17 Ağustos 2018 Cuma

MEDYA VE DÖVİZ KRİZİ

1 Ağustos 2018 tarihinde ABD yönetimi Amerikan vatandaşı rahip Andrew Brunson'un serbest bırakılmamasını gerekçe göstererek, rahip Brunson'un tutuklanmasında önemli rol oynadıklarını öne sürdüğü İçişleri Bakanı Süleyman Soylu ve Adalet Bakanı Abdulhamit Gül'e yaptırım kararı aldı. Karar göre, iki bakanın ABD'deki mal varlıkları (varsa) donduruldu ve ABD vatandaşlarının bakanlarla herhangi bir iş ve işlem yapması yasaklandı. Kararı Başkan Yardımcısı Mike Pence twitter hesabından duyurdu

Türk medyası krizi nasıl gördü?

Krizin ateşleyicisi niteliğindeki ABD kararı ertesi günkü (2 Ağustos) gazete manşetlerinde geniş yer buldu. Haberi Hürriyet (Washington'dan skandal karar), Yeniçağ (ABD'den son kahpelik), Yeni Şafak (Umurumuzda bile değilsiniz), Milliyet (Yaptırıma anında rest), Aydınlık (Türk bakanlara terörist muamelesi) sürmanşetten; Cumhuriyet (Tarihi kırılma) ise manşetten verdi. Diğer gazeteler haberi birinci sayfalarda daha küçük olarak gördüler. 


3 Ağustos tarihli gazetelerin büyük çoğunluğu TBMM'deki dört partinin ABD yaptırımlarına karşı ortak tavır aldıklarını duyuruyordu: Hürriyet (Trumpa karşı tek ses), Sabah (ABD'ye karşı tüm Türkiye kenetlendi), Posta (Tek ses), Sözcü (Dik durun yeter), Milliyet (Haddini bil ABD), Star (Tehdidin bize sökmez), Karar (Tehdide karşı ortak tavır), Yeniçağ (ABD'ye karşı ortak tavır), Akşam (Yapsan ne olur yapmasan ne olur). 

4 Ağustos tarihli gazeteler manşetlerine bir gün önce 100 günlük programını açıklayan Cumhurbaşkanı Erdoğan'ın açıklamalarını çıkardılar. Galiba "ekonomik savaş" tanımlaması da ilk kez o açıklamalarda yapıldı: Sabah (Ekonomik savaşı biz kazanacağız), Posta (Bu ekonomik savaştan galip çıkacağız), Yeni Şafak (Bu savaştan da galip çıkacağız), Takvim (Bu savaşı da kazanacağız), Güneş (Ekonomik savaşan galip çıkacağız), Yeni Akit (Bu ekonomik savaştan galip çıkacağız).

5 Ağustos tarihli gazete manşetlerinde, Cumhurbaşkanı Erdoğan'ın açıkladığı misilleme kararı vardı. Bu karara göre, ABD'nin Adalet ve İçişleri Bakanlarının Türkiye'de (varsa) mal varlıkları dondurulacaktı: Hürriyet (Skandal yaptırıma misilleme), Sabah (ABD, Türkiye'ye ciddi saygısızlık yaptı), Posta (Misilleme tokadı), Türkiye (Kısasa kısas), Milliyet (Trump büyük oyuna geldi), Takvim (Al sana misilleme), Star (Ortaklığa da varız misillemeye de), Akşam (Kısasa kısas), Vatan (Men dakka dukka), Yeni Çağ (Malları varsa donduracağız), Aydınlık (Kısasa Kısas).

Krizi çözmek ABD'ye giden Türk heyetinin görüşmelerinden uzlaşma çıkmadığı haberleri 9 Ağustos'ta internet sayfalarında, 10 Ağustos'da da birinci sayfalarda yer aldı: Aydınlık (ABD 15 Temmuz'daki casuslarını istiyor), Birgün (Heyet eli boş döndü), Cumhuriyet (Uzlaşmaya varılmadı), Karar (Washington çözüme kapalı), Milli Gazete (ABD çok şey istiyor), Sözcü (Uzlaşma çıkmadı, dolar çıktı), Yeni Şafak (Müzakere yok şantaj var). 

10 Ağustos'ta doları döviz krizini tırmandıran asıl gelişme, ABD Başkanı Donald Trump'ın twitter'dan paylaştığı bir mesaj oldu. Trump bu tweetinde, "Türk Lirası bizim güçlü dolarımız karşısında hızla düştüğü için alüminyum ve çelik üzerindeki gümrük vergilerinin katlanmasına onay verdim. Alüminyum yüzde 20, çelik yüzde 50 olacak. Türkiye ile ilişkilerimiz bu dönemde iyi değil" diyordu. Dolardaki hızlı yükseliş ertesi gün az  sayıda gazetede birinci sayfalarda yer bulabildi: Birgün ('Reis' sonunda gemiyi batırdı), Cumhuriyet (Bir modelin iflası), Evrensel (Emekçiler bir günde yüzde 16 daha fakirleşti), Hürriyet (Kurlar hızlı tırmandı), Karar (Trump'tan skandal mesaj dolara rekor kırdırdı), Milli Gazete (Tsunami), Orta Doğu (Dolar 6.46'yı gördü), Posta (Trump'tan skandal paylaşım), Sözcü (Piyasada kara Cuma), Vatan (Bunun adı savaş ilanı), Yeni Şafak (Açık açık tehdit etti).   

Cumhurbaşkanı Erdoğan'ın Amerikan halkına seslenen makalesi 10 Ağustos'ta New York Times gazetesinin internet sayfasında yayımlanmıştı. 12 Ağustos tarihli gazeteler, bu makaleden yaptıkları alıntıları birinci sayfalardan aktardılar: Akşam (Saygısızlık sürerse yeni dostlar ararız), Aydınlık (Yeni müttefikler aramaya başlarız), Birgün (ABD'ye 'başka ortak' mesajı), Cumhuriyet (Erdoğan yeni 'kamp' arıyor), Hürriyet ('Koparırız' mesajları), Karar (Son mesaj Amerikan kamuoyuna), Ortadoğu (ABD'ye rest), Posta (Yeni dostlar ararız), Sabah (ABD bizi yeni müttefiklere zorluyor), Star (Kendi göbeğimizi keseriz), Türkiye (Geri adım atmayız), Vatan (Yeni dost ve müttefik arayacağız), Yeni Akit (Saygısızlık bitmezse ortaklık biter), Yeni Şafak (Türkiye yeni müttefikler arayacak).

Cumhurbaşkanı Erdoğan 12 Ağustos tarihinde Trabzon'da yaptığı konuşmada, dövizdeki yükselmenin hiçbir ekonomik izahının olmadığını, Türkiye'ye operasyon çekildiğini ifade ettikten sonra, "Oyununuzu gördük, meydan okuyoruz" dedi. Erdoğan'ın bu sözleri ertesi günkü gazete manşetlerinde hemen hemen aynı ifadelerle aktarıldı: Akşam (Oyununuzu gördük meydan okuyoruz), Güneş (Meydan okuyoruz), Hürriyet (Oyununuzu gördük meydan okuyoruz), Posta (Oyununuzu gördük meydan okuyoruz), Sabah (Oyununuzu gördük meydan okuyoruz), Türkiye (Oyunu gördük meydan okuyoruz), Vatan (Oyununuzu gördük meydan okuyoruz), Yeni Akit (Darbeyle yapamadığınızı dolarla yapamazsınız), Yeni Şafak (Oyununuzu gördük ve meydan okuyoruz).

14 Ağustos tarihli gazetelere baktığımızda, büyük ölçüde Cumhurbaşkanı Erdoğan'ın Büyükelçilere yaptığı konuşmada söylediği sözlerin birinci sayfalara taşındığını görüyoruz: Akşam (Dinamiklerimiz sağlam kur inecek), Güneş (Kaybeden Türkiye olmayacak), Hürriyet (Spekülasyon yapanlara bedelini ödeteceğiz), Karar (Küresel kabadayı kazanımlarımıza el uzatamaz), Milliyet (Eyvallah etmeyiz), Ortadoğu (Ekonomik kuşatmayla karşı karşıyayız), Posta (Battık diyenlere itibar etmeyin), Sabah (Bunlar küresel kabadayılar), Star (Bu oyunu milletimizle bozacağız), Sözcü (Ortağının ayağına kurşun sıkıyorsun), Takvim (İhanet çetesi bu saldırının bedelini ödeyecek), Türkiye (Alnımızın akıyla çıkacağız), Vatan (İhanet şebekesi), Yeni Akit (Küresel sistemin kabadayılarına eyvallahımız olmaz), Yeni Şafak (Bunlar ihanet şebekesi), Yeniçağ (Kur yerine oturacak).

15 Ağustos tarihli gazeteler, Cumhurbaşkanı Erdoğan'ın ABD'li teknoloji firmalarına boykot çağrısını birinci sayfalardan aktardılar: Akşam (Teknolojide ABD mallarına boykot), Aydınlık (ABD ürünlerine boykot uygulayacağız), Birgün (Erdoğan'dan boykot çağrısı), Cumhuriyet (ABD'ye boykot çağrısı), Güneş (Boykot ediyoruz), Hürriyet (iPhone'u boykot edeceğiz), Karar (Dolara karşı iPhone boykotu), Milli Gazete (iPhone yerine Venüs), Milliyet (ABD'ye boyko uygulayacağız), Ortadoğu (ABD'nin elektronik ürünlerine boykot uygulayacağız), Posta (iBoykot çağrısı), Sabah (ABD küstahlığına boykotlu misilleme), Star (iPhone almayın), Sözcü (Onların iPhone'u varsa bizim de Venüs'ümüz var), Takvim (ABD'ye elektroşok), Türkiye (Ambargoya misilleme), Vatan (Karşı taarruz), Yeni Akit (ABD ürünlerini boykot edeceğiz), Yeni Şafak (ABD mallarına boykot başladı), Yeniçağ (Önce elektronik boykot sonra üretim ve ihracat).

Katar'ın Türkiye'de 15 milyar dolarlık yatırım yapacağı açıklaması kuşkusuz döviz kurlarındaki hareketliliği sakinleştirmede önemli bir hamleydi. Nitekim 16 Ağustos tarihli gazetelerde bu haber birinci sayfadan görüldü

Ancak, bu yazının toparlanmaya çalışıldığı saatlerde ABD Başkanı Donald Trump'ın twitter'dan paylaştığı son mesaj, dövizin tekrar hareketlenmesine yol açtı

Türk medyasının  yaşanan döviz krizini nasıl gördüğüne ilişkin genel bir değerlendirme yaparsak şunlar söylenebilir: Muhalif gazeteler (Cumhuriyet, Birgün, Evrensel, Sözcü, Milli Gazete) dışındaki gazeteler genelde iktidarın krizle ilgili söylemini yeniden üretiyorlar ki bu zaten beklenmedik bir şey de değil. Bu tür bir söylem birliğinin krizi kontrol etmede bir işlevi olduğu söylenebilir, ama medyanın asli görevi iktidarın sözcülüğünü yapmak değil, sorunlara doğru teşhis koyan bir habercilik yapmaktır. Türk medyasının yaşanan ekonomik krize yaklaşımını eleştiren Sarphan Uzunoğlu da, yapılan haberciliğin toplumsal fayda üretmekten uzak olduğunu ifade ediyordu.

Eğer krizin nedeni bazı uzmanların söylediği gibi yapısalsa, iktidar ve medya ne söylerse söylesin, sorunun kökenine inmedikçe çözüm bulmak mümkün olmayacaktır. Mahfi Eğilmez'in kendi blogundaki yazısında da vurguladığı gibi, kurlardaki oynaklığın neden yüksek olduğu sorusuna doğru cevaplar bulabilmek gerekir. "Bunda spekülatif atakların, panik atakların etkisi olduğu gibi manipülatif girişimlerin de etkisi olabilir. Bu tür yıpratıcı ataklara ortam yaratmamak çok önemlidir. Onun için uygulanan ve açıklanan ekonomi politikası ve yürütülen siyasal yaklaşımların salim kafayla gözden geçirilmesinde büyük yarar vardır."

Olumsuz habere daha fazla dikkat gösteriliyor

Psikoloji alanında yapılan çalışmalar, insanların olumsuz haberlere olumlu haberlerden daha fazla dikkat gösterdiklerini ortaya koymaktadır. Krizler de olumsuz gelişmelerdir. Ama önce bir tanım vereyim. Kriz, yüksek düzeyde belirsizlik, karmaşa, yönünü şaşırma ve gerilim hali olarak tanımlanabilir. Bu tür durumlarda insanların doğal tepkileri, krizden fazla etkilenmeden kurtulmak için çare aramak şeklindedir. 

Beklenti kuramıyla 2002 yılında ekonomi alanında Nobel ödülü kazanan Daniel Kahneman,  Hızlı ve Yavaş Düşünme isimli kitabında insan beyninde olumsuz haberlere öncelik veren bir mekanizma bulunduğunu söylüyor (s. 348). Kriz durumlarında insanların irrasyonel kararlar almasının bir nedeni bu olsa gerek. 

Medya da belki bu nedenle olumsuz haberlere daha ayrıcalıklı yaklaşıyor. "Kötü haber iyi haberdir" şeklinde ifade edilen bakış açısı, medyanın olumsuz haberlere daha yüksek haber değeri atfettiğini ortaya  koyuyor. Kahneman'ın teorisini okuyunca medyanın kötü haber takıntısının aslında temelsiz olmadığını söylemek mümkün. Sorun şu ki, olumsuz haberler insanlarda karamsarlığa yol açıyor ve sorunu çözmek güçleşiyor. 

Bağımlılık kuramı (dependency theory) ve kriz anlarında medya etkisi

13 Ağustos 2018 Pazartesi günü haber sitelerine düşen haber, sosyal medya üzerinden dolar kur yükselişini provoke edici ve algı oluşturacak şekilde paylaşım yapan 346 sosyal medya hesabının tespit edildiğini ve haklarında adli soruşturma başlatıldığını duyuruyordu. Demek ki, medyada ya da sosyal medyada paylaşılan haberlerin ya da görüşlerin varolan krizi olumsuz yönde etkilediğine ilişkin bir kanaat söz konusu. Her ne kadar etki kuramları içinde medyada paylaşılan haberlerin doğrudan etki yapabildiğini kanıtlayan bir kuram yoksa da, kriz durumlarında medya etkisinin artabileceğini ileri süren bağımlılık kuramından söz etmek lazım. Bu kurama göre, kriz anlarında artan bilgi ihtiyacı insanları medyaya yönlendirmekte ve bunun sonucunda da medya etkilerine karşı daha kırılgan hale gelmektedirler. Yeni yayımlanan Kitle İletişim Kuramları kitabında Burak Özçetin, medya bağımlılığı kuramına ilişkin şunları yazmakta (s. 124): "Medyaya bağımlılığı arttıran bir başka önemli unsursa toplumsal değişim ve krizlerdir. Modern dünyada sık sık yaşanan bu altüst oluş dönemlerinde, var olan referans çerçeveleri ve değer sistemleri geçerliliklerini yitirmektedir. İnsanlar da bu gibi süreçlerde medya mesajlarına dönmekte, medyaya daha duyarlı ve bağımlı hale gelmektedirler." Belki de bu nedenle, kriz anlarında medyanın daha sorumlu hareket etmesi ve insanları paniğe sürükleyebilecek sansasyonel ve doğruluğu kesin olmayan haberler vermekten kaçınması gerektiği ifade edilmektedir.

Her ne kadar, kriz anlarında medyaya bağımlılığın arttığı ifade ediliyorsa da, medyanın krizlerde ve özellikle de finans krizlerinde gözcü ve uyarıcı rolünü tam anlamıyla yerine getiremediğine ilişkin çokça çalışma mevcut. İyi bir özeti şu makalede bulabilirsiniz. Peki bu çalışmalar Türk medyasının yaklaşımını açıklamaya yardımcı olur mu diye sorarsanız, cevabım maalesef olumsuz. Birkaç gazete dışında iktidarın politikalarını eleştirebilecek ya da arka kapı diplomasisindeki gelişmeleri  yazabilecek gazete yok. Örneğin Hürriyet'ten Cansu Çamlıbel'in twitter'da sabitlediği ama tıkladığınızda sayfadan uçurulduğunu göreceğiniz yazısında Türkiye ve ABD arasındaki pazarlıklara ilişkin detayları bulabilirsiniz. Oysa çözüm eninde sonunda bu görüşmelerle sağlanacak. Medya, krize benzin dökmekle meşgul olmak yerine, çözüm girişimlerini cesaretlendirse belki çözüm de daha kolay olurdu. Fehmi Koru'nun kendi blogunda altını çizdiği gibi, "Deniz Yücel hala cezaevinde olsaydı, ABD ile kavga devam ederken, Almanya ve Avrupa Birliği’nden şimdi alınan kuvvetli destek gelebilir miydi?"

Bundan önceki yazımda da vurguladığım gibi, medya çatışmalara dayalı habercilik pratiklerini sürdürdükçe bu tür krizleri sadece daha büyütecek ve içinden çıkılmaz hale getirecektir. Eğer ifade edildiği gibi, hepimiz aynı gemideysek, medyanın görevi geminin doğru yönetilip yönetilmediği konusunda gözcülük yapması ve sorun çıktığında çözüm önerilerine kulak kabartmasıdır. Doğru gazetecilik budur! 
    

10 Ağustos 2018 Cuma

ÇÖZÜM GAZETECİLİĞİ

Geleneksel gazetecilik, savaş ve çatışma odaklı, sansasyon arayan ve skandal peşinde koşan habercilik anlayışıyla bugüne kadar çok eleştirildi, çokça da alternatif önerildi: Barış gazeteciliğihak haberciliği, yurttaş gazeteciliği, yapıcı gazetecilik.

Son yıllarda çözüm gazeteciliği de alternatifler arasına girdi. Açıkçası ben barış gazeteciliğini anlattığım bir yazımda, barış gazeteciliğini, "çatışmaları şiddete başvurmadan ortadan kaldırmak için çözüm arayan gazetecilik anlayışı" şeklinde tanımlamıştım. Nitekim Sarphan Uzunoğlu da, 2016 yılında Journo'da yayımlanan yazısında Türkçe literatürdeki barış gazeteciliği / çözüm gazeteciliği vurgusuna dikkat çekiyordu: "Çözüm gazeteciliği diye arama yaptığımda karşımıza hemen ‘barış gazeteciliği’ kavramı çıkıyor. Elbette bu gazetecilik yöntemi de çok mühim ve üstünde durulması gereken bir yöntem ama çözüm gazeteciliği ve barış gazeteciliği başka şeyler." Bu iki gazetecilik türü gerçekten başka şeyler mi emin değilim, çünkü barış gazeteciliği, Johan Galtung'un da çeşitli yazılarında ifade ettiği gibi, barış odaklı, gerçek odaklı, halk odaklı ve çözüm odaklı bir gazetecilik anlayışını ifade ediyor.

Peki eğer çözüm gazeteciliği başka bir gazetecilik anlayışını ifade ediyorsa, nedir o anlayış? Sarphan Uzunoğlu, solutionsjournalism.org tarafından yapılan tanımı aktarıyor: "Çözüm gazeteciliği sosyal sorunlara yönelik her türlü eylem, tepki ve gelişim konusunda titiz ve zorlu bir araştırma, inceleme gerektiren bir gazetecilik türü olarak tanımlanıyor." Bu tanımı da açıyor: "Kritik ve açık bir dille çözüm üretmeye çalışan ya da çözüm üretmiş aktörlerin hikâyelerini ele alıyor. Yalnızca çözümün nasıl işlediği ya da başarının nasıl elde edildiği değil aynı zamanda neden işleyemediği gibi konularla da ilgilenebiliyor."

Bu gazetecilik anlayışını son olarak Birgün gazetesinde Ümit Alan da bir yazısında anlattı, üstelik, "Çözüm gazeteciliğine var mıyız?" gibi iddialı bir başlıkla. Ümit Alan, "Değerli vaktimizi ve yerimizi daha anlamlı şeylere ayırabiliriz. Kendim yazacak olduğum için değil, kim yazarsa yazsın anlamlı olacak şeylerden söz etmek istiyorum. Çözüm gazeteciliği (solutions journalism) gibi. Bu kavram, geçen haftaki yazıyı bitirirken umutsuzluk gazeteciliğine karşı bir öneri olarak aklımdaydı" diye bir giriş yaptıktan sonra çözüm gazeteciliğini özendiren ve David Bornstein, Tina Rosenberg ile Courtney E. Martin tarafından kurulan Çözüm Gazeteciliği Ağı'ndan söz ediyor. Alan, bu ağın amacının, "sosyal sorunların çözümüne yönelik gelişmeleri öne çıkaran gazeteciliği desteklemek ve yaygınlaştırmak" olduğunu ifade ediyor. Ümit Alan yazısında ağ'da yer alan çözüm gazeteciliği örneklerine de değiniyor. Örneğin, işsizlik sorunuyla mücadele konusunda Next City gazetesi muhabiri Johnny Magdaleno'nun bir haberinden söz ediyor. Ben de araştırırken, Magdaleno'nun, Baltimore'da genç uyuşturucu satıcılarının kıyafet tasarımcılığı yolu ile nasıl yerel ekonomiye olumlu katkı yaptıklarına ilişkin bir haberine baktım. 

Çözüm Gazeteciliği Ağı

Çözüm Gazeteciliği Ağı'nda 150 ülkede 713 medya kuruluşu tarafından üretilen 4136 çözüm gazeteciliği haberine erişim olduğu ifade ediliyor. (Ümit Alan'ın yazısında 147 ülkede 699 haber merkezi tarafından üretilen 3947 haber deniyordu, demek ki bu arada yeni haberler eklenmiş ağ'a). 2015 yılında, Jennifer Hattam imzasıyla The National isimli web sitesinde yayımlanan "Istanbul is slowly but surely getting on its bike" başlıklı haber, İstanbul'daki trafik sorununun bisikletli ulaşım ile nasıl azalabileceğini anlatıyor. Haberde şöyle bir ikilemden söz ediliyor: "Kentin daha bisiklet-dostu bir kent haline gelebilmesi için, bisikletli sayısının artması gerekiyor ki, talepleri gözardı edilemesin. Ancak çoğu kişi, kent bisiklet dostu haline gelene kadar bisiklet sürmek istemiyor." Haber, bisikletli sayısının nasıl artırılabileceğine ilişkin önerilere de yer veriyor.  

Çözüm gazeteciliği kriterleri

Çözüm Gazeteciliği Ağı'nda, bir haberin çözüm gazeteciliği olarak tanımlanabilmesi için şu temel kriterlere uygun olması gerektiği ifade ediliyor:
1. Haber, toplumsal sorunlara ilişkin çözümlere derinlemesine odaklanmalı,
2. Haber, öneri olarak sunulan çözümün nasıl işlediğini anlaşılır biçimde anlatmalı,
3. Haber, çözümden elde edilen sonuçları sunarak, iyi niyete değil çözüm önerisinin etkililiğine odaklanmalı,
4. Haber sadece esin kaynağı olmamalı, aynı zamanda başkalarının kullanabilecekleri kavrayışlar da sunmalı.
5. Haber sadece başarılı yanları değil, başarısızlıkları da aktarmalı.

Ağ'da nelerin çözüm gazeteciliği olarak değerlendirilemeyeceği de örnekleniyor.
1. Kahramanlaştırma öyküleri. Örneğin, dünyayı kurtarmak için yüksek maaşlı işini bıraktı gibi haberler.
2. Hayat kurtaran küçük buluşlar şeklinde parlatma hikayeleri.
3. Okurdan yardım isteyen aktivist habercilik.
4. Dünyada iyi insanlar da var diyen haberler.
5. Sorunlara uzman çözümleri öneren haberler. Sağlık ya da eğitim haberlerini bu bağlamda değerlendirebiliriz. 

Böylesine keskin çizgiler çizmek yerine, yaşanan sorunlara önerilen çözümlere odaklanan her haberi bu kapsamda değerlendirmek galiba en doğrusu. Örneğin, sokak köpeklerinin barınma ve yiyecek sorunlarını çözmek için kurulan Patiliköy haberini elbette çözüm gazeteciliği olarak görmek gerekiyor. Düzce'de depremzedelerin geliştirdiği Umut Evleri Projesi de bu kapsamda değerlendirilmeli. Hürriyet'ten İsmail Saymaz'ın haberi, projenin nasıl ortaya çıktığını ve ne aşamada olduğunu ayrıntılarıyla aktarıyor. Nitekim aynı projeyi CITYLAB'da aktaran Jennifer Hattam'ın haberi Çözüm Gazetecileri Ağı'nda yer alıyor. Hakkari'de kırsal bölgelerde yaşayan kadınların yerel özellikli kıyafetler üreterek ekonomiye katılmalarını sağlayan Sevil İke'nin projesine ilişkin haberleri de çözüm gazeteciliği olarak görmek gerekir. Benim en fazla önemsediğim projelerden birisi olan, şarkıcı Haluk Levent'in kurucusu olduğu Anadolu Halk ve Barış Platformu'nun (AHBAP) çalışmalarına ilişkin haberleri de çözüm gazeteciliği örneği olarak görüyorum.   

Çözüm Gazeteciliği Ağı'nda Türkiye'den üretilmiş epey İngilizce haber var. Örneğin, BBC web sayfasında yayımlanan haber, Gaziantep'teki bir ilkokulda Suriyeli çocukların Türk çocuklarla nasıl kaynaştıklarını anlatıyor. New York Times Magazine'de yayımlanan oldukça ayrıntılı haber ise, Kilis'te inşa edilen mülteci kampına yer veriyor. Batı medyası Türkiye ile ilgili hep olumsuz haberler yapıyor diyenler, New York Times Magazine'in bu haberini mutlaka okumalı. Böylesine detaylı haberleri Türk medyasında bulmak neden zor, onu da anlamak mümkün değil.Yine CITYLAB'da yayımlanan, sokakta tasarımlarıyla ilgili haber de okunmaya değer. 

Çözüm gazeteciliği üzerine araştırmalar

Çözüm Gazeteciliği Ağı'na dahil olan altı medya kuruluşunda (The Baltimore Sun, Minneapolis Star Tribune, Ms. Magazine, Northern Light, Richland Source, and WNYC) çözüm gazeteciliği kapsamında haberler üreten 23 ve yine aynı medya kuruluşlarında rutin haberler üreten 10 gazeteci olmak üzere toplam 33 gazeteci üzerine yapılan bir araştırma, çözüm gazeteciliği projelerinde çalışan gazetecilerin yaptıkları işten daha fazla doyum elde ettiklerini, mesleklerini daha anlamlı bulduklarını, daha fazla gurur duyduklarını, geleceğe dair daha iyimser olduklarını, meslektaşlarıyla ve okurlarıyla daha fazla bağ kurduklarını ortaya koyuyor. 

Çözüm Gazeteciliği Ağı'na dahil 14 gazeteciyle yarı-yapılandırılmış görüşmelere dayalı bir başka araştırmada, gazetecilerin çözüm gazeteciliği yapmaktan heyecan duyduklarını; çözüm gazeteciliğini, ekstra bir adımı daha olan araştırmacı gazeteciliğe benzettiklerini; çoğu sorunun çözüm gazeteciliği yaklaşımıyla haberleştirilebileceğini düşündüklerini; nesnelliğin çözüm gazeteciliği için de bir meydan okuma olduğunu, ancak haberlerde daha fazla kanıta yer vererek nesnelliğin sağlanabileceğini ifade ettiklerini ortaya koymaktadır. Bu gazeteciler ayrıca, çözüm gazeteciliği için tıpkı diğer alternatif gazetecilik pratiklerinde olduğu gibi medya yönetiminin bu habercilik pratiğine inanmış ve yeterli desteği veriyor olmasının gerekli olduğunu da belirtiyorlar.    

ABD'de çevrim içi anketle 242 kişi üzerinde yapılan bir deneysel çalışmada, insanların kadın ticareti haberciliği bağlamında harekete geçmelerini sağlamada şok edici haberlerin mi yoksa çözüm odaklı haberlerin mi daha etkili olduğunu araştıran Karen McIntyre ve Meghan Sobel, çözüm odaklı haberlerin kadın ticaretine maruz kalanlara yönelik empatiyi artırma, sorunu daha iyi anlamalarını sağlama, haberi paylaşma arzularını kamçılama ve eylemde bulunma isteklerini artırma bağlamında fazla bir etki yaratmadığını bulmuşlar. Öte yandan, çözüm odaklı haberleri okuyanlar kendilerini daha pozitif hisetmişler ve benzer haberleri okuyabileceklerini ifade etmişler. Araştırmacılar, çözüm gazeteciliğinin merhamet yorgunluğunu (compassion fatique) azaltmada etkisi olabileceğini savunuyorlar. 

Yine ABD'de bu kez 755 kişiyle yapılan bir başka araştırmada, çözüm gazeteciliği içeren haberleri okuyanlar, çözüm içermeyen, sorun odaklı haberleri okuyanlardan farklı cevaplar vermiş. Çözüm içeren haberleri okuyanlar, haberlerin kendilerine daha fazla ilham verdiğini, soruna ilişkin bilgilerinin ve duyarlılıklarının arttığını, çözüm için katkıda bulunmaya istekli olduklarını, haberi sosyal medyada paylaşabileceklerini, benzer nitelikteki haberlerin ilgilerini çekeceğini ifade etmişler. Yani çözüm gazeteciliği içeren haberler okurda hem farkındalık yaratmış hem de okurların soruna duyarlılıklarını arttırmış. Galiba haberde ele alınan sorunun ne olduğuna göre tepkiler farklılaşabiliyor.

Burada bir parantez açıp, medyanın olumsuz haberlerinin yol açtığı merhamet yorgunluğu kavramından da söz etmek gerekiyor. Merhamet yorgunluğu kısaca, insanların toplumsal sorunlara ilişkin bir haber okuduklarında neden harekete geçmediklerini anlatan bir psikoloji kuramı. Kurama göre, okurlara sunulan acılı haberler arttıkça, insanların bu türden haberlere ilişkin duyarlılıkları azalıyor ve sonuçta eyleme geçme istekleri de yok oluyor. Araştırmalar medyanın merhamet yorgunluğuna dört biçimde katkıda bulunduğunu gösteriyor: sansasyonel olana vurgu; sürekli olumsuz haberler verme; sorunları bağlamına oturtmadan aktarma; sadece sorunları haber yapma ve çözümlere yer vermeme. 

Parantezi kapatmadan benzer bir kuramdan daha söz etmek istiyorum: "Öğrenilmiş çaresizlik". Pozitif psikolojinin önemli isimlerinden Dr. Martin Seligman'la ilişkilendirilen öğrenilmiş çaresizlik kuramına göre, insanlar, yaşadıkları başarısız deneyimlerden hareketle, ne yaparlarsa yapsınlar başarısız olacaklarına inanmaya başlarlar. Dokuz kere aynı sınava girip başarısız olan kişi büyük olasılıkla başarabileceği inancını çoktan kaybetmiştir. Bu kuramı gazeteciliğe uyarlayarak, sürekli olumsuz haberler yayımlayan medyanın insanlar üzerinde öğrenilmiş çaresizlik etkisi yarattığını savunan psikologlar var.

Sonuç yerine

Son yıllarda Türkiye'de de alternatif gazetecilik arayışları giderek artmış durumda. Benim de savunucularından birisi olduğum barış gazeteciliği, biraz da sadece Kürt sorunuyla ilişkili olarak gündeme getirildiği için artık pek konuşulmuyor. Bu arada, Sevda Alankuş hocanın yazdığı Barış Gazeteciliği Elkitabı'nı da buraya iliştirmiş olayım. Alternatif gazetecilik pratiği olarak çözüm gazeteciliği bağlamında aslında yapılması gereken çok zor değil. Birgün'den Ümit Alan'ın da ifade ettiği gibi, "sorunu bilen gazeteci, bakış açısını biraz değiştirerek çözüme de odaklanabilir." 

Kuşkusuz adı konmasa da Türkiye'de çözüm gazeteciliği örnekleri bulmak zor değil. Mesele bunları daha görünür kılmak ve medyada yaygınlaştırmak. Böylece, geleneksel medyada egemen olan soruna ve çatışmaya odaklı olumsuz haberciliğe yol açan haber değerlerini değiştirmeye de katkıda bulunabiliriz. 

İletişim fakültelerinin de bu türden yaratıcı, alternatif habercilik pratiklerini teşvik etme anlamında olumlu bir rol oynaması gerekir.   

4 Ağustos 2018 Cumartesi

TIK HABERCİLİĞİ

Tık haberciliği kavramı İngilizce clickbait journalism kavramının Türkçesi olarak kullanılıyor. Temel olarak, ayartıcı başlıklarla okuru habere tıklatan ve web sayfasına yönlendiren başlıklar kullanmaya tık haberciliği deniyor. Konuyla ilgili K24'te aydınlatıcı bir yazı yazan Aslı Tunç hoca, "Ne olursa olsun siteye trafik çekelim diyen medya kuruluşları, okuru tık tuzaklarına düşürmekle hem haberciliği öldürdüklerini hem de marka itibarlarına zarar verdiklerini umursamıyorlar bile" diye sitem ediyor.

Beni bu yazıyı yazmaya iten, bir öğrencimin staj dönüşü bana verdiği cevap oldu. Ne öğrendin diye sorduğumda, "tık haberciliği nasıl yapılır onu öğrendim" dedi

Global Media Journal TR Edition'da yayımlanan makalesinde Burak Özyal tık haberciliğiyle ilgili bir dizi tanımlama veriyor. Galiba, "ana amacı ilgi çekmek ve ziyaretçileri ilgili web sitesinde yer alan linke tıklamak üzere cesaretlendiren" haber başlıklarını tık haberciliği olarak adlandırmak en doğrusu. 

Elbette gazetecilikte haberin başlığı önemli. Gazetecilikle ilgili temel kitaplara bakıldığında haber başlıklarının nasıl yazılması gerektiğine ilişkin benzer ifadelere rastlıyoruz. Örneğin Korkmaz Alemdar ve Ruhdan Uzun'un "Herkes İçin Gazetecilik" kitabında haber başlıkları için şunlar söyleniyor (s. 89-90): "Başlık, haberin birkaç kelimeden oluşan ve çoğunlukla bir yargı bildiren kısa br özetidir... Başlık, okuyucuya haberin ne olduğunu, ne hakkında olduğunu anlatır. Okuyucu haberleri başlıklarına göre seçer, eğer başlık ilgisini çekerse haberi okur... İyi bir haber başlığının hem haberin içeriğini en iyi biçimde yansıtabilmesi hem de bunu en az sözcük kullanarak başarabilmesi gerekir. Haberin içeriğiyle uyuşmayan başlıklar bir süre sonra okuyucunun o gazeteden uzaklaşmasına neden olur. Başlık aynı zamanda okuyucunun ilgisini çekmelidir. Ancak burada ilginç olmak adına haberin içeriğini yansıtmayan başlıklar seçilmemelidir. Bazen gazetecilik öğrencileri ya da stajyerler ilginç olabilmek için haberi abartan, çarpıtan, yorum içeren, içeriğini yansıtmayan, ilgisiz başlıklar atabilirler... Başlık atarken haberi tek bir cümle gibi düşünmek ve bu tek cümleyi en kısa biçimde, fakat anlamı bozmadan yansıtabilmek için çaba harcamak gerekir."

Erkan Yüksel'in editörlüğünde Anadolu Üniversitesi yayını olarak çıkan "Haber Yazma Teknikleri" isimli kitapta (s. 28), "Haberlerin üstlerinde yer alan başlıklar genellikle haberlerin birkaç kelimeden oluşan ve çoğunlukla bir yargı bildiren kısa özetleridir. Başlıkların genel olarak haberi okutmak için okuyucuyu isteklendirmesi, ilgi ve dikkatini çekmesi, haber unsurlarını içermesi, kısa ve anlaşılır olması, haber metniyle çelişmemesi, haberin özünden uzaklaşmaması, abartılı olmaması, yanlış anlaşılmaya yol açmaması, boş söz içermemesi ve habere yorum getirmemesi beklenir... Ana başlık, haberi okutan en önemli özelliktir ve bu nedenle özenle seçilmesi gerekir" deniyor. 

