8 Şubat 2019 Cuma

GAZETECİLİK ETİĞİ: HABER İÇİN PARA ÖDEMEK

Hürriyet gazetesinde Ayşe Arman'ın bazı röportajlarını para karşılığı yaptığına ilişkin iddialar ortaya saçılınca epey tartışma çıkmıştı. Hatta ben de News Lab Turkey için "Reklam İçerikli Röportaj Meselesi" başlıklı bir yazı yazdım. O yazıda Hürriyet'in iddialara cevabına da yer verdim. Hürriyet'in 22 Kasım 2018 tarihli açıklamasında şu ifadeler dikkat çekiciydi: "Proje yönetimi kapsamında paydaş sıfatıyla pek çok kurumla reklam işbirliği yapan Hürriyet Gazetesi, ‘haber değeri’ anlayışından ödün vermeden bu işbirliklerini haber içeriği olarak da kamuoyuna ulaştırmaktadır. Özellikle yazarların katılımı ile gerçekleştirilen bu tip çalışmalarda, projeyi gerçekleştiren kurum ile gazetemiz arasındaki reklam anlaşması haricinde gazetecileri bağlayan herhangi bir ticari işbirliği söz konusu olmamıştır. Dolayısıyla gazetemiz yazarlarının da herhangi bir proje komisyonu ile çalışması mevzu bahis değildir."  

Suçlamaların odağındaki gazeteci Ayşe Arman da köşe yazısında kendisini şöyle savunuyordu: "Evet, markalarla işbirliği yapılmıştır. Sadece bizde değil, tüm dünyada projeler geliştiriliyor. Üstelik sadece ben değil, pek çok yazar dahil olmuştur. Her şey kurumun bilgisi dahilinde gerçekleşmiştir ve Hürriyet’in işidir."

Hürriyet'in açıklaması üzerine Sabah'ta Hıncal Uluç haklı olarak şu tespiti yapmıştı: "Yani, ticari şirketlerle reklam işbirliği yapıyor, 'Haber içeriği olarak ve yazarların katılımı ile' kamuoyuna ulaştırıyorsunuz, bunun karşılığı reklam parası alıyorsunuz. Doğru mu anlıyorum?.. O zaman bu açıklama bazı Hürriyet yazarlarının, 'Paralı reklam yazıları' yazdıklarını kabul etmek değil midir?"

Faturalandırılmış haberler

Gazetecilikte etik meselesi bildiğiniz gibi akademik ilgi alanlarımın başında geliyor. Ne zaman gazetecilik etiğine aykırı bir uygulama söz konusu olsa, karşı çıkmaya, yanlış olduğunu anlatmaya çabalıyorum. Geçenlerde bir haber ajansında çalışan bir gazeteciyle sohbet ederken açıkçası duyduklarıma inanamadım. Gazeteci arkadaşın söylediğine göre, Türkiye'deki haber ajansları uzunca bir süredir şirketlerle haber amaçlı abonelik anlaşmaları yapıyorlar, bu anlaşmalar karşılığı ürettikleri haberleri servis ediyorlar. Yani daha açık bir deyişle, faturalandırılmış haberler yapıyorlar. Bir dakika dedim, bu söylediklerinin kanıtı var mı? Kanıt çok dedi bana, eğer doğru yere bakarsan? 

