17 Ağustos 2018 Cuma

MEDYA VE DÖVİZ KRİZİ

1 Ağustos 2018 tarihinde ABD yönetimi Amerikan vatandaşı rahip Andrew Brunson'un serbest bırakılmamasını gerekçe göstererek, rahip Brunson'un tutuklanmasında önemli rol oynadıklarını öne sürdüğü İçişleri Bakanı Süleyman Soylu ve Adalet Bakanı Abdulhamit Gül'e yaptırım kararı aldı. Karar göre, iki bakanın ABD'deki mal varlıkları (varsa) donduruldu ve ABD vatandaşlarının bakanlarla herhangi bir iş ve işlem yapması yasaklandı. Kararı Başkan Yardımcısı Mike Pence twitter hesabından duyurdu

Türk medyası krizi nasıl gördü?

Krizin ateşleyicisi niteliğindeki ABD kararı ertesi günkü (2 Ağustos) gazete manşetlerinde geniş yer buldu. Haberi Hürriyet (Washington'dan skandal karar), Yeniçağ (ABD'den son kahpelik), Yeni Şafak (Umurumuzda bile değilsiniz), Milliyet (Yaptırıma anında rest), Aydınlık (Türk bakanlara terörist muamelesi) sürmanşetten; Cumhuriyet (Tarihi kırılma) ise manşetten verdi. Diğer gazeteler haberi birinci sayfalarda daha küçük olarak gördüler. 


3 Ağustos tarihli gazetelerin büyük çoğunluğu TBMM'deki dört partinin ABD yaptırımlarına karşı ortak tavır aldıklarını duyuruyordu: Hürriyet (Trumpa karşı tek ses), Sabah (ABD'ye karşı tüm Türkiye kenetlendi), Posta (Tek ses), Sözcü (Dik durun yeter), Milliyet (Haddini bil ABD), Star (Tehdidin bize sökmez), Karar (Tehdide karşı ortak tavır), Yeniçağ (ABD'ye karşı ortak tavır), Akşam (Yapsan ne olur yapmasan ne olur). 

4 Ağustos tarihli gazeteler manşetlerine bir gün önce 100 günlük programını açıklayan Cumhurbaşkanı Erdoğan'ın açıklamalarını çıkardılar. Galiba "ekonomik savaş" tanımlaması da ilk kez o açıklamalarda yapıldı: Sabah (Ekonomik savaşı biz kazanacağız), Posta (Bu ekonomik savaştan galip çıkacağız), Yeni Şafak (Bu savaştan da galip çıkacağız), Takvim (Bu savaşı da kazanacağız), Güneş (Ekonomik savaşan galip çıkacağız), Yeni Akit (Bu ekonomik savaştan galip çıkacağız).

5 Ağustos tarihli gazete manşetlerinde, Cumhurbaşkanı Erdoğan'ın açıkladığı misilleme kararı vardı. Bu karara göre, ABD'nin Adalet ve İçişleri Bakanlarının Türkiye'de (varsa) mal varlıkları dondurulacaktı: Hürriyet (Skandal yaptırıma misilleme), Sabah (ABD, Türkiye'ye ciddi saygısızlık yaptı), Posta (Misilleme tokadı), Türkiye (Kısasa kısas), Milliyet (Trump büyük oyuna geldi), Takvim (Al sana misilleme), Star (Ortaklığa da varız misillemeye de), Akşam (Kısasa kısas), Vatan (Men dakka dukka), Yeni Çağ (Malları varsa donduracağız), Aydınlık (Kısasa Kısas).

Krizi çözmek ABD'ye giden Türk heyetinin görüşmelerinden uzlaşma çıkmadığı haberleri 9 Ağustos'ta internet sayfalarında, 10 Ağustos'da da birinci sayfalarda yer aldı: Aydınlık (ABD 15 Temmuz'daki casuslarını istiyor), Birgün (Heyet eli boş döndü), Cumhuriyet (Uzlaşmaya varılmadı), Karar (Washington çözüme kapalı), Milli Gazete (ABD çok şey istiyor), Sözcü (Uzlaşma çıkmadı, dolar çıktı), Yeni Şafak (Müzakere yok şantaj var). 

10 Ağustos'ta doları döviz krizini tırmandıran asıl gelişme, ABD Başkanı Donald Trump'ın twitter'dan paylaştığı bir mesaj oldu. Trump bu tweetinde, "Türk Lirası bizim güçlü dolarımız karşısında hızla düştüğü için alüminyum ve çelik üzerindeki gümrük vergilerinin katlanmasına onay verdim. Alüminyum yüzde 20, çelik yüzde 50 olacak. Türkiye ile ilişkilerimiz bu dönemde iyi değil" diyordu. Dolardaki hızlı yükseliş ertesi gün az  sayıda gazetede birinci sayfalarda yer bulabildi: Birgün ('Reis' sonunda gemiyi batırdı), Cumhuriyet (Bir modelin iflası), Evrensel (Emekçiler bir günde yüzde 16 daha fakirleşti), Hürriyet (Kurlar hızlı tırmandı), Karar (Trump'tan skandal mesaj dolara rekor kırdırdı), Milli Gazete (Tsunami), Orta Doğu (Dolar 6.46'yı gördü), Posta (Trump'tan skandal paylaşım), Sözcü (Piyasada kara Cuma), Vatan (Bunun adı savaş ilanı), Yeni Şafak (Açık açık tehdit etti).   

Cumhurbaşkanı Erdoğan'ın Amerikan halkına seslenen makalesi 10 Ağustos'ta New York Times gazetesinin internet sayfasında yayımlanmıştı. 12 Ağustos tarihli gazeteler, bu makaleden yaptıkları alıntıları birinci sayfalardan aktardılar: Akşam (Saygısızlık sürerse yeni dostlar ararız), Aydınlık (Yeni müttefikler aramaya başlarız), Birgün (ABD'ye 'başka ortak' mesajı), Cumhuriyet (Erdoğan yeni 'kamp' arıyor), Hürriyet ('Koparırız' mesajları), Karar (Son mesaj Amerikan kamuoyuna), Ortadoğu (ABD'ye rest), Posta (Yeni dostlar ararız), Sabah (ABD bizi yeni müttefiklere zorluyor), Star (Kendi göbeğimizi keseriz), Türkiye (Geri adım atmayız), Vatan (Yeni dost ve müttefik arayacağız), Yeni Akit (Saygısızlık bitmezse ortaklık biter), Yeni Şafak (Türkiye yeni müttefikler arayacak).

Cumhurbaşkanı Erdoğan 12 Ağustos tarihinde Trabzon'da yaptığı konuşmada, dövizdeki yükselmenin hiçbir ekonomik izahının olmadığını, Türkiye'ye operasyon çekildiğini ifade ettikten sonra, "Oyununuzu gördük, meydan okuyoruz" dedi. Erdoğan'ın bu sözleri ertesi günkü gazete manşetlerinde hemen hemen aynı ifadelerle aktarıldı: Akşam (Oyununuzu gördük meydan okuyoruz), Güneş (Meydan okuyoruz), Hürriyet (Oyununuzu gördük meydan okuyoruz), Posta (Oyununuzu gördük meydan okuyoruz), Sabah (Oyununuzu gördük meydan okuyoruz), Türkiye (Oyunu gördük meydan okuyoruz), Vatan (Oyununuzu gördük meydan okuyoruz), Yeni Akit (Darbeyle yapamadığınızı dolarla yapamazsınız), Yeni Şafak (Oyununuzu gördük ve meydan okuyoruz).

14 Ağustos tarihli gazetelere baktığımızda, büyük ölçüde Cumhurbaşkanı Erdoğan'ın Büyükelçilere yaptığı konuşmada söylediği sözlerin birinci sayfalara taşındığını görüyoruz: Akşam (Dinamiklerimiz sağlam kur inecek), Güneş (Kaybeden Türkiye olmayacak), Hürriyet (Spekülasyon yapanlara bedelini ödeteceğiz), Karar (Küresel kabadayı kazanımlarımıza el uzatamaz), Milliyet (Eyvallah etmeyiz), Ortadoğu (Ekonomik kuşatmayla karşı karşıyayız), Posta (Battık diyenlere itibar etmeyin), Sabah (Bunlar küresel kabadayılar), Star (Bu oyunu milletimizle bozacağız), Sözcü (Ortağının ayağına kurşun sıkıyorsun), Takvim (İhanet çetesi bu saldırının bedelini ödeyecek), Türkiye (Alnımızın akıyla çıkacağız), Vatan (İhanet şebekesi), Yeni Akit (Küresel sistemin kabadayılarına eyvallahımız olmaz), Yeni Şafak (Bunlar ihanet şebekesi), Yeniçağ (Kur yerine oturacak).

