik olarak tanımlanıyorsa eğer, aslında bu gazeteciden tarafsız olmasını beklemek yerine, yurttaşlardan yana taraf olmasını bekleyen, bunun için de pro-aktif bir gazeteciliği öngören bir gazetecilik demek. Yani genelgeçer gazeteciliğin eleştirdiğim sadece olağandışılığa haber değeri atfeden yaklaşımı yerine burada, yurttaşlık hakları ve sorumlulukları alanına giren her şeyin haber sayılması gibi bir tavır öneriliyor...Yurttaş sadece haber kaynağı haline gelmiyor, kendi sorunlarıyla ilgili olarak harekete geçirilirken haberin bizzat yapıcısı haline de geliyor. Bu arada haber farklı farklı yurttaşların bakış açısından çerçeveleniyor, böylelikle haber sadece elit-merkezli ve elitlerden yurttaşlara doğru akan bir nitelik taşımaktan çıkıyor ve yurttaş-merkezli, aşağıdan-yukarıya işleyen, bu arada da yurttaşlar-arası bir diyaloğun önünü de açan bir hale geliyor. Haber konusu olan sorunun tarafları gazeteci tarafından bir araya getiriliyor, sorunun bu diyalog içinde çözümü hedefleniyor ve amaçlanan sonuç alınıncaya kadar haber takip ediliyor."


Alankuş yazısında, halk odaklı gazeteciliğin ABD dışındaki coğrafyalarda fazlaca tartışılmış ve uygulanmış bir model olmadığını da belirtiyor.


Halk odaklı gazeteciliğin iki belirgin özelliği bulunuyor. Birincisi, halk odaklı gazetecilik yurttaşların sürece aktif biçimde katılımını öngördüğü için daha çok yerel düzeyde gerçekleştirimi mümkün görünüyor. ABD'de bu gazetecilik pratiğini yaşama geçiren gazeteler de yerel gazetelerdi zaten (
The Wichita Eagle, The Charlotte Observer, The Virginian-Pilot, and the Colorado Springs Gazette). İkincisi de halk odaklı gazeteciliğin proje ve sorun odaklı oluşu. Bir sorun çözüldüğünde başka bir soruna odaklanmak gerekiyor. Bu iki özellik aynı zamanda halk odaklı gazeteciliğin handikapları oldu ve 2000'li yıllardan itibaren halk odaklı gazetecilik hareketi önemini yitirdi. Bunda aynı zamanda, internet ve sosyal medya kullanımın artmasıyla yurttaşların dertlerini anlatmak için geleneksel medyaya ihtiyaçlarının büyük ölçüde ortadan kalkması da etkili oldu. 

Korkmaz Alemdar ve Ruhdan Uzun, Herkes İçin Gazete-ci-lik isimli kitaplarında yurttaş gazeteciliğini (citizen journalism) halk odaklı gazeteciliğin (public journalism) bir devamı olarak görüyorlar. Yazarlar yurttaş gazeteciliğini, "sürekli ve hızlı değişen medya ortamındaki gazetecilik pratiklerini anlatmakta kullanılan bir terim" olarak tanımlıyorlar. Yazarlara göre, "yurttaş gazeteciliği, iletişim teknolojilerinin daha da gelişmesi ve yaygınlaşması ile birlikte 2000'li yıllarda yeni bir biçim almaya başladı. Önceleri büyük haber örgütlerindeki profesyonel gazeteciler halkın yararına, halkla iletişim içinde gazetecilik yaparken, yurttaşlar yeni medya araçlarını kullanarak kendileri gazetecilik yapmaya başladılar."


Yurttaş gazeteciliği nedir?


Yurttaş gazeteciliğini, asıl mesleği ve gelir kaynağı gazetecilik olmayan yurttaşların dijital iletişim teknolojilerini kullanarak haber üretim sürecine katılmaları şeklinde tanımlayabiliriz. Ancak yurttaş gazeteciliği kavramı da içinde sorunlar barındırıyor. Çevresinde gördüğü bir olayı cep telefonuyla kaydedip videosunu sosyal medyada paylaşan bir kişi yurttaş gazeteci midir? Eğer öyleyse, cep telefonuna sahip olan herkesi potansiyel gazeteci olarak görmeliyiz. Açıkçası yurttaş gazeteciliği terimi bu anlamda sorunlu. Bu terim yerine "tanık haberciliği" teriminin kullanılmasının daha doğru olduğunu düşünüyorum. Bir sel baskını oldu diyelim. Tesadüfen olay yerinde bulunan bir kişinin seli kaydedip videosunu sosyal medyada paylaşması o kişiyi gazeteci yapmaz, yapsa yapsa tanık yapar. 


Tanık haberciliği


Amatör bir fotoğrafçı olan Virginia Schau, Kaliforniya'da 3 Mayıs 1953 tarihinde kocasıyla birlikte balık tutarken köprünün üzerinde kaza yapan bir kamyonun fotoğrafını çekiyor. Bu fotoğraf, 1954 yılında sıcak haber fotoğrafı dalında Pulitzer ödülü kazanıyor.

 
Abraham Zapruder isimli terzi, 22 Kasım 1963 tarihinde eşiyle birlikte Dallas'a gelen ABD Başkanı John F. Kennedy'yi elindeki amatör kamerayla çekmeye başlıyor. Tam o sırada birkaç el silah sesi duyuluyor. Olayı baştan sona kaydeden Zapruder, ilk yurttaş gazeteci olarak kabul ediliyor. Elbette, Zapruder'in tarihe geçen gazetecilik olayının tamamen rastlantısal olduğunu söylememe gerek yok.

3 Mart 1991 tarihinde Rodney King isimli siyah genç cadde ortasında Los Angeles polisi tarafından öldüresiye dövülüyor. George Holiday bütün olayı kamerasıyla kaydediyor. Dayak görüntüleri televizyonlarda yayımlandığında Amerika'da kıyamet kopuyor.


7 Temmuz 2005'te Londra metrosuna gerçekleştirilen terör saldırısında tanık gazeteciliği daha da popüler hale geliyor. Saldırının tanığı çok sayıda kişi, cep telefonlarıyla çektikleri görüntüleri medyadan paylaşıyorlar. Bunlardan biri olan Adam Stacey'nin çektiği fotoğraf saldırının dehşetini gözler önüne seriyor.


