26 Mayıs 2025 Pazartesi

MESLEKTAŞLARINI HEDEF GÖSTEREN GAZETECİLİK

 Prof. Dr. Süleyman İrvan

Gazi İletişim’de ders vermeye başladığım 1997 yılından bu yana 30 yıla yaklaşan üniversite öğretim üyeliği hayatımda bir gazetecilik akademisyeni olarak iyi gazeteciler yetiştirmeye çalıştım. Verdiğim derslerde iyi gazeteciliğin ne olduğunu anlatmaya, etik değerlere bağlı kalmanın önemine vurguladım.

Bu süreçte elimden geldiğince kötü gazetecilik pratiklerini eleştirdim, iyi gazetecilik pratiklerini alkışladım.

Türkiye’de gazetecilik yapmak hiç kolay değil, anlıyorum. Basın özgürlüğü yerlerde sürünüyor. Bir yandan iktidar baskısı bir yandan patronaj dayatması söz konusu. Ancak hiçbir gerekçe gazetecilerin gazeteciler tarafından hedef alınmasını haklı gösteremez.

Kutuplaşmış medya ortamında gazetecilik ilkelerini takan yok

Türkiye aslında gazetecilik etik ilkeleri bağlamında dünyada pek çok ülkeye göre oldukça iyi durumda. Yaklaşık 30 yıllık akademik hayatımda en çok verdiğim ders herhalde gazetecilik etiği dersidir ve açıkçası etik sorunlara çözüm bulma / önerme konusunda hiç sıkıntı yaşamadım.

Gel gör ki Türkiye’de kutuplaşmış bir medya ortamı var ve bu ortam gazeteciliği zehirliyor. Bazı gazeteciler ve medya kuruluşları zaman zaman taraf olmayı partizanlıkla karıştırıyorlar. Ben, bir gazetecinin barıştan yana, hukuktan yana, insan haklarından yana, mağdurdan yana taraf olması gerektiğine inananlardanım. Nitekim TGC Hak ve Sorumluluk Bildirgesi’nde de ifade edildiği gibi “Gazeteci; başta barış, demokrasi, hukukun üstünlüğü, laiklik ve insan hakları olmak üzere; insanlığın evrensel değerlerini, çok sesliliği, farklılıklara saygıyı savunur.”

Partizan gazetecilik, haberlerin belirli bir siyasi bakış açısından veya ideoloji ile uyumlu biçimde aktarılmasını ifade eder. Partizan gazetecilik anlayışında önemli olan haberin doğru olması değil, savunulan görüşe, ideolojiye, partiye hizmet etmesidir. Türkiye’de maalesef bu gazetecilik anlayışının örneklerini sık sık görüyoruz.

Akşam gazetesinin  “İmamoğlu Medyası A.Ş.” haberi

Türkiye’de basın tarihinin hiçbir döneminde görülmediği kadar yaygın ve güçlü  iktidar medyası AKP iktidarı döneminde yaratıldı. İktidar, açıklanan raporlara göre, medyanın yüzde 90’ını kontrol ediyor. Akşam gazetesi de bu grubun içinde yer alıyor. İktidar medyası içinde yer alan tüm gazetelerin, haber sitelerinin, televizyonların partizan gazetecilik yaptıklarını söylemek doğru olmaz. Ancak Akşam gazetesi yaptığı sansasyonel haberleriyle son dönemde sık sık partizan gazetecilik örnekleri sergiliyor. Bunlardan biri de 18 Mayıs 2025 tarihinde 1. sayfadan dört sütun olarak verdiği “İmamoğlu Medyası A.Ş.” haberidir. Haber iç sayfada ayrıntılandırılmıştır.
































Şimdi bu haberi inceleyelim: Haberin spotunda, “‘Çıkar Amaçlı İmamoğlu Suç Örgütü’ soruşturmasında olağandışı medya trafiği belirlendi” diyor. “İşte o isimler” denilerek hedefe koyduğu gazetecileri sıralıyor: Soner Yalçın, Nevşin Mengü, Yavuz Oğhan, Bahar Feyzan, Ruşen Çakır, Nagehan Alçı, Batuhan Çolak, Barış Pehlivan, Şaban Sevinç, İsmail Saymaz. Özet geçersem,  İBB Başkanı İmamoğlu’nun danışmanın Murat Ongun’un bu gazetecilerle sık sık görüştüğü, gazetecilere Emrah Bağdatlı eliyle paralar verildiği iddia ediliyor. İç sayfada yer alan ayrıntılı haberde bu görüşme ve buluşmalara ilişkin sayılar veriliyor.

