Hürriyet
gazetesinde Ayşe Arman'ın bazı röportajlarını para karşılığı yaptığına
ilişkin iddialar ortaya
saçılınca epey tartışma çıkmıştı. Hatta ben de News Lab Turkey için
"Reklam İçerikli Röportaj Meselesi" başlıklı bir yazı yazdım.
O yazıda Hürriyet'in iddialara cevabına da yer verdim. Hürriyet'in 22
Kasım 2018 tarihli açıklamasında şu
ifadeler dikkat çekiciydi: "Proje
yönetimi kapsamında paydaş sıfatıyla pek çok kurumla reklam işbirliği yapan
Hürriyet Gazetesi, ‘haber değeri’
anlayışından ödün vermeden bu işbirliklerini haber içeriği olarak da kamuoyuna
ulaştırmaktadır. Özellikle yazarların katılımı ile gerçekleştirilen bu tip
çalışmalarda, projeyi gerçekleştiren kurum ile gazetemiz arasındaki reklam
anlaşması haricinde gazetecileri bağlayan herhangi bir ticari işbirliği söz
konusu olmamıştır. Dolayısıyla gazetemiz yazarlarının da herhangi bir proje
komisyonu ile çalışması mevzu bahis değildir."
Suçlamaların odağındaki gazeteci Ayşe Arman da köşe yazısında kendisini şöyle savunuyordu: "Evet, markalarla işbirliği yapılmıştır. Sadece bizde değil, tüm dünyada projeler geliştiriliyor. Üstelik sadece ben değil, pek çok yazar dahil olmuştur. Her şey kurumun bilgisi dahilinde gerçekleşmiştir ve Hürriyet’in işidir."
Hürriyet'in açıklaması üzerine Sabah'ta Hıncal Uluç haklı olarak şu tespiti yapmıştı: "Yani, ticari şirketlerle reklam işbirliği yapıyor, 'Haber içeriği olarak ve yazarların katılımı ile' kamuoyuna ulaştırıyorsunuz, bunun karşılığı reklam parası alıyorsunuz. Doğru mu anlıyorum?.. O zaman bu açıklama bazı Hürriyet yazarlarının, 'Paralı reklam yazıları' yazdıklarını kabul etmek değil midir?"
Faturalandırılmış haberler
Gazetecilikte
etik meselesi bildiğiniz gibi akademik ilgi alanlarımın başında geliyor. Ne
zaman gazetecilik etiğine aykırı bir uygulama söz konusu olsa, karşı çıkmaya,
yanlış olduğunu anlatmaya çabalıyorum. Geçenlerde bir haber ajansında çalışan
bir gazeteciyle sohbet ederken açıkçası duyduklarıma inanamadım. Gazeteci
arkadaşın söylediğine göre, Türkiye'deki haber ajansları uzunca bir süredir
şirketlerle haber amaçlı abonelik anlaşmaları yapıyorlar, bu anlaşmalar
karşılığı ürettikleri haberleri servis ediyorlar. Yani daha açık bir deyişle,
faturalandırılmış haberler yapıyorlar. Bir dakika dedim, bu söylediklerinin
kanıtı var mı? Kanıt çok dedi bana, eğer doğru yere bakarsan?
Yıl
2012. Hürriyet gazetesinde yayımlanan şu
habere bakalım. Anadolu Ajansı'nın yeni uygulamasını konu alan haberde
şu ifadeler yer alıyor: "Geçtiğimiz aylarda şirketlerin medya ile
ilişkilerini düzenleyen PR şirketlerine bilgilendirme yazısı gönderen A.A.,
şirketler bülteninin 1 Ocak 2012 tarihinden itibaren ücretli olarak yayın
hayatına devam edeceğini belirtmişti. Yazıda, bültene abone olmayan
şirketlerin ulusal ekonomiyi ilgilendirmeyen haberleri dışındaki diğer bültenlerinin
yayına konulmayacağının altı çizilmişti. Yeni yılla birlikte bu
uygulama da hayata geçti. Artık şirketleri ile ilgili haberleri ilgili bültende
yayınlatmak isteyen şirketler bunun parasını ödemek zorunda olacak... Konu
ile ilgili olarak hurriyet.com.tr'ye bir açıklama yapan, Anadolu Ajansı İstanbul Bölge Müdürü Mustafa Ekici, yeni
uygulamanın 'parayı verip haberi yaptıralım' şeklinde algılanmaması gereğine
dikkat çekti. Anadolu Ajansı'nın en başından beri PR ve reklam amaçlı
haberlere uzak durduğuna işaret eden Ekici, şunları anlattı: 'Fakat Türkiye
ekonomisi gelişiyor, bununla birlikte markalar da büyüyüp yükseliyor.
Karşılığında PR ve iletişim ihtiyacı bizim üzerimizde baskı yaratıyor. Biz bunu
bir miktar düzene oturtalım istedik. Haber dili çok reklam olan
şirketlerin haberlerini abone olsalar da yayınlamayacağız. Ancak bültene abone
olmayan şirketlerin haberlerini de girmeyeceğiz."
Etik açıdan sorunlu habercilik pratiği
Yani, yukarıdaki haberden de anlaşılacağı gibi, Anadolu Ajansı 2012 yılından itibaren şirketlerle haber anlaşmaları yapmaya başlamış. Kanıt var mı derseniz, şu sayfada Anadolu Ajansı'nın anlaşmalı olduğu 250'ye yakın şirketi görebilirsiniz. Üşenmezseniz ajansın geçtiği şirket haberlerine de bakabilirsiniz.