Yıl 2012. Hürriyet gazetesinde yayımlanan şu habere bakalım. Anadolu Ajansı'nın yeni uygulamasını konu alan haberde şu ifadeler yer alıyor: "Geçtiğimiz aylarda şirketlerin medya ile ilişkilerini düzenleyen PR şirketlerine bilgilendirme yazısı gönderen A.A., şirketler bülteninin 1 Ocak 2012 tarihinden itibaren ücretli olarak yayın hayatına devam edeceğini belirtmişti. Yazıda, bültene abone olmayan şirketlerin ulusal ekonomiyi ilgilendirmeyen haberleri dışındaki diğer bültenlerinin yayına konulmayacağının  altı çizilmişti. Yeni yılla birlikte bu uygulama da hayata geçti. Artık şirketleri ile ilgili haberleri ilgili bültende yayınlatmak isteyen şirketler bunun parasını ödemek zorunda olacak... Konu ile ilgili olarak hurriyet.com.tr'ye bir açıklama yapan, Anadolu Ajansı İstanbul Bölge Müdürü Mustafa Ekici, yeni uygulamanın 'parayı verip haberi yaptıralım' şeklinde algılanmaması gereğine dikkat çekti. Anadolu Ajansı'nın en başından beri PR ve reklam amaçlı haberlere uzak durduğuna işaret eden Ekici, şunları anlattı: 'Fakat Türkiye ekonomisi gelişiyor, bununla birlikte markalar da büyüyüp yükseliyor. Karşılığında PR ve iletişim ihtiyacı bizim üzerimizde baskı yaratıyor. Biz bunu bir miktar düzene oturtalım istedik. Haber dili çok reklam olan şirketlerin haberlerini abone olsalar da yayınlamayacağız. Ancak bültene abone olmayan şirketlerin haberlerini de girmeyeceğiz."

Etik açıdan sorunlu habercilik pratiği

Yani, yukarıdaki haberden de anlaşılacağı gibi, Anadolu Ajansı 2012 yılından itibaren şirketlerle haber anlaşmaları yapmaya başlamış. Kanıt var mı derseniz, şu sayfada Anadolu Ajansı'nın anlaşmalı olduğu 250'ye yakın şirketi görebilirsiniz. Üşenmezseniz ajansın geçtiği şirket haberlerine de bakabilirsiniz. 

Anadolu Ajansı'nın uygulamaya koyduğu bu pratiğe ilk eleştiri Habertürk yazarı Yavuz Semerci'den gelmiş: "Parayla haber yaptırmak mümkün mü? Ya da para karşılığı bir bülteni haberleştirerek abonelere servis yapmak?" şeklinde sorularla başlayan yazısında Semerci uygulamanın yanlışlığına dikkat çekmiş: "AA yönetimi bu işe elbette iyi niyetle girmiştir. Kaynaklarını artırmayı amaçlamış olabilir. Ancak internet, gazete, televizyon veya radyo yöneticileri de 'Haberinizi yayınlamak için bize de para vereceksiniz' derse ne olacak? Bence konuyu Gazeteciler Cemiyeti ve meslek kuruluşları incelemeli. Parayla haber servisi yaptırmak etik mi değil mi? Bu uygulama halkın haber alma özgürlüğünü engeller mi? Bu uygulama AA'nın ekonomi haberlerini yapan arkadaşları muhabirlikten çıkarıp sadece bir halkla ilişkiler uzmanı haline getirmez mi?"

Türkiye Gazeteciler Cemiyeti de, "“Gazeteci, mesleğini, reklamcılıkla, halkla ilişkilerle ve propagandacılıkla karıştıramaz. İlan-reklam kaynaklarından herhangi bir telkin, tavsiye alamaz, maddi çıkar sağlayamaz” şeklindeki ilkesini hatırlatan bir açıklama yaptı.

Abone ol, haberinizi yapalım 

Yurt içinde 145, yurt dışında 55 bürosu olan İhlas Haber Ajansı'nın (İHA) sayfasında yer alan Bülten Servisi ile ilgili açıklamaya bakalım: "İHA'nın yeni hizmeti  'Bülten Servisi' ile  şirketler, 2.000'den fazla abonenin yer aldığı bu platformu kullanarak, tüm medyaya daha sistematik ve daha yaygın bir şekilde ulaşmak için yeni bir fırsat yakalamış olacaklar. Şirketler haber değeri taşıyan açıklamalarını, etkinliklerini.. tüm  medyaya daha kolay ulaştırma imkanı bulabilecekler. İhlas Haber Ajansı, abone olan şirketlerin bültenlerini habercilik normlarına ve formatlarına uygun  editoryal düzenleme yaparak kategorik olarak servis edecektir." 