Soner Yalçın detayı: Basılı gazetede haber adeta Soner Yalçın’ı merkeze koyarak verilmiş: “Ongun’un akıl hocası olarak bilinen Soner Yalçın’ın, Ongun ve Bağdatlı ile en sık trafiğe sahip olduğu, Marmaris ve Çeşme’de birlikte tatil yaptıkları da kayıtlara yansıdı. Yalçın’ın trafiği, gazetecilerle olan ilişkinin merkezinde yer aldığını gösteriyor.” Ancak ne hikmetse, aynı gün gazetenin web sayfasına konulan haberde Soner Yalçın ismine hiç yer verilmedi. Yapılan onca eleştiriye karşın gazete tarafından bugüne kadar bir açıklama da yapılmadı. Daha da ilginci, bu haber ne Soner Yalçın tarafından eleştirildi ne de Oda TV’de haber konusu oldu.

Soner Yalçın hariç, gazetecilerin hepsi de iddiaları yalanladı

Türkiye’de partizan gazeteciler öyle haberler yapıyor, öyle suçlamalar yöneltiyor ki, suçlamalara konu olan kişiler adeta suçsuzluklarını ispatlamak zorunda kalıyorlar. Bu gazetecilerin ne “masumiyet karinesi” umurlarında ne de “lekelenmeme hakkı”na saygı duyuyorlar. Akşam’ın haberi sonrası haberde ismi geçen gazeteciler teker teker açıklama yapmak zorunda kaldılar.

Nevşin Mengü: “Resmen uydurup uydurup haber diye basıyorlar”    

İBB’den para almakla suçlanan Nevşin Mengü, 18 Mayıs’ta X platformunda yaptığı paylaşımda haberlerdeki iddiaları yalanladı: “Akşam gazetesi, Ongun'un görüştüğü gazetecilerle ilgili bir haber yayınlamış. Haberde Emrah Bağdatlı ile 4 kez görüştüğüm yazıyor. Emrah Bağdatlı'yı hayatımda hiç görmedim ve tanımıyorum. Murat Ongun'un benimle görüşmeye yanında 4 kez Yavuz Oğhan'ı getirdiğini yazmışlar. Külliyen yalan, ben böyle yalancılık görmedim. Hem Ongun hem de Oğhan'ı tanırım, ancak ikisi ile bir arada hiçbir zaman görüşmedim. Resmen uydurup uydurup haber diye basıyorlar. Ayıptır. Bu gazetelerin her haberi böyle uydurma demek ki. Elbette bu uydurma haberlere dava açacağım.”

Yavuz Oğhan: “Allah kuru iftiradan saklasın”

Gazeteci Yavuz Oğhan, 18 Mayıs’ta X hesabından yaptığı paylaşımda şunları yazdı: “Akşam gazetesi İmamoğlu Medya AŞ başlığıyla haberimsi bir şey yapmış. Sözümona ben Murt Ongun ile 20, Emrah Bağdatlı ile 6 defa buluşmuşum! Allah kuru iftiradan saklasın derler ya, tam da öyle. Hayatımda Emrah Bağdatlı’yı hiç görmedim, tanımam. Bir de Nevşin Mengü ile görüşmeye götürmüş Murat Ongun beni. Bu da kuyruklu yalan. Üçümüz hiç bir arada olmadık. Amacın ne olduğu anlaşılabiliyor ama buradan kimseye ekmek çıkmaz. Suç duyusunda bulunacağım.”

Bahar Feyzan: “Gazetecilik namus işidir”

Gazeteci Bahar Feyzan, 18 Mayıs’ta X’te yaptığı paylaşımla Akşam gazetesinin haberini yalanladı: “Gazetecilik namus işidir ve bundan yoksun olanların yaptığı haberler iftirada sınır tanımaz!!! Murat Ongun; muhabir olarak benim kurucuları arasında bulunduğum Habertürk’ten beri arkadaşım. Rahmetli Ufuk Güldemir’in tedrisatında beraber yetiştik… Farklı gazetecilik alanlarına evrildik. Ekrem İmamoğlu ile çalışmaya başladıktan sonra 3-5 kez gördüysem görmüşümdür. Onun dışında elbette bir gazeteci olarak bilgi almak, soru sormak için Murat Ongun’u aradım. Basın toplantıları ya da CHP’nin basına açık önemli organizasyonlarında karşılaştık. Buna seçim dönemleri dahil. Ve o yoğun dönemlerde konu: gündemde ne varsa o oldu. Emrah Bağdatlı kim tanımam bile!. Amacınız haber yapmak değil, toplumda algı yaratmak biliyorum Akşam gazetesi! Kamuoyunu yanıltıcı bilgiyi yaymak ve kişisel haklarıma saldırı olarak algıladığım bu haber ve benzerleri hakkında tek tek dava açacağım. İki cihanda da bu vebal yakanıza yapışsın!”