15 Ağustos tarihli gazeteler, Cumhurbaşkanı Erdoğan'ın ABD'li teknoloji firmalarına boykot çağrısını birinci sayfalardan aktardılar: Akşam (Teknolojide ABD mallarına boykot), Aydınlık (ABD ürünlerine boykot uygulayacağız), Birgün (Erdoğan'dan boykot çağrısı), Cumhuriyet (ABD'ye boykot çağrısı), Güneş (Boykot ediyoruz), Hürriyet (iPhone'u boykot edeceğiz), Karar (Dolara karşı iPhone boykotu), Milli Gazete (iPhone yerine Venüs), Milliyet (ABD'ye boyko uygulayacağız), Ortadoğu (ABD'nin elektronik ürünlerine boykot uygulayacağız), Posta (iBoykot çağrısı), Sabah (ABD küstahlığına boykotlu misilleme), Star (iPhone almayın), Sözcü (Onların iPhone'u varsa bizim de Venüs'ümüz var), Takvim (ABD'ye elektroşok), Türkiye (Ambargoya misilleme), Vatan (Karşı taarruz), Yeni Akit (ABD ürünlerini boykot edeceğiz), Yeni Şafak (ABD mallarına boykot başladı), Yeniçağ (Önce elektronik boykot sonra üretim ve ihracat).

Katar'ın Türkiye'de 15 milyar dolarlık yatırım yapacağı açıklaması kuşkusuz döviz kurlarındaki hareketliliği sakinleştirmede önemli bir hamleydi. Nitekim 16 Ağustos tarihli gazetelerde bu haber birinci sayfadan görüldü

Ancak, bu yazının toparlanmaya çalışıldığı saatlerde ABD Başkanı Donald Trump'ın twitter'dan paylaştığı son mesaj, dövizin tekrar hareketlenmesine yol açtı

Türk medyasının  yaşanan döviz krizini nasıl gördüğüne ilişkin genel bir değerlendirme yaparsak şunlar söylenebilir: Muhalif gazeteler (Cumhuriyet, Birgün, Evrensel, Sözcü, Milli Gazete) dışındaki gazeteler genelde iktidarın krizle ilgili söylemini yeniden üretiyorlar ki bu zaten beklenmedik bir şey de değil. Bu tür bir söylem birliğinin krizi kontrol etmede bir işlevi olduğu söylenebilir, ama medyanın asli görevi iktidarın sözcülüğünü yapmak değil, sorunlara doğru teşhis koyan bir habercilik yapmaktır. Türk medyasının yaşanan ekonomik krize yaklaşımını eleştiren Sarphan Uzunoğlu da, yapılan haberciliğin toplumsal fayda üretmekten uzak olduğunu ifade ediyordu.

Eğer krizin nedeni bazı uzmanların söylediği gibi yapısalsa, iktidar ve medya ne söylerse söylesin, sorunun kökenine inmedikçe çözüm bulmak mümkün olmayacaktır. Mahfi Eğilmez'in kendi blogundaki yazısında da vurguladığı gibi, kurlardaki oynaklığın neden yüksek olduğu sorusuna doğru cevaplar bulabilmek gerekir. "Bunda spekülatif atakların, panik atakların etkisi olduğu gibi manipülatif girişimlerin de etkisi olabilir. Bu tür yıpratıcı ataklara ortam yaratmamak çok önemlidir. Onun için uygulanan ve açıklanan ekonomi politikası ve yürütülen siyasal yaklaşımların salim kafayla gözden geçirilmesinde büyük yarar vardır."

Olumsuz habere daha fazla dikkat gösteriliyor

Psikoloji alanında yapılan çalışmalar, insanların olumsuz haberlere olumlu haberlerden daha fazla dikkat gösterdiklerini ortaya koymaktadır. Krizler de olumsuz gelişmelerdir. Ama önce bir tanım vereyim. Kriz, yüksek düzeyde belirsizlik, karmaşa, yönünü şaşırma ve gerilim hali olarak tanımlanabilir. Bu tür durumlarda insanların doğal tepkileri, krizden fazla etkilenmeden kurtulmak için çare aramak şeklindedir. 

Beklenti kuramıyla 2002 yılında ekonomi alanında Nobel ödülü kazanan Daniel Kahneman,  Hızlı ve Yavaş Düşünme isimli kitabında insan beyninde olumsuz haberlere öncelik veren bir mekanizma bulunduğunu söylüyor (s. 348). Kriz durumlarında insanların irrasyonel kararlar almasının bir nedeni bu olsa gerek. 

Medya da belki bu nedenle olumsuz haberlere daha ayrıcalıklı yaklaşıyor. "Kötü haber iyi haberdir" şeklinde ifade edilen bakış açısı, medyanın olumsuz haberlere daha yüksek haber değeri atfettiğini ortaya  koyuyor. Kahneman'ın teorisini okuyunca medyanın kötü haber takıntısının aslında temelsiz olmadığını söylemek mümkün. Sorun şu ki, olumsuz haberler insanlarda karamsarlığa yol açıyor ve sorunu çözmek güçleşiyor. 

Bağımlılık kuramı (dependency theory) ve kriz anlarında medya etkisi

13 Ağustos 2018 Pazartesi günü haber sitelerine düşen haber, sosyal medya üzerinden dolar kur yükselişini provoke edici ve algı oluşturacak şekilde paylaşım yapan 346 sosyal medya hesabının tespit edildiğini ve haklarında adli soruşturma başlatıldığını duyuruyordu. Demek ki, medyada ya da sosyal medyada paylaşılan haberlerin ya da görüşlerin varolan krizi olumsuz yönde etkilediğine ilişkin bir kanaat söz konusu. Her ne kadar etki kuramları içinde medyada paylaşılan haberlerin doğrudan etki yapabildiğini kanıtlayan bir kuram yoksa da, kriz durumlarında medya etkisinin artabileceğini ileri süren bağımlılık kuramından söz etmek lazım. Bu kurama göre, kriz anlarında artan bilgi ihtiyacı insanları medyaya yönlendirmekte ve bunun sonucunda da medya etkilerine karşı daha kırılgan hale gelmektedirler. Yeni yayımlanan Kitle İletişim Kuramları kitabında Burak Özçetin, medya bağımlılığı kuramına ilişkin şunları yazmakta (s. 124): "Medyaya bağımlılığı arttıran bir başka önemli unsursa toplumsal değişim ve krizlerdir. Modern dünyada sık sık yaşanan bu altüst oluş dönemlerinde, var olan referans çerçeveleri ve değer sistemleri geçerliliklerini yitirmektedir. İnsanlar da bu gibi süreçlerde medya mesajlarına dönmekte, medyaya daha duyarlı ve bağımlı hale gelmektedirler." Belki de bu nedenle, kriz anlarında medyanın daha sorumlu hareket etmesi ve insanları paniğe sürükleyebilecek sansasyonel ve doğruluğu kesin olmayan haberler vermekten kaçınması gerektiği ifade edilmektedir.

Her ne kadar, kriz anlarında medyaya bağımlılığın arttığı ifade ediliyorsa da, medyanın krizlerde ve özellikle de finans krizlerinde gözcü ve uyarıcı rolünü tam anlamıyla yerine getiremediğine ilişkin çokça çalışma mevcut. İyi bir özeti şu makalede bulabilirsiniz. Peki bu çalışmalar Türk medyasının yaklaşımını açıklamaya yardımcı olur mu diye sorarsanız, cevabım maalesef olumsuz. Birkaç gazete dışında iktidarın politikalarını eleştirebilecek ya da arka kapı diplomasisindeki gelişmeleri  yazabilecek gazete yok. Örneğin Hürriyet'ten Cansu Çamlıbel'in twitter'da sabitlediği ama tıkladığınızda sayfadan uçurulduğunu göreceğiniz yazısında Türkiye ve ABD arasındaki pazarlıklara ilişkin detayları bulabilirsiniz. Oysa çözüm eninde sonunda bu görüşmelerle sağlanacak. Medya, krize benzin dökmekle meşgul olmak yerine, çözüm girişimlerini cesaretlendirse belki çözüm de daha kolay olurdu. Fehmi Koru'nun kendi blogunda altını çizdiği gibi, "Deniz Yücel hala cezaevinde olsaydı, ABD ile kavga devam ederken, Almanya ve Avrupa Birliği’nden şimdi alınan kuvvetli destek gelebilir miydi?"

Bundan önceki yazımda da vurguladığım gibi, medya çatışmalara dayalı habercilik pratiklerini sürdürdükçe bu tür krizleri sadece daha büyütecek ve içinden çıkılmaz hale getirecektir. Eğer ifade edildiği gibi, hepimiz aynı gemideysek, medyanın görevi geminin doğru yönetilip yönetilmediği konusunda gözcülük yapması ve sorun çıktığında çözüm önerilerine kulak kabartmasıdır. Doğru gazetecilik budur! 
    

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder

Chat GPT ile yapay zekânın gazetecilikte kullanımını konuştuk

Chat GPT seninle yapay zek â nın gazetecilikte kullanımına ilişkin bir röportaj yapabilir miyiz? Tabii ki! Yapay zek â nın gazetecilikteki...