Gerçek yurttaş gazeteciler 


Yukarıda sıraladığım olayları kaydeden kişiler aslında tesadüfen olay yerindeydiler ve gazetecilik yapmak gibi bir amaçları da yoktu. Ancak, bazı ülkelerde bazı yurttaşların bilinçli biçimde gazetecilik faaliyetine katıldıklarını görüyoruz. 


Asıl mesleği gazetecilik olmadığı halde, gelişen olayların tanığı olan ve bir gazeteci gibi olayları kaydedip haberleştiren kişilere yurttaş gazeteci diyebiliriz. Yusuf Devran ve Ömer Faruk Özcan, "Habercilikte Hegemonya Mücadelesi: Yurttaş Gazeteciliği: Fırsat mı Tehdit mi?" başlıklı makalelerinde yurttaş gazeteciliğini şöyle tanımlıyorlar: "Yurttaş gazeteciliğini geniş bir çerçevede haber toplama, üretme ve dolayıma sokma safhalarında gazetecilikle profesyonel olarak uğraşmayan vatandaşların mevcut teknolojik imkânlar dâhilinde yer aldığı yeni bir gazetecilik pratiği olarak tanımlamak mümkün gözükmektedir." Devran ve Özcan, tanık haberciliği ile yurttaş gazeteciliğinin aynı şeyler olmadığını da bu yazıda açıklıyorlar: "..sıra dışı bir olaya şahit olmak ve bu durumu kayıt altına almak yurttaş gazeteciliğinin (tanık haberciliği, s.i.) bir pratiği iken yurttaş gazetecisi olmak bir tercih sonucudur. Olaylara şahit olarak bunları kayıt altına alan ve gerek sosyal medya hesaplarından duyurarak gerekse ana akım medya kuruluşlarına bunları ulaştırarak belirli bir olayla ve olay süresince sınırlı yurttaş gazeteciliği pratiği aynı zamanda kazara gazetecilik (accidental journalism) olarak adlandırılmaktadır (Harrison, 2010, s. 248). Bununla birlikte Suriye örneğinde olduğu gibi sahadan bildiren aktivistler bu faaliyeti olayları kendi zaviyelerinden dünya kamuoyuna yansıtmak için kullanmaktadırlar."    


2009 yılında İran'da yapılan seçimlerde şaibe olduğu konusunda yapılan gösteriler, büyük ölçüde yurttaş gazetecilerin çektikleri videolarla dünyaya duyuruldu.


Arap Baharı'nda da yurttaş gazeteciliğinin önem kazandığını gördük. Bu süreçte, yurttaş gazeteciler geleneksel medyanın boşluğunu doldurdular. 


Suriye'deki savaşı dünyaya yurttaş gazeteciler duyuruyor. Geleneksel medyanın boşluğunu doldurmalarına karşın, aynı zmanda birer aktivist olduklarından ve belli grupların yanında yer aldıklarından, aktardıkları haberlerin güvenilirlikleri sorunlu


Gezi sürecinde yurttaş gazeteciliği önem kazandı

Türkiye'de Gezi protestoları geleneksel medyanın ilgisizliği nedeniyle yurttaş gazeteciliğinin önem kazanmasına yol açtı. Necla Zarakol, Gezi protestolarında yurttaş gazeteciliğinin oynadığı rolü şöyle açıklıyor: "Gezi  Parkı protestoları Türkiye’de birçok şeyi etkiledi; siyasete, ekonomiye, akademik çalışmalara, sokağa, toplumun farklı kesimlerine birçok 'yeni'yi öğretti. Bütün bunların arasında en önemlisi Facebook ve Twitter üzerinden yürüyen gerçek zamanlı haberleşmeydi. Bu iki ağ, nüfusun % 40’ını temsil eden (31 milyon 247.120 kişi) kesimini olaylar sırasında real time habercilikle tanıştırdı; ne olup bittiğini öğrenenler, anında bunu yayarak 'yurttaş gazeteci' oldular. Facebook ve Twitter’i aktif kullananlar bütün gördüklerini ve duyduklarını anında paylaşırken bu pasif kullanıcılar da fikir paylaşmayı, yorum yapmayı, fotoğraf göndermeyi, hatta kirli bilgi yayanlarla hesaplaşmayı  ve bu bilgilerin yayılmasının nasıl engelleneceğini öğrenerek aktif hale geldiler. Canlı yayın yapan televizyonlar bile sosyal ağlardaki yurttaş gazeteciliğinin çok gerisinde kaldılar." 

Gökhan Biçici de Gezi sürecinde yurttaş gazeteciliğini irdelediği yazısında şunları söylüyor: "Yurttaş haberciliği ise sansüre karşı gerçek haber talep eden toplumun, bu tepkisini ifade biçimlerinden birisi ve güçlü bir dinamik olarak ortaya çıkmıştı. Elbette yurttaş haberciliği gazeteciliğin yerini alamazdı, ancak yurttaş haberciliği, gazeteciliğin toplumla yeniden buluşması ve bu temelde de yeniden yapılanması için temel bir dinamik olduğunu da göstermeye başlamıştı."


Emel Arık, "Yurttaş gazeteciliğinin günümüzdeki görünümü: Twitter gazeteciliği örneği" başlıklı makalesinde şu saptamaları yapıyor: "Türkiye’de de Van Depremi’nden Afyon’daki cephanenin patlamasına, Reyhanlı Faciası’ndan Galatasaray Üniversitesi yangınına, en önemlisi de Gezi parkı protestoları olarak başlayıp çok çeşitli muhalif tavırları içeren gösteriler biçiminde dalga dalga tüm Türkiye’ye yayılan protestolara varıncaya değin pek çok olayda Twitter geleneksel medyadan çok daha hızlı ve detaylı bir haberleşme aracı haline dönüşmüş ve gazetecilik deneyimi olmayan pek çok kişi olayları, durumları bizzat yaşayan, gözlemleyen, haber unsurlarının kaynağı ve ileteni olarak görev yapmıştır... Özellikle Gezi Parkı olayları sosyal medyanın, özellikle de Twitter’ın gücünü göstermesi bakımından son derece önemli veriler içermektedir. İlerleyen yıllarda sosyal medyanın ve Twitter’ın gücünden bahsedildiği zaman mutlaka anılacak olan bu dönem, aynı zamanda yurttaş gazeteciliğinin en yoğun gerçekleştiği bir dönem olarak karşımızda durmaktadır."