Ruşen Çakır: “Hakkımdaki iftiralara karşı yanıt”

Gazeteci Ruşen Çakır, haberdeki iddialara, 18 Mayıs’ta çekip paylaştığı bir video ile cevap verdi. Konuşmasında, ilk başta haberdeki iddialara cevap vermek istemediğini çünkü haberde adı geçen Emrah Bağdatlı’yı tanımadığını söyledi ve şöyle devam etti: “O görüşmeleri yapmadığımı nasıl kanıtlayayım? Br şey söylüyorlar. Ortada kanıt yok. Ama Anadolu Ajansı’na ve Akşam gazetesine dava açmaya kara verdim…Bağımsız gazetecilik yaptığımız için, eleştirel gazetecilik yaptığımız için bizi susturmak istiyorlar…Bitirirken, bu sözümona haberi yazan Anadolu Ajansı’na bir vatandaş olarak, bir gazeteci olarak hakkımı helal etmiyorum. Bu haberi birinci sayfasından bağıra bağıra veren Akşam gazetesine, arkadaşım sandığım genel yayın yönetmeni Mustafa Kartoğlu’na hakkımı helal etmiyorum. Suratıma nasıl bakacağını da bilmiyorum.”  

Nagehan Alçı: “Hakkımda çıkan iftiraları reddediyorum!”

Gazeteci Nagehan Alçı, haber yayımlanır yayımlanmaz tepki göstermedi ancak 22 Mayıs’ta yaptığı bir X paylaşımıyla iddiaları reddetti: “Geçen hafta sonu İBB’nin medya ayağı denerek içinde benim de olduğum bir grup meslektaşımla ilgili haberlere dair… Gizli tanığın iftiralarını daha önce yalanladığım için şimdiye kadar bir şey söylemek istemedim. Ancak tarihe bir kez daha not düşmek adına şunları kayda geçirmek isterim: Meslek hayatım boyunca çalıştığım kurumlar dışında hiç bir yerden ya da kimseden tek kuruş almışlığım yoktur. Aksini iddia eden çıkıp ispatlasın! Emrah Bağdatlı ve adı geçen pek çok kişiyle bırakın biraraya gelmeyi hiç tanışmışlığım yok. Murat Ongun’u diğer meslektaşlarım gibi mesleğim gereği elbette tanırım. Ancak 2024’te iki kez Sütlüce İletişim Merkezi, 2025’te ise bir kez Saraçhane basın toplantısı ve bir kez de İletişim Merkezi dışında bu yıllarda başka bir görüşmem olmadı. Yansıyan trafiğin baz çakışması kaynaklı bir karışıklık olduğunu düşünüyorum. Hakkımda çıkan iftiraları reddediyorum!”

Batuhan Çolak: “İBB’den fonlandığımı iddia ediyorlar”

İddialara 18 Mayıs’ta X hesabından cevap veren Batuhan Çolak şunları yazdı: “Aykırı’yı kurduğum günden bu yana yapılan operasyonların, hedef göstermelerin, kumpasların haddi hesabı yok. Şimdi de sözde bir gazete üzerinden servis edilen yalan haberle operasyona çıkmışlar. İBB’den fonlandığımı ve Emrah Bağdatlı ile iki kez görüştüğümü iddia ediyorlar. Öncelikle, ismi anılan kişiyi tanımıyorum. Şişli ve Üsküdar’da iki kez görüştüğüm iddiası da külliyen yalandır. Söz konusu haberle ilgili suç duyurusunda bulunacağım. Tüm kumpaslarınızı, soruşturmalarınızı anladım da… Bu olayda bile benim adımı geçirmeyi nasıl başardınız!...”

Barış Pehlivan: “Çeteler değişiyor, yöntemleri değişmiyor”

Gazeteci Barış Pehlivan, 22 Mayıs’ta yaptığı X paylaşımıyla hakkındaki iddiaları kesin bir dille reddetti: “Açık ve net ‘hodri meydan’ diyorum: Benim herhangi bir belediyeden, belediye çalışanından veya siyasetçiden doğrudan ya da dolaylı herhangi bir şekilde finanse edildiğimi ya da para aldığımı ispatlamayan şerefsizdir, namussuzdur, haysiyetsizdir. Emrah Bağdatlı’yı tanımam; yüz yüze ya da telefonla hayatım boyunca hiçbir iletişimim olmadı. Çeteler değişiyor, yöntemleri değişmiyor…”