Sarphan Uzunoğlu journo.com.tr'de internet editörleri ve akademisyenlerle görüşürek "Internet editörleri: Gazeteciliğin işlevli günah keçileri" başlıklı bir yazı yayımladı. Bu yazıda görüşüne başvurulan journo.com.tr yayın yönetmeni Mustafa Kuleli, "Türkiye’de İnternet editörünün birinci görevi tık almaktır, çünkü mevcut gelir modeli böyle kurgulanmış durumda. Bu tıkları almanın hız, zekice ya da sahtekârca başlık atma, çok haber yayınlama, az ama özgün içerik üretme gibi farklı yolları olabilir" diyor. Diken.com.tr editörlerinden Tunca Öğreten, tık haberciliği konusunda editörlerden çok kurum yöneticilerinin suçlanması gerektiği görüşünde: "Kurumun yöneticisi/haber karar vericisi, okuru ‘haberlemek’ yerine sansasyonel tık avcılığını bir gazetecilik başarısı olarak görüyorsa; bu editörün suçu değil." Meslektaşım Doç. Dr. Ceren Sözeri ise tık haberciliğinin gazeteciliğin ana amacını unutturduğunu savunuyor: "Editörlerin bu tercihlerinin elbette ki bir nedeni var, seçmiş oldukları ya da seçmeye mecbur kaldıkları reklama dayalı iş modeli okuyucu/kullanıcı avcısı olmalarını zorunlu kılıyor. Başka iş/gelir modelleri maalesef Türkiye’de henüz başarılı olamadı, rekabet çok alt bir seviyeden kuruldu. İnternet mecrasından gelir elde etmek isteyen anaakım medya, sitelerin başına tabloid basının trick’lerini iyi bilen gazetecileri getirmeyi seçti...Medya, internetin/mobilin sunduğu olanaklara (etkileşim, kullanıcıyı takip etme, veri toplama…vs) öylesine kapıldı ki ne ‘sattığını’ unuttu.”

Tık haberciliği şablonları

Özellikle twitter'da paylaşılan haber duyurularına bakıldığında, internet editörlerinin belirli şablonları tekrar tekrar kullandıkları görülüyor. Tık haberciliği olarak nitelediğim bu şablonlara ilişkin bir liste hazırladım. Bu listeyi, okurların da katkılarıyla  zenginleştirmeyi umuyorum.

1. Bunu yapan yandı

Diyelim elinizde yapılması suç sayılan bir eyleme ilişkin haber var, atacağınız başlık çok kolay. 

-İş yerinde bunu yapan yandı! (Takvim'de yayımlanan haber, Yargıtay'ın, iş yerinde uyuyan arkadaşının fotoğrafını çekerek Facebook'ta yayımlayan iş arkadaşına özel hayatın gizliliğini ihlal'den ceza verildiğini anlatıyor). 

-İş saatinde bunu yapan yandı! Tazminatsız kovulabilirsiniz. (Hürriyet'te yayımlanan habere göre, iş yerinde fazla telefonla konuşmak, internette gereksiz dolaşmak işi aksatıyorsa tazminatsız atılabilirmişsiniz).

2. X maçı ze zaman, saat kaçta hangi kanalda?

Gazeteciliğin asli işlevi soru sormak değil, bilgi vermektir, ama olsun. Hemen her futbol maçı öncesinde internet gazeteleri bu başlıkla haber yapıyorlar. Futbol haberlerinin adeta vazgeçilmez başlığı. Üstelik sadece başlıkta soru sorulmuyor. Spotta da sorulara devam ediliyor, cevapları kolayca bulabilirseniz şanslı sayılırsınız. Asıl maksat haber vermek değil, okuru tutabildikleri kadar sayfada tutmak. 

3. Bakın ne oldu, bakın kim çıktı?

Görmekten en çok nefret ettiğim başlıklar bunlar olsa gerek. 

-Musically isim değiştirdi! Bakın ne oldu? (Hürriyet). TikTok olmuş.

-Saniyeler sonra bakın ne oldu? (Star). Kamyon sele kapılmış.

-Sosyal deney yaparken bakın ne oldu? (Yeni Akit). Deney yapan öğrenci öğretmeniyle karşılaşmış.

-Gizli tanık kimliğini açıkladı bakın kim çıktı? (İnternet Haber). Karşı gazetesi sahibi Turan Ababey, sanık olduğu davanın gizli tanığıymış.

4. Öyle bir şey yaptı ki?

Bir kişinin yaptığı ilginç bir eylemi haber yapmak istiyorsunuz ama atacak çarpıcı bir başlık bulamadınız. Endişelenmeyin, "Öyle bir şey yaptı ki?" diye yazmanız yeterli.

-Öyle bir şey yaptı ki! Çok sayıda kişi hayatını ona borçlu (Milliyet). Ağacın devrileceğini anlayan simitçi Nazmi Akbaş, çevredekileri uyarmış ve böylece olası bir facianın önüne geçmiş.

-Evinin altına öyle bir şey yaptı ki! (ahaber). Ne yaptığını anlayabilmek için 34 tane fotoğrafa bakmak zorundasınız.

-Ağaç kütüğünden öyle bir şey yaptı ki! (Sözcü). Galeri haberi aynı zamanda, sonunda kütükten ocak yaptığını anlıyorsunuz.

-Koca şiddetinden kaçmak için öyle bir şey yaptı ki.. (Hürriyet). Kadın kaçmaya çalışırken 2. kattaki balkondan düşmüş. Pes doğrusu, bu habere bu başlık!

5.  ..kötü haber! 

Bu başlık önüne dilediğiniz bir kişinin ismini koyabilirsiniz. Yeter ki bilinen, tanınan bir kişi olsun.

-Hülya Avşar'a kötü haber! (Sabah). Kızı karne almış, takdir alamamış.

-Trump'a kötü haber (Yeni Şafak).

Tabii bir de ölüm, hastalanma gibi olumsuz haberlerde bu başlık tercih ediliyor.

-Nur Yerlitaş'tan kötü haber (İnternet Haber). Sanatçıya kanser teşhisi konmuş.

6. Bomba iddia, flaş iddia, şok iddia, sürpriz iddia, skandal iddia

Gerçekliği tartışmalı olan haberlerde tercih edilen bir başlık türü. 

-Bomba iddia! Türk hava sahasında faciadan dönüldü... (İnternet Haber
Haber, Antalya’dan Moskova’ya gitmek üzere havalanan Rus yolcu uçağının, Türkiye hava sahasında tespit edilemeyen başka bir uçakla karşı karşıya geldiğini ileri süren bir iddiaya yer veriyor.

-Rusya için flaş iddia: Binlerce kişi aldı (Sözcü). Haber, Rusya'dan binlerce Kuzey Kore'linin çalışma izni aldığını ileri sürüyor.

-Skandal iddia: 'Siz de böyle o... gibi giyinmeseydiniz' (Cumhuriyet). Haber, otobüste kadın yolcuya cinsel tacizi konu alıyor.

7. Flaş gelişme, şok gelişme, sıcak gelişme

Ani gelişen sıcak haberler için kullanılan bir başlık.

-Son dakika! Bedelli askerlik ile ilgili flaş gelişme (Milliyet). Haber, bedelli askerlik kanununun Resmi Gazete'de yayımlandığını aktarıyor.

-Son dakika... Emlak Bankası'yla ilgili flaş gelişme (Posta). Habere göre, Emlak Bankası tekrar faaliyete geçirilecekmiş.

8. Etkilerine inanamayacaksınız!

Özellikle yiyeceklere ilişkin haberlerde benzer formatla yazılmış başlıklar görebilirsiniz. Sağlıkla ilgili olduğu için de oldukça dikkatli yazılması gereken haberler aynı zamanda. 

-Zeytin çekirdeğini yutarsanız... Etkisine inanamayacaksınız! (Yeni Akit) Neymiş etkisi? Sindirimi kolaylaştırıyormuş. 

-Her gün dut yerseniz... Etkilerine inanamayacaksınız! (CNN Türk). Kalp hastalıkları, kanser, bağışıklık sistemi hastalıkları gibi sorunlara karşı savunmanızı güçlendirebilirmişsiniz.

-Her gün bal yerseniz... Etkisine inanamayacaksınız (Yeni Akit). Balda bulunan antioksidanlar damarların daralmasını önlüyormuş. 

Her gün ... yerseniz tarzında verilen haberlerdeki yiyecek çeşitleri o kadar çok ki, yaz yaz bitmez.

9. Korkunç görüntü

Bu haber başlığı, editörün kelime dağarcığının yetmediği, olumsuzluk içeren haberlerde editörün imdadına yetişir. 

-Korkunç görüntü! Otel odasında turisti böyle buldular (Milliyet). Turist, başına poşet geçirilmiş ve plastik kelepçeyle boğazı sıkılmış halde ölü bulunmuş.

-Korkunç görüntü! Topuklu ayakkabısı canından ediyordu... (Hürriyet). Bir kadın yoldan geçmeye çalışırken ayakkabısı kaymış, sonra araba çarpmış.

-California'da korkunç görüntü! (Sözcü). Yangın haberi.

10. ...yok yok

Bu ikileme, haber konusu olayda her şeyin var olduğunu anlatmak için kullanılıyor. 

-Yolcular hizmete bayıldı! İçinde yok yok (Haber7). Atatürk havalimanında hizmet veren taksileri anlatan bir haber.

-Yeni torba yasada yok yok (Cumhuriyet)

11. Bunu yaptı

Bu şablon genelde eylemi gizlemek için kullanılıyor

-Çöpe atmak yerine bunu yaptı (Sabah). Galeri şeklinde hazırlanmış habere göre, bir kişi 
eski araba parçalarından kullanışlı eşyalar yapıyormuş.

-Çin bunu da yaptı! (Oda TV). Yapay ada ve adaya köprü yapmış.

-Zabıtadan kurtulmak için bunu yaptı (Türkiye).  Çiğ köfte fabrikası kurmuş.

Verdiğim örneklerden de görüldüğü gibi, tık haberciliği adeta bir virüs gibi yayılarak tüm medya kuruluşlarını zehirlemiş durumda. Elbette bu şablonların yanında tık almak için yanıltıcı başlıklar da sıkça atılıyor. Örneğin, Canan Karatay'a gebelikte şeker yüklemesi testi hakkında yaptığı açıklamalar nedeniyle verilen 15 gün süreyle meslekten men cezasını "Karatay'a meslekten men cezası" diye de verebilirsiniz" (Birgün); "Canan Karatay'a 15 gün meslekten men cezası" (NTV) şeklinde de. Birinci başlık Canan Karatay'ın tümden meslekten men edildiğini ima ediyor ve haliyle yanıltıcı. 

Sabah okur temsilcisi İbrahim Altay, gazetede kullanılan yanıltıcı başlıklarla ilgili eleştirisinde şunları söylüyor: "Başlık atmak bir sanattır. Hem haberin içeriği hakkında bilgi vermeli hem de ilgi çekmelidir. Ama sırf ilgi çeksin diye içerikle ilgisi olmayan ya da konuyu çarpıtan başlıklar atmak doğru değildir." 

Hürriyet okur temsilcisi Faruk Bildirici de, yeni yayımlanan "Günahlamızda Yıkandık: Örneklerle Gazetecilik Meslek Etiği" başlıklı kitabında tık haberciliğine, yanıltıcı başlıklara ve elbette sonu gelmeyen galeri haberciliğine eleştiriler yöneltiyor (s. 301-302): "Elbette başlığın haberi okutmak, okuru çekmek için çarpıcı olması gerekli. Ama çarpıcı olsun ve okutsun diye haberin içeriği ile örtüşmeyen başlık atılmamalı. Okurların tepkilerinden de görüleceği gibi içerikle örtüşmeyen haber başlıkları, inandırıcılığı ve güveni zedeler. Tıklanma sayısını bugün için artırsa da uzun vadede okuru kaçırır. Aynı şekilde, doğru düzgün bilgi içermeyen, sırf sayfa sayısını artırmak için uzatılan 'galeriler' de gazete-okur ilişkisini yıpratacak bir yöntem."    

Bu yazıyı yazarken, dogrula.org isimli haber doğrulama sitesinin yayımladığı "basın Yayın Kuruluşları Clickbait Raporu 2017"ye rastladım. Bir araştırma yapmışlar ve 23 medya sitesinde yayımlanan haberlerde tık haberciliğine ne kadar başvurulduğunu incelemişler. Araştırma sonunda en az tık haberciliği yapan beş medya kuruluşunu Yeni Şafak, TRT Haber, BBC Türkçe, CNN Türk, Star şeklinde sıralamışlar. Keşke tüm listeyi yayımlasalardı da en fazla tık haberciliği yapanları da öğrenmiş olsaydık. İlk beş dışında kalan medya kuruluşlarının isimlerini gizlediklerini ifade ediyorlar, ama gerekçe vermemişler. Belli
ki bu konuda ciddi bir araştırma yapmak ve toplumu bilgilendirmek gerekiyor. Bu da biz akademisyenlerin görevi olsun. 





HABER SİTELERİ / 2022-2023

 2022-2023 eğitim yılı Güz döneminde Üsküdar İletişim'de verdiğim Gazeteciliğe Giriş dersi kapsamında öğencilerimin açtığı haber siteler...