Anadolu Ajansı'nın uygulamaya koyduğu bu pratiğe ilk eleştiri Habertürk yazarı Yavuz Semerci'den gelmiş: "Parayla haber yaptırmak mümkün mü? Ya da para karşılığı bir bülteni haberleştirerek abonelere servis yapmak?" şeklinde sorularla başlayan yazısında Semerci uygulamanın yanlışlığına dikkat çekmiş: "AA yönetimi bu işe elbette iyi niyetle girmiştir. Kaynaklarını artırmayı amaçlamış olabilir. Ancak internet, gazete, televizyon veya radyo yöneticileri de 'Haberinizi yayınlamak için bize de para vereceksiniz' derse ne olacak? Bence konuyu Gazeteciler Cemiyeti ve meslek kuruluşları incelemeli. Parayla haber servisi yaptırmak etik mi değil mi? Bu uygulama halkın haber alma özgürlüğünü engeller mi? Bu uygulama AA'nın ekonomi haberlerini yapan arkadaşları muhabirlikten çıkarıp sadece bir halkla ilişkiler uzmanı haline getirmez mi?"
Türkiye Gazeteciler Cemiyeti de, "“Gazeteci, mesleğini, reklamcılıkla, halkla ilişkilerle ve propagandacılıkla karıştıramaz. İlan-reklam kaynaklarından herhangi bir telkin, tavsiye alamaz, maddi çıkar sağlayamaz” şeklindeki ilkesini hatırlatan bir açıklama yaptı.
Abone
ol, haberinizi yapalım
Yurt
içinde 145, yurt dışında 55 bürosu olan İhlas Haber Ajansı'nın (İHA) sayfasında
yer alan Bülten Servisi ile ilgili açıklamaya bakalım: "İHA'nın yeni hizmeti 'Bülten Servisi' ile şirketler, 2.000'den fazla abonenin yer
aldığı bu platformu kullanarak, tüm medyaya daha sistematik ve daha yaygın bir
şekilde ulaşmak için yeni bir fırsat yakalamış olacaklar. Şirketler haber
değeri taşıyan açıklamalarını, etkinliklerini.. tüm medyaya daha kolay
ulaştırma imkanı bulabilecekler. İhlas Haber Ajansı, abone olan
şirketlerin bültenlerini habercilik normlarına ve formatlarına uygun
editoryal düzenleme yaparak kategorik olarak servis edecektir."
Yani
diyor ki, bize abone olursanız tüm açıklamalarınızı, etkinliklerinizi haber
haline getiririz. İyi güzel, peki ya abone olmazlarsa? Haber ayrıcalığından
yararlanamamanın dışında daha olumsuz bir sonuç mümkün müdür?
2017
yılında yayımlanan şu haberdeki iddiaya
göre, AK Partili Kağıthane Belediyesi medyaya İHA'yı suçlayan bir açıklama
geçiyor. Açıklamaya göre, 2013-2016 yılları arasında İHA ile çalışan Belediye
2017 başında sözleşmesini yenilememiş, bunun üzerine ajans da Belediye ile
ilgili kasıtlı haberler yapmaya başlamış. Yani belediye diyor ki, abone
olsaydık bu haberler yayımlanmayacaktı. Bu mümkün mü? Bilemem. Yalnız,
belediyenin şikayet ettiği habere bakalım.
"Kağıthane'de hafriyat terörü devam ediyor" başlıklı haber kaçak
hafriyatı ve belediyenin ilgisizliğini konu alıyor. Görüntü de var. Yani
haberin doğru olma ihtimali yüksek. Üstelik çevreyi de ilgilendiriyor, yani
kamu yararı da söz konusu. Açıkçası yayımlanmasında kamu yararı bulunan bir
haberin şantaj olarak nitelenmesi bana daha ürkütücü geldi. Medyada bu türden
haberleri göremiyorsak bunun nedeni yapılan anlaşmalar olmasın?
Farklı gelir
modelleri...
Türkiye'deki haber ajanslarının en büyük
sıkıntısı, ürettikleri haberlere ödeme yaparak kullanacak haber sitelerinin
azlığı. Anadolu Ajansı bildiğim kadarıyla haber hırsızlıklarıyla mücadele
etmeye çabalıyor, ama haber hırsızlığını engelleyebilmek neredeyse imkânsız.
Haliyle ajanslar da farklı gelir modelleri deniyorlar. Ancak gelir modellerinin
etik tartışmalara kapı açmaması, haberciliği tartışmalı hale getirmemesi lazım.
Gazetecilik alanı tartışmalı sorunlarla dolu. İşte örneğin gazeteci
tarafsız olmalı mı yoksa bu mümkün değil mi; gizli kaynakları her koşulda
korumalı mı; bir şirketin düzenlediği bedava geziye katılmalı mı gibi çok
sayıda tartışmalı konu var. Ancak tartışılmayan, tartışılmaması gereken konular
da var. Örneğin gazetecinin doğruluktan ayrılmaması gerektiği konusunda bir
tartışma yok; asparagas haberden uzak durması gerektiği konusunda bir tartışma
yok; haberle reklamı karıştırmaması gerektiği konusunda bir tartışma yok.
Olmamalı da. Açıkçası haber ajanslarının para karşılığı şirketlerin haberlerini
yapmaları ve bu yaptıkları haberleri abonelerine servis etmeleri izah
edilebilir gibi değil. Nasıl meşrulaştırmaya çalışırlarsa çalışsınlar,
gazetecilik pratiğine akçeli ilişkiler asla bulaşmamalı. Haber/röportaj
karşılığı kaynaktan para almakla, haber/röportaj karşılığı şirketleri abone
yapmak arasında hiçbir fark göremiyorum. Eğer yapılan iş advertorial
(reklam-haber) kapsamında ise üretilen her içeriğin bu şekilde adlandırılması
lazım. Okur da neye maruz kaldığını bilmeli.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder