20 Eylül 2019 Cuma

İNTERNET YAYINLARINA RTÜK DENETİMİ

"Radyo, Televizyon ve İsteğe Bağlı Yayınların İnternet Ortamından Sunumu Hakkında Yönetmelik" 1 Ağustos 2019 tarihinde Resmi Gazete'de yayımlanarak yürürlüğe girdi. Her ne kadar bazı yazı ve haberlerde sanki beklenmedik bir şeymiş gibi sunulduysa da, bekleniyordu ve illa ki yayımlanarak yürürlüğe girecekti.

Yönetmelik süreci

İlk olarak 21 Mart 2018 tarihinde kabul edilen 7103 sayılı "Vergi Kanunları İle Bazı Kanun ve Kanun Hükmünde Kararnamelerde Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun"un 82. maddesinde RTÜK Kanunu'na "yayın hizmetlerinin internet ortamından sunumu" başlığıyla 29A maddesi eklendi. Maddenin son fıkrasında (5) yönetmelik çıkarılacağı zaten belirtilmişti: "İnternet ortamından radyo, televizyon ve isteğe bağlı yayın hizmetlerinin sunumuna, bu hizmetlerin iletimine, internet ortamından medya hizmet sağlayıcılara yayın lisansı, platform işletmecilerine de yayın iletim yetkisi verilmesine, söz konusu yayınların denetlenmesine ve bu maddenin uygulanmasına ilişkin usul ve esaslar, Üst Kurul ile Bilgi Teknolojileri ve İletişim Kurumu tarafından bu maddenin yürürlüğe girdiği tarihten itibaren altı ay içerisinde müştereken çıkarılacak yönetmelikle düzenlenir.”

İkinci adım olarak, 27 Eylül 2018 tarihinde "Radyo, Televizyon ve İsteğe Bağlı Yayınların İnternet Ortamından Sunumu Hakkında Yönetmelik Taslağı" yayımlandı. Taslak yayımlanır yayımlanmaz bu blogda "İnternet Yayınlarında Denetim" başlıklı bir değerlendirme yazısı yayımlamıştım ben de.

Artık yönetmelik yayımlanarak yürülüğe girince ilk olarak taslakla yayımlanan nihai metin arasında bir fark var mı diye baktım. Ben bir iki önemsiz değişiklik dışında bir fark göremedim. Madem hiçbir eleştiri dikkate alınmayacaktı, o halde neden 10 ay beklendi, belli değil.

Yönetmeliğe eleştiriler

Yönetmelik yayımlanır yayımlanmaz eleştiriler de başladı haklı olarak. RTÜK'ün yeni üyesi Faruk Bildirici önce twitter hesabından itirazlarını yazdı. İlk tvitinde dijital ortamlardan bağımsız habercilik yapan sitelerin yönetmelik kapsamına girmediği kanısında olduğunu ifade etti.  İkinci tivitinde isteğe bağlı yayın yapan platformlara RTÜK yasasındaki yayın ilkelerine uyma zorunluluğu getirilmesinin yanlış olduğunu belirtti. Blogunda yayımladığı "Yeni düzenleme hangi yayınları kapsıyor?" başlıklı yazısında ise yönetmeliğin "İnternet ortamındaki değişik mecralarda günlük ve düzenli bir program akış çizelgesi ile yayın yapmayanları kapsamadığı" görüşünü ifade etti. Evet yönetmeliğin 4. maddesindeki tanımlar kısmında internet radyo yayını ve internet televizyon yayını ayrı ayrı tanımlanıyor. Programların "bir yayın akış çizelgesine dayalı olarak izlenebilmesi" söz konusu ise, yönetmelik kapsamına giriyor.

Bu tanıma göre,  her sabah saat 9'da yaptığı programı Youtube, Periscope, Soundcloud ve iTunes üzerinden yayımlayan gazeteci Ünsal Ünlü'nün günlük yayın akış çizelgesi yok, dolayısıyla yayın lisansı da alması gerekmiyor. Bu benim yorumum tabii ki, ancak Ünsal Ünlü böyle düşünmüyor. 2 Ağustos sabahı yaptığı yayında kendi yayının da tarife uyduğunu ifade etti: "Ne diyor burada, yayın akışı çizelgen olacak diyor, düzenli radyo, televizyon yayını yapacaksın... Çok özür dilerim ama ben 4 seneden beri her sabah saat 9'da teker döndürüyorum burada. Ben düzenli değil miyim? Ne yapacağız şimdi?...Bakın burada tamamen Radyo Televizyon Üst Kurulu eliyle bir tek kişinin 2 dudağının arasına bırakılıyor Türkiye'de internet üzerinden yapılacak her türlü yayın."   Kendisini "Başta gazeteciler olmak üzere, Periscope ve sosyal medyanın sunduğu diğer imkânları kullanan, kullanmak isteyenler için ortak bir mecra olmayı hedefliyor" şeklinde tanımlayan Medyascope TV bir yayın akış çizelgesine sahip olduğu için lisans almak zorunda kalacak. Bu durumdaki bağımsız Youtube ya da Periscope kanallarının yıllık 100 bin liralık lisans ücretlerini ödeyebileceklerini sanmıyorum. Yönetmelik kapsamından çıkmak için başka yöntemler geliştirmek zorundalar.

Journo'ya verdiği röportajda internet hukuku alanında uzman olan Prof. Dr. Yaman Akdeniz, yönetmeliğin bireysel yayıncılar dışında herkesi etkileyeceğini söylüyor.  Ona göre DW Türkçe, BBC Türkçe gibi haber kaynakları bu yönetmeliğin hedefindeki kuruluşlar. "Bu sistem yeni bir kontrol ve sansür mekanizması olacak. Ayrıca Netflix’i dünyada ilk engelleyen ülke olma ihtimalimiz yükseldi" diyor Prof. Akdeniz.  

Yönetmelik kapsamında haber siteleri de denetlenebilir mi? Türkiye'de hukuk yorumu konusundaki farklılıkları göz önüne alırsak hayır denetlenemez diyemeyiz. Bir bakmışsınız hiç olmaz dediğimiz şeyler olmaya başlar. Zaten BBC Türkçe de kuşkuya düşmüş olacak ki bu soruları eski ve yeni RTÜK üyelerine sormuş. Eski RTÜK üyesi Hamit Ersoy şunları söylemiş: "Haber siteleri üzerinden yapılan ve birkaç saat süren bir yayın da RTÜK denetimi kapsamına girer mi? Bu konularda muhtemelen kurul üyeleri arasında tartışmalar yaşanacaktır. İstişareler sonucunda 9 üyenin 5'i, 'Evet, süresinden bağımsız olarak yayıncılık faaliyetidir' derse yönetmelik kapsamında değerlendireceklerdir. Üst kurulda yapılacak tartışmalar ve paydaşlardan alınacak görüşler doğrultusunda somutlaşacaktır." İşin aslı bu ifadede saklı. RTÜK'ün 9 üyesinden 5'i ne derse o oluyor aslında, tabii onların da nesnel kararlar verdiklerini söylemek mümkün değil.   

Denetleneceği bariz olan kanallar ve platformlar

Yayımlanan yönetmelik okunduğunda tartışma götürmeyen şey, internet üzerinden yayın yapan platformlar ile radyo, televizyon kanallarının denetleneceğidir.  Örneğin DW Türkçe'nin yönetmeliği duyurduğu haberinde şu ifadeler kullanılıyor: "Buna göre internet üzerinden yayın yapan Netflix, BluTV, puhutv gibi televizyonların Türkiye’de yayınlarını sürdürebilmek için yayın lisansı ve yayın iletim yetkisi almaları gerekecek." Ne var bunda, onlar da lisans alıversinler denebilir. Alsınlar tabii, sorun yok da iş lisans almakla bitmiyor. Asıl mesele, bu platform ve kanallarda yayımlanan içeriğin de RTÜK yayın ilkeleri kapsamında değerlendirilecek oluşu. Netflix kullanıcısı olarak açıkçası RTÜK ilkeleri sıkı biçimde uygulanırsa hangi dizinin ceza almadan yayın yapabileceğini kestiremiyorum. Örneğin Dogs of Berlin'den dolayı ceza kesilir mi kestiremiyorum. 

RTÜK Başkanı: "Sorunun ceza ile çözüleceğine inanmıyoruz"

RTÜK başkanı Ebubekir Şahin, diziler için televizyonlara ceza verme taraftarı olmadıklarını ifade etmiş bir açıklamasında: "İstatistiki verilere göre, yoğun şiddet sahnelerinin bulunduğu diziler çok izleniyor, bir o kadar da çok şikayet alıyor. Çok izlenen dizilere çok fazla şikayet bildirimi geliyor. Çok izlenen dizi çok şikayet ediliyor. Anlaşılması zor bir durum...Sorunun cezayla çözüleceğine inanmıyoruz. Her gün bunlara ceza versek düzelir mi? Hayır. İnce bir çizgide gidiyoruz. Ceza verince sansürcü ceza vermeyince de kötü görüntülere tedbir almayan kurum oluyoruz." Geleneksel televizyon kanallarına dizler konusunda hoşgörülü davranan RTÜK'ün internet üzerinden yayın yapan televizyonlara da aynı hoşgörüyü gösterip göstermeyeceğini zaman gösterecek.   

600'den fazla yayın kuruluşu başvuru yapmış

RTÜK başkanı Ebubekir Şahin'in 3 Eylül'de twitter üzerinden yaptığı paylaşıma göre, NETFLIX, BLU TV, PUHU TV, TURKCELL, VODAFONE, DIGITURK, TİVİBU gibi yayıncıların da aralarında bulunduğu 600’ün üzerinde yayın kuruluşu lisans için RTÜK'e başvuru yapmış. Ancak RTÜK başkanı başvuru listesine link vermediği için bu 600 kuruluşun kimlerden oluştuğu bilgisine ulaşmak mümkün olmadı. RTÜK sayfasında da böyle bir liste bulamadım. Yaman Akdeniz'in 3 Eylül'de twitter hesabından paylaştığı başvuranlar listesine ilişkin link de bizi doğrudan RTÜK sayfasına yönlendiriyor. Bu arada, geçmişe dönük araştırma yapınca bir listeye ulaşabildim. Ancak bu listenin doğru liste olup olmadığından emin olamadım, zira listede Puhu Tv, Blu TV, Netflix gibi kuruluş isimlerine ratlamadım. Ulaştığım listede televizyon ve radyo yayını için başvuranlar yer alıyor. Toplamda 747 yayın kuruluşunun başvuru yaptığı görülüyor. Tabii RTÜK'ün listeyi neden görünür biçimde yayımlamadığı sorgulanmalı. Listeye bakıldığında büyük oranda yerel nitelikli radyo ve televizyon kuruluşlarının başvuru yaptığı anlaşılıyor.

Asıl sorun, başvuru yapmayanlara ne olacağı? Yayımlanan yönetmeliğin 10. maddesine göre, lisans almadan yayın yapmaya devam eden internet radyo ve televizyonları tespit edildiği takdirde önce RTÜK sayfasından ilan edilecek ve başvuru yapması istenecek ve eğer yine başvuru yapmazlarsa erişimin engellenmesi yoluna gidilecek.

RTÜK internet alanını denetleyebilir mi?

RTÜK'ün kuruluş amacı, karasal ve uydu üzerinden yayın yapan ve kıt olan frekansları kullanan radyo ve televizyon yayıncılığı alanını düzenlemek ve denetlemekti. RTÜK kurulduğunda henüz internet yayıncılığı söz konusu değildi. Bugün geldiğimiz noktada RTÜK'ün mevcut personeli ve yapısıyla internet yayıncılığını da içerecek biçimde denetim yapabilmesi imkânsız görünüyor. RTÜK elbette lisans verecek ve lisans ücretlerini toplayacak, ancak denetim noktasında büyük olasılıkla şikayete dayalı denetimler yapacak. Tabii ne tür şikayetleri dikkate alacağı da geçmişteki kararlarından yola çıkılarak kolaylıkla tahmin edilebilir. Örneğin, 11 Nisan 2019 tarihli habere göre RTÜK, Ulusal Kanal'da Gülgün Feyman'ın sunduğu programda kullanılan ""Bunlar, camilerden başlayarak halkı, çocukları dini eğitime sokarak kul yetiştirmeye çalışıyorlar, teknolojiyi safsata bilimiyle mi üretecekler, din bilgisiyle mi üretecekler?" şeklindeki ifadeleri  eleştiri sınırları ötesinde İslam'ı aşağılayan, inanan insanları küçük düşüren, toplumda ayrımcılık yaratan sözler olarak değerlendirmiş ve kanala ceza vermiş. Belli ki RTÜK, eleştirel nitelikteki yayınları daha fazla merceğine alacak ve bu yayın kuruluşlarını baskı altında tutacak. 

Bakalım RTÜK ilk cezayı hangi internet yayın kuruluşuna verecek ve hangi yayın kuruluşlarını engelleyecek? 


   





25 Temmuz 2019 Perşembe

SATILIK HABER MESELESİNE İLİŞKİN BİR DEĞERLENDİRME

Journo medya sitesi 22 Temmuz 2019 tarihinde "Satılık haber: '50 liradan başlayan fiyatlarla isterseniz röportajınızı da yayımlatırız'" başlıklı, oldukça iddialı ve tartışmaya açık bir haber yayımladı

Tartışma yaratan haberde, ismi verilmeyen bir halkla ilişkiler ve danışmanlık şirketinin müşterilerine, haberlerini para karşılığı yayımlatma vaadinde bulunduğu ifade ediliyordu. Journo editörleri  teyit amaçlı olarak şirket yetkilisine de ulaşmışlar ve şirket yetkilisi daha da ileri giderek, "Röportaj da yayımlatabiliriz. hem soruları hem cevapları siz yazarsanız. Onlar da sanki sizinle röportaj yapılmış gibi yayımlarlar" demişti. Journo editörlerine twitter üzerinden gönderdiğim mesajda, halkla ilişkiler şirketinin adını vermelerinin daha doğru olacağını söyledim, ancak onlar şirketin adını reklam olmasın diye açıklamadıklarını ifade ettiler. Haberde de, "Reklamını yapmamak adına ismini gizlediğimiz" şeklinde bir ifade kullanmışlardı. Ancak ben böyle tartışmalı bir haberde kaynağı gizlemenin doğru olmadığını düşünüyorum. Şirketin adı Distile, ki zaten T24 haberinde de şirket adı verilmişti   

Tartışma yaratan medya listesi

Journo'nun haberine göre, halkla ilişkiler ve danışmanlık şirketi müşterilerine bir e-posta göndermiş ve e-postaya 18 sayfalık bir liste eklemiş. Listede 909 medya sitesinin ismi bulunuyor. Listenin en başında "Haber siteleri yayın fiyat listesi" ibaresi var ve medya sitelerinin karşısında 50 TL'den başlayıp 4500 TL'ye kadar yükselen bir fiyat yelpazesi bulunuyor. Journo tam listeyi yayımlamak yerine fiyatı en yüksek görünen "İlk 20 haber sitesi" başlığı altında bir listeye yer verdi. Listede DHA, Mynet, ShiftDelete, Gazeteciler.com ve T24'ün de adı bulunuyor. Tam listeyi vermek yerine bu site isimleriyle yetindim çünkü bu dört medya sitesi Journo'nun haberine itiraz etti. (Bu arada, 18 sayfalık listenin tamamının bende bulunduğunu da belirteyim, ancak medya kuruluşlarını zan altında bırakmamak için yayımlanmasının doğru olmadığını düşünüyorum).

Journo haberine en sert tepkiyi T24 genel yayın yönetmeni Doğan Akın verdi. "Bir sen eksiktin Türkiye Gazeteciler Sendikası!" başlıklı yazısında Doğan Akın Journo'yu "Önünüze konanın ardına bakmadığınız bir gazetecilik olmaz" diyerek eleştirdi ve listeyi yayımlamadan önce kendilerine sormaları gerektiğini hatırlattı: "TGS'nin uzun süredir çeşitli gerekçelerle iletişimde olduğu T24, iş bu kirli iddiayı yayımlamaya gelince bir telefon mesafesindeki imkâna rağmen aranmıyor; yöneticilerine, çalışanlarına tek soru sorulmuyor. Bırakın para karşılığı haber yapmayı, yağmur gibi yağan şirket gezilerinde bedava ağırlanma davetlerini bile reddetmesine, bu türde tenezzül zaaflarının da gazeteciliği kirlettiğini defalarca yazarak örnekleriyle ilan etmesine, velhasıl bu tavrı bilinmesine rağmen T24'e soru sorulmuyor, açıklama istenmiyor." 

Demirören Haber Ajansı (DHA), Mynet ve ShiftDelete de para karşılığı haber yaptıkları iddiasını reddettiler. Mynet'ten yapılan açıklamada, medya sitesinin "herhangi bir PR şirketiyle söz konusu haberde iddia edildiği gibi bir ticari bağı/ilişkisi" bulunmadığı ifade edildi ve gazetecilik kuralları hatırlatıldı: "Gazeteciliğin en temel kuralı hiç kuşkusuz ki, haberin doğru olduğunun teyit edilmesi ve hiç kimseyi, grubu ya da toplumun belirli bir kısmını zan altında bırakmamasıdır."

Yayımlanmış listede ismi bulunan Gazeteciler.com medya sitesi genel yayın yönetmeni Hatice Kübra da bana attığı mesajda kendilerinin de habere itiraz ettiklerini belirtti ve 24 Temmuz 2019 tarihli yazısını paylaştı. Yazıda şu ifadeler kullanılıyor: "Yayınlanan siteler içerisinde para karşılığı 'haber satanlar' çıkabilir. Fakat Gazeteciler.com kurulduğu günden bu yana ne parayla haber satmış ne de böyle çirkin bir ilişkinin kıyısından köşesinden geçmiştir. Bu şekilde anılmayı bile zül addederiz. Bu zamana kadar kendi imklanlarımızla gazetecilik yapmaya gayret ettik, her türlü kirli para ilişkisinden uzak durduk hatta gazeteciliğini PR ilişkisine kurban edenleri de burada deşifre etmekten çekinmedik." 

Journo'nun cevabı ve özeleştirisi

Journo sitesi eleştiriler üzerine 24 Temmuz 2019 tarihinde bir açıklama yayımladı. "4 soruda 'satılık haber' meselesi ve özeleştirimiz" başlıklı bu açıklamada, "Hakkında bir iddia bulunan kişi ve kurumlara yayından önce görüşlerini sormamak, geleneksel gazetecilik ilkeleri açısından yanlış oldu" şeklinde özeleştiri yapılmakla beraber, haberdeki ana iddianın gerçek olduğunu savunan ifadeler kullanıldı: "Türkiye’de birçok şirket ücret karşılığı haber yayımlatmayı vadetmeye devam ediyor. Bu hem medya, hem de genel olarak iletişim sektöründe hemen herkesin bildiği bir sorun. Üstelik 'Bu bir ilândır' ibaresi olmadan, yani okurdan söz konusu para ilişkisi gizlenerek yayın yapılmasını savunan yayıncılar da var. Bu örnekte olduğu gibi elimize belge geçtikçe bu araştırmayı derinleştireceğiz." Durum gerçekten de Journo'nun sözünü ettiği kadar kötü olabilir ve para karşılığı haber yayımlayan medya siteleri bulunabilir, ancak gazeteciliğin bir başka evrensel kuralı da teyit edilmemiş iddialarla kişi ya da kurumların zan altında bırakılmaması gerektiğidir.

Journo'nun bu cevabını da eleştiren T24 yazısında, "İlk haberinde şirketin ismini gizleyen Journo, açıklamasında da 'ücret karşılığı içerik yaptıran yayınları teyit ettiklerini' duyurdu, ancak bu kez de kastettiği yayın kuruluşlarının adını vermedi" denilmektedir. 

Halkla ilişkiler şirketinin açıklaması

Journo haberinin yayımlanmasından 2 gün sonra Distile Genel Müdürü Kadir Özpınar T24 genel yayın yönetmeni Doğan Akın'a bir e-posta göndererek özür diledi. E-postada, "Talihsiz şekilde müşterileri tıklamaya yönelterek yazılmış e-posta başlığı ve bizimle iletişime geçme konusunda cesaretlendirme adına üretilmiş cüretkar e-posta içeriği konusunda sizden açıkça özür dilerim, bu konuda hakkınızı vermem gerekir, mesleğinize saygısızlık eden bir dil kullanılmıştır. T24 üzerinde kesinlikle doğrudan bir tanıdığımız, bir irtibatımız yoktur” denilmekte. T24'te tam metni yayımlanan e-posta incelendiğinde, şirketin müşteriler adına haber bülteni servisi yaptığı, müşterilerine kesin yayımlanma güvencesi vermediği, servis bedeli olarak değişen ücretler talep ettiğinin ifade edildiği görülmektedir. 

Halkla ilişkiler şirketinin web sitesinde de bir "kamuoyuna duyuru" metni yayımlandı, T24'e gönderilen e-postadaki ifadeler tekrarlandı.  

18 sayfalık uzun listeye bakarken  gazetecilikteki etik duruşuna güvendiğim bir gazetecinin yönetici olduğu gazetenin de ismini görünce kendisine sosyal medya üzerinden yazdım ve "paralı haber yayımlattığı iddia edilen bir halkla ilişkiler şirketinin listesinde gazetenizin de adı var" dedim. Bana, "elbette böyle bir şey olamaz" dedi ve halkla ilişkiler şirketinin adını ilk defa duyduğunu söyledi. İlk haberde yayımlanan listede gazetenin adı görünmediği için haberdar olması da mümkün değildi.

Ben de Distile halkla ilişkiler şirketinin sayfasındaki telefon numarasını aramaya karar verdim. Önce telefon açılmadı, ancak bir süre sonra geri dönüş yapıldı. Arayan Genel Müdür Kadir Özpınar'dı. Kendimi tanıttım ve Journo haberi konusunda bazı sorularım olduğunu söyledim. Açıkçası hiç beklemediğim biçimde ayrıntılı cevaplar verdi. Haberde iddia edildiği gibi paralı haber yayımlatmadıklarını, zaten böyle bir şeyin de doğru olmadığını ifade etti. "Gönderdiğiniz basın bültenlerini haber yapan medya sitelerine ödeme yapıyor musunuz" diye sordum, "Kesinlikle ödeme yapmıyoruz, listedeki fiyatlar bizim talep ettiğimiz  hizmet bedelleridir" dedi, ki bu zaten kamuoyuna duyuru metninde de var. 

Eğer yazmazsam, şirketler ya da kişiler hakkında olumsuz haberler yaparak bunları silmek için yüksek miktarda ücret talep eden medya siteleri hakkında bilgi verebileceğini söyledi, "Aman kalsın, yazamayacağım ve kanıtlayamayacağım bilgiyi öğrenmek istemem" dedim. Bu da ayrıca araştırılması gereken bir konu. Eğer gerçekten de haber sitesini şantaj amaçlı kullanan gazeteciler varsa bunlar da deşifre edilmeli elbette.

Sonuç olarak, gazetecilik etiği meselelerine özel önem veren Journo'nun böylesi bir tartışmanın öznesi haline gelmemesi gerekirdi. Bir gazetecilik akademisyeni olarak daha önce Journo'ya yazı da yazdım, etik açıdan tartışmalı haberlerde görüş de verdim. Üstelik bir haberde reklam formatına bürünmüş haberleri eleştirdim

Journo'nun haberi etik açıdan neden sorunlu?

Birincisi, para karşılığı haber yayımlattığını iddia ettiği halkla ilişkiler şirketinin ismini gizledi. Her ne kadar "şirketin reklamını yapmak istemedikleri" şeklinde bir argüman kullansalar da böylesine ciddi bir iddiaya dayalı haber yapıyorsanız reklam olup olmadığına bakmaz, iddia sahibini yazarsınız.  

İkincisi, listenin tamamını yayımlamak yerine en yüksek ücret talep eden ilk 20 medya şirketi diyerek bir liste yayımladı. Böylece bu medya kuruluşları bir anlamda cezalandırılmış oldu. 

Üçüncüsü,  haberde isimlerini açıkladığı medya kuruluşlarına sorma gereği duymadı. Oysa suçlanan kişiye/kuruma cevap hakkı tanımak temel bir gazetecilik kuralı/ilkesidir.

Dördüncüsü, araştırmacı gazetecilik süreçleri açısından bakıldığında haberi yayımlamakta aceleci davrandı ve yeterince sorgulama, teyit yapmadan haberi yayımladı. Oysa eğer iddia edildiği gibi başka halkla ilişkiler şirketleri de bu türden fiyatlar talep ediyorduysa onlar da habere dahil edilebilir, iyi bir araştırmacı gazetecilik yapılabilirdi. 



   

8 Şubat 2019 Cuma

GAZETECİLİK ETİĞİ: HABER İÇİN PARA ÖDEMEK

Hürriyet gazetesinde Ayşe Arman'ın bazı röportajlarını para karşılığı yaptığına ilişkin iddialar ortaya saçılınca epey tartışma çıkmıştı. Hatta ben de News Lab Turkey için "Reklam İçerikli Röportaj Meselesi" başlıklı bir yazı yazdım. O yazıda Hürriyet'in iddialara cevabına da yer verdim. Hürriyet'in 22 Kasım 2018 tarihli açıklamasında şu ifadeler dikkat çekiciydi: "Proje yönetimi kapsamında paydaş sıfatıyla pek çok kurumla reklam işbirliği yapan Hürriyet Gazetesi, ‘haber değeri’ anlayışından ödün vermeden bu işbirliklerini haber içeriği olarak da kamuoyuna ulaştırmaktadır. Özellikle yazarların katılımı ile gerçekleştirilen bu tip çalışmalarda, projeyi gerçekleştiren kurum ile gazetemiz arasındaki reklam anlaşması haricinde gazetecileri bağlayan herhangi bir ticari işbirliği söz konusu olmamıştır. Dolayısıyla gazetemiz yazarlarının da herhangi bir proje komisyonu ile çalışması mevzu bahis değildir."  

Suçlamaların odağındaki gazeteci Ayşe Arman da köşe yazısında kendisini şöyle savunuyordu: "Evet, markalarla işbirliği yapılmıştır. Sadece bizde değil, tüm dünyada projeler geliştiriliyor. Üstelik sadece ben değil, pek çok yazar dahil olmuştur. Her şey kurumun bilgisi dahilinde gerçekleşmiştir ve Hürriyet’in işidir."

Hürriyet'in açıklaması üzerine Sabah'ta Hıncal Uluç haklı olarak şu tespiti yapmıştı: "Yani, ticari şirketlerle reklam işbirliği yapıyor, 'Haber içeriği olarak ve yazarların katılımı ile' kamuoyuna ulaştırıyorsunuz, bunun karşılığı reklam parası alıyorsunuz. Doğru mu anlıyorum?.. O zaman bu açıklama bazı Hürriyet yazarlarının, 'Paralı reklam yazıları' yazdıklarını kabul etmek değil midir?"

Faturalandırılmış haberler

Gazetecilikte etik meselesi bildiğiniz gibi akademik ilgi alanlarımın başında geliyor. Ne zaman gazetecilik etiğine aykırı bir uygulama söz konusu olsa, karşı çıkmaya, yanlış olduğunu anlatmaya çabalıyorum. Geçenlerde bir haber ajansında çalışan bir gazeteciyle sohbet ederken açıkçası duyduklarıma inanamadım. Gazeteci arkadaşın söylediğine göre, Türkiye'deki haber ajansları uzunca bir süredir şirketlerle haber amaçlı abonelik anlaşmaları yapıyorlar, bu anlaşmalar karşılığı ürettikleri haberleri servis ediyorlar. Yani daha açık bir deyişle, faturalandırılmış haberler yapıyorlar. Bir dakika dedim, bu söylediklerinin kanıtı var mı? Kanıt çok dedi bana, eğer doğru yere bakarsan? 

Yıl 2012. Hürriyet gazetesinde yayımlanan şu habere bakalım. Anadolu Ajansı'nın yeni uygulamasını konu alan haberde şu ifadeler yer alıyor: "Geçtiğimiz aylarda şirketlerin medya ile ilişkilerini düzenleyen PR şirketlerine bilgilendirme yazısı gönderen A.A., şirketler bülteninin 1 Ocak 2012 tarihinden itibaren ücretli olarak yayın hayatına devam edeceğini belirtmişti. Yazıda, bültene abone olmayan şirketlerin ulusal ekonomiyi ilgilendirmeyen haberleri dışındaki diğer bültenlerinin yayına konulmayacağının  altı çizilmişti. Yeni yılla birlikte bu uygulama da hayata geçti. Artık şirketleri ile ilgili haberleri ilgili bültende yayınlatmak isteyen şirketler bunun parasını ödemek zorunda olacak... Konu ile ilgili olarak hurriyet.com.tr'ye bir açıklama yapan, Anadolu Ajansı İstanbul Bölge Müdürü Mustafa Ekici, yeni uygulamanın 'parayı verip haberi yaptıralım' şeklinde algılanmaması gereğine dikkat çekti. Anadolu Ajansı'nın en başından beri PR ve reklam amaçlı haberlere uzak durduğuna işaret eden Ekici, şunları anlattı: 'Fakat Türkiye ekonomisi gelişiyor, bununla birlikte markalar da büyüyüp yükseliyor. Karşılığında PR ve iletişim ihtiyacı bizim üzerimizde baskı yaratıyor. Biz bunu bir miktar düzene oturtalım istedik. Haber dili çok reklam olan şirketlerin haberlerini abone olsalar da yayınlamayacağız. Ancak bültene abone olmayan şirketlerin haberlerini de girmeyeceğiz."

Etik açıdan sorunlu habercilik pratiği

Yani, yukarıdaki haberden de anlaşılacağı gibi, Anadolu Ajansı 2012 yılından itibaren şirketlerle haber anlaşmaları yapmaya başlamış. Kanıt var mı derseniz, şu sayfada Anadolu Ajansı'nın anlaşmalı olduğu 250'ye yakın şirketi görebilirsiniz. Üşenmezseniz ajansın geçtiği şirket haberlerine de bakabilirsiniz. 

Anadolu Ajansı'nın uygulamaya koyduğu bu pratiğe ilk eleştiri Habertürk yazarı Yavuz Semerci'den gelmiş: "Parayla haber yaptırmak mümkün mü? Ya da para karşılığı bir bülteni haberleştirerek abonelere servis yapmak?" şeklinde sorularla başlayan yazısında Semerci uygulamanın yanlışlığına dikkat çekmiş: "AA yönetimi bu işe elbette iyi niyetle girmiştir. Kaynaklarını artırmayı amaçlamış olabilir. Ancak internet, gazete, televizyon veya radyo yöneticileri de 'Haberinizi yayınlamak için bize de para vereceksiniz' derse ne olacak? Bence konuyu Gazeteciler Cemiyeti ve meslek kuruluşları incelemeli. Parayla haber servisi yaptırmak etik mi değil mi? Bu uygulama halkın haber alma özgürlüğünü engeller mi? Bu uygulama AA'nın ekonomi haberlerini yapan arkadaşları muhabirlikten çıkarıp sadece bir halkla ilişkiler uzmanı haline getirmez mi?"

Türkiye Gazeteciler Cemiyeti de, "“Gazeteci, mesleğini, reklamcılıkla, halkla ilişkilerle ve propagandacılıkla karıştıramaz. İlan-reklam kaynaklarından herhangi bir telkin, tavsiye alamaz, maddi çıkar sağlayamaz” şeklindeki ilkesini hatırlatan bir açıklama yaptı.

Abone ol, haberinizi yapalım 

Yurt içinde 145, yurt dışında 55 bürosu olan İhlas Haber Ajansı'nın (İHA) sayfasında yer alan Bülten Servisi ile ilgili açıklamaya bakalım: "İHA'nın yeni hizmeti  'Bülten Servisi' ile  şirketler, 2.000'den fazla abonenin yer aldığı bu platformu kullanarak, tüm medyaya daha sistematik ve daha yaygın bir şekilde ulaşmak için yeni bir fırsat yakalamış olacaklar. Şirketler haber değeri taşıyan açıklamalarını, etkinliklerini.. tüm  medyaya daha kolay ulaştırma imkanı bulabilecekler. İhlas Haber Ajansı, abone olan şirketlerin bültenlerini habercilik normlarına ve formatlarına uygun  editoryal düzenleme yaparak kategorik olarak servis edecektir." 

Yani diyor ki, bize abone olursanız tüm açıklamalarınızı, etkinliklerinizi haber haline getiririz. İyi güzel, peki ya abone olmazlarsa? Haber ayrıcalığından yararlanamamanın dışında daha olumsuz bir sonuç mümkün müdür? 

2017 yılında yayımlanan şu haberdeki iddiaya göre, AK Partili Kağıthane Belediyesi medyaya İHA'yı suçlayan bir açıklama geçiyor. Açıklamaya göre, 2013-2016 yılları arasında İHA ile çalışan Belediye 2017 başında sözleşmesini yenilememiş, bunun üzerine ajans da Belediye ile ilgili kasıtlı haberler yapmaya başlamış. Yani belediye diyor ki, abone olsaydık bu haberler yayımlanmayacaktı. Bu mümkün mü? Bilemem. Yalnız, belediyenin şikayet ettiği habere bakalım. "Kağıthane'de hafriyat terörü devam ediyor" başlıklı haber kaçak hafriyatı ve belediyenin ilgisizliğini konu alıyor. Görüntü de var. Yani haberin doğru olma ihtimali yüksek. Üstelik çevreyi de ilgilendiriyor, yani kamu yararı da söz konusu. Açıkçası yayımlanmasında kamu yararı bulunan bir haberin şantaj olarak nitelenmesi bana daha ürkütücü geldi. Medyada bu türden haberleri göremiyorsak bunun nedeni yapılan anlaşmalar olmasın?

Farklı gelir modelleri...

Türkiye'deki haber ajanslarının en büyük sıkıntısı, ürettikleri haberlere ödeme yaparak kullanacak haber sitelerinin azlığı. Anadolu Ajansı bildiğim kadarıyla haber hırsızlıklarıyla mücadele etmeye çabalıyor, ama haber hırsızlığını engelleyebilmek neredeyse imkânsız. Haliyle ajanslar da farklı gelir modelleri deniyorlar. Ancak gelir modellerinin etik tartışmalara kapı açmaması, haberciliği tartışmalı hale getirmemesi lazım.

Gazetecilik alanı tartışmalı sorunlarla dolu. İşte örneğin gazeteci tarafsız olmalı mı yoksa bu mümkün değil mi; gizli kaynakları her koşulda korumalı mı; bir şirketin düzenlediği bedava geziye katılmalı mı gibi çok sayıda tartışmalı konu var. Ancak tartışılmayan, tartışılmaması gereken konular da var. Örneğin gazetecinin doğruluktan ayrılmaması gerektiği konusunda bir tartışma yok; asparagas haberden uzak durması gerektiği konusunda bir tartışma yok; haberle reklamı karıştırmaması gerektiği konusunda bir tartışma yok. Olmamalı da. Açıkçası haber ajanslarının para karşılığı şirketlerin haberlerini yapmaları ve bu yaptıkları haberleri abonelerine servis etmeleri izah edilebilir gibi değil. Nasıl meşrulaştırmaya çalışırlarsa çalışsınlar, gazetecilik pratiğine akçeli ilişkiler asla bulaşmamalı. Haber/röportaj karşılığı kaynaktan para almakla, haber/röportaj karşılığı şirketleri abone yapmak arasında hiçbir fark göremiyorum. Eğer yapılan iş advertorial (reklam-haber) kapsamında ise üretilen her içeriğin bu şekilde adlandırılması lazım. Okur da neye maruz kaldığını bilmeli.





29 Ocak 2019 Salı

YEREL GAZETECİLER ANLATIYOR


2018-2019 eğitim yılı Güz döneminde Üsküdar Üniversitesi İletişim Fakültesi’nde verdiğim “Yerel Gazetecilik” dersini notlar üzerinden giden bir ders olmaktan çıkarmak için dersimi alan tüm öğrencilerime seçtikleri bir kentin yerel medyasını araştırmalarını istedim. Yerine getirmeleri gereken iki görev vardı: Birincisi o kentin yerel medyası hakkında genel bilgi toplamak, ikincisi de ulaşabildikleri yerel gazetecilerle çevrim içi  röportaj yapmak. İlk soruya cevap bulmak nispeten daha kolaydı, internet üzerinden ulaşabildikleri verileri topladılar. İkincisine gelince, röportaj konusunda epey sıkıntı yaşadılar. Yine de çoğu öğrencim yerel gazetecilere ulaşmayı ve röportaj yapmayı başardı. Hem topladıkları bilgileri hem de röportajları sınıfta yaptıkları sunumlarla aktardılar. Ben de sunumları twitter hesabımdan paylaşmıştım. Öncelikle öğrencilerimin röportaj taleplerine olumlu yanıt veren tüm yerel gazetecilere teşekkür ederim. Onların görüşleri sayesinde öğrencilerimin yerel medya gerçeğini daha iyi kavradıklarını düşünüyorum. Bunun daha kapsamlı bir proje haline getirilmesini de diliyorum. 

Röportajları okurken, bu röportajların ödev dosyalarında kalmasının haksızlık olacağını düşündüm ve bunları kendi blogumda bu yazıda yayımlamaya karar verdim. Değerlendirme aşamasında isimsiz röportajları eledim. En başta standart sorular belirlediğimiz için röportajları tasnif etmek zor olmadı benim için. Bazı uzun cevapları da röportajın özüne zarar vermeden kısaltmaya çalıştım. Toplamda sekiz soru hazırlamıştık ama değerlendirme aşamasında iki soruyu eledim. Bunlardan ilki haber sitelerinin ziyaretçi trafiğiyle ilgiliydi.  Diğer soru ise haber sitelerinde internetin imkânlarının hangi ölçüde kullanıldığını soruyordu. Kısıtlı olanaklarla var olmaya çalışan yerel medyaya neden hiperlink kullanmıyorsunuz diye sormanın açıkçası saçma olduğunu görmüş olduk. 

Röportajlarına yer verdiğim öğrenciler

Yukarıda da belirttiğim gibi tüm röportajlara yer veremedim. Kaynağı belli olan (bazılarında cevapları kimin yazdığı belirtilmemişti) röportajları yapan öğrencilerim ve araştırdıkları şehirler şu şekilde: Ayşe Sevde Taşoluk (Afyon), Ayşenur Koçbaşalar (Antalya), Aytekin Işık (Adana), Berkay Özay (Kastamonu), Betül Güner (Mersin), Büşra Özdoğan (Tokat), Ekin Özkurt (Bursa), Elif Sabir (Muş), Eren Arslan (Karabük), Gamze Batmaz (Tunceli), Gamze Şimşek (Tekirdağ), Gizem Kurtul (Sinop),  İrem Gülşah Şahinkaya (Artvin), Kemal Ünal (Çorum), Mert Akgül (Kars), Merve Eren (Balıkesir), Oğuzhan Altun (Ardahan), Öykü Ok (Nevşehir), Seda Şahbazoğlu (Bolu), Songül Arslan (Mardin), Tuğçe Karataş (Elazığ), Tunahan Yurdakul (Kadıköy / İstanbul), Yusuf İris (Adıyaman).

Soru 1: Gazeteciliği nasıl tanımlıyorsunuz?

Öğrencilerim yerel gazetecilere ilk olarak gazeteciliği nasıl tanımladıklarını sordu. Tüm cevaplar aşağıda sırasıyla yer almakta. Cevaplardaki ortak özellik, gazetecilikte doğruluk ve tarafsızlığa vurgu. Her ne kadar ben tarafsızlık yerine nesnellik kavramını kullanmanın daha doğru olduğunu savunsam da, gazetecilerin bu iki kavramı aynı anlama gelecek şekilde kullandıklarını düşünüyorum. İkincisi, gazeteciliği kamusal bir meslek olarak görüyorlar. Üçüncüsü de gazeteciliğin toplumun gözü, kulağı, vicdanı olması gerektiğini düşünüyorlar.   

Gazetecilik halkın doğru ve tarafsız haber almasını sağlayan, olayların oluş şekli ile detaylı şekilde vatandaşlara doğrudan olayları herhangi bir medya aracı vasıtasıyla anlatan kişidir. (Hüseyin Ünlüsoy / Sandıklı Postası)

Gazeteciliğin birçok tarifi var ancak Akdeniz Manşet gazetesinin tarifini beğenirim, onlara göre araştırmacı gazetecilik; muhabirin kamudan gizlenen ve haber değeri taşıyan bir olay üzerine giderek oradan kamunun ilgisini çeken ve çıkarıyla ilintili noktaları bulup derinlemesine araştırması, haberin unsurları arasındaki bağıntıyı kurması ve bunu yayımlamasıdır. (Orhan Durak / Gazete Afyon)

Bu meslek öncelikle doğru ve dürüst icra edilmesi gereken bir meslektir. Doğru ve tarafsız haber yapılmalıdır. Kutsal bir meslektir. Okullarda size öğretilenle mesleğe başladığınızda arada çok büyük bir fark göreceksiniz. Gazeteciler halkı aydınlatan, onları bilgilendiren, ülkedeki her şeyden haberdar eden kişilerdir. (Derya Çiçek / Akdeniz Manşet / Antalya)

Toplumun haber alma hakkını gerçekleştirmede köprü görevini üstlenen ve bir kamu hizmeti yapan meslek dalıdır. (Cihat Ovalı / Yeni Adana Gazetesi)

Gazetecilik toplumun gözü, kulağı, sesi, artı vicdanıdır. Kısaca böyle tanımlayabilirim. (Cemil Özel / Kastamonu Gazetesi)

Günlük olayların tarafsız ve objektif şekilde halka en doğru biçimde aktarılmasıdır. (Mustafa Balcı / Açıksöz Gazetesi / Kastamonu)

Gazete halka doğru ve zamanında mesajlarını veren yayın organıdır. (Emin Türkay Öztürk / Çatalzeytin Mektubu / Kastamonu)

Gazetecilik kamusal bir meslektir. Kamu yararını gözetir. Olanı olduğu gibi aktarma sanatıdır. Belli kaynaklardan edinilen bilgileri okura sunmak için yapılan aktiviteleri kapsar. (Sezai Kaymak / Tokat gazetesi)

Gazetecilik bir merak işi. Merak eden ve öğrendiklerini insanlara aktararak onları bilgilendirmeyi seven, bunu görev edinen insanların işi. Bizce gazetecilik, severek yapılması gereken toplumu aydınlatma işidir. (İhsan Uluözlü / Hürsöz Gazetesi / Tokat)

Gazeteci toplum adına soran ve sorgulayandır. (Olaylara göre) tarafsız olmalıdır. (Nevzat Çakır / Karacabey Yörem Gazetesi / Bursa) 

Belirli bir hedef kitleye belirli olayların ve bilgilerin iletilmesini herhangi bir medya aracılığıyla sağlayabilmektir. Bunu mesleki anlamda basın yayın kuruluşları aracılığıyla yapanlar gazetecilik mesleğini icra ederler. Kitlelere ulaşmak ve bir olayın haber haline getirilip kitlelere iletilmesine vesile olmaktır gazetecilik. (Sinan Balkaya / Altınova Gazetesi / Muş)

Gazeteciliği temel olarak kamu hizmeti olarak görüyorum. Bunu açmam gerekirse, en seri, en doğru şekilde insanları bilgilendirme, aydınlatma hizmetidir. (Ahmet Gölbek / Bölgenin Sesi Gazetesi / Karabük)

Türkiye’deki gazetecilikte sıkıntı var. Aslında eğitim sisteminde sıkıntı var. Daha en başında öğrenciler basın yayın, yani iletişim fakültesini okurken sansasyonel haber yapmak üzerine şartlandırılıyorlar. “Köpek adamı değil de adam köpeği ısırdığında haberdir” mantığının geldiği noktada, eğitim sırasında kişi sansasyonel haber yapmaya şartlandırılıyor. Bu çok doğru bir eğitim anlayışı değil. Bu nedenle ısrarla okunmaya şartlandırılmışlığın geldiği noktada yalan haberler ortaya çıkabiliyor. Öte yandan, gazeteci habere gittiği kişinin üzerinde bir üst kuvvet değil. Bizim işimiz kamuoyunu aydınlatmak. Bu nedenle Tunceli Emek Gazetesi kendisini farklı bir yerde konumlandırıyor. Yaygın ve yerel medyada gördüğü hataları damıtarak, en doğruyu yapmanın gayretini sürdürüyor. Zira biz birçok şeyi habere yansıtmadan da çözüm bulabiliyoruz. Bir nevi konuşamayanlarla, yetkililere ulaşamayanlarla ilgili merci ve makamlar arasında köprü olmaya da çalışıyoruz. Örneğin Tunceli’nin ücra bir köyündeki adamın suyu yoksa haberleştirmeden önce ilgili kuruma sözlü iletiyor, görüşmeler yapıyoruz. Sırf haber yapalım diye uğraşmıyoruz yani. (Hüsniye Karakoyun, Tunceli Emek Gazetesi)

Gazetecilik  hayat boyu devam eder,  bu işten emekli olmak gibi bir şey söz konusu değil. Gazetecilik bir yaşam biçimidir. (Ali Haydar Gözlü / Dersim Haber Gazetesi)

Gazetecilik temas ve mesafe mesleğidir. Gazeteci, toplumun tüm kesimleriyle ilişki kurar ancak bu ilişkide haberciliğini etkileyebilecek mesafeyi sürekli gözetmek zorundadır. (Ercan Topaç / Özgür Dersim Gazetesi)

Her mesleğin zorlukları olduğu gibi gazetecilik mesleğinin de birçok zorluğu var. Maceracı yönüyle zevkli ama bir o kadar da sıkıntıları bulunmakta. Bir öğretmen kadar öğretici, mülki amir kadar yaptırımcı güce sahip olan gazetecilik aslında tüm mesleklerin anası diyebiliriz. (Mustafa Yoğurtçu / Gerze Gündem / Sinop)

Gazeteciliği birkaç anlamda tanımlamamız gerekirse; 1) Demokrasinin olmazsa olmaz kurallarından biridir, 2) Gazeteci vatandaşlarla bürokrasi, siyaset arasındaki köprü görevini üstlenen, vatandaşın bir yerde sesi olan kimsedir, 3) Gazeteci her daim alanda olan, kamu adına gözetmenlik görevini yürütendir. (Fatih Uysal / Gerze’nin Sesi / Sinop)

Gazetecilik Artvin'de ve Türkiye'de halk adına kamuyu denetleme görevidir, kamuyu denetlemedeki kasıt, kamu görevlilerinin hizmet üretiminde daha doğru işleri yapması için bir nevi halk adına oto-kontrol sağlanmasıdır. (Mehmet Cihan / Artvin Post)

Gazetecilik, kitlesel haberleşme imkânını sağlayan başlıca meslek/araçtır. (Recep Mebet / Çorum Hakimiyet)

Toplum için gerek gördüğüm, aynı zamanda fayda sağladığını düşündüğüm bir alan gazete. Doğal olarak gazeteci de faydalı birey diyebilirim. Günümüzde hızlı, doğru ve tarafsız olması kesinlikle gerekli olan bir alan. Diğer yönüyle çok stresli ama bir o kadar da zevkli. (Yargıç Harmankaya / Kars Manşet)

Gazeteciliğin etik kuralları içerisinde, bulunduğumuz kentten halkın doğru haber alma hakkını teslim etmektir. Gazeteci, erkin değil halkın çıkarlarını gözetir. (Oya Uğral / Ayvalık Hürses / Balıkesir)

Gazeteci tarafsız olmalı, kalemini satmamalı. (Şenol Kirman / 23 Şubat Gazetesi / Ardahan)

İnsanların hür iradesini yansıtan bir araç olarak görüyorum. (Murat Akgül / Mardin Haber)

Gazetecilik toplumun vicdanıdır. Toplum adına hareket eden, toplumun sesi, kulağı ve gözüdür. (Rıdvan Fidan / Mardin İletişim Gazetesi)

Aslında kamuoyunu aydınlatmanın yanında gazeteci; toplumun gören gözü, işiten kulağı, konuşan dilidir. Gazeteci bir toplumun vicdanı, yeri geldiğinde bir mağdurun avukatı, yeri geldiğinde o mağdur adına yazı yazan, hesap soran bir savcı, yeri geldiğinde kalemi kıran bir hâkim olabilmeli. (Mehmet Nezir Güneş / Mardin Life Gazetesi)

Gazetecilik kutsal bir meslektir. Aslında meslek bir insanın hayatını idame ettirmek için yaptığı bir iştir. Bu anlamda bakıldığı zaman gazetecilerin özellikle yerel medyada gazetecilik mesleğini yapanların aldıkları ücret göz önüne alınırsa gazeteciliğin meslekten öte hobi ya da uğraş olarak görülmesi durumunda kalınabilir. Ancak gazeteciliğin kutsal olması anlamında, insanları doğru bilgilendirmek anlamında, kamuya hizmet yapmak anlamında düşünecek olursak peygamber mesleği de denilebilir. Ancak gazetecilik her meslekte olduğu gibi seviyorsanız başarılı olabileceğiniz bir meslek. Gazetecilik sevmeden, para kazanmak için yapılacak bir iş değil, gönül verilerek yapılabilecek bir iştir. (Songül Dursun / Fırat Gazetesi / Elazığ)

Gönülden sevilerek yapılması gereken bir meslek. Yapan kişinin mesleğine aşık olması lazım. (Şah İsmail Gezici / Günışığı Gazetesi / Elazığ)

Gazetecilik bir tutku benim için, insanlara ayna görevi görmek, doğru, tarafsız, abartısız ve anlaşılabilir bir dille insanları bilgilendirmek tek amacım. (İlhan Kılıç / Haberinsaati.com / Elazığ)

Gazetecilik bildiğiniz gibi kamu adına toplumun gözü, kulağı ve sesini üstlenmiş bağımsız ve özgür bir kurumdur. Yayınlarını kişisel değil, toplum adına yürüten kurumlar olarak tanımlıyorum. (Erhan Dabak / Elaziginsesi.com)

Gelişen olayları ve insanların merak ettikleri konuları derleyerek, doğruluk ve tarafsızlık ilkesine uyarak anlaşılır bir şekilde kamuoyuna sunan kişi. (Furkan Dilaver / Elazigsonhaber.com)

Gazetecilik, insanların haber alma hakkını sağlamaktır. Bunun için aracı olmaktır. Bir olayın haber haline getirilip kitlelere iletilmesidir gazetecilik ve olayın içeriğini iletirken haberi alan hedef toplumun konuyu anlaması için belirli temel sorulara cevap getiren kişidir. Bunu yaparken gazetecilik ilkelerini de göz önünde tutmak gerekir. (Semra Çelebi / Gazete Kadıköy / İstanbul)

Gazeteciliği üniversitelerde anlatıldığı gibi tarif etmek isterdim ama orada anlatılanla gerçekte yapılan gazetecilik birbirinden çok farklıdır. Yeni işe başlayan bir gazeteci meslek ilke ve ahlakına göre değil de patronunun istek ve emirlerine göre gazetecilik yapmaktadır. Gazete patronları da iktidarın ya da bağlı olduğu grupların etkisinde kalıp o doğrultuda haber yapmaktadır. Eline tutuşturulan metinleri haberleştirmektedir. (Özgür Boğatekin / Gerger Fırat Gazetesi / Adıyaman)

Soru 2. Türkiye’de gazetecilik hakkındaki düşünceleriniz nedir?

Yerel gazetecilerin Türkiye’de gazeteciliği nasıl gördüklerini ortaya çıkarmaya çalışan bu soruya verilen cevaplar da aşağı yukarı birbiriyle örtüşüyor. Medyadaki kutuplaşma, medyanın sermaye yapısı, çeşitliliğin azalması, objektif gazeteciliğin giderek zorlaşması, basın özgürlüğündeki sorunlar, tiraj kayıpları, sosyal medyanın çok ön plana çıkması gibi kaygılar dillendiriliyor. Bazı gazeteciler ise ulusal medyanın yerel medyaya göre çok daha iyi durumda olduğunu düşünüyorlar.

Türkiye’de gazetecilik çeşitlilik bakımından her türlü görüş içeriği ile renkli bir yelpazeye açılmıştır. Bunda özel ajansların ve şahıs gazetelerinin payı vardır. Bu da basının özgürlüğünü tanımlamaktadır. (Hüseyin Ünlüsoy / Sandıklı Postası)

Türkiye'de gazetecilik arzulanan yerde değildir. Tekelci sermaye gazete ve televizyonların yüzde 80'ini elinde tutmaktadır. Böyle olunca da iktidara yağcılık ve yalakalık yapan bir medya grubu ile bu işi tarafsız yapmaya çalışan yüzde 20’lik bir grup vardır. Hal böyle olunca Türkiye'de yapılan gazetecilik çok büyük bir anlam taşımamaktadır. 35 yıldır köşe yazıyorum, ulusal basını sırf bu nedenle takip etmiyorum. (Orhan Durak / Gazete Afyon)

Zor şartlar altında görevini ifaya çalışmaktadır. Toplumun değer yargılarından olumsuz yönde nasibini almaktadır. (Cihat Ovalı / Yeni Adana)

Gazete patronlarının A veya B partisine yakın olmasından  ve gazeteciliğin dışında başka alanlarda da faaliyetlerinin bulunmasından dolayı eleştirel yayıncılıktan vazgeçilmiş olup, hatta çok önemli bir haberin kullanılmamasına kadar oto-sansür uygulanması en büyük sebeplerden birisidir. Bunu biz gazetemizden mümkün olduğu kadar uzak tutmaya çalışıyoruz. Daha doğrusu ekonomik sorunlardan da sıyrılarak tüm şartları zorlayıp, gazetecilik yapmaya çalışıyoruz. (Sabit Özkeser, Çukurova Press)

Yaşadığımız dönem ve geçmişte, ideal gazetecilik açısından gerek siyasi, gerek ekonomik anlamda gerekli atmosferin olmadığını ve gün geçtikçe bunun daraldığını düşünüyorum. Baskılar altında yürüyen, gazetecilerin hep itilip kakıldığı, hor görüldüğü, bir şekilde ilk hedef gösterildiği bir ortamdır Türkiye. (Cemil Özel / Kastamonu Gazetesi)

Artık günümüzde gazetecilik sosyal medya alanında yoğunlaştı. Yazılı basın, özellikle yerel basın, internet haberciliği ve sosyal medya haberciliği ile mücadele ediyor. Dolayısıyla Türkiye’de gazetecilik bu alanlara yöneldi ve haberlerin doğruluğu tartışılır hale geldi. (Mustafa Balcı / Açıksöz Gazetesi / Kastamonu)

Türkiye’de gazeteciler en olumsuz dönemini geçiriyor. Çünkü düşündüğünü yazamıyor, yorumlayamıyor. (Emin Türkay Öztürk / Çatalzeytin Mektubu / Kastamonu)

Türkiye'de gazetecilik inişli çıkışlı bir seyir izlemekle birlikte günümüzde ekonomik sıkıntılarla karşı karşıyadır. İnternetin yaygınlaşması, dijital teknoloji ve sosyal medya, basılı gazeteciliği etkilemektedir. Bu nedenlerle sektör ciddi sıkıntılar yaşamakta, yerel medya bu sıkıntıları en derinden hissetmektedir. İnternet ve sosyal medya, insanların gazete alma ihtiyacının büyük ölçüde azalmasına neden olmuştur. Objektif gazetecilik yapmak dönem dönem sıkıntılı olabilse de geleneksel basının teknoloji karşısında yaşadığı problemler de gazeteciliği yıpratan faktörler arasında. Gazetecilik mesleği özgürlüğünü kazanırsa gerçek anlamını bulmuş olur. Halkın haber alma özgürlüğünü kimse engellememeli. Her vatandaşın fikrini beyan etmesine saygı duymamız gerekir. (Sezai Kaymak / Tokat Gazetesi)

Ülkemizde ne yazık ki gazetecilik bitme noktasına geldi. Sosyal medya kullanımı, yaşanan bazı ekonomik sıkıntılar, yurttaş gazeteciliği ve teknolojinin kontrolsüz kullanımı hem yerelde hem de ulusalda işleri durma noktasına getirdi. (İhsan Uluözlü / Hürsöz Gazetesi / Tokat)

Türkiye’de maalesef gazetecilik değil, daha çok reklamcılık tarzı gazetecilik yapılıyor. Yani, sorgulamadan ve özellikle iktidara yalakalık yapılarak gazetecilik yapılıyor. Tabii bu söylediğim genel olarak… (Nevzat Çakır / Karacabey Yörem Gazetesi / Bursa) 

Olaylara yaklaşım ve yaşanılanların toplumun bütün zümrelerine ulaşımında önemli bir etken. Ülke bazlı gazeteciliği ele aldığımız vakit, basın üzerindeki baskılar ve düşüncelerin beklenen oranda yansıtılmamasını göz önünde bulundurduğumuz vakit mesleğin manası gereği yürütülmediği açık ve belirgindir. (Sinan Balkaya / Altınova Gazetesi / Muş)

Zor koşullarda yapılıyor. Genel anlamda okuma oranı arttığı söylense de bence hala az. İnsanların gazete okuma alışkanlığı ise çok az, bu çok açık. 80-81 milyon nüfusa göre oran hayli yetersiz. Gazetelerin de çekindiği, baskıda kaldığı durumlar var tabii, özellikle siyasi açıdan. (Ahmet Gölbek / Bölgenin Sesi Gazetesi / Karabük)

Aslında gazeteciliği çok iyi yapan insanlar var fakat işini düzgün yapmadığı için gazetecileri toplum nezdinde çok çirkin yerlere getiren insanlar da var. Güçlü olana yanaşan, onun her türlü açığını kapatan ve kafakol ilişkisiyle bu mesleği yapanlar gazeteciliğin kötü imajı adeta. Bu yüzden Türkiye’deki gazeteciliğin seceresi pek temiz değil. Bundan yıllar evvel valiliğin yaptığı bir usulsüzlüğü haber yaptı Tunceli Emek Gazetesi. Önce haberi kaldırmamızı istediler. O zaman öğretmendim ve gazete kardeşimin adınaydı. Baktılar gazeteyi susturmak mümkün değil, öğretmen olduğum için beni sürgün ettiler. Tunceli Emek Gazetesi, belki de parayı merkeze almadığı için susturulamıyor. Yaptırımlar bizde tutmuyor. Mesela 6 yılda 13 defa resmi ilan hakkı düşürüldü, üstelik doğru olmayan gerekçelerle. Bunu yapanlar sanıyordu ki, parayı elinden alırsak gazete yazmaktan vazgeçer. Oysa benim yazı işleri toplantılarında sıklıkla dillendirdiğim bir şey var. Kızlarımıza, “Bir gün bir tek insan para verdim ve bu gazetede haber yaptırdım derse ve bu da doğru çıkarsa, bu kapıya anahtarı vurur giderim.” Paraya ve güce biat ettiğinizde, artık haberci değil başka bir misyon yüklenmişsinizdir. Bu nedenle Tunceli Emek Gazetesi, belediyeden, valilikten, müteahhitten reklam alarak değil, yaptığı projelerle ve okuruna ulaştırdığı kalitesiyle varlığını sürdürmeye gayret ediyor. (Hüsniye Karakoyun, Tunceli Emek Gazetesi)

Türkiye’de gazetecilik maalesef gelinen noktada kan kaybetmektedir. Gazetecilik her geçen gün kendi gerçeğinden koptuğu için ve güçlünün sözcülüğünü yaptığı için itibarsız bir hale gelmiştir. (Ali Haydar Gözlü / Dersim Haber Gazetesi)

Türkiye’de gazetecilik büyük anlamda “temas ve mesafe” mesleği olmaktan çıkmış. Birkaç mecra dışında gazetecilik yapıldığını düşünmüyoruz. Daha çok basın bülteni şeklinde yapılan bir anlayışa dönüşmüş durumda. (Ercan Topaç / Özgür Dersim Gazetesi)

Türkiye’de gazeteciliğin belirli sınıfların elinde olduğunu düşünüyorum. Yerel gazetecilikte de maalesef bu böyle, bu yüzden en büyük sorunu bağımsızlık ve tarafsızlık ilkelerinin yok sayılması olarak görüyorum. (Begüm Kütük / Medya Batı / Tekirdağ)

Ülkemizde gazetecilik tarafsız olması gerekirken bazı güçlerin arkasında kutuplaşmış vaziyette. (Mustafa Yoğurtçu / Gerze Gündem / Sinop)

Ülkemizdeki gazetecilik ile batı dünyasındaki gazeteciliğin arasında evrensel kurallar noktasında aslında büyük farklılıklar yoktur. Örneklendirmek gerekirse, gazeteci halkı bilgilendirme, aydınlatma, haberdar etme konularında özgürdür, görevlidir. Maalesef üçüncü dünya ülkelerinde demokrasi tam anlamıyla oturmadığı için kurallar kaideler pek geçerli değildir. Örneğin bir ilin valisi veya kaymakamı isterse bir genelge veya resmi yazı ile kurumların kendi alanlarıyla ilgili haber almasını engeller veya müsaade eder. Sizin elinizi kolunuzu bağlar, haber alma hakkınızı elinizden alabilir. (Fatih Uysal / Gerze’nin Sesi / Sinop)

Ülkemizdeki gazeteciliğin değerlendirmesini yapmak çok kolay bir durum değil, aslında gazeteci iktidara muhalif olan ve gördüğü yanlışları gönül rahatlığıyla yazabilendir. Eğer bunu yapamıyorsa bu sefer gazeteci değil yandaş medya oluyor, bu durum ülkemizde son yıllarda sıkça görülen bir durumdur. Aslında gazeteci kamunun veya iktidarın yaptıklarını sürekli eleştiren de değildir, olmamalıdır, doğruya doğru diyebilen ve yanlışsa da asla ödün vermeyen, işte o zaman gazetecidir. Siyasal yapı gazeteciyi kontrol ederse, gazeteci kontrol altına alınmış olursa bu gazetecilik anlayışına ters düşer, ne gazeteci siyaseti kontrol etmeli ne de siyasiler gazeteciyi. Gazetecilik kontrol altına almak ve kontrol altına alınmak değildir, gazetecilik halk adına görev yapmaktır. Ülkemizde bu durum anca yüzde yirmi oranında gerçekleşmektedir. (Mehmet Cihan / Artvin Post)

Türkiye’de gazetecilik teknolojik alanda önemli bir gelişme yakalasa da maddi imkânlar ve içerik kalitesi açısından büyük bir kan kaybı yaşamaktadır. (Recep Mebet / Çorum Hakimiyet)

Sadece Türkiye değil, dünya için de geçerli olan bir durum. Gazetecilik ya da medya sektörünü geleceği parlak olan bir sektör olarak görmüyorum. Etik kurallar henüz oturmamış, oturacak gibi de görünmüyor. Bu yüzden yaptığım işi sevsem de büyük kaygılarım var diyebilirim. (Yargıç Harmankaya / Kars Manşet)

Günümüz Türkiye’sinde iki tür gazetecilik yapıldığını düşünüyoruz. Birincisi siyasi iktidara yaranma gayretiyle yapılan yayınlar, diğeri de halkın yaşadığı gerçekleri üzerini örtmeden yayımlayabilme özgürlüğü. (Oya Uğral / Ayvalık Hürses / Balıkesir)

Türkiye’de gazetelerin yüzde 80’i yanlı. Tarafsız gazete az. Gazeteci tarafsız olmalı, maalesef herkes bir tarafta. (Mehmet Alkan / Hudut Gazetesi / Ardahan)

Taraflı olduğu için rezil durumda, herkes çıkar peşinde, olanı biteni yazmak yerine para karşılığı reklam yapılıyor. (Şenol Kirman / 23 Şubat Gazetesi / Ardahan)

Türkiye'de gazeteciliğin, sosyal medyanın yaygınlaşması ve bireysel paylaşımların aynı anda büyük kitlelere ulaşabilmesi sebebiyle eski önemini yitirmeye yakın olarak görüyorum. Yayın kuruluşlarının sosyal medyaya uyumu tam manasıyla sağlayamadığı kanaatindeyim. (Burhan Yeşiltaş / Köroğlu Gazetesi / Bolu)

Türkiye’de gazeteler günlük konjonktüre bağlı kalarak haber yapmaya çalışmakla birlikte gerçek anlamda insanlara değinilmediğini düşünüyorum. (Murat Akgül / Mardin Haber)

Türkiye’de gazetecilik güven kaybına uğrayan, zengin etmeyen, zahmetli ve zevkli bir meslektir. (Rıdvan Fidan / Mardin İletişim Gazetesi)

Türkiye’de ulusal medya dahil hiçbir gazeteci etkili bir gazete, televizyon, radyo ve dergi sahibi olmadığı için istenilen seviyede değil. Her zaman kamunun ve halkın hassasiyetlerinden çok, sahibi olan holdingin ve firmaların öncelikleri hassasiyetleri oluyor. (Mehmet Nezir Güneş / Mardin Life Gazetesi)

Türkiye bir hukuk devletidir ve bir ülkede özgür basın varsa, özgür toplum da vardır. Türkiye’de objektif olmanın, akılla ve vicdanla gazetecilik yapmanın zorluğundan bahsedenler olabilir. Ancak tarafınız halk olduğu müddetçe gerek yerelde gerekse ulusalda gazetecilik yapmak çok daha rahat olacaktır. Ayrıca ülkemizde basının özgür olmadığından yakınanlar, serzenişte bulunanlar olabilir. Aslına bakılırsa basındaki kısıtlamalar siyaset kurumuyla ilişkilendirilebileceği kadar medya patronlarının tavırlarıyla ve gazetelerin yayın politikasıyla da ilişkilendirilebilir. Sayın Cumhurbaşkanımız Recep Tayyip Erdoğan, bir gazetecinin özgürlük alanının bir başkasının özgürlük alanına kadar olduğunu ifade etmişti. Ülkemizde de gazetecilik mesleğini art niyetli kullanmak isteyenler mutlaka var. Başkalarının özgürlük alanına müdahale etmek isteyen gazeteciler olabilir. Demokratik kültürümüzün en önemli parçalarından birisi olan medya kuruluşlarımızın sorumluluklarının bilincinde olarak hareket etmesi neticesinde ülkemizde gazeteciliğin daha da üst seviyelerde olacağına inanıyorum. (Songül Dursun / Fırat Gazetesi / Elazığ)

Ülkemizde maalesef ulusal gazetecilerin şanslı, yereldekilerin üvey evlat olduğu bir durum söz konusu. (Şah İsmail Gezici / Günışığı Gazetesi / Elazığ)

Türkiye’de her sektörde olduğu gibi gazetecilikte de bölünmeler var. Tabii daha iyiyi yakalamak için her zaman alternatif iyidir, fakat gazetecilik mesleğinde her zaman bir doğru vardır. Buna göre hareket etmek gerekir. Elbette eleştiri olacak fakat bazı gazeteciler abartıyor. (İlhan Kılıç / Haberinsaati.com / Elazığ)

Türkiye’de gazetecilik zaman zaman çalkantılı dönemler geçirmektedir. Bazen tarafsız habercilik yapılan dönemler yaşanırken bazen de siyasi konjonktüre göre gazetecilik dönemleri yaşanmıştır. Şu anda gazetecilik zor şartlar altında yapılıyor. Gazeteciliğin zor şartlar altında yapılmasını sağlayan sebepleri bizler oluşturduk. Gazeteciler olarak biraz önce tanımladığımız, görevimizi toplum adına yapma görevini bir kenara bırakıp kişisel ve siyasi grupların sözcüsü olarak yapmaya başladık. Bu da bizleri zor şartlar altında görev yapacak bir pozisyona getirdi. (Erhan Dabak / Elazığınsesi.com)

Dijitalleşen medya ile daha fazla gelişen bir meslek. Yeni medyanın hızla gelişmesiyle birlikte belki yeni unvanı “dijital gazeteci” olabilir. Türkiye’de gazetecilik mesleğinde yani gazeteci olabilmekte herhangi bir şart olmadığı için bunun yaşattığı sorunlar her geçen gün artabilmekte. Ama yine de çağın gelişimine ayak uydurarak devam edecek bir meslek. Sosyal medyanın gelişmesiyle önemini yitirse de insanlar haberlerin doğruluğundan emin olmak için gazetecilerin ağzından duymak istemeye devam edeceklerdir. (Furkan Dilaver / Elazigsonhaber.com)

Türkiye’de gazetecilik yapmak dünyanın en zor işi, zira iktidarı eleştiren, halkı uyarıcı haberler yapmak, taraflı ama objektif olmak, belli bir güç odağının “sesi” olmadan işini yapmaya çalışmak her zaman bir “suç” olarak görüldü bu ülkede. İkinci Abdülhamit’in özgürlük, eşitlik, vatan, hasta, beynelmilel, hal, kardeş gibi birçok kelimeyi yasak etmesinin yanı sıra burnu büyük olduğu için “büyük burun”, ve tahtı kurusun olarak anlaşılabileceği için “tahtakurusu” kelimelerini yasakladığı bu ülkede, Cumhuriyet dönemi de bu anlamda pek temiz değil maalesef. Türkiye’de gazetecilik dendiğinde aklıma sadece “basın özgürlüğünün olmaması” ve halihazırda cezaevlerinde bulunan ve sayıları her geçen gün artan tutuklu gazeteciler geliyor. (Semra Çelebi / Gazete Kadıköy / İstanbul)

Türkiye’de iki türlü gazetecilik vardır. Birincisi etki ve yetki sahiplerine yalakalık yapılarak sürdürülen gazetecilik, diğeri de haklıdan ve mazlumdan yana yer alarak yaşananları objektif şekilde haberleştirmektedir. Maalesef ki Türkiye’de gerçek habercilerin yeri ya sürgün ya da zindandır. Birçok gazeteci de basın şehidi olarak toprak altındadır. Dışarıda kalan birkaçı da cezalarla, baskılarla, cop ve dayaklarla sindirilmektedir… Çok kısa ve net bir cümle kuracağım. Uzatmanın anlamı yok. Bir gazeteci eğer dayak yemiyor, makinesi kırılmıyor, mahkemeye çıkmıyor ve hapse girmiyorsa orada bir sorun vardır. Çünkü bizim gibi demokrasisi gelişmemiş ve hukuk devleti olamamış ülkelerde gazetecinin başı belada değilse onun gazeteciliğinden şüphe ederim. Başı belada değil ve zenginleşmiş bir gazeteci görürseniz bilin ki o yetki sahiplerinin keyfine uygun haber yapmıştır. Güçlüden ve rejimden yana durarak halkı unutmuştur. Sorunları dile getirmemiştir. Bizim burada o gibi gazetecilere tırşıkçı gazeteciler denmektedir. (Özgür Boğatekin / Gerger Fırat Gazetesi / Adıyaman)

Soru 3. Şehrinizdeki yerel gazetecilik konusundaki düşünceleriniz nedir? Sizce yerel medya görevini yapabiliyor mu?

Bu soruda yerel gazetecilerin kendi şehirlerine yönelik değerlendirmelerini almaya çalıştık. Cevaplara bakıldığında şehirden şehire ciddi farklılıklar olduğunu görüyoruz. Bazı gazeteciler imkânlar ölçüsünde görevlerini tam ve eksiksiz yapmaya çalıştıklarını söylerken, bazı gazeteciler ise yerelde gazeteciliğin bülten gazeteciliğine dönüştüğünden yakınıyor. 

İlçede yerel gazeteler üzerlerine düşen görevi fazlasıyla yapıyor. Ancak yerel gazeteciliğe fazla önem verilmediği gibi, insanlar büroda oturarak, yerel gazeteyi sahaya inmeden çıkarabiliyor. Bu da bizim gibi sahada çalışan, emek harcayan kişilere zarar veriyor. (Hüseyin Ünlüsoy / Sandıklı Postası)

Şehrimizdeki yerel medya ulusal basının kopyası gibidir ve suya sabuna dokunmadan yapılan bir gazetecilik anlayışı hakimdir. (Orhan Durak / Gazete Afyon)

Yerel halkın sorunlarını daha çok gündeme getirmede yararı olduğunu düşünüyorum. Tabii tiraj düşüklüğü olmasına rağmen büyük şehirlerdeki yerel gazeteler bu görevi daha çok yerine getirebilmektedir. Yerel basının geliri gazetede yayımlanan reklamlar olduğu için birçok şehirde yerel gazete maalesef çıkarılamıyor. Günümüzde her şey dijital ortama dönüştüğü için kimse gazete okumuyor. Yerel basın da internet gazeteciliğine dönüştü. (Derya Çiçek / Akdeniz Manşet / Antalya)

Maddi imkânların el verdiği ölçede görevini yapmaya çalışmakta olup, ekonomik bağımsızlığı olduğu takdirde işini yapabilecek konumdadır. “İlan getir, haber yap” mantığından vazgeçilmesi gerekmektedir. Bunun gerçekleşmesi gazetenin maddi imkânlarına bağlıdır. (Cihat Ovalı / Yeni Adana)

Aslında tüm sorularınızın cevabında ekonomik sorunlar vardır. Bu kadar net. Yani ekonomik durumunuz çok çok iyi olsa, hiç kimseye göbek bağınız olmazsa, gerçek anlamda bir kentte yerel gazetecilik yapabilirsiniz. Ama koşullar sizi öyle bir hale getiriyor ki,  görmek istediğini göremiyorsun, yazmak istediğini yazamıyorsun. Yaptığımız haberlerle vatandaşın sesi olup, sorunlarının çözümünde bir nevi kamu görevi yapan bizlerin daha özgür olmamız gerekiyor. (Sabit Özkeser, Çukurova Press)

Kastamonu şehri, yerel gazetecilik anlamında çok büyük bir mirasın üzerinde oturuyor. 150 yıllık bir yerel basın geleneği var Kastamonu’da. Biz de onunla ayakta duruyoruz. 150 yıl kadar önce Kastamonu Valiliği’nin mandalarla İnebolu Limanı’na getirdiği taş baskı makinesiyle başlatılan bir yerel gazete serüveni var bu şehrin. Ve bu hep canlı olmuş. Kurtuluş Savaşı yıllarında “Açıksöz” gibi çok bayraktar bir gazete çıkmış, Anadolu’ya da hakim olabilen, o sesi duyuran. İletişimin düşük olduğu zamanlarda halk, olaylardan bu gazeteler sayesinde haberdar olmuş. Arkasından gelen gazeteler aynı şekilde bu kültürü sürdürmüşler. Biz de bunu sürdürmeye çalışıyoruz. Kendi gazetem için söyleyeyim, üç yerel gazetenin birleşmesiyle 1968 yılında kurulmuş bir gazetedir bu. O günden bugüne kadar görevini maksimum ölçüde yapmaya çalıştığını söyleyebilirim. Yerel medyanın görevi ve bizim yayın politikamız da bu ilin menfaatlerini koruyup kollamak, sorunlarını dile getirmek, sesi olmaktır. Bunu yapmaya çalışıyoruz ama değişen nüfus yapısı vs. bu tip sosyal olayları öne çıkarıp onların sesi olma ve duyarlılık yaratma konusunda yeterli oksijeni bize sağlamıyor. Kastamonululuk adına bir yayın yaptığımız zaman, bir takım hakların savunulması anlamında yayın yaptığımız zaman, bunun yankısını eskiden olduğu kadar alamıyoruz. (Cemil Özel / Kastamonu)

Kastamonu’da yerel basının tarihi 150 yıl öncesine kadar dayanmaktadır. İlimizdeki gazeteler incelendiğinde Anadolu’daki birçok yerel gazeteden ayrıştığı görülebilir. Kastamonu’daki gazeteler sadece yerel haber yapmakta, şantaj ve dedikodu gazeteciliği yapmamaktadır. Maddi imkânsızlıklara rağmen ilimizdeki altı gazete de en iyi şekilde gazetecilik yapmaya çalışmaktadır. (Mustafa Balcı / Açıksöz Gazetesi / Kastamonu)

İlçemizde çıkan tek gazete Çatalzeytin Mektubu gazetesi. Gazete olanakları doğrultusunda görevini yapmaya çalışıyor. (Emin Türkay Öztürk / Çatalzeytin Mektubu / Kastamonu)

Yerel medya gazeteciliğin bel kemiği. Ulusal medya diye tabir ettiğimiz büyük kuruluşlar yerel medyadan beslenerek yollarına devam edebiliyorlar. Yerel medya ulusal basına göre çok daha samimi olarak bölge halkına hitap ediyor. İnsanların sorunlarını dinleyip çözümlerini birlikte arıyoruz. Yerel medya görevini yapmaya çalışıyor. Sadece daha fazla desteklenmeye ihtiyacı var. (Sezai Kaymak / Tokat Gazetesi)

Yerel medya şartları iyi olduğu takdirde görevini gayet iyi yapabiliyor. Şehrimizde de durum böyle. Bilgiye ulaşma konusundaki sorunlarımızı daha net bir şekilde aşabilirsek, Tokat'ta faaliyet gösteren yerel bir gazete olarak görevimizi daha iyi yapabiliriz. (İhsan Uluözlü / Hürsöz Gazetesi / Tokat)

Yerel basın önemli. Yerel basın susarsa, Türkiye biter! Yerel basın görevini yüzde yüz yapıyor diyemem. Ancak genel basına göre daha iyi gazetecilik yapıyoruz. Şehrimizde insanlarımızın yerel basına ilgisi de oldukça iyi. Bu da bizim gazetecilik yapmamızı kolaylaştırıyor. Şunun da altını çizmek isterim ki; gerçek gazeteciliği yerel basında çalışanlar yapıyor. Diğer genel ve büyük gazetelerde çalışanların ben tam olarak gazetecilik yaptıklarına inanmıyorum. Nedeni ise; doğruya doğru, yanlışa yanlış diyemiyorlar. (Nevzat Çakır / Karacabey Yörem Gazetesi / Bursa) 

Kentte gazeteciliğe il kapsamında bakıldığı vakit, halkın inançlı biçimde gazetecilerden yana beklentiler içinde olduğunu görüyoruz. Sorgulayan, yayımlayan ve kamuda deklarasyon bakımından takip ve okuyucu kitlelerinden gelen geri dönüşler sayesinde il geneli yerel gazetecilerin başarılı bir çalışma süreci yaşadığına tanık oluyoruz. (Sinan Balkaya / Altınova Gazetesi / Muş)

Resmi ilanlar dışında gelirler çok kısıtlı. Resmi ilan sayısında bazen düşüş oluyor. Hoşumuza gitmeyen bir durum. Böyle bir ortamda elimizden geldiğince görevimizi yapmaya çalışıyoruz. (Ahmet Gölbek / Bölgenin Sesi Gazetesi / Karabük)

Tunceli’deki yerel gazetecilik yeterli değil. Biz yola çıktığımızda buradaki diğer gazeteler iki yaprak gazete çıkarırlardı ve çıkan sayfalarda genel olarak ulusal gazetelerin birinci sayfaları taranırdı. Hatta Posta ve Cumhuriyet gazetelerinin logoları da bunların birinci sayfasında çıkar haldeydiler. Biz çıkınca rekabet etmeye başladılar. Çünkü halk gerçekten emek verilmiş ve kopya olmayan haber okumaya başladı. Yerelde haber yapmak zordur, çünkü herkes birbirini tanıyor ve hatır gönül işlerini araya sokarak yapılan hataların üstünü kapatmak istiyor. Bir de yaygın medyadaki bazı basın-yayın organları yıllarca buradakilerin söylediğini çarpıtarak aktarınca, medyaya bir antipati vardı. Tunceli Emek Gazetesi uzun süre bu hasarın tedavisine uğraştı adeta. Sonunda istikrarlı ve kararlı tavrıyla halkta o kadar güzel bir güven oluşturdu ki, şimdi insanlar “Emek yazdıysa doğrudur. Sorun varsa gidin Emek’teki kadınlar mutlaka onu çözer” gibi güven ve takdir cümleleriyle bu gazeteye gönüllerinde yer açtı. Bu arada, bu gazetede sadece kadınlar çalışıyor diye böyle söylendiğini de dipnot olarak paylaşayım. (Hüsniye Karakoyun, Tunceli Emek Gazetesi)

Türkiye’de ana akım medyada yaşanan problemlerin  aynısı yerel medyada yaşanıyor. Yerel basın gazetecilik mesleğini ekonomik kaygı içinde yürütüyor. Bu da yerelde gazetecilik mesleğinin icra edilmesini zorlaştırıyor. (Ali Haydar Gözlü / Dersim Haber Gazetesi)

Kentin yerel gazeteciliği eskilere dayanıyor. Bu anlamda en eski gazete de Tunceli’nin Sesi (İsmini Özgür Dersim olarak değiştirdi). Bu gazete incelendiğinde sadece kentin değil ülkenin gündemini de takip ederek tuttuğunu görmek mümkün. Yerel medya da günümüzde ulusal medyanın içine girdiği kıskaç ve kaygılardan payına düşeni alıyor. Görevini yeterince yerine getirdiğini söylemek pek mümkün değil. Zira yerel medyanın en büyük gelir kaynağı resmi ilan gelirleri ve resmi ilanları veren de devlet. (Ercan Topaç / Özgür Dersim Gazetesi)

Yerel gazetecilik aslında genel gazetelerin haber verisidir. Baskılara maruz kalmadığı sürece genel gazetelerden daha verimli diyebiliriz. (Mustafa Yoğurtçu / Gerze Gündem / Sinop)

Yerelde gazetecilik yapmak hem güzeldir, hem de zordur. Şöyle ki, yerelde gazetecilik yaptığınızda herkes sizi tanır ve size dokunabilir. Metropollerde gazetecilik yaptığınızda ise her konuda düşünce, fikir beyan edebilirsiniz ama bir kişi size bu konuda fazla sirayet edemez, dokunamaz. Ama küçük bir yerde herkes sizi tanıdığı için yaptığınız haber konusunda birileri size keşke şöyle, keşke böyle olsaydı gibisinden sirayet edebilir. Bu anlamda haber yapma noktasında yerel medyada haber yapmak bir nebze de olsa ulusala göre zordur. Her daim dengeleri korumak zorundasınız. (Fatih Uysal / Gerze’nin Sesi / Sinop)

Şehrimizdeki yerel medyanın, yerel gazeteciliğin ülkenin yaygın gazeteciliğinden pek de farklı olduğu söylenemez, ancak yine de imkânsızlıklara rağmen ciddi anlamda gazetecilik yapanlar da var. Yerel medyanın görevi daha çok yerel hizmetlerin eksikliklerini yansıtmaktır, bu yapılıyor mu sorusuna yüzde 50 desek başarıdır. (Mehmet Cihan / Artvin Post)

Çorum şehir merkezinde ikisi vasıflı olmak üzere günlük üç farklı gazete yayın hayatını sürdürmektedir. Öte yandan ilçelerimizde ise toplam dokuz gazete çıkmaktadır. Bölgesel yapı gözetildiğinde Çorum’un yerel medya açısından canlı bir il olduğu söylenebilir. Halk, tüm gelişmelere rağmen yerel gazeteleri belli başlı haber kaynağı olarak görmekte ve sahip çıkmaktadır. Mevcut ekonomik koşullarda gazeteler sınırlı imkânlarla hayatını sürdürmeye çalışmaktadır. Kurumsal ve kişisel ilişkiler bazı haberlerin yayımlanma şeklini etkileyebilmektedir. (Recep Mebet / Çorum Hakimiyet)

Çok fazla gazete çıkıyordu fakat alım azdı, toplu halde birleşerek gazete basma kararı alındı. Karardan sonra daha iyi oldu diyebilirim. Yerel medya temsil noktası oldukça olumsuz. Dolayısıyla bu açıdan bakıldığında görevini yapıyor diyemeyiz. (Yargıç Harmankaya / Kars Manşet)

Ekonomik zorluklarla mücadele veren yerel basın, maalesef yerel siyasete veya belediyelere mahkûm. Bu durumda, eli kolu bağlı gazeteler ya kapılarına kilit vuracak ya da düzene ayak uyduracak. (Oya Uğral / Ayvalık Hürses / Balıkesir)

Mümkün olduğunca görevini yapmaya çalışıyor. İnternet medyası ile yazılı medyayı ayırmamız gerekiyor. Yazılı medya olarak biz elimizden geleni yapıyoruz. İnternet medyası olması gerektiği gibi değil, yasalaştırılmalı. Şehrimizin kalkınması açısından görevimizi fazlasıyla yapmaktayız. (Tolga Karaca / Muşkara Haber / Nevşehir)

Şehrimizde gazetecilik basılı gazetelerin yanı sıra internet sitelerinin yaygınlaşması ile kalite kaybına uğramış durumdadır. (Burhan Yeşiltaş / Köroğlu Gazetesi / Bolu)

Şehrimizdeki gazeteler genellikle Basın İlan Kurumu üzerinden ilan aldıkları için çıkıyor ve bu anlamda gazetecilik yapıyor, biz de dahil olmak üzere görevimizi yaptığımızı düşünmüyorum. (Murat Akgül / Mardin Haber)

Şehrimizdeki yerel medya aslında vatandaş ile resmi kurumlar arasında bir köprü vazifesi gören bir meslek dalıdır. Ama maalesef tüm Türkiye’de olduğu gibi şehrimizde de tam anlamıyla görevini yerine getiremiyor. (Rıdvan Fidan / Mardin İletişim Gazetesi)

Mardin’de basılı durumdaki yerel gazeteler ajans ve bülten haberciliğinden başka bir şey yapmıyor. (Mehmet Nezir Güneş / Mardin Life Gazetesi)

Elazığ’da Basın İlan Kurumu’nun şube açmasından sonra gazeteler daha kaliteli haber üretmeye, daha denetimli ve düzenli çalışmaya başladı. Artık usulsüzlük yaparak çalışan gazete sahipleri pek yok. Elazığ’da yayın yapan gerek yazılı ve gerekse görsel basının görevini yaptığını düşünüyorum. Elazığ basınının zor şartlara rağmen Elazığ’ın sesini ülke çapında hatta dünya çapında duyurma gayretinin de marifet iltifata tabidir tabiriyle takdire şayan olduğu kanaatindeyim. (Songül Dursun / Fırat Gazetesi / Elazığ)

Biz elimizden geldiğince özgür ve tarafsız yayın yapma gayretindeyiz. Yerel medya olarak elimizden gelen her şeyi yapıyoruz, fakat halkın ilgisi daha çok ulusal basında. (Şah İsmail Gezici / Günışığı Gazetesi / Elazığ)

Elazığ’da yerel gazetecilik oldukça yaygın ve herkes birbiriyle iyi ilişkiler içinde. Yeteri sayıda gazete haber sitesi var fakat dergi konusunda bir iki tane sayabiliriz. Elazığ medyasının görevini yeterince yerine getirdiğine inanıyorum. (İlhan Kılıç / Haberinsaati.com / Elazığ)

Bulunduğum şehirde gazetecilik alanında eksiklikler var. Basın kuruluşları istenilen seviyede habercilik yapmamaktadır. Patronların gazetecilik kökeninden olmaması gazeteciliğe bakış açısını da etkilemektedir. Ülkemiz genelinde gazeteciliğin yansımasının bir ölçeği de tabii ki Elazığ’da yaşanmaktadır. Yerel medya görevini tam olarak yapmamaktadır. (Erhan Dabak / Elazığınsesi.com)

İstanbul’da yerel gazetecilik Anadolu’nun pek çok kasabasında olduğu gibi yapılmıyor, daha farklı olduğunu düşünüyorum. Özellikle seçim dönemleri adaylardan reklam almak amacıyla çıkan irili ufaklı yerel gazeteleri saymazsak, İstanbul gibi bir metropolde çıkan yerel gazete sayısı da oldukça az. ABD, İngiltere gibi ülkelerde yerel medyanın ulusal medya kadar güçlü olduğu bir gelenek var. Yerelden genele pek çok haber ülke gündemine oturabiliyor ancak genel olarak bizim ülkemizde özelde de İstanbul’da bunu söylemek güç. Zira daha çok reklam ve ilan alabilmek için çıkan ya da böyle bir izlenim bırakmış bir yerel gazetecilikten bahsediyoruz. Biz Kadıköy Belediyesi’nin himayesinde, tamamen ücretsiz dağıtılan ve 20 yıldır her hafta aksamadan düzenli çıkan, bu yönüyle de “ender” rastlanabilecek bir gazeteyiz. Kadıköy Belediyesi’nin desteği ve buna karşılık haberciliğimize çok fazla karışmaması sayesinde özgün haberlere imza atabiliyoruz. Yerel haberleri Kadıköylülere her hafta düzenli olarak iletebiliyoruz. Bu yönüyle Gazete Kadıköy, evet görevini yapabiliyor. (Semra Çelebi / Gazete Kadıköy / İstanbul)

 Adıyaman’da bizim gazete dışında gerçekten yazdığı haberlerden dolayı mahkemeye giden başka bir gazete yok. (Özgür Boğatekin / Gerger Fırat Gazetesi / Adıyaman)

Soru 4. Yerel gazeteciliğin temel sorunları nelerdir?

