5 Eylül 2017 Salı

GAZETECİLİK ETİĞİ: "İSİMLERİN KODLANMASI VE FOTOĞRAFLARIN BUZLANMASI KILAVUZU" ÜZERİNE

Hürriyet okur temsilcisi Faruk Bildirici, sadece Hürriyet gazetesinde yayımlanan haberler ve yazılarla ilgili eleştiri ve şikayetleri değerlendirmiyor, aynı zamanda Türk medyasının yaygın etik sorunları konusunda çözüm önerileri de geliştiriyor. Bunlardan biri de hangi durumlarda isimlerin kodlanması ve fotoğrafların kodlanması gerektiğine ilişkin hazırladığı kılavuz taslağı. Her ne kadar Faruk Bildirici bu kılavuz taslağını 11 Nisan 2016 tarihinde yayımlamış ve "Elbette bu bir taslak metin. Bütün editörler, bölüm şefleri ve muhabirlerin katkılarıyla son şekli verilebilir. Ancak o zaman eksikleri giderilmiş ve uygulanabilirlik oranı yüksek bir kılavuz ortaya çıkar" demişse de, o günden bugüne hakkında yorum yapan çıkmamıştı. Bu haftaki yazısında Cumhuriyet okur temsilcisi Güray Öz, Faruk Bildirici'nin hazırladığı kılavuz taslağını, "yararlı ve yol gösterici olacağını umuyor, tartışmaya ve ilginize sunuyorum" diyerek yayımladı

Temel ilkeler

Faruk Bildirici'nin hazırladığı metinden hareketle her bir madde için düşüncelerimi ve önerilerimi aktaracağım. Faruk Bildirici'nin önerileri kahverengi olanlar, benim düzeltme önerilerim mavi renkte: 

- Adli vakalarda iddianame
 hazırlanıp yargılama başlayana kadar isimler kodlanır. Yargılama sırasında ve kararlarda isimler açık yazılabilir; ancak tereddüt yaratan durumlarda isimlerin gizlenmesi tercih edilir. Dijital mecrada yargı kararına kadar isimler gizli tutulur. 

En ciddi sorunlar adli olaylarda yaşanıyor. Öncelikle, zanlı ve sanık ayrımının iyi yapılması ve zanlı konumundaki kişilerin kimliklerinin gizlenmesi gerekiyor. Zanlı, bir suçla ilişkili olarak kendisinden kuşku duyulan kişiyi anlatan bir kavram. Sanık ise suçlu olduğu iddia edilen, hakkında iddianame düzenlenen kişiyi anlatıyor. Dolayısıyla sanık konumundaki kişiler resmi olarak itham edildikleri için isimlerinin açıklanması ve fotoğraflarının yayımlanmasında etik bir sorun yok. Zanlı ve sanık konumundaki kişiler açısından iki ilkeyi hatırlamak gerekiyor. Birincisi, masumiyet karinesi. Kısaca, "bir suçtan dolayı kovuşturulan kişinin, suçluluğu mahkeme kararıyla sabit olmadıkça suçlu sayılmaması" gerektiğini ifade ediyor. Dolayısıyla masumiyet karinesi gereği, sanığın kimliği açıklansa bile haberde sanık konumunda olduğunun belirtilmesi, suçu sabitmiş gibi yansıtılmaması gerektiği akılda tutulmalı. İkincisi de lekelenmeme hakkı. Milliyet okur temsilcisi Belma Akçura, bu konuyla ilgili yazdığı yazıda şunları söylüyor: "Eğer devlet tarafından bir suçla itham edilen birey, görevli ve yetkili bir mahkeme tarafından her türlü şüpheden uzak bir şekilde verilmiş bir hükme kadar suçsuz ise, bu kişinin maddi ve manevi varlığı her türlü haksız saldırıdan da korunmalıdır. Bu yüzden, şüphelinin adının kötüye çıkmasını önlemek, şeref ve haysiyetini korumak için kolluk ve savcılıktaki usul işlemlerini kapsayan soruşturma evresi “gizli” tutulur."