Yani diyor ki, bize abone olursanız tüm açıklamalarınızı, etkinliklerinizi haber haline getiririz. İyi güzel, peki ya abone olmazlarsa? Haber ayrıcalığından yararlanamamanın dışında daha olumsuz bir sonuç mümkün müdür? 

2017 yılında yayımlanan şu haberdeki iddiaya göre, AK Partili Kağıthane Belediyesi medyaya İHA'yı suçlayan bir açıklama geçiyor. Açıklamaya göre, 2013-2016 yılları arasında İHA ile çalışan Belediye 2017 başında sözleşmesini yenilememiş, bunun üzerine ajans da Belediye ile ilgili kasıtlı haberler yapmaya başlamış. Yani belediye diyor ki, abone olsaydık bu haberler yayımlanmayacaktı. Bu mümkün mü? Bilemem. Yalnız, belediyenin şikayet ettiği habere bakalım. "Kağıthane'de hafriyat terörü devam ediyor" başlıklı haber kaçak hafriyatı ve belediyenin ilgisizliğini konu alıyor. Görüntü de var. Yani haberin doğru olma ihtimali yüksek. Üstelik çevreyi de ilgilendiriyor, yani kamu yararı da söz konusu. Açıkçası yayımlanmasında kamu yararı bulunan bir haberin şantaj olarak nitelenmesi bana daha ürkütücü geldi. Medyada bu türden haberleri göremiyorsak bunun nedeni yapılan anlaşmalar olmasın?

Farklı gelir modelleri...

Türkiye'deki haber ajanslarının en büyük sıkıntısı, ürettikleri haberlere ödeme yaparak kullanacak haber sitelerinin azlığı. Anadolu Ajansı bildiğim kadarıyla haber hırsızlıklarıyla mücadele etmeye çabalıyor, ama haber hırsızlığını engelleyebilmek neredeyse imkânsız. Haliyle ajanslar da farklı gelir modelleri deniyorlar. Ancak gelir modellerinin etik tartışmalara kapı açmaması, haberciliği tartışmalı hale getirmemesi lazım.

Gazetecilik alanı tartışmalı sorunlarla dolu. İşte örneğin gazeteci tarafsız olmalı mı yoksa bu mümkün değil mi; gizli kaynakları her koşulda korumalı mı; bir şirketin düzenlediği bedava geziye katılmalı mı gibi çok sayıda tartışmalı konu var. Ancak tartışılmayan, tartışılmaması gereken konular da var. Örneğin gazetecinin doğruluktan ayrılmaması gerektiği konusunda bir tartışma yok; asparagas haberden uzak durması gerektiği konusunda bir tartışma yok; haberle reklamı karıştırmaması gerektiği konusunda bir tartışma yok. Olmamalı da. Açıkçası haber ajanslarının para karşılığı şirketlerin haberlerini yapmaları ve bu yaptıkları haberleri abonelerine servis etmeleri izah edilebilir gibi değil. Nasıl meşrulaştırmaya çalışırlarsa çalışsınlar, gazetecilik pratiğine akçeli ilişkiler asla bulaşmamalı. Haber/röportaj karşılığı kaynaktan para almakla, haber/röportaj karşılığı şirketleri abone yapmak arasında hiçbir fark göremiyorum. Eğer yapılan iş advertorial (reklam-haber) kapsamında ise üretilen her içeriğin bu şekilde adlandırılması lazım. Okur da neye maruz kaldığını bilmeli.





Hiç yorum yok:

Yorum Gönder

Chat GPT ile yapay zekânın gazetecilikte kullanımını konuştuk

Chat GPT seninle yapay zek â nın gazetecilikte kullanımına ilişkin bir röportaj yapabilir miyiz? Tabii ki! Yapay zek â nın gazetecilikteki...