Yerel gazeteciliğin sorunlarını ortaya çıkarmayı amaçlayan bu soruya verilen cevaplar birbirine çok benziyor. Genelde ekonomik sorunlardan yakınıyorlar, ancak yerel medya için ekonomik sorunların bugüne özgü olduğunu düşünmüyorum, hep vardı bu sorun. Elbette sosyal medya ile birlikte ulusal gazetelerin olduğu gibi yerel gazetelerin de tiraj kaybettiği bir gerçek. Özellikle gençlere ulaşmak açısından alternatif yollar aranmalı. Yerel internet gazeteciliği ise desteğe muhtaç durumda. İnternet gazeteciliğini yasal çerçeveye kavuşturacak ve resmi ilanların yolunu açacak bir düzenleme yapılması şart. Yetişmiş eleman eksikliğinin de yerel medyadaki çalışma koşullarının iyileştirilmesiyle giderilebileceğini düşünüyorum. Mezun ettiğimiz öğrenciler pekâlâ bu mecrada kendilerine bir gelecek kurabilirler.

Gazete okuma kültürünün olmayışının yanında sosyal medya nedeniyle abonelik sistemi de kaybolma noktasına geldi. Artık insanlar haberleri sosyal medya üzerinden takip ediyor.  (Hüseyin Ünlüsoy / Sandıklı Postası)

Yerel basının en büyük en büyük sorunu ekonomidir ve öncelikli hedef ayakta kalmaktır. (Orhan Durak / Gazete Afyon)

En büyük sorunu tiraj düşüklüğü olması, tarafsız ilkesiyle hareket etmemesi, yerel halkın sorunlarını gündeme getirmemeleri, birçok yerel gazetenin birleştirilmesi. Benim düşünceme göre bu çok yanlış bir uygulama oldu. Yerel basının zaten birçok sorunu varken amaç yerel basını azaltıp, onları kısıtlayıp doğru ve tarafsız haber yapılmasını engellemek mi? Yerel basının birleştirilmesi sorunları hiçbir şekilde azaltmamıştır. (Derya Çiçek / Akdeniz Manşet / Antalya)

Gelir ve gider arasındaki dengenin sağlanması öncelikli konudur. Personele gerekli maddi desteğin sağlanması, kaliteli gazetecilik ve sonuç itibariyle kaliteli haberi beraberinde getirecektir. (Cihat Ovalı / Yeni Adana)

Aslında birçok sorun var ama en önemlisi ekonomik. Bu nedenle genelde yerel gazetelerde beklenen kalitede yayın yapılamamaktadır. Basın İlan Kurumu'nca verilen ilan desteğinin daha çok verilmesi gerekiyor. (Sabit Özkeser, Çukurova Press)

→ Yerel gazeteler kendi kendini döndürebilme sorumluluğunda. Okuma alışkanlığının düşük olması sebebiyle de döndürebilme şansını çok fazla bulamıyorlar. En büyük dayanağımız resmi ilanlar. Bir noktada devlet resmi ilan yayınını yerel gazetelere de vererek sübvanse etmektedir çok sesliliği. Giderler her geçen gün artmakta, gelir hala yerinde saymakta hatta geriye gitmektedir. Temel sorunların başında elbette ekonomik sorunlar gelmektedir. (Cemil Özel / Kastamonu)

Yerel gazetelerin sorunu, internet medyacılığı, sosyal medya ve resmi ilanlardaki azalıştır. (Mustafa Balcı / Açıksöz Gazetesi / Kastamonu)

Kağıt ve baskı ücretlerindeki yüksek zamlar. Haber toplamada karşılaşılan zorluklar. (Emin Türkay Öztürk / Çatalzeytin Mektubu / Kastamonu)

Yerel gazeteciliğin en önemli sorunu, desteklemelerin resmi ilan ile sınırlı olup, gazetelerin özellikle reklam-pazarlama-bayi satışında, baskı süreçlerinde tek başına bırakılarak kaderine terk edilmesidir. (Hediye Eroğlu / Haberci / Mersin)

Yerel medya zor günler geçiriyor. Yükselen kur yazılı basını çok fazla etkiliyor. Maddi zorluklar gazetecilik mesleğini yıpratıyor haliyle. Ayrıca hayatın dijitalleşmesiyle birlikte okur, gazeteleri kağıttan değil de cep telefonlarından takip etmeyi tercih ediyor. Bu değişime ayak uyduramayan gazeteler yayın hayatlarına son veriyorlar ve bu mesleğimizin geleceği için endişe verici bir durum. (Sezai Kaymak / Tokat Gazetesi)

Küçük illerde yerel gazetelerin en büyük sorunu şehirdeki bilgi kirliliği. Yani bizim doğru aktarmamız gereken bilginin halk arasında çoktan yanlış bir şekilde yayılmış olması. Bunun önüne geçmek de biraz resmi kurumlara bağlı. Resmi kurumların gazetecilere resmi bilgileri açıklamada biraz daha hızlı ve özverili olması gerekiyor. (İhsan Uluözlü / Hürsöz Gazetesi / Tokat)

Yerel basının maddi anlamda desteklenmesi gerekir. Yani daha çok resmi ilana ihtiyaç var. Ayrıca, devlet destekleri de gerekli. Böyle olmazsa, yerel basının ömrünün çok uzun olacağını düşünmüyorum. (Nevzat Çakır / Karacabey Yörem Gazetesi / Bursa) 

Yerel gazetecilerin temel sorunlarının başında çalışma koşullarının yetersiz oluşu, ihtiyaç ve mesleki bakımdan beklentilerin, imtiyazlılarca çalışanlara karşı alıkonulduğu, mesleki birikimlerin ve başarı çıtasının devamlılık konusunda elverişsiz şartlar nedeniyle iç açıcı noktada olmadığı anlaşılmaktadır. (Sinan Balkaya / Altınova Gazetesi / Muş)

Genel olarak yerel gazeteciliği etkileyen en temel sorun maddi yetersizlik. Zaten gelirlerimiz çok kısıtlı olduğu için bazen yalnız başımıza iş yapmaya çalışıyoruz. Bu da bizi hayli zorluyor. (Ahmet Gölbek / Bölgenin Sesi Gazetesi / Karabük)

Bu konuda her ili kendi ölçeğinde değerlendirmek gerekir aslında. İstanbul’daki yerel gazeteler ile bizim sorunlarımız aynı olamaz. Doğu ve Güneydoğu’da dünyaya gelmek bir nevi karşı cepheden bakınca bir dezavantaj. Burada çocuğu gözaltına alındığında emniyete gitmeye korktuğu için gelip bize yalvaranlar dahi oluyor. Gazeteci olduğumuz için tüm kapıların bize açık olduğunu sananlar var. Hani klasik bir söylem var ya “tarafsız habercilik”, tarafsızlık diye bir kavram yok ki. Çünkü üniversitede eylem yapan öğrenciyi yazdığınızda rektöre göre siz öğrenciden tarafsınız. Rektörün görüşlerine yer verdiğinizde de öğrenciye göre siz tarafsınız. Demem o ki, biz bu taraf ve tarafsızlığa saplanmadan işimizi yapıyoruz. Yerel medya işte bazen böyle kaotik düşüncelerin muhatabı da olabiliyor. Zor mu? Yoruyor mu? Elbette evet ama zoru gördüğümde klasik cinsiyetçi söyleme sığınmıyorum. İşimiz zor demeyi sevmiyorum. Çünkü yüreğinize ve beyninize sınırlar çizip, duvarlar ördüğünüzde kendinizi onun içine hapsedersiniz. Gerisi tam bir eziyete dönüşür. Tunceli Emek Gazetesi ise 6 genç kızın Emek’iyle her gün okuruna ulaşıyor. Zor sözcüğünü önüne koymadan. (Hüsniye Karakoyun, Tunceli Emek Gazetesi)

Yerel gazeteler, Basın İlan Kurumu’ndan ilan almaları nedeniyle habercilik anlayışını arka plana atmış, ekonomik kaygıları ön plana çıkarmıştır. (Ali Haydar Gözlü / Dersim Haber Gazetesi)

Kalifiye eleman sıkıntısından ekonomik zorluklara kadar bir dizi sorun mevcut. (Ercan Topaç / Özgür Dersim Gazetesi)

Alanında yetişmiş uzman eleman eksikliği en büyük sorun. Tüm büyük sorunları doğuran en temel problem bu. (Begüm Kütük / Medya Batı / Tekirdağ)

Yerel gazetecilik adı üzerinde yerel haberler yaptığı için çevrede dargınlıklara sebep olmakta ve bazı haberleri yayımlamakta güçlük çekilmektedir. (Mustafa Yoğurtçu / Gerze Gündem / Sinop)

Haber bulmak, sürekli dengeleri korumak, ekonomik kaynak, örneğin devlet ilanı almayan bir gazetenin hayatta kalması oldukça zordur, yetişmiş eleman bulmak hakeza aynı şekilde zordur. (Fatih Uysal / Gerze’nin Sesi / Sinop)

Yerel gazeteciliğin temel sorunları arasında tabii ki finans sıkıntısı, üretim maliyetleri, haber maliyetleri ve özellikle de yereldeki haberimizin birileri tarafından beğenilmemesidir. Bir söz vardır, kırk yıl taşırsın sırtında, bir gün yoruldum deyip of yaparsanız memnun olmaz kimse, yerel medya tam da bu sorunu yaşamaktadır. (Mehmet Cihan / Artvin Post)

Maddi sıkıntılar, yetişmiş eleman ihtiyacı, hizmet içi eğitim eksikliği, yeni nesil gazeteciliğe uyum problemi belli başlı sorunlar olarak dikkat çekmektedir. (Recep Mebet / Çorum Hakimiyet)

Yerel gazeteciliğin temel sorunu, gazetecilikten daha çok güç, gücüne güç katmak peşinde ve hepimizin bildiği muhabir yetersizliği, tiraj düşüklüğü, dağıtım bile sorun olabiliyor. (Yargıç Harmankaya / Kars Manşet)

Tabii ki ekonomik. Şimdi bir de kağıt bulma sorunu var. (Oya Uğral / Ayvalık Hürses / Balıkesir)

Kalifiye eleman bulmak zor, mali sıkıntılar var, yerel medya görevini yapamıyor. Denetim olmadığı için önüne gelen gazete açıyor. Basın İlan Kurumu tarafından denetim yapılmıyor, yerel basına sahip çıkılmıyor. (Mehmet Alkan / Hudut Gazetesi / Ardahan)

Devlet desteğinin olmaması. Yüzde 27 vergi alınıyor. (Şenol Kirman / 23 Şubat Gazetesi / Ardahan)  

Yerel gazeteciliğin sorunlarının başında ekonomik ve maddi problemler gelmektedir. Ayrıca, günden güne artan girdi fiyatları gazetecilik yapmayı zorlaştırmaktadır. Haber toplarken yaşadığımız en büyük sorun, Bolu'da habercilik yapmak olabilir. Bolu Türkiye'nin en sakin şehirlerinden biri olduğundan, haber değeri taşıyan olayları bulmak zor olabiliyor. Ancak bu açığı, kurumlar, siyasiler ve sivil toplum kuruluşlarından edindiğimiz bilgilere göre yaptığımız haberlerle dolduruyoruz. (Burhan Yeşiltaş / Köroğlu Gazetesi / Bolu)

Maddi sıkıntıların yanı sıra gelişen ekonomik problemlerle birlikte reklam alamama. (Murat Akgül / Mardin Haber)

Yerel gazeteciliğin en temel sorunlarından bir tanesi ekonomik sorundur. Özellikle de Doğu bölgelerinde bu biraz daha büyük sorun haline geliyor. Bir de kalifiye eleman bulmada sıkıntı yaşanıyor. (Rıdvan Fidan / Mardin İletişim Gazetesi)

Kamudaki etkili ve yetkililerin basın yasasını kendilerine göre yorarak eleştirel bütün haberlere karşı dava açmaları. (Mehmet Nezir Güneş / Mardin Life Gazetesi)

Daha önce Fırat gazetesi 20 sayfa ve 21 çalışanı ile yayın yaparken ülkemizin içinde bulunduğu ekonomik nedenlerden dolayı şu anda 8 sayfa ve 7 çalışan ile yayın hayatını sürdürme gayretinde. Bu durum Elazığ’daki diğer yerel gazeteler için de, görsel medya için de geçerli. Kağıda gelen zamlar, ilan fiyatlarının artmaması vs. yerel gazetecileri maddi anlamda çok etkiledi ve özellikle gazeteler ayakta kalma mücadelesi veriyor. Şu anda yerel gazeteciliğin en temel sorunu maddi sorunlar olarak görünüyor. Çıkar kavgaları nedeniyle gazeteciliğin temel görev ve sorumluluklarından uzaklaşan yayın anlayışı gibi etik sorunları da bir diğer sorun olarak sayabiliriz. Ayrıca meslek seçmek zorunda kaldığı varsayıldığında üniversitelerin ilgili bölümlerinden mezun olan çalışanların dahi yarıya yakını medya sektörünü seçmek istemediği diğer bir sorun olarak karşımıza çıkıyor. Yerel gazeteciliğin bir başka önemli sorunu da halk tarafından yeterli ilgiyi görmemesi. Gazetelerin basınla doğrudan ilgisi olmayan kişilerce yönetilmesinin de getirdiği, gazetelerin silah gibi kullanılması, kamusal çıkardan ziyade kurumsal veya kişisel çıkarların ön planda tutulması gibi sorunları da yerel gazetecilik sorunlarından sayabiliriz. Ayrıca internet gazeteciliğinin son dönemlerde ön plana çıkması da yerel gazeteciliği olumsuz yönde etkileyen faktörlerdendir. (Songül Dursun / Fırat Gazetesi / Elazığ)

Maddi imkân yetersizliğinin yereldeki en büyük sorun olduğunu düşünüyorum. Gerek Elazığ’da gerek diğer illerin gazetelerinde maddi açıdan büyük zorluklar yaşanmakta. Bu nedenle sayfa sayısı dahi düşürülmekte. (Şah İsmail Gezici / Günışığı Gazetesi / Elazığ)

Tüm Türkiye’de olduğu gibi Elazığ medyasında da internet medyası kanununun henüz çıkmaması özellikle internet medyasını zora sokuyor. Özellikle ilan alımlarında ve resmî kurumlarda tanınmama sorunları gibi. (İlhan Kılıç / Haberinsaati.com / Elazığ)

Yerel gazeteciliğin temel sorunları; a) Yeterli okur sayısının olmayışı, b) Özgür gazetecilik yapmak istendiğinde sektördeki insanların bir şekilde patronlar tarafından önünün kesilmesi, c) Ekonomik nedenler, d) Sektörde maliyet artışları. (Erhan Dabak / Elazığınsesi.com)

En başlıca sorun tabii ki ekonomik sıkıntılar. Sadece yerel medyanın değil ulusal medyanın da en büyük sorunları arasında yer alıyor. Yaşanan ekonomik sıkıntılar nedeniyle ülkemizde birçok yerel gazetenin ve televizyonun süreç içerisinde kapandığına şahitlik ettik. Bu nedenle yerel televizyon, gazete ve internet siteleri mutlaka devlet tarafından bir şekilde desteklenmeli. Yerelden yayın yapan televizyonların uydu ücretleri düşürülmeli, gazetelere olduğu gibi internet sitelerine de resmi ilan verilmelidir. (Furkan Dilaver / Elazigsonhaber.com)

Genel olarak gazete çıkarmak maliyetli bir iş. Ancak bir sermaye grubuna ait olan ulusal gazeteler bu sorunu iktidarla kurdukları ilişkilerle “aşabiliyorlar”. Yerelde ise bu çok zor, zira bağımsız bir gazete olarak çıkmak isterseniz, kağıt masrafından matbaasına ve dağıtımına kadar çok ciddi masrafı var. Ve bunun karşılığında bunu okura ne kadar ulaştırabilirsiniz bir muamma. Ulusal gazetelerin bile onca reklama karşın okunma oranları ortadayken, yerel gazeteciliğin hâlâ kabul görmediği bir coğrafyada bunu sürdürebilmek gerçekten zor. Bizim ise bu tür sorunlarımız olmadığı için sürekliliğimizi sağlayabiliyoruz. Kadıköy Belediyesi’nin anlaştığı matbaada gazetemiz basılıyor ve belediyenin çalışanları tarafından dağıtılıyor. Maaşlarımız da belediye tarafından ödeniyor. Ancak maalesef yerel gazete çıkaran pek çok arkadaşımız bu imkânlara sahip değiller. (Semra Çelebi / Gazete Kadıköy / İstanbul)

Gazetecilerin sorunları yine gazetecilerdir. Hiçbir zaman ve hiçbir iktidar döneminde birlikte hareket eden gazeteci gruplarını görmeniz mümkün değildir. Çoğu rahatı bozulmasın diye iktidarlara yakın durarak gerçek habercilik yapan arkadaşlarını sahaya sürmektedir. Onların da sesi cılız çıkar veya örgüt üyesi ya da iftiracı olarak toplumda hedef haline getirilirler. Zaten cezaevlerine bakarsanız 140 gazeteci sırf işini yaptığı için cezaevindedir. Ama onlar için yazılan iddianamelere ve yöneltilen suçlamalara baktığımızda hep Türk Ceza Kanunu’ndaki iftira, hakaret, örgüt propagandası gibi adli suçlar olduğunu göreceksiniz. Bir tanesi hakkında Basın Yasası’na göre işlem yapılmaz. Basın Yasası’na göre yargılanacağım günü göreydim de gözüm açık öleydim. (Özgür Boğatekin / Gerger Fırat Gazetesi / Adıyaman)

Soru 5. Halk yerel gazetelere ilgi gösteriyor mu? Göstermiyorsa neden?

Yerel gazeteciliğin bence en ciddi sorunu yerel halkla bağının kopuk olmasıdır. Bu soruya verilen cevaplardan, halkın yerel gazetelere pek ilgi göstermediğini anlıyoruz. Eğer halk gazetelerde kendisini, kendi sorunlarını görebilirse yerel medyaya daha fazla ilgi gösterecektir. Bir röportajımda da söylediğim gibi, yerel medyanın bülten gazeteciliğinden kurtulması ve özgün haberlere yönelmesi lazım.  

Zaman zaman ilgi gösteriyor, bu da şöyle, yani ilçede herhangi bir kuruluşta seçim olacağı zaman  veya ilçede önemli bir olay olduğu zaman, bunun yanında günlük olarak rutinin dışında bir olay yoksa talep de olmuyor. (Hüseyin Ünlüsoy / Sandıklı Postası)

Halk yerel gazetelere umulan derecede ilgi göstermiyor. Çünkü Afyon'da bir gazetede çıkan haber diğer gazetelerin de hepsinde çıkıyor. Haberlerin tek elden servis edilmesi yerel gazeteye olan ilgiyi azaltıyor. Tabii internet haberciliğinin de buradaki etkisi görmezden gelinemez. (Orhan Durak / Gazete Afyon)

Okuma kültürü fazla olmayan bir toplumuz. Halkımız okumaktan çok dinlemeye ve görmeye daha çok ilgi duyuyor. Dolayısıyla görsel yön daha ağır basıyor. Kaliteli yerel basın maddi açıdan doyuma ulaşmış gazetecilerle yapılır. (Cihat Ovalı / Yeni Adana)

Bir kere yıllardan beri süregelen şikâyetlerimiz var, yerel gazeteler yeterince okunmamaktadır diye. Şimdi internet basınının da devreye girmesiyle yerel gazetelerin okunma sayısı çok komik bir rakama düştü. İnternetin etkinliği çok yaygın, çünkü vatandaş bir tıklama ile tüm gazeteleri okuyabiliyor, tüm haberlerden haberdar olabiliyor. Ayrıca sosyal medya üzerinden de birçok önemli konudan haberdar oluyorlar. Bu konuda ne diyebilirim ki. Zamanla yazılı basının kalkacağına inanan birisiyim, örneğin ulusal çapta yayın yapan Radikal gazetesi gibi. (Sabit Özkeser, Çukurova Press)

Kastamonu, yerel basın anlamında çok değerli bir mirasın üzerinde oturuyor. Bu bir kültür.  Bayiler kadar aboneler üzerinden de gazetemizi ulaştırdığımız bir kitlemiz var. Hatta geçmişte neredeyse tamamen aboneler üzerinden ulaştırırdık gazeteleri. Yerel gazete dükkân kedisi gibidir. Sabah dükkânı açmaya gelen esnaf kapının önünde kediyi nasıl ararsa, yerel gazeteyi de öyle arar. Bizim ortalama 1000-1200 gibi bir tirajımız var ama satılmaktan çok ellenme konusundaki tirajımız yüksek. Ellenmeden kastım, bir dükkân aboneyse ya da gazete alıyorsa, bunun çevresindeki 5-10 dükkân da buradan otlanıyordur. Onlar abone olmazlar ama o gazeteye ulaşırlar. Yani, Kastamonu’daki yerel gazeteler yayınlarını aktif nüfusa bir şekilde duyurabilmektedirler. Bu bakımdan Kastamonu şanslı kentlerden biridir. Nüfus yapısı ve büyüklüğü açısından kendisiyle eşdeğer kentlerin en tepesinde olduğunu düşünüyorum. (Cemil Özel / Kastamonu)

Halkın yerel gazeteye tam manasıyla ilgi gösterdiği söylenemez. Bunun nedenlerinden bir tanesi teknolojik ürünlerdir. Ama yerel halk yerel olayları gazetelerden takip etmektedir. (Mustafa Balcı / Açıksöz Gazetesi / Kastamonu)

Çatalzeytin halkı yerel gazetemize ilgi gösteriyor. Okuyup eleştiri ve önerilerini sunuyorlar. (Emin Türkay Öztürk / Çatalzeytin Mektubu / Kastamonu)

Halk yerel gazetelere ilgi göstermiyor çünkü okumayı sevmiyoruz! Ne yazık ki yaygın medyadaki ‘yandaş, havuz’ bakış açısı yerelde de kendini göstermekte, gazeteler taraf olmaya zorlanmaktadır. Bu da kitlelerin gazetelere bakışını olumsuz etkilemektedir. Öte yandan teknik yetersizlikler kitlelere ulaştırmayı zorlaştırmaktadır. (Hediye Eroğlu / Haberci / Mersin)

Maalesef ki halkımızın okuma kültürü zayıf olduğundan dolayı yerel gazeteler artık daha az okunuyor. Ama internet sitelerimizin okuma oranları çok yüksek seviyelerde. Tarsus'ta iki noktada yerel gazeteler panoya asılır ve halk oradan da gazetelerimizi takip eder. (Emre Geçim / Yeni Doğuş / Tarsus / Mersin)

Halkımız yerel ulusal ayrımından ziyade geleneksel medyadan uzaklaşma yoluna girdi çoktan. Eskiden işe giderken acaba şehirde neler oldu diye merak eden vatandaşlar bayiden bir gazete alır ve olanları öğrenirdi. Şimdi bunun için bayilere uğramasına gerek kalmıyor. Cep telefonunda tek tuşla ulaşabiliyor. (Sezai Kaymak / Tokat Gazetesi)

Tokat'ta halk yerel gazetelere ilgi gösteriyor. Özellikle haberlerimizin çeşitliliği ve vatandaşa hitap etmesi bizi Tokatlılara okutuyor. (İhsan Uluözlü / Hürsöz Gazetesi / Tokat)

Yukarıda da söylediğim gibi, Karacabey’imizde insanlarımızın yerel basına ilgisi de oldukça iyi. Tabii şunu da belirtmem gerekir, örneğin ilçemizin herhangi bir mahallesinde oturan bir vatandaş, mahallesindeki sorun için bizi arıyor ancak fotoğrafa çıkmaktan çekiniyor. Yani şikayet ettiği siyasi parti ya da kurumdan çekiniyor. İsminin verilmesini, fotoğrafının çekilmesini istemiyor. Biraz korkuyor insanlarımız. (Nevzat Çakır / Karacabey Yörem Gazetesi / Bursa)

Halkın yerel gazetecilerden yana beklentisi her zaman olduğu gibi doğru ve ilkeli yayıncılık esaslarına bağlıdır. Bunu bu mesleği icra eden tüm çalışan gazeteciler için demek mümkün değildir. Toplumda karşılığı olan gazetecilere halk nezdinde her zaman üstün bir nitelikle bakıldığı bilinmektedir. Aksi takdirde işini mesleğini menfi çıkar ve menfaatleri uğruna objektif yayıncılık esasından ödün veren fikir işçilerine de gazeteci olmalarına rağmen bakış açısı tahammülsüz ve kayda değer görülmemektedir. (Sinan Balkaya / Altınova Gazetesi / Muş)

Net bir şey söylemek güç. Birçok kez şahit olduğum bir durum var. O ilgiyi gösterdiklerinde bile bedel ödemektense, gazeteyi yerinden alıp, zaten az sayfası olduğu için göz gezdirip yerine bırakıyorlar. Ne gibi katkı verebilirim diye düşünmüyorlar. Bazen soruyorlar, diyorlar ki neden bunu gündeminize almıyorsunuz? Hem bir katkı sağlamayıp hem de böyle sözüm ona hesap soruluyor bazen bize. (Ahmet Gölbek / Bölgenin Sesi Gazetesi / Karabük)

Halk yerel gazetelere ilgi gösteriyor ama önce emek vereceksiniz ve o halkın sorunlarını yayımlayacaksınız gazetenizde. Gazetemizi yeni kurduğumuz zamanlarda hiç unutmuyorum bir kırtasiyeci “sizin gazetenin bugün yüzlerce fotokopisini çektim hocam” demişti. Bu çok güzel bir şey ve doğru yolda olduğumuzu gösteriyor. Her zaman alternatif yaratmak zorundasınız, şikâyetle bu iş yürümez. Halkın ilgi göstermesi için halkın sorunlarını, güzel olanı, yüreğine dokunanı, ilgisini çekeni, kısaca halkın gündemini yazacaksınız ki halk sizin gazetenizi okusun. Halkın olmadığı yerde, halktan okur olmasını beklemek nafile çaba olur. (Hüsniye Karakoyun, Tunceli Emek Gazetesi)

Halkın yerel gazetelere ilgisi üst seviyede değil, normal düzeyde. (Ali Haydar Gözlü / Dersim Haber Gazetesi)

Geçmiş yıllarda özellikle ulusal gazetelerin kente gelmesinin sıkıntılı olması nedeniyle yerel gazetelere yoğun bir okuyucu ilgisi olduğunu söylemek mümkün. Günümüzde gazetelerin tirajındaki ciddi düşüş yerel gazetelerde de mevcut. Okuyucular yerel gazeteleri de artık internet mecralarından takip etmeyi yeğliyor. (Ercan Topaç / Özgür Dersim Gazetesi)

Bizim halkımız oldukça ilgili. Kendilerini ya da bulundukları yeri gazetede haber olarak görmek hoşlarına gidiyor. Ama merkezden çok kırsal kesimden bu ilgiyi görüyoruz. Bunun nedeni de ulusal gazeteler ve internet siteleri olsa gerek. (Begüm Kütük / Medya Batı / Tekirdağ)

Ülke genelindeki haberlerin tamamı genel haberlerde yayımlanması mümkün olmadığı için yerel haberleri bölge halkı daha çok takip etmekte.  (Mustafa Yoğurtçu / Gerze Gündem / Sinop)

Halk yerel gazetelere gerçekten ilgi göstermektedir, bunu gazete dağıtılırken sokakta dağıtıcılardan gazete isteyen vatandaşlardan veya büromuza gelerek gazete var mı diye soran vatandaşlardan anlayabiliyoruz. (Fatih Uysal / Gerze’nin Sesi / Sinop)

Halk aslında yerel gazetelere ilgi gösteriyor, yerel gazetelerin okunurluğu yaygın gazetelere göre daha yüksektir. Halk kendinden bir şeyler arıyor ve bunu yerel gazetelerde buluyor. Yerel gazeteleri okuyarak kendi sorunlarının dile getirilmiş olduğunu görebiliyor, bunun için halkın yerel gazetelere ilgisi oldukça fazla, yerel gazetelerin satılma oranı genelde düşük olmasına rağmen nüfus oranı yaptığımız zaman yaygın gazetelere oranla oldukça yüksek olduğunu görebiliyoruz, halk yerel medyadan memnun. (Mehmet Cihan / Artvin Post)

Çorum’da Osmanlı’dan bugüne uzanan, Milli Mücadele döneminde bile başarıyla görevini yerine getirmiş bir yerel basın damarı mevcut. Bu nedenle halkın gazete ve bu mesleği sürdürenlerle sıcak bir ilişkisi mevcut. Bu ilgi tiraja tam olarak yansımasa da dijital gazetecilikle birlikte yeni bir çehre kazanıyor. (Recep Mebet / Çorum Hakimiyet)

Halk yerel gazetelere çok ilgi duymuyor. Neden? Yukarıda belirttiğim gibi, gazetecilik çizgisi dışında görüldüğü için. Tabii ki sosyal medyanın da büyük etkisi var. (Yargıç Harmankaya / Kars Manşet)

Sosyal medya ve buna bağlı bilgi kirliliği gazetelere olan itibarı zedeledi. Zaten halkımızda okuma kültürü olmadığından, dedikodu mekanizması daha etkin hale geldi. (Oya Uğral / Ayvalık Hürses / Balıkesir)

Basılı gazetelere ilgi yok, haber sitemize daha çok ilgi var, basılı gazetenin sonu geldi. (Mehmet Alkan / Hudut Gazetesi / Ardahan)

Bolu'da yerel gazetelere takip anlamında ilgi gayet iyi durumdadır. Ancak, reklam alma konusunda sıkıntılar yaşanmaktadır. (Burhan Yeşiltaş / Köroğlu Gazetesi / Bolu)

Göstermiyor. Nedeni ise ilde okuma oranın düşük olması ve okuma alışkanlığının bulunmaması. (Murat Akgül / Mardin Haber)

Halk sadece yerel gazetelere değil yaygın gazetelere de artık ilgi göstermiyor. Nedenine gelince birçok nedeni var, ama en öncelikli nedenlerinden bir tanesi internet haberciliğidir. Çünkü ertesi gün çıkan haberler okunmuş haberlerdir. (Rıdvan Fidan / Mardin İletişim Gazetesi)

Göstermiyor, çünkü kendilerine aidiyet hissedecek bir icraatları yok. (Mehmet Nezir Güneş / Mardin Life Gazetesi)

Bir ilde basın, toplumun gören gözü, işiten kulağı, söyleyen dilidir. Bu sebeple yerel medya çok önem arz etmektedir. Ancak son dönemlerde internet haberciliğinin yaygınlaşması ile birlikte yerel gazeteler ciddi okur kaybetmeye başladı. Halk artık gazete bayiinden gazete almıyor. Demokrasi kültürünün yerleşmesinde ve sağlıklı işlemesinden tutun da kamuoyunun özgürce oluşmasına, demokratik çok sesliliğin gelişmesinden kültürel mirasın korunmasına kadar birçok önemli rolü üstlenen yerel basın, üstlendiği sorumluluk ve işlevselliği bakımında da ulusal basının önünde yer almasına rağmen halk artık eskisi gibi sayfasını çevirerek, kağıt kokusunu duyarak gazete okumuyor, yazılı basına ilgi göstermiyor. (Songül Dursun / Fırat Gazetesi / Elazığ)

Gösteriyor fakat ulusal gazetelere oranla çok az. Neden olarak bir şey söyleyemeyeceğim, biz yerel olarak elimizden geleni yapıyoruz. (Şah İsmail Gezici / Günışığı Gazetesi / Elazığ)

Elazığ’da yerel medyaya ilgi oldukça fazla. Kanal 23 ve Kanal FIRAT televizyonları ve yerel gazeteler, Haberin Saati internet gazetesi gibi birçok haber kanalına fazlasıyla ilgi var. (İlhan Kılıç / Haberinsaati.com / Elazığ)

Göstermiyor, göstermemesinin nedeni yerel yayın kuruluşlarının toplumun sesi olmak yerine yayıncı kuruluşlara ufak maddi katkı sağlayan kesimlerin sesi olduğundan kamuoyunda yeterli desteği görememektedirler. (Erhan Dabak / Elazığınsesi.com)

Elazığ açısından değerlendirdiğimiz zaman halkın yerel haberlere büyük ilgi duyduğunu söylemek mümkün. Ancak bu ilgi aynı şekilde gazetelere karşı var mıdır bu konu tartışılır. Ama yerel televizyon kanallarına ve yerel internet haber sitelerine büyük bir ilgi olduğu ortada. İnsanlar ülke gündemiyle birlikte yaşadıkları şehirde ve bölgede neler yaşandığını merak ederler ve bu nedenle yerel haberleri yoğun bir şekilde takip ederler. En azından bu durum Elazığ’da böyle. (Furkan Dilaver / Elazigsonhaber.com)

Türkiye’de yerel gazete daha çok “reklam ve ilan almak için” çıktığı için halkın yerel gazeteye güveni yok. Özellikle de ücretsiz dağıtıldığında “paçavra” muamelesi yapılıyor maalesef. Oysa Avrupa’da halkın en çok okuduğu gazeteler, metrolarda dağıtılan ücretsiz gazeteler. Bizde genel olarak medyaya olan güvensizlik yerel medyaya daha çok. Genelde de yerel gazeteler okunmaktan ziyade reklam ve ilan almak için çıkıyorlar. Karşılıklı bir durum var yani. Bizde durum çok farklı. Kadıköylü 20 yıllık sürekli çıkan ve gerçekten haber yapan bir yerel gazeteye sahip olduğu için mutlu. Her Cuma günü 30 bin adet dağıtılıyor ve çoğunlukla Pazartesi’ye kadar tükenmiş oluyor. Bazen dağıtım geciktiğinde, belli yerlere ulaşamadığında telefonlar yağıyor “Nerede kaldı gazetemiz?” diye. Bunun temel nedeninin ise süreklilik, alışkanlık ve reklam almak gibi bir derdimiz olmadığı için yaptığımız gerçek habercilik olduğunu düşünüyorum. (Semra Çelebi / Gazete Kadıköy / İstanbul)

6. Basın özgürlüğü konusundaki düşünceleriniz nelerdir?

Basın özgürlüğü sonuçta belirli kriterler çerçevesinde ölçülebilir bir özgürlük. Türkiye de basın özgürlüğü açısından tartışmalı bir konumda. Uluslararası düzeyde yayımlanan basın özgürlüğü endekslerinde Türkiye'nin iyi bir yerde olmadığını görüyoruz. Bu endekslerin ideolojik olduğunu söyleyip işin içinden çıkabiliriz, ancak bu bizi daha özgür yapmaz. Önemli olan, evrensel ölçütler bağlamında ülkedeki basın özgürlüğü alanının genişlemesi ve gazetecilerin mesleklerini kaygıya kapılmadan yerine getirebilmesidir. Öte yandan, basın özgürlüğü kavramının hem pratiğe hem de algıya dayalı olduğunu kabul etmek gerekiyor. Yerel gazetecilerin bu soruya verdiği cevaplarda da bu açıkça görülüyor. Bazı gazeteciler basın özgürlüğü açısından herhangi bir sorun yaşamadıklarını dile getirirken, bazı gazeteciler özgürlük alanlarının giderek daralmasından şikayet ediyor. Bize düşen, bu görüşleri objektif biçimde aktarmaktan ibaret.    