Yurttaş gazeteciliği yapan haber siteleri


"Her yurttaş bir muhabirdir" sloganıyla 2000 yılında yayın hayatına başlayan Güney Kore merkezli haber sitesi OhMyNews, yuttaş gazeteciliğinin öncülerindendir. Ancak haber sitesi 2010 yılında "haber doğrulama"da yaşanan zorluklardan dolayı yurttaş gazeteciliği haberlerini yayımlamayı durdurdu


GlobalVoices, 2005 yılında kurulan ve farklı dillerde yayın yapan bir yurttaş gazeteciliği sitesi. Sitede Türkçe haberler de yayımlanıyor

IndyMedia, 1999 yılında Dünya Ticaret Örgütü toplantısına yönelik protestoları haber yapmak için kurulan bir yurttaş gazeteciliği platformu. Ancak günümüzde önemini yitirmiş görünüyor. 

CNN iReport, Wikinews, Have Your Say (BBC News) gibi yurttaş gazeteciliği platformları da başlangıçta oldukça ilgi çekmişken günümüzde ya kapanmış ya da cazibelerini yitirmiş görünüyor.


Türkiye'de yurttaş gazeteciliği iddiasını taşıyan haber siteleri arasında vivaHiba, 140jurnos, dokuz8HABER sayılabilir.
"Medya sensin, paylaş" sloganıyla herkesi gazeteci yapmak gibi iddialı bir amaçla yayın hayatına başlayan vivaHiba sitesi günümüzde kapanmış görünüyor. 

Yaratıcı Fikirler Enstitüsü'nün bir projesi olarak, kurulduğu 2012 yılından beri başarılı bir şekilde yayınlarını sürdüren 140jurnos, "anaakım medyanın filtreli habercilik anlayışına tepki olarak, özgür haberciliği savunan bağımsız bir 'karşı medya' hareketi" olarak tanımlıyor kendisini. 


"Yurttaş haberciliği odaklı gönüllü haber ağı platformu" olarak 2014 yılında yayınlarına başlayan dokuz8HABER'in web sitesi 2016 yılında mahkeme kararıyla erişime engellenmişti. Günümüz yayınlarını şu siteden sürdürüyor. Sitenin hakkında sayfasında şu bilgiler yer alıyor: Dokuz8HABER, yurttaş haberciliğinin dinamizmini profesyonel gazeteciliğin deneyimiyle buluşturan yeni ve özgün bir medya platformudur." 

Ötekilerin Postası, "yurttaş ve kolektif habercilikle sansürü deliyoruz" sloganıyla twitter'dan ve facebook'tan haber paylaşıyor. Kendi web sitesi 2016'da erişime engellenmişti. Twitter hesabından en son paylaşım 7 Şubat 2021 tarihinde yapılmış görünüyor. 

Yurttaş gazeteciliğinin olumlu yanları


Birincisi, yurttaş gazeteciliği, yukarıda verilen örneklerde de görüldüğü gibi, geleneksel medyanın görmezden geldiği ya da göremediği sorunları, olayları gündeme getirmede önemli bir boşluğu dolduruyor.

İkincisi, halk odaklı gazeteciliğin hedeflediği, halkı siyasal süreçlere dahil etme misyonuna karşılık gelecek biçimde, yurttaşlar bizzat kendileri işin içine dahil olarak sorunların peşine düşüyorlar. 

Üçüncüsü, sorunların iktidar kontrolündeki ana akım medyada tek yanlı sunumu karşısında alternatif çerçevelerin ortaya konmasına, farklı seslerin ve görüşlerin duyu(ru)lmasına imkan sağlıyor. 

Dördüncüsü, sıcak gelişmelere anlık ve kolay erişim olanağı sunuyor. Geleneksel medyanın kendi olanaklarıyla ulaşmada yetersiz kaldığı olaylar yurttaş gazeteciler kanalıyla aktarılıyor. Hatta bu bağlamda geleneksel medyayı sağladığı görüntülerle besliyor. 

Beşincisi, yurttaş gazeteciler özellikle çatışma bölgelerinde profesyonel gazetecilere yardımcı oluyor, yol gösteriyorlar. Örneğin, Suriye'ye haber yapmaya giden profesyonel gazeteciler sahadaki yurttaş gazetecilerden rehberlik hizmeti alıyor.

Yurttaş gazeteciliğinin olumsuz yanları

Yurttaş gazeteciliğinin en önemli sorunu, üretilen haberlerin güvenilirliği noktasında ortaya çıkıyor. Yurttaş gazeteci kılığında yalan haber üreten, propaganda amaçlı haberleri yayan çok sayıda kişi var. Ayrıca, geleneksel medyada var olan editöryal denetim süreçleri tam işlemediği için yayına konulan haberin yanlış çıkma olasılığı yüksek.

İkincisi, yurttaş gazetecilerin çoğu aynı zamanda aktivist kimliğe de sahip. Bu da ürettikleri haberlere ilişkin kuşku oluşmasına yol açıyor.

Üçüncüsü, mali destek olmadan yurttaş gazeteciliğini sürdürmek mümkün görünmüyor. Nitekim, yurttaş gazeteciliği iddiasıyla kurulan birçok platform ve haber sitesi ya kapanmış durumda ya da ilgi görmediği için kapanmanın eşiğinde.

Dördüncüsü, yasalar karşısında gazeteci kabul edilmedikleri için profesyonel gazetecilerin sahip olduğu yasal korumadan yoksunlar.

Sonuç olarak, yurttaş gazeteciliği, özellikle cep telefonlarının sağladığı kaydetme ve yayma olanaklarıyla birlikte giderek yaygınlaşan bir yeni gazetecilik biçimi. Geleneksel gazeteciliği de dönüştürüyor ve geleneksel gazeteciliğin eksik bıraktığı alanları dolduruyor.

Genelge ile yasaklanan yurttaş gazeteciliği

Emniyet Genel Müdürlüğü tarafından 27 Nisan 2021 tarihinde polisin görevini yaparken yurttaşların ses ve görüntü almasını yasaklayan bir genel ge yayımlandı. Çağdaş Hukukçular Derneği'nin (ÇHD) twitter hesabından paylaşılan bu genelgede, akıllı telefon kullanımının yaygınlaşmasıyla yurttaşların ses ve görüntülerinin  izinsiz biçimde kaydedilmesinden ve paylaşılmasından söz ediliyor ve bu durumun hem özel hayatın gizliliğini hem de kişisel verilerin korunması hakkını ihlal ettiği belirtiliyor. Sıradan vatandaşlar için anlaşılabilecek bu argüman kamu görevi yapan polislerin eylemlerine de genişletiliyor. "Tüm vatandaşlarımız açısından özel hayatın gizliliği ve kişisel veri ihlalinin söz konusu olduğu bu tarz durumlarla genel kolluk personelimiz de sıklıkla karşılaşmaktadır.  

14 Nisan 2021 Çarşamba

AKTİVİST GAZETECİLİK

Gazeteci ve aktivizm tartışmasında öncelikle neyi kastettiğimizi açık olarak ortaya koymalıyız. Gazetecinin herhangi bir toplumsal sorunun belirli bir politikaya göre çözülmesini hedefleyen eylemlilik içinde bulunmasını mı anlamalıyız, yoksa gazetecinin gazeteciliğini belirli bir politik amaç doğrultusunda yapar hale gelmesini mi anlamalıyız? Örneğin, gazetecinin aynı zamanda çevreci aktivist olması ve çevre eylemlerinde yer alması başka bir şeydir, Suriye'de olduğu gibi yurttaş gazeteci kimliğini taşıyanların aktivist gazeteciler olarak savaşı haberleştirmeleri başka bir şey. 

Bu yazıda, aktivist gazetecilik etrafında sürdürülen tartışmaları örnekler ve farklı görüşler üzerinden aktarmaya çalışacağım.

   
Akil İnsanlar Heyeti ve gazeteciler

Türkiye'de gazetecilik ve aktivizm tartışması sanırım ilk olarak 2013 yılında kurulan Akil İnsanlar Heyeti üzerine başlamıştı. Bu heyette epeyce çok sayıda gazeteci de yer 
almıştı: Nihal Bengisu Karaca, Sibel Eraslan, Abdurrahman Dilipak, Avni Özgürel, Hilal Kaplan, Fehmi Koru, Etyen Mahçupyan, Ahmet Taşgetiren, Vahap Coşkun, Fadime Özkan, Kürşat Bumin, Oral Çalışlar, Ali Bayramoğlu, Yıldıray Oğur. Ayrıca listede asıl mesleği gazetecilik olmamakla birlikte köşe yazarlığı yapan Baskın Oran, Murat Belge, Beril Dedeoğlu gibi isimler de vardı listede. 

Gazetecilerin akil insanlar heyeti içinde yer alması doğal olarak bir tartışmayı da başlatmıştı. Benim dışımdaki okur temsilcileri, gazetecilerin heyette yer alarak aktivist konuma geçtiklerini savunuyor ve haliyle karşı çıkıyorlardı.


Milliyet'te Belma Akçura, "Gazeteci aktör değil üçüncü kişi olmaldır" başlıklı yazısında, "..köşe yazarı olup da 'akademisyen' ve bu gibi kimlikleriyle öne çıkanların bu komisyonda yer alması anlaşılabilir. Ancak 'gazeteci' kimliğini öne çıkartanların bu sürece içeriden değil, dışarıdan katkı sağlamaları tarafsız ve objektif olmaları açısından önem taşımakta. Gazeteciler akil insanlardan oluşturulacak komisyon çalışmalarının dışarıdan sıkı takipçisi olabilir ama hükümetin belirlediği bu komisyon içerisinde yer almak, gazetecilik ilkeleri açısından sorun yaratabilir" demişti. 


Sabah'ta Yavuz Baydar, "Akil insan aktivizmi" başlıklı yazısında, "
Ben, pek umudum olmamakla birlikte, gazetecilerin bu komisyonlardan uzak durması gerektiği kanısındayım. Gazetecinin görev tarifi, gazetecilik sınırları içindedir. Gazeteci, görevi gereği haber veya yorum için izlediği kişi, kurum, olgu ve süreçlerin dışında kalabildiği ölçüde, yaptığı iş açısından halk önünde inandırıcı olur. Ne amaçla olursa olsun, arabuluculuk, barış aktivizmi, savaş veya çözümsüzlük eylemciliği, 'akil insan komisyonu' üyeliği, inandırıcılık açısından sorunlar yaratmıştır, yaratır" diyerek itirazını ifade etmişti. 

Yavuz Baydar yazısında benim görüşlerime de yer vermişti. Söylediğim şuydu: Gazeteciler, barış, demokrasi ve insan hakları konularında gözlemci rolünün ötesinde bir rol üstelenebilir, barış girişimlerine, evrensel gazetecilik ilkelerini de gözeterek, aktif biçimde destek olabilirler. "Kişisel görüşüm de gazetecinin bu konularda taraf olduğu ve olması gerektiği yönündedir. Dolayısıyla gazetecilerin 'akil insanlar' komitesi içinde yer almalarında mesleki bir sakınca görmüyorum. Ayrıca, bir akademisyen olarak desteklediğim barış gazeteciliği anlayışı da gazetecilerin barışçı çözüm girişimlerine katkıda bulunmalarını gerektirmektedir. Üstelik, bu komitede gazetecilerin yer almaları halinde, sürecin saydam biçimde işleyeceğini de hesaba katmak gerekir." Daha sonra, okur temsilcisi olduğum Yenidüzen gazetesinde (8 Nisan 2013) konuyla ilgili bir yazı yazmış ve şu notu eklemiştim: "Her ne kadar, kanaat önderi konumundaki köşe yazarı gazetecilerin bu tür bir barış girişimi komitesinde yer almalarının etik açıdan sorun yaratmayacağı düşüncesindeysem de, haber yapan muhabirlerin, haberlerin gazetede nasıl yer alacağına karar veren yazı işleri sorumlularının ve elbette genel yayın yönetmenlerinin bu komitede olmamaları gerektiğini kabul ediyorum." 


Hürriyet'te Faruk Bildirici de "Yine gazetecilik zamanı" başlıklı yazısında, "böylesine kritik bir süreçte 'akil insanlar' kadar, gazetecilerin 'eleştirel aklı'na da ihtiyaç var. Biz gazeteciler, sürecin aktörü değil, izleyicisi rolümüzle daha çok katkıda bulunabiliriz. Bağımsız ve tarafsız eleştirilerimizle sürecin doğru bir zeminde ilerlemesini, terörün sona ermesiyle kalmayıp, Kürt sorununun çözülmesi ve Türkiye’nin demokratikleşmesi sürecine evrilmesini sağlayabiliriz. Yine gazetecilik zamanı, işimiz çok..." diyerek, gazetecilerin dışarıda kalması gerektiğini savunmuştu. 

Gezi eylemleri ve aktivist gazetecilik


Gezi eylemlerinin özellikle başlangıç aşamasında ana akım haber kanallarının eylemleri görmezden gelen tavrı Türkiye'de aktivist gazeteciliğin (ya da yurttaş gazeteciliğinin) zeminini oluşturdu. Bu süreçte, dokuz8haber, Ötekilerin Postası, Çapul TV, 140jurnos gibi alternatif haber siteleri aktivist gazeteciliğin örneklerini verdiler. Bu arada, gazetelerin Gezi eylemlerine nasıl yer verdiğine ilişkin önemli bir çalışma şuradan okunabilir


Ceren Sözeri, Evrensel gazetesinde yayımlanan "Gezi'nin gazetecilere öğrettikleri üzerine" başlıklı yazısında,  gazetecilerin aktivizme kaymasının nedenlerine ve sakıncalarına değindi: "Yargının kontrol altına alınmasıyla güçlenen bu saldırı ve sürekli kaşınan toplumsal bölünmenin sonucu medyanın bir kısmı ister istemez kendisini aktivist saflarda buldu. Bu tanımlamanın üç-dört yıl önce olduğu gibi bugün de bazılarınızın hoşuna gitmeyeceğinin farkındayım. Yanlış anlaşılmamak için üzerine basa basa bunun basın özgürlüğüne yönelik saldırıların sonucu olduğunu ifade ediyorum. Derdim bu kavramın yerleşmesi değil aktivist gazeteciliğin bazı emareleriyle yüzleşmek, yani iğneyi biraz kendimize batırmak." Sözeri,  Gezi’de ortaya çıkan aktivist gazetecilik pratiklerinin sokak eylemlerinin dinamiğiyle şekillendiğini ve yerleştiğini söyledi: "Doğruluğu bazen tam kanıtlanmamış, sosyal medyada etki yaratmaya odaklı, yalnızca görünen kısmı yansıtan, ‘Bu haber nasıl geliştirilir’in üzerine kafa yorulmayan bir habercilik ortamının içindeyiz...Ancak diğer taraftan (Küçümsemek için söylemiyorum) yurttaş haberciliğinin bir tık üstü gazeteciliğin okurla kurulan ilişkiye zarar verdiğini düşünüyorum."    


Adalet yürüyüşü ve aktivist gazetecilik


CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu'nun Ankara'dan İstanbul'a kadar yürüdüğü Adalet Yürüşü aynı zmanda bazı gazetecilerin yürüyüşe katılması nedeniyle bir kez daha aktivist gazeteciliği gündeme taşıdı.

Tartışmayı, takip edebildiğim kadarıyla Hürriyet'te Ahmet Hakan başlatmıştı. Hakan, gazeteciyle aktivist arasındaki farklar konusunda şunları 
söylemişti: "Gazeteci yürüyüşü izler, aktivist yürüyüşe katılır. Gazeteci mesafelidir, aktivist mesafesiz. Gazeteci soru sorar, aktivist slogan atar. Gazeteci toplanan kalabalığı yazar, aktivist kalabalık toplamaya çalışır. Gazeteci olumsuzu da görür, aktivist sadece olumluyu görür. Gazeteci formasızdır, aktivist üzerinde “adalet” yazan tişört giyer. Gazeteci soğukkanlıdır, aktivist heyecanlı..."

Bu yazıya tepki gösterenlerden birisi, yürüyüşe katılan gazetecilerden Ali Sirmen'di. Sirmen, yürüyüşe "
başka bazı değerli gazeteci arkadaşlarım gibi ben de hem bir vatandaş hem de gazeteci sıfatıyla katıldım" diyordu yazısında. Aktivist gazeteci yakıştırmasına ise itiraz ediyordu: "Öküzün altında buzağı arar gibi, her haberin altında casusluk arayan, gazetecinin salt gazeteciliğinden dolayı, casus, terörist sayıldığı bir ülkede, herhangi bir parti etiketinin arkasında saf tutmadan, gazetecilik yapma özgürlüğünü savunan ve üzerindeki tişörtle gazeteciliği yüzünden casus ve teörist olmakla suçlanan birinin trajedisini yansıtan ben ve benim gibiler gazetecilik niteliğimizi kaybediyorduk da, malum uçağın müdavimliğinin bedelini ısmarlama haber ve yorumla ödeyenler, 'gazeteci!' soğukkanlılığı ve tarafsızlığını koruyorlardı öyle mi? Görevi, bir olayı soğukkanlı ve tarafsız, önyargısız, suçlamadan, yaftalamadan, yargılamadan yansıtmak olan gazeteci, bu yükümlülükleri yüzünden, adalete ve zulme karşı eşit uzaklıkta duran, 'aman tarafsızlığıma toz konmasın!' diye demokrasi ile dikta karşısında bitaraf olan garip bir yaratık olmak zorunda mıdır? Bu sorulara 'evet' yanıtını verip de zulme ve adalete karşı eşit uzaklıkta olmayıp, adaleti arayan ve adaletten yana tavır koyanı aktivist olarak niteleyenler bilmelidirler ki, hak ve özgürlüğünü elde etmek için illa ki aktivistliğin şart haline getirildiği toplumlarda, bu durumun sorumluları, adalet ve özgürlük istemlerini yansıtan tişört giyerek, pankart taşıyarak yürüyen gazeteciler değil, onlara bu yol dışında başka hiçbir imkân bırakmayanlardır."  

Doğan Tılıç, Birgün'deki "Gazeteci: A. Hakan, A. Arslan, A. Sirmen?" başlıklı yazısıyla tartışmaya katıldı: "Kısacası, gazeteciliğin saldırı altında olduğu yerlerde, dayanışma göstermek etik bir zorunluluk sayılıyor. O dayanışmanın biçimini ise genellikle saldırının şiddeti belirliyor. Bazen yürüyüşe katılmak da yetmiyor, yürüyüşler düzenlemek gerekiyor!"

Doğan Tılıç tartışmayla ilgili bir başka yazı daha yazdı ve "Gazeteci-aktivist" başlıklı bu yazısında Prof. Raşit Kaya'nın görüşlerine yer verdi: "Gazeteciler de, bilim insanları da mesleklerini yaparken elbette ‘objektif’ olmalıdırlar. Bilim insanı somut ‘gerçekliği/hakikati’ tespit edecek, gazeteci somut ‘gerçeği yansıtacaktır’. Ama bu, onların ‘tarafsız’ olmasını, ‘taraf’ tutmamasını gerektirmez. Somut gerçek/gerçeklik sömürüye dayalı, adaletli olmayan, baskıcı bir düzen pratiği ise elbette bir insan olarak, toplumun üyesi, bir yurttaşı sıfatlarıyla kendileri de bu ‘pratiğin’ bir nesnesi, kısacası ‘tarafı’ olacaklardır ve bir ‘özne’ olarak mesleki etik anlayışları ve meslek ‘vicdanı’ gereği tepki vereceklerdir. Böyle durumlarda değişmeden, dönüşümden yana ‘taraf’ olmayan ya da olamayan, mevcut yapıdan/düzenden yana ‘aktivist’ görünmeden de taraftır, koyu bir taraftardır.

Hürriyet okur temsilcisi Faruk Bildirici, 'Zafer Arapkirli ile Seyr-ü Sabah'a yaptığı değerlendirmede, gazetecinin barıştan yana olmasının, savaşa, ayrımcılığa karşı çıkmasının önemli olduğunu, ancak "herhangi bir siyasi örgütle, başka bir güç odağıyla bütünleşmemesi, onunla bütünleşerek bağımsızlığını kaybetmemesi, bundan hareketle o siyasi hareketin bağından etkilenmemesi" gerektiğini söyledi. Türkiye gibi ülkelerde ciddi basın özgürlüğü ve demokrasi sorunları olduğunu ifade eden Bildirici, "Mesleki örgütler defalarca eylemler organize ettiler. Hepimiz o tür eylemlere katıldık. Biz şimdi orada aktivist mi olduk? Hayır. Tam tersi gazeteciliğin bu ülkede doğru yapılabilmesini savunduk. Dolayısıyla onların yapılmasına kimse karşı çıkmaz, çıkmamalı" dedi.

Faruk Bildirici, Hürriyet'te yaptığı değerlendirmede de gazetecilik ve aktivizm arasındaki sınıra değindi: "Elbette gazetecilik içinde aktivizm barındırır ama aktivistlik ile gazetecilik arasında da fark var. Gazeteci, aradaki ince çizgiyi aşıp aktivistliğe kaymamalı. Çünkü o zaman gazeteci, olayın izleyeni ve aktaranı olmaktan çıkar, öznesi haline gelir."

Ümit Alan Birgün gazetesinde şunları yazdı: "
Ahmet Hakan diyor ki, 'aktivistle' 'gazeteci' arasında fark varmış. Evet haklı var ama laboratuvar ortamında var. Yani gazetecilik yapmak için bile 'aktivistlik' yapma zorunda kalmıyorsan var. Bugün ana-akım medyada bazı şeylerin haber olması için 'aktivist' olmak bile yetmiyorsa gazeteci ne yapsın?" 

Etik ilkeler ve aktivist gazetecilik


Bu konudaki en farklı düzenleme, UNESCO çatısı altında 1983 yılında yayımlanan ve birçok uluslararası gazetecilik örgütü tarafından benimsenen "International Principles of Professional Ethics in Journalism" isimli belgedir. Belgenin 8. maddesi gazetecilerin evrensel değerlere ve kültürel çeşitliliğe saygı göstermesi gerektiğini söylemektedir: "Gerçek gazeteci, barış, demokrasi, insan hakları, toplumsal gelişme ve ulusal özgürleşme gibi insanlığın evrensel değerlerini savunur. Gazeteci, toplumun demokratikleşmesine yönelik toplumsal dönüşüme etkin bir biçimde katılır ve diyalogla uluslararası ilişkilerde barışın ve adaletin yeşerebileceği bir güven ikliminin oluşumuna katkıda bulunur." 9. madde daha da ileri giderek savaşların sonlandırılmasında ve kötülüklerle mücadelede gazeteciyi göreve çağırmaktadır: "İnsanlığın evrensel değerlerine etik bağlılık, gazetecilerin saldırgan savaşları, şiddeti, nefreti, ayrımcılığı, özellikle de ırkçılığı ve ırk ayrımcılığını körüklemesinden veya haklılaştırmasından kaçınmasını gerektirir. Böylece gazeteciler, halklar arasındaki bilgisizliğin ve yanlış anlamaların ortadan kaldırılmasına yardımcı olabilir, bir ülke insanlarının diğerlerinin gereksinimlerine ve arzularına duyarlı hale gelmelerini sağlayabilir." 


Amerikan Profesyonel Gazeteciler Derneği (SPJ) etik ilkesine göre, "gazeteciler, tarafsızlıklarını ortadan kaldıracak ya da güvenilirliklerine zarar verecek politik ya da diğer etkinliklere dahil olmaktan kaçınmalıdırlar."