Şaban Sevinç: “Akşam gazetesi ‘medya ilişkileri ağı’ arıyorsa nöbetçi sahiplerine sorsun”

Gazeteci Şaban Sevinç, haberin yayımlandığı 18 Mayıs’ta yaptığı X paylamışında, iddiaları diğer gazeteciler gibi reddetti: “Akşam gazetesi benim adımı da katarak İmamoğlu Medyası AŞ diye bir iftira oluşturmuş. Emrah Bağdatlı ile Şişli ve Çankaya’da 4 kez görüştüğümü yazmış. Ben Emrah Bağdatlı’yı tanımam etmem, dolayısıyla hiçbir görüşmüşlüğüm de yoktur. Eğer Akşam gazetesi ‘medya ilişkileri ağı’ arıyorsa nöbetçi sahiplerine sorsun.”

İsmail Saymaz: “Akşam adlı paçavrada benim de aralarında olduğum gazetecilere iftira atıldı”

Gazeteci İsmail Saymaz, 20 Mayıs’ta yaptığı X paylaşımında Akşam gazetesini iftira atmakla suçladı: “Akşam adlı paçavrada benim de aralarında olduğum gazetecilere iftira atıldı. Olmamış buluşmalar olmuş, yapılmamış görüşmeler yapılmış gibi yazıldı. Bu suç, HTS sinyali gibi kişisel veriler ele geçirilerek ya da sızdırılarak işlendi. Avukatlarım bu sabah suç duyurusunda bulundu.”

Akşam’dan ses yok!

Akşam gazetesi bu haberi 18 Mayıs’ta yayımladı. Ardından ne haberin devamını getirdi ne de özür diledi. Ancak bir şey dikkati çekiyor. Gazetenin genel yayın yönetmeni koltuğundaki isim olan Mustafa Kartoğlu, en son yazısını 10 Mayıs’ta yazmış. X’te son paylaşımı da 19 Mayıs tarihli gazete sayfası.

Medya Ombudsmanı Faruk Bildirici’den eleştiri

Medya ombudsmanı Faruk Bildirici 26 Mayıs tarihli haftalık medya değerlendirmesinde Akşam’ın bu haberini de eleştirdi. Bildirici şunları yazdı: “Akşam gazetesinin, ‘İmamoğlu Medyası A.Ş.’ manşetinde, bazı muhalif gazetecilerin, İBB Basın Danışmanı Murat Ongun ve yardımcısı Emrah Bağdatlı ile sık sık buluştukları ve para aldıkları öne sürülüyordu. Suçlayan, yargılayan, hüküm veren dili vardı haberin. Bütün cümleler, ‘yeni bilgiler ortaya çıktı’, ‘tespit edildi’, ‘dikkati çekti’ diye kesin ifadelerle sonlanıyordu…Akşam, açığa çıkan somut bilgilere, gazetecilerin açıklamalarına ve suç duyurularına sessiz kaldı. Ne yapılan yalanlamaları tek satır haber yaptı, ne de bir özür diledi.”

Basın Konseyi’ne açık çağrı

Basın Konseyi’nin Akşam gazetesinin haberine ilişkin bir değerlendirme yapması için buradan açık çağrı yapıyorum. Akşam’ın haberi, Basın Meslek İlkelerinin 4. maddesinde yer alan “Kişileri ve kuruluşları, eleştiri sınırlarının ötesinde küçük düşüren, aşağılayan veya iftira niteliği taşıyan ifadelere yer verilemez” ilkesine; 6. maddesinde yer alan, “Soruşturulması gazetecilik olanakları içinde bulunan haberler, soruşturulmaksızın veya doğruluğuna emin olmaksızın yayınlanamaz” ilkesine; ve 10. maddesinde yer alan, “Yasaların suç saydığı eylemler, gerçek olduğuna inandırıcı makul nedenler bulunmadıkça kimseye atfedilemez” ilkesine açıkça aykırılık teşkil etmektedir.

22 Mayıs 2025 Perşembe

AZERBAYCAN GAZETELERİ

 Prof. Dr. Süleyman İrvan

14-16 Mayıs 2025 tarihleri arasında Bakü Devlet Üniversitesi ile Üsküdar Üniversitesi iş birliğinde düzenlediğimiz 12. Uluslararası İletişim Günleri kapsamında Bakü'ye gittik. Bakü’de bulunduğum sırada Azerbaycan’da yayımlanan günlük gazeteleri de inceleme fırsatı buldum. İnceleyebildiğim gazeteler hakkında bazı temel bilgiler paylaşmak istiyorum bu yazıda.

Cumhuriyet

Tabloid boy bir haftalık gazetedir. Logosunda 1749. sayı olduğu yazıyor