Evet biz ilçemizde özgürce haber yapabiliyoruz. Ülkemizde de durum aynı bizce, basın özgürce kamu ve hukuk kuralları çerçevesinde kişi hak ve özgürlüklerini ihlal etmediği sürece haber yapabiliyor ve hiçbir sıkıntı yok… (Hüseyin Ünlüsoy / Sandıklı Postası)

Basının özgür olduğuna inanmıyorum. En ufak bir yanlış anlaşılmada kendimizi basın savcısının karşısında buluyoruz. (Orhan Durak / Gazete Afyon)

Patronlar ellerini gazeteyi hayata geçiren kadrolardan çekmediği sürece özgür haber yapabilme imkânı mevcut olamaz. (Cihat Ovalı / Yeni Adana)

Üzülerek söylemek isterim ki, ülkemizin birçok yerinde olduğu gibi kentimizde de yerel basın birilerinin baskısı altında, oto-sansür etkisindedir. Özellikle basın-siyasetçi-işadamı ilişkileri önemli rol oynamaktadır.  Çözüm, bir ilin olmazsa olmazı dediğimiz yerel basının ekonomik yönden güçlendirilerek özgürce gazetecilik yapabilmesi sağlanmalı. Burada en büyük görev devletimize düşmektedir. (Sabit Özkeser, Çukurova Press)

İçinde bulunduğumuz atmosfer bunu pek sağlamasa da özgürce yapmaya çalışıyoruz, çünkü abuk sabuk baskılarla karşılaşmak işten bile değil. “Bunu da yazabilmişsiniz” gibi garip tepkiler aldığımız da oluyor ama geçmişteki kadar değil. Gerek nüfus, gerek toplumsal yapı, gerek siyasal yapı, gerek ekonomik yapı vs. o cendereyi gün geçtikçe daraltıyor. 50 yıllık gazetenin de bir namusu, bir havası olur değil mi? O ölçüde yapabildiğimizi yapıyoruz. Şuna saldırayım, şantaj malzemesi kullanayım gibi etik dışı değerler bizim gazetenin kapısından geçmez. Onun için de saygı duyulduğundan, belli noktada, belli kişiler için muhalif yayın yapılmış olsa da saygıyla karşılanıyor. Fakat toplumun tahammülsüzlüğünün büyüdüğü günlerden geçiyoruz. Kişi ile ilgili bir haber yaptığımız zaman olmadık tepkiler alabiliyoruz. Adam trafik kazası yapmış, vatandaşı ağır yaralamış, sanık vaziyetinde olduğu için ismi rumuz olarak geçilmiş, buna rağmen, bu haberi yapmasaydınız olmaz mıydı gibi tepkiler alıyoruz.  (Cemil Özel / Kastamonu)

Biz Kastamonu’da yeterince objektif ve özgür habercilik yapabiliyoruz. (Mustafa Balcı / Açıksöz Gazetesi / Kastamonu) 

Türkiye’de basın ne yazık ki özgür değil. Bir ilçe gazetesi olarak Çatalzeytin Mektubu özgürce haber yapıyor. Doğru haber aktarabilmek için mücadelesini sürdürüyor. (Emin Türkay Öztürk / Çatalzeytin Mektubu / Kastamonu)

Bizim gazetemiz ilimizde objektifliği ile tanınan bir gazete. Her kesime eşit mesafedeyiz. Bu konuya oldukça dikkat ediyoruz. Herkesin basın özgürlüğüne ihtiyacı var. (Sezai Kaymak / Tokat Gazetesi)

Basının hiçbir dönemde tam anlamıyla özgür olduğuna inanmıyoruz. Her dönemin belli şartları, belli sorunları oluyor ne yazık ki. Biz Tokat'ta özgürce yayın yapabiliyoruz ama ulusal anlamda basın tamamen özgürdür demek çok da doğru olmayabilir. (İhsan Uluözlü / Hürsöz Gazetesi / Tokat)

Karacabey’de yani ilçemizde yüzde yüz olmasa da genel olarak özgürce işimizi yaptığımızı düşünüyorum. Ancak ülke genelinde “özgür basın” kavramının giderek azaldığına, “bağımlı basın” ya da “yalaka basın” modellerinin daha fazla türediğine inanıyorum. (Nevzat Çakır / Karacabey Yörem Gazetesi / Bursa)

Özgür haber yapımı açısından, ülke genelinde basın üzerindeki baskı ve günü kurtarma hesapları tüm alan ve yönleriyle özgür terimini tamamen ortadan kaldırmış vaziyettedir. Basına yönelik caydırıcı tutum ve davranışların yanı sıra baskı politikasıyla özgür ibaresine leke düşürüldüğü gözlenmektedir. Basın ve özgür kelimeleri birbirleriyle hiçbir şekilde örtüşmemektedir. (Sinan Balkaya / Altınova Gazetesi / Muş)

Özgürlük alanımız normal bence. Vali, milletvekilleri bazen ziyaretimize geliyor, biz de haberini yapıyoruz. (Ahmet Gölbek / Bölgenin Sesi Gazetesi / Karabük)

Bizi frenleyen kimse yok ama ülkenin genel yapısını düşününce özgürce haber yapıyorum diyen her insan yalan söylemiş olur bence. Halkla konuştuğumuz zaman, en basitinden “Nasıl bir belediye başkanı istiyorsunuz?” diye soru yönelttiğimizde dahi “aman başımı belaya sokmayın” diye konuşmaktan imtina ediyor. Halk konuşmuyor ki, siz de özgür yazma imkânı elde edesiniz. Düşünün, kendi seçeceği yerel yöneticiyi tarif etmekten kaçınan bir ruh halinde, istediğinizi yazmanız mümkün olmuyor. (Hüsniye Karakoyun, Tunceli Emek Gazetesi)

Türkiye’de demokrasi ve hukukun gerçek anlamda tesis edilmesi halinde basın özgürlüğü yaşanabilir. (Ali Haydar Gözlü / Dersim Haber Gazetesi)

Türkiye’nin basın özgürlüğü sıralamasında uluslararası alandaki yeri, tutuklu gazeteci sayısı orta yerde dururken özgürce gazetecilik yapıldığından sadece biz değil kimsenin bahsetmemesi lazım. Kaygıyla gazetecilik bir yere kadar yapılabiliyor. (Ercan Topaç / Özgür Dersim Gazetesi)

Basın özgürlüğü, olmazsa olmaz bir ilke. Önemli bir güç olan basının özgür, tarafsız ve sansürsüz olmasından yanayım. Ancak maalesef ülkemizde özgür bir habercilik anlayışıyla haber yaptığınızda tam bir linç kampanyasına maruz bırakılıyorsunuz. İdealist bir bakış açısıyla başladığınız mesleğinize sadece fotoğraf çeken biri olarak devam edebiliyorsunuz. Bunun yanında siyasi ve maddi baskılarla da karşılaşabiliyorsunuz. Bu artık bir aşamada değişebilmeli. (Begüm Kütük / Medya Batı / Tekirdağ)

Etliye sütlüye karışmadığınız sürece basın özgürlüğü var tabii. Hiçbir şeye karışmazsanız sade haberler yayımlayarak özgürce haber yapıyorum diye düşünebilirsiniz. (Mustafa Yoğurtçu / Gerze Gündem / Sinop)

Günümüzde basın özgürlüğü maalesef gerçek anlamda yoktur. Bir basın görevlisi yaptığı haber konusunda kırk sefer acaba bu haberi yaptığım için veya bir köşe yazarı kendince yorumlar yaptığı için hâkim, savcı önüne çıkar mıyım diye düşünüyorsa orada basının veya fikir işçilerinin özgür olduklarını söyleyemeyiz. (Fatih Uysal / Gerze’nin Sesi / Sinop)

Basın özgürlüğü konusunda çok karamsarım, yani gerek yaygın medyada gerek yerel medyada basın özgürlüğü fazlaca yok, daha doğrusu hiç yok diyebiliriz. Basın özgürlüğünün olabilmesi için basının rahatça düşünüp, rahatça düşündüklerini kaleme alabilmesi lazım. Kalemi aldığında da onu anlayacak yöneticilerin idarede olması lazım. O yazılan yazıların eksiklerini giderebilecek yönetici idarede olursa basın özgürlüğü olur. İdaredeki yönetici hemen onu düzeltmek yerine gazeteyi veya gazeteciyi eleştirip, suçlayıp dışlamaya çalışıyorsa o zaman basın özgürlüğü olmaz. Basın özgürlüğü konusunda ülkemizin çok gerilerde olduğunu biliyoruz, yaygın medyadaki basın özgürlüğünün kısıtlanması, patronlar tarafından müdahale edilmesi, siyasiler tarafından müdahale edilmesi otomatik olarak yerel medyadaki gazetecileri de korkutmuyor değil, ama korkmayanlar da var. (Mehmet Cihan / Artvin Post)

Dünya genelinde olduğu gibi Türkiye’de ve yerelde basın özgürlüğünden söz etmek güç. Ancak Anadolu basının yaygın basına göre daha özgür olduğuna inanıyorum. Zira çıkar ilişkileri ve siyasi baskıların odağındaki yaygın basına oranla, halkın sesi olma hususunda daha net bir duruşa sahip olduğumuzu düşünüyorum. Yayımladığımız haberler, bunun delilidir. (Recep Mebet / Çorum Hakimiyet)

Basın özgürlüğü var aslında. Ancak basın özgürlüğü sorunu basının kendisinden kaynaklanıyor. Çünkü güven vermiyor. Bir yayın organının sizi yıpratmaya hiçbir zaman hakkı yok. Siz o hakkı ona tanımadığınız zaman, işte o zaman basın özgürlüğü tartışılır. (Yargıç Harmankaya / Kars Manşet)

Basın özgürlüğü mü kaldı? Haberleri kamu kurumlarına doğrulatmadan önce avukatlara danışarak yapıyoruz! (Oya Uğral / Ayvalık Hürses / Balıkesir)

Özgürce haber yapıyoruz, yapmak isteyen yapıyor. Genel olarak da basın çok özgür. (Mehmet Alkan / Hudut Gazetesi / Ardahan)

Özgürce haber yapılıyor, her türlü yazıyı yazıyoruz, özgürlük olmasa istediğimizi yazamayız. Yerel basın özgür, ama Türkiye genelinde özgür değil. (Şenol Kirman / 23 Şubat Gazetesi / Ardahan)

Şu anki basının özgür olduğunu düşünmüyorum. Özgürce haber yapamıyoruz. Çünkü geçinmek zorundayız. Özgür haber yapabilmemiz için herkesin eleştiriye açık olması lazım. Onlar da bizi sınırlıyor. (Tolga Karaca / Muşkara Haber / Nevşehir)

Köroğlu Gazetesi olarak özgürce haber yaptığımızı düşünüyoruz. (Burhan Yeşiltaş / Köroğlu Gazetesi / Bolu)

Her türlü haberi yapabiliyoruz ama arada mahkemeleri ve şikayetleri de göze alıyoruz, sonuçta mesleğimizin bir gereği. (Murat Akgül / Mardin Haber)

Türkiye’de maalesef basın özgürlüğünden bahsedemeyiz. Özgür olarak haber yaptığımız zaman çok kolay bir şekilde bir yerlere kategorize edilebiliriz. Onun için Mardin gibi küçük şehirlerde özgürce haber yapmak veya basın özgürlüğünden bahsetmemiz biraz zor. (Rıdvan Fidan / Mardin İletişim Gazetesi)

Basın özgürlüğü en genel ifadeyle basın kuruluşlarının ve çalışanlarının herhangi bir baskı altında olmaksızın ve kamunun bilgisine sundukları haberler nedeniyle herhangi bir yaptırıma uğrama endişesi duymaksızın haber yapabilme özgürlüğünü ifade etmektedir. Basın faaliyeti kamuyu bilgilendirme ve aydınlatma işlevine sahip olduğundan, bu faaliyetin özgürce gerçekleştirilebilmesi kamunun yararınadır. Bu nedenle basın özgürlüğü anayasal teminat altına alınmıştır. Bunun yanında hukuk sistemimizde cevap ve düzeltme hakkı dayanağını Anayasa’nın 32. maddesinden almaktadır. Ayrıca basın özgürlüğü konusunda muhakkak bir otokontrol sisteminin yine gazetecilik mekanizması içerisinde olması gerektiğini düşünüyorum. Bütün meslekleri bağlayan bir kurum varken gazeteciliğin başına buyruk hareket etmesi yarardan çok zarar veriyor. (Mehmet Nezir Güneş / Mardin Life Gazetesi)

Demokratik standartlar yükseldikçe, basının bağımsız ve tarafsız yayın yapabilme kapasitesi yükselmektedir. Bir başka deyişle, özgür basın günümüz demokrasilerinin vazgeçilmez kurumlarındandır. Özgür ve bağımsız basın, yönetilenler açısından bir şanstır. Çünkü basın, ulusalda olduğu gibi yerelde de yönetimin perde arkasını, başarısızlıkları, aksaklıkları vs. halkın ve kamuoyunun önüne serme imkânına sahiptir. Kamu yararının amaçlanmadığı durumlarda, gazeteciliğin nesnel karakterine uygun hareket edildiğini söylemek mümkün değildir. Gazete anlamında özgürce haber yaptığımızı söyleyebiliriz. Özel anlamda da özgürce haber yaptığımızı düşünüyorum. Gazete imtiyaz sahibimizin bizlere söylediği bir söz vardır, “Hangi haberi yaparsanız yapın belgesiz haber yapmayın,” biz çalışanlar olarak bu doğrultuda haber yapıyoruz ve de haberlerimizde bu güne kadar gazete patronumuzdan bir müdahale durumu söz konusu olmadı. Şu haberi yapın ya da yapmayın anlamında müdahale edilmedi. (Songül Dursun / Fırat Gazetesi / Elazığ)

Özellikle Türkiye’de ve Elazığ’da basın, özgürlüğün de ötesinde özgür. Her düşündüğünüzü yazamaz, her yazdığınızı yayımlayamazsınız. Herkesin bir sınırı vardır. Biz Haberin Saati internet gazetesi olarak özgürce ve rahat bir çalışma ortamında çalışıyoruz. (İlhan Kılıç / Haberinsaati.com / Elazığ)

Basın özgürlüğü konusunda, ilimizde herhangi bir kısıtlama ve engellemeyle karşılaşmadım. Özgürce haber yapabiliyorum. (Erhan Dabak / Elazığınsesi.com)

Basın özgürlüğü gazeteciliğin teminatıdır. Olmadığı zaman özgür bir habercilikten, gerçek habere ulaşmaktan bahsetmek zor. İktidarın satın aldığı pek çok ulusal gazete ve TV var, buralarda çalışan gazetecilerin çok zor şartlar altında çalıştığını biliyorum. Onlara nazaran biz çok daha özgürüz. Bugün hepimiz yaptığımız bir haberden dolayı gözaltına alınma, tutuklanma, para cezasına çarptırılma, işsiz bırakılma tehditleriyle her gün karşı karşıyayız. (Semra Çelebi / Gazete Kadıköy / İstanbul)

Kesinlikle özgürce haber yapamıyoruz. Özgürce haber yaptığım tek gerçek, adımın Özgür olmasıdır. Yazdığım her haber dolayısıyla özgürce haber yapılmış sayılır. Türkiye’de hakkında en fazla dava açılan gazete biziz. Babam hakkında 45 yıllık gazetecilik yaşamında 450 civarında, benim 20 yıllık gazetecilik hayatımda yaklaşık 50 dava ve onlarca soruşturma açılmıştır. (Özgür Boğatekin / Gerger Fırat Gazetesi / Adıyaman)






HABER SİTELERİ / 2022-2023

 2022-2023 eğitim yılı Güz döneminde Üsküdar İletişim'de verdiğim Gazeteciliğe Giriş dersi kapsamında öğencilerimin açtığı haber siteler...