Kanada Gazeteciler Derneği etik ilkesi, aktivist gazeteciliği onaylamamaktadır: "Haberini yaptığımız hareketlerde ya da etkinliklerde görev almayız."


Alman Basın Konseyi ilkesine göre, "gazeteciler ve yayıncılar basının güvenilirliğine gölge düşürecek her türlü etkinliğe katılmaktan uzak durmalıdırlar."


Washington Post gazetesi de her tür aktivizmi yasaklıyor: "Haberleri adil biçimde aktarmamızı riske atacak şekilde siyasete, toplumsal olaylara, eylemlere veya gösterilere aktif katılımdan kaçınırız." 

TGC tarafından kabul edilen Türkiye Gazetecilik Hak ve Sorumluluk Bildirgesi'nde açık biçimde söylenmese bir belli konularda gazetecinin aktivizmine kapı araladığı söylenebilir: "Gazeteci, basın özgürlüğünü, halkın doğru haber alma, bilgi edinme hakkı adına dürüst biçimde kullanır. Bu amaçla her türlü sansür ve otosansürle mücadele etmeli, halkı da bu yönde bilgilendirmelidir...Gazeteci; başta barış, demokrasi ve insan hakları olmak üzere, insanlığın evrensel değerlerini, çok sesliliği, farklılıklara saygıyı savunur." 

Aktivist gazeteciliği savunan da var eleştiren de

Gazetecileri Koruma Komitesi Direktörü Joel Simon, çevrimiçi gazetecilikle ilgili bir uluslararası sempozyumda yaptığı konuşmada, Wikileaks'in kurucusu aktivist-gazeteci Julian Assange'ı örnek göstererek şunları söylüyor: "Eğer Assange sızıntı belgeleri yayımlamaktan yargılansaydı, bütün gazeteciler risk altında olurdu. Gazetecileri aktivistlerden ayıran çizgi bir miktar bulanık olduğu sürece gazeteciler daha özgür ve daha güvendedirler." Joel Simon, "What's the difference between activism and journalism?" başlıklı yazısında, aktivist gazetecileri gazeteci saymamanın tehlikelerine işaret ediyor: "Çoğu ülkede, 'basın özgürlüğü'nden yararlanan 'geleneksel' gazeteciler en güvenilir ya da en bağımsız haber kaynakları değildir. Tahrir Meydanı isyanındaki Mısır'a bakalım.  Mısır'daki çoğu profesyonel gazeteci otoritelerden talimatlı gazetecilik yapmaya devam ediyordu. Bloggerlarla ve aktivistlerle birlikte hareket eden sadece küçük bir azınlık gazeteci grubu Hüsnü Mübarek'in enformasyon ablukasını kırabilmişti." 

İngiliz gazeteci Dan Gillmor, özellikle internet ve özgürlüklerle ilgili olarak gazetecilere şu çağrıyı yapıyor: "Lütfen temel özgürlükler için aktivist olunuz. Denetime karşı kampanya yapınız, daha saydam sistemler ve teknolojiler için kampanya yapınız." Gillmor bir başka yazısında gazetecilerin en azından bazı durumlarda aktivist olmaları gerektiğini söylüyor: "Dünyanın birçok yerinde gerçek gazetecilik yapmak aktivizmdir, çünkü bazı toplumlarda doğruyu söylemek, değişime kapı aralamaktır."


Yine bir başka İngiliz gazeteci Dilly Hussain şunları söylüyor: "Arap Baharı sırasında, Suriye'de devam eden olaylarla ve şimdi de Gazze'deki savaşla ilgili olarak kendimi 'tarafsız' bir gazeteciden çok bir politik aktivist olarak görüyorum, çünkü gözlerimin önünde adaletsizlikler olurken taraf tutmaktan nasıl kaçınacağımı bilemiyorum."
 

David Brewer, medya aktivisti olarak tanımlanması karşısında şu cevabı veriyor: "Eğer gazetecilik nesnel, tarafsız ve adil olmaksa, gazeteci aktivist olamaz... Ancak, eğer bir gazetecinin görevi gerçeği aramaksa, sesi duyulmayanların sesini ve görüşlerini aktarmaksa, ırkı, dini, siyasal görüşü ve toplumsal statüsü ne olursa olsun tüm toplumu temsil etmekse, o halde gazeteci özünde ifade özgürlüğü aktivistidir."


Noor Tagouri, "Blurred Lines: Journalism or Activism?" başlıklı yazısında, "Gazetecilik doğruyu söylemekle ilgilidir. Aktivizm, haklı ve doğru olduğu düşünülen bir neden için savaşmakla ilgilidir. Peki, ya gazetecinin aktardığı haber uğrunda savaşmayı gerektirecek haklı bir nedenle ilgiliyse?" diye soruyor. Tagouri yazısında, Bosna savaşında taraflı habercilik yapmakla eleştirilen CNN muhabiri Christiane Amanpour'un savunmasına da yer veriyor: "Bosna gibi, etnik temizliğin söz konusu olduğu bir savaşta olanı olduğu gibi aktarma ve doğruyu söyleme göreviniz var. Bu bağlamda nesnellik, tüm tarafları haberde adil biçimde temsil etmek ama asla yanlış bir ahlaki denkleştirme yapmamaktır. Dolayısıyla ben haberlerimde kimin saldırgan kimin mağdur olduğunu söyledim ve bundan da gurur duyuyorum, çünkü yapmamız gereken de buydu."


Stephen M. Walt'ın Foreign Policy dergisindeki "On Activist Journalism" başlıklı yazısı bu konuda mutlaka okumaya değer yazılardan biri. Walt, gazeteciyi aktivist olmakla suçlayanların kafasında keskin bir ayrım olduğunu; bir tarafta ciddi, nesnel ve dolayısıyla saygı gösterilmesi gereken gazeteciler bulunduğunu, diğer tarafta ise partizan, yanlı, güvenilmez ve dolayısıyla daha düşük bir pozisyonu hak eden gazeteciler olduğunu söylüyor: "Buna iki itirazım var. Birincisi, birini aktivist olmakla suçlamak, desteklemediğimiz bir yorumu ya da haberi marjinalleştirmeye çalışmanın ucuz yoludur... İkincisi ve daha önemlisi, tümüyle 'nesnel' bir gazeteci olamayacağıdır." Walt, "aktivist gazeteci" "gerçek gazeteci" gibi ayrımların yanlış olduğunu, bunun yerine, iyi/kötü, güvenilir/güvenilmez, dürüst/sahtekar gazeteci gibi ayrımların yapılması gerektiğini savunuyor.


Ruşen Çakır, aktivist gazeteciliğe karşı çıkanlardan: "Biz aktivist değiliz, gazeteciyiz. Eskiden militan denirdi, şimdi aktivist deniyor.  Biz aktivistlerin aktivitelerini haberleştiririz, ama kendimizin aktivist olması gerekmiyor. Tavır almamız kesinlikle gerekmiyor...Bizim öncelikle yapmamız gereken, gazeteciliğin evrensel kuralları çerisinde haberi olabildiğince nötr bir şekilde vermek."

Esra Arsan, "Gazetecilik bitti, aktivizm verelim" başlıklı yazısında gazetecilerin sosyal medya aktivizmini eleştirdi: "Sosyal medya çağında olgular ve rakamlar o derece anlamsız kalmış ki, yorum her zamankinden daha beter bir şekilde gazetecinin silahı haline gelmiş. Bu durum kuşkusuz gazeteciyi de her zamankinden daha beter bir şekilde siyasal aktöre dönüştürüyor, onu haberciden çok bir aktivist haline getiriyor. Gazetecilik doğası gereği kendi içinde bir aktivizm barındırır. Hak aramayı, ezilenin yanında olmayı, sesi duyulmayanın sesi olmayı şiar edinmeyene, gizli kapaklı kötülükleri ortaya dökmek için cesurca araştırma yapmayana gazeteci denmez. Ama haberciliğin dikenli yollarına girmek yerine aktivist yorumculuğun konforuna sığınmak da ne derece gazetecilik olarak tanımlanabilir?"

 

Yasemin Giritli İnceoğlu, BİANET için yazdığı Gazeteci-aktivist ikilemi başlıklı yazısında aktivist gazeteciliğin olumsuzluklarına değiniyor: "İfade özgürlüğü ve özgür basın geleneğine sahip Batı demokrasilerinde, gazetecilerin aktivist olması fikri genellikle gazetecilik normlarına aykırı olarak görülüyor. Habercinin öncelikle aktivist mi yoksa gazeteci mi olacağına karar vermesi gerekiyor zira her ikisi aynı zamanda olunmaz. Eğer gazetecilik nesnel, adil, şeffaf ve etik olmak ise, şüphesiz gazeteci haberleştirdiği eylemin içinde yer almamalı; manipülasyon tuzağına düşmeden, gazeteciliğin evrensel ilkelerine sadık kalmalı, yaptığı haberdeki belli bir gruba sempati ve/veya antipati duyup duymadığına bakmaksızın, haberde kullanacağı kelime ve kaynak seçiminde itinalı olmalı ve aktivistin hedeflerine ulaşması için kendini kullandırmamalı. Gazetecinin etkinliklere katılmaktan uzak durmaları gerektiği konusunda neredeyse etik ilkelerin hepsinde bir mutabakat söz konusu. Gerekçe olarak da haberlerin adil olarak verilmesine engel oluşturduğu ve mesleğin güvenirliğine zarar verdiği gösterilmiş."

 

2018 yılında yayımladığı Ben de Sizin İçin Üzgünüm isimli kitabıyla aktivist gazetecilik konusunda bir tartışma başlatan gazeteci Kadri Gürsel, Birikim için yazdığı "Ana Akım Medyanız Nasıl Olsun?" başlıklı yazısında aktivist gazetecilik kavramına neden mesafeli olduğunu açıklıyor: "Bana göre bir gazetecinin angaje olabileceği tek meşru aktivizm basın ve ifade özgürlüğü için yapılandır.. Gazeteciliği savunma amacının ötesine geçen ve bir siyasi gündeme bağlı olarak yapılan aktivizm, gazeteciliği araçsallaştırdığı nispette mesleğe zarar verir. Profesyonel gazetecilerin, gazeteciliği savunmaktan başka bir tutum ve eyleme ihtiyaçları yoktur. Tekrar ediyorum: Gazetecilik, gazetecilik için yapılır, yapılmalıdır."


Geleneksel gazeteciliğin kusurlarını ortadan kaldırmak için geliştirilen 
barış gazeteciliğihalk gazeteciliği (public journalism), yurttaş gazeteciliğihak haberciliği gibi gazetecilik pratikleri özlerinde aktivist gazeteciliği barındırmakta ve hatta aktivist gazeteciliği özendirmektedirler. Temel çıkış noktaları da, tarafsız gözlemci statüsündeki geleneksel gazeteciliğin statüko lehine işlediği, objektifliğin bir mitten ibaret olduğu, gazetecilerin sorunları sadece haber yapmakla kalmayıp çözümlerine de aktif katkı yapmalarının daha doğru olduğu şeklindeki anlayıştır.

Sonuç olarak, aktivist gazetecilik geleneksel gazeteciliğin olaylar ve sorunlar konusunda toplumları kendisinden beklenen şekilde tam ve doğru bilgilendirme işlevini yerine getiremediği durumlarda ortaya çıkan, koşulların dayattığı bir alternatif gazetecilik anlayışıdır. Aktivist gazetecilik tek başına iyi ya da kötü değildir. Tıpkı geleneksel gazetecilikte olduğu gibi aktivist gazetecilikte de kaliteyi belirleyen içeriktir.   

NOT: Türk Dil Kurumu aktivizmi, "Toplumsal veya politik değişim meydana getirmek, belirli sorunlara dikkat çekmek için özel amaçlı etkinlik gerçekleştirme" olarak tanımlamaktadır. 

HABER SİTELERİ / 2022-2023

 2022-2023 eğitim yılı Güz döneminde Üsküdar İletişim'de verdiğim Gazeteciliğe Giriş dersi kapsamında öğencilerimin açtığı haber siteler...