Kişisel görüşüm, dijital mecra ile basılı gazete arasında ayrım yapmanın doğru olmadığı yönündedir. Önerim şu şekildedir:

- Adli vakalarda zanlı konumundaki kişilerin isimleri açıklanmamalı ve görüntüleri yayımlanmamalıdır. Sanık konumundaki kişilerin isimleri açık yazılabilir ve görüntüleri yayımlanabilir, ancak tereddüt yaratan durumlarda isimlerin gizlenmesi tercih edilir. Sanık olarak haberde adı geçen kişilere ilişkin mahkeme kararları da mutlaka haberleştirilir.

- Siyasi davalarda ve ünlülerle ilgili yargılama ve soruşturmalarda
isimler açık yazılabilir. 

Her ne kadar siyasiler ve ünlüler sıradan insanlara göre daha az korunma hakkına sahip görünüyorlarsa da bu tür bir ayrım yapmanın sıkıntı yaratacağı görüşündeyim. Dolayısıyla siyasiler ve ünlülerle ilgili olarak da ilk ilke geçerli olmalıdır. Yani zanlı konumundakilerin kimlikleri gizlenmeli, sanık konumundakilerin açıklanmalıdır. Bir örnek haberle meseleyi netleştirelim. Bir dönemin ünlü futbolcusu ve futbol yorumcusu Tanju Çolak, 10 Haziran 2017 tarihinde Organize Suçlarla Mücadele Şube Müdürlüğü'nün düzenlediği bir operasyon kapsamında 23 kişiyle birlikte gözaltına alındı. Haberde sadece Tanju Çolak'ın açık ismi kullanıldı. Haberde zanlıların "organize suç örgütü" kurarak "dolandırıcılık" yaptıkları iddia ediliyordu. 13 Haziran 2017 tarihinde yapılan sorgulamanın ardından adli kontrol şartıyla serbest bırakılan Tanju Çolak şu açıklamayı yaptı: "Yapılan haberlerde hiç ilgim ve alakam olmadığı halde, bazı kişi ve gruplarla ilişkilendirildiğim gibi henüz Sorgu Hâkimliği'ne dahi çıkmamış iken bazı görsel ve yazılı medya organlarında tutuklandığım yönünde haberler verilmiş olmasını kamuoyu vicdanına bırakıyorum." Peki, henüz hakkında dava açılmamış bir kişinin gözaltı sürecinde ismi açıklanmalı mıydı? Ünlü kişilerin "lekelenmeme hakkı" yok mudur?  

- İsim kodlamaları, polis ve yargı haberini karmaşık ve okunamaz hale getiriyorsa “Bayan X / Bay Y” gibi kodlamalar ya da (ABD’deki Jane Doe ve John Doe adlandırması gibi) takma isimler kullanılabilir. 

İsim kodlaması yerine takma isim kullanılması fikrine ben de katılıyorum, ancak hangi ismi takarsak takalım başka bir tartışmanın başlamasına neden olacaktır. Dolayısıyla takma isim yerine kodlama yapılmasının daha uygun olacağını düşünüyorum. Zaten bu konuda epey de yerleşmiş bir uygulama var. Dolayısıyla bu ilkeye de gerek olmadığını düşünüyorum.

- Çocuklarla ilgili suçlarda sanık, tanık ya da mağdur olan 18 yaşından küçüklerin isimleri ve fotoğrafları hiçbir şekilde yayımlanmaz. Bu tip vakalarda illüstrasyon, kolaj, arşiv fotoğraf
 ve görüntüleri de yayımlanmaz. 

İlke gayet açık. Adli olaylarda 18 yaşından küçükler söz konusuysa, ister tanık olsun ister sanık, isimleri gizlenir ve görüntüleri yayımlanmaz. Belki de Türkiye Gazeciler Cemiyeti tarafından yayımlanan Türkiye Gazetecilik Hak ve Sorumluluk Bildirgesi'ndeki ilkeyi aynen korumak yerinde olur:

- Çocuklarla ilgili suçlarda ve cinsel saldırılarda sanık, tanık ya da mağdur (maktul) olsun, 18 yaşından küçüklerin açık isimleri ve fotoğrafları yayınlanmamalıdır. 

- Şiddet mağduru kadınların (kendileri açıkça izin vermediği sürece) kimliği, unvanı, adresi gibi kişisel bilgileri gizlenir. Bu durumda isimleri kodlanarak, fotoğrafı da buzlanarak bile verilmez. 

- Tecavüz ve cinsel saldırılarda illüstrasyon, kolaj, arşiv fotoğraf ve görüntüsü kullanılmaz. Bu saldırılarda yaşamını yitirenlerin isim, fotoğrafve kişisel bilgileri yayımlanırken “ölenin anısının lekelenmemesi”ne özen gösterilir. 

Bu iki ilkeyi tek bir ilke haline getirmenin daha doğru olduğunu düşünüyorum. Kadınlara yönelik her türlü suçta mağduru korumak esas olmalıdır. İlke önerim:

- Cinsel saldırı (taciz, tecavüz) ve şiddet mağduru kadınların (kendileri açıkça izin vermedikleri sürece) kimlikleri gizlenir, görüntüleri yayımlanmaz, kimliklerini açık edecek bilgiler vermekten kaçınılır. Bu saldırılarda yaşamını yitirenlerin isimleri, fotoğrafları ve kişisel bilgileri yayımlanır, ancak haberlerde "ölen kadının anısının lekelenmemesi ilkesi"ne özen gösterilir. 

- Adli ya da olumsuz vakaların meydana geldiği ticari kuruluşların ve kaza yapan otobüs firmalarının adları, suçlayıcı ifadelere yer vermeden ve firma yetkililerinin de görüşü alınarak yazılır. 

Medya özellikle iş kazalarında ve trafik kazalarında ticari kuruluşların ve otobüs firmalarının isimlerini vermekten kaçınmaktadır. Medyanın görevi şirketlerin ve otobüs firmalarının itibarını korumak değil, toplumu doğru biçimde aydınlatmaktır. Şu iş kazası haberinin spotuna bakalım: "İstanbul Eyüp’te lüks bir konut projesinin şantiyesinde işçilerin üzerine kalas düşmesi sonucu meydana gelen iş kazasında 1 kişi öldü, 3 kişi de yaralandı." Peki bu lüks konut projesini yürüten şirketin hangi şirket olduğunu bilmeye hakkımız yok mu? Ya da, 6 kişinin öldüğü 36 kişinin yaralandığı trafik kazasında kaza yapan otobüs firmasının adı neden gizlenir? Kaza yapan otobüs firmalarının adının haberde verilmesi bu firmaları trafikte daha dikkatli olmaya sevketmez mi? Türk medyasının trafik ve iş kazalarında firmaları ve şirketleri koruyucu habercilik yapmaktan vazgeçmesi gerekir. 

- Şehit olan güvenlik görevlileri ile kaza ya da felaketler sırasında
ölenlerin isimleri, yakınlarının ölümden haberdar olmalarından sonra yazılabilir. 

Bu ilkenin özellikle şehit haberlerinde mutlaka uygulanması gerektiğini düşünüyorum. Kaza ve felaket haberlerinde kazanın ya da olayın üzerinden en az 6 saat geçtikten sonra isimlerin yayımlanabilmesi gibi bir kural geliştirilebilir. Bu süre, yakınların haberdar olabilmesi için yeterli bir süredir. İlkeyi şu şekilde öneriyorum: 

- Şehit olan güvenlik görevlilerinin isimleri, yakınlarının ölümden haberdar olmalarından sonra yazılabilir. Kaza ya da felaketler sırasında ölenlerin isimleri yakınlarının haberdar edildiğinden emin olunduktan veya olayın üzerinden en az 6 saat geçtikten sonra yayımlanabilir.

- Pornografik fotoğraf ve görüntüler buzlanır. Ancak çıplaklığın haberin unsuru olması ya da sanatsal bir çalışmanın konusu olması halinde buzlama yapılmaz. 

Neyin pornografik sayılacağı konusunda medyada bir uzlaşma olacağını sanmıyorum. Bazı gazeteler, neredeyse her kadın fotoğrafını buzlamaktadırlar. Yine de bir ortak noktada buluşabileceğini düşünüyorum:

- Asıl amacı cinsel dürtüleri harekete geçirmeyi hedefleyen, sanatsal bir amacı olmayan, kamu yararı taşımayan pornografik fotoğraf ve görüntüler yayımlanmaz.  

- Kanlı ya da şiddet içeren
 fotoğraf ve görüntüler buzlanarak kullanılabilir Ölülerin yakın plan fotoğraflarına yer verilmez; yüzler mutlaka buzlanır. 

Kanlı görüntüler içeren olay fotoğraflarına yer verilmemesi görüşüne katılıyorum. Buna en son Vatan Şaşmaz cinayetinde tanık olduk. Polisin olay yerinden çektiği görüntüler medyaya sızdırıldı ve özellikle internet mecralarında yayımlandı. Neyse ki hakim kararıyla görüntüleri içeren haberlere erişim engeli getirildi. Ölülerin yakın plan fotoğraflarının verilmemesi, yüzlerin de buzlanması ilkesi gayet yerinde. Ancak şiddet içeren fotoğrafların yayımlanmaması konusunda farklı düşünüyorum. Özellikle kadına yönelik şiddet haberlerinde eğer kadın izin vermişse ya da kimliği tanınmayacak şekilde gizlenmişse şiddet görüntülerinin yayımlanması gerekir ki toplum kadına yönelik şiddet konusunda daha duyarlı hale gelebilsin. Örneğin şu habere bakalım. Sokak ortasında şiddete uğrayan kadının görüntüleri yayımlanmamalı mıydı? Bence yayımlanmalıydı. İlke önerim:

- Kanlı görüntüler içeren fotoğraflar yayımlanmamalıdır. Ölülerin yakın plan fotoğraflarına yer verilmemeli, uzak plan ölü fotoğraflarında yüzler mutlaka buzlanmalıdır. Şiddet içeren görüntüler mağdurun rızası ile ve kamu yararı gözetilerek yayımlanabilir. 

- Bir haberde kimliğinin gizlenmesine karar verilen kişinin fotoğrafı tanınmayacak şekilde buzlanır; adı ve soyadı kodlanır; adres, işyeri, unvanı, yakınlarının adları gibi tanınmasına yol açacak hiçbir bilgiye yer verilmez. 

Bu açık ilke konusunda söylenecek fazla bir şey yok. Tıpkı TGC'nin Türkiye Gazetecilik Hak ve Sorumluluk Bildirgesi'nde ifade edildiği gibi, gazeteci, mesleki gizlilik ilkesi gereği kimliğini gizleme sözü verdiği kaynaklarını, kendileri izin vermediği sürece açıklayamaz.

- Kimlik bilgilerinin ve isimlerin gizlenmesi, fotoğrafların buzlanması kriterleri, dünya haberleri ve yabancılar için de geçerlidir.

Bu ilke de yerinde bir ilke, ancak özellikle dünya haberleri bağlamında isimler ve fotoğraflar yabancı medya kuruluşlarında yayımlanmışsa durum değişir. Bu durumda gizleme gerekmez. 

Ben de bazı eklemeler yapacağım. Bunlardan ilki unutulma hakkıyla ilgili. Unutulma hakkı, internet gazeteciliğiyle birlikte gündeme gelen yeni bir hak. Anayasa Mahkemesi 2016 yılında bu hakkı şu şekilde tanımladı: "Unutulma hakkı, internet ortamında bir haberin uzun süredir kolayca ulaşılabilir olması nedeniyle kişinin şeref ve itibarının zedelenmesi durumunda gündeme gelmektedir. Bu hakkın amacı, internetin yaygınlaşması ve sağladığı imkânlar nedeniyle ifade ve basın özgürlükleri ile kişilerin manevi varlığının geliştirilmesi hakkı arasında gerekli hassas dengenin kurulmasını sağlamaktır. O hâlde bu yol, internet ortamında haber arşivini koruma altına alan basın özgürlüğünün ve halkın haber ve fikirlere ulaşma özgürlüğünün özüne dokunmayacak ve aynı zamanda hak sahibinin çıkarlarını koruyacak şekilde kullanılmalıdır." 

Unutulma hakkı'nda güdülen temel amaç, kişinin geleceğinin geçmişteki bir haber ya da fotoğraf yüzünden olumsuz biçimde etkilenmesinin önlenmesidir. İlke de şu şekilde geliştirilebilir.

- Kişiler ya da kurumlar, internette kendi adlarıyla arama yapıldığında kolaylıkla erişilebilen haber ya da fotoğrafların 'unutulma hakkı' kapsamında değerlendirilmesini ve bu bilgilere erişimin engellenmesini /haberlerin silinmesini isteyebilirler. Medya kuruluşları şu iki koşul yerine gelmişse unutulma hakkına saygı gösterirler: 1) Haber güncelliğini yitirmişse, 2) Bilginin internette kalmasında üstün kamu yararı söz konusu değilse. 

Bir başka konu da kayıp haberleriyle ilgili. Kayıp haberlerinde kaybolan kişilen isimlerinin ve fotoğraflarının yayımlanması, görgü tanıklarına ulaşabilmek açısından zaten beklenen ve istenen bir durum. Ancak bu kişilerin başlarına kötü bir olay gelmişse gazeteci ne yapmalı? Örneğin, eğer cinsel saldırı ya da şiddet söz konusuysa gazeteci ismi gizlemeli mi? Benim önerim şu şekilde:

- Kayıp haberlerinde kişilerin isimleri ve fotoğrafları, yaşa bakılmaksızın yayımlanır. Temel amaç, kaybolan kişileri görenlerin harekete geçirilmesidir. Bu kişiler bulunduklarında da açık isimler haberlerde verilmeye devam edilir. 
Eğer, bulunan kişiler tecavüze ya da şiddete uğramışlarsa, gazeteci olayın ciddiyetini dikkate alarak ve mağdurun geleceğini de düşünerek haberini yapar.

Sonuç olarak, isimlerin ne zaman kodlanacağı, görüntülerin hangi koşullarda yayımlanacağı meselesinin çözümü göründüğü kadar kolay değil. Medyada çok farklı uygulamalar var. Örneğin, kayıp haberlerinde bile isimleri kodlayan, fotoğrafları buzlayan medya kuruluşları var. Faruk Bildirici'nin bu konuda kılavuz oluşturma girişimini takdirle karşılıyorum. Kendi düzeltme ve ekleme önerilerimi de burada yaptım. Kolaylık olsun diye hepsini maddeler halinde tekrarlıyorum. Belki başka önerilerle birlikte genel kabul görecek bir isim kodlama kılavuzu oluşturabiliriz. 

HABERLERDE KİMLİKLERİN GİZLENMESİ/AÇIKLANMASI KILAVUZU

1. Adli vakalarda zanlı konumundaki kişilerin isimleri açıklanmamalı ve görüntüleri yayımlanmamalıdır. Sanık konumundaki kişilerin isimleri açık yazılabilir ve görüntüleri yayımlanabilir, ancak tereddüt yaratan durumlarda
isimlerin gizlenmesi tercih edilir. Sanık olarak haberde adı geçen kişilere ilişkin mahkeme kararları da mutlaka haberleştirilmelidir.

2. Çocuklarla ilgili suçlarda ve cinsel saldırılarda sanık, tanık ya da mağdur (maktul) olsun, 18 yaşından küçüklerin açık isimleri ve fotoğrafları yayınlanmamalıdır. 

3. Cinsel saldırı (taciz, tecavüz) veya şiddet mağduru kadınların (kendileri açıkça izin vermedikleri sürece) kimlikleri gizlenmeli, görüntüleri yayımlanmamalı, kimliklerini açık edecek şekilde eş, akraba, semt, sokak adı gibi bilgiler vermekten kaçınılmalıdır. Bu saldırılarda yaşamını yitirenlerin isimleri, fotoğrafları ve kişisel bilgileri yayımlanmalı, ancak haberlerde "ölen kadının anısının lekelenmemesi ilkesi"ne özen gösterilmelidir. 

4. Adli ya da olumsuz vakaların meydana geldiği ticari kuruluşların ve kaza yapan otobüs firmalarının adları, suçlayıcı ifadelere yer vermeden ve firma
yetkililerinin de görüşü alınarak yazılmalıdır. 

5. Şehit olan güvenlik görevlilerinin isimleri, yakınlarının bilgilendirilmelerinden
sonra yazılabilir. Kaza ya da felaketler sırasında ölenlerin isimleri, yakınlarının haberdar edildiğinden emin olunduktan veya olayın üzerinden en az altı saat geçtikten sonra yayımlanabilir.

6. Asıl amacı cinsel dürtüleri harekete geçirmeyi hedefleyen, sanatsal bir amacı olmayan, kamu yararı taşımayan pornografik fotoğraf ve görüntüler yayımlanmaz.

7. Kanlı görüntüler içeren fotoğraflar yayımlanmamalıdır. Ölülerin yakın plan fotoğraflarına yer verilmemeli, uzak plan ölü fotoğraflarında yüzler mutlaka buzlanmalıdır. Şiddet içeren görüntüler mağdurun rızası ile ve kamu yararı gözetilerek yayımlanabilir. 

8. Bir haberde kimliğinin gizlenmesine karar verilen kişinin fotoğrafı tanınmayacak şekilde buzlanmalı; adı ve soyadı kodlanmalı; adres, işyeri, unvanı, yakınlarının adları gibi tanınmasına yol açacak hiçbir bilgiye yer verilmemelidir. 

9. Kimlik bilgilerinin ve isimlerin gizlenmesi, fotoğrafların buzlanması ya da yayımlanmaması kriterleri, dünya haberleri ve yabancılar için de geçerlidir.

10. Kişiler ya da kurumlar, internette kendi adlarıyla arama yapıldığında kolaylıkla erişilebilen haber ya da fotoğrafların unutulma hakkı kapsamında değerlendirilmesini ve bu bilgilere erişimin engellenmesini isteyebilirler. Medya kuruluşları, şu iki koşul yerine gelmişse unutulma hakkına saygı gösterir: 1) Haber güncelliğini yitirmişse, 2) Bilginin internette kalmasında üstün kamu yararı söz konusu değilse. 

11. Kayıp haberlerinde kişilerin isimleri ve fotoğrafları yaşa bakılmaksızın yayımlanır. Temel amaç, kaybolan kişileri görenlerin harekete geçirilmesidir. Bu kişiler bulunduklarında da açık isimler haberlerde verilmeye devam edilir. Eğer, bulunan kişiler tecavüze ya da şiddete uğramışlarsa, gazeteci olayın ciddiyetini dikkate alarak ve mağdurun geleceğini de düşünerek haberini yapar.

12. Çocukların kimliklerinin gizlendiği haberlerde, kimliğin deşifre olmasına hizmet edecek şekilde anne, baba, semt, okul, sokak adı gibi detaylar da verilmemelidir. 

1 yorum:

HABER SİTELERİ / 2022-2023

 2022-2023 eğitim yılı Güz döneminde Üsküdar İletişim'de verdiğim Gazeteciliğe Giriş dersi kapsamında öğencilerimin açtığı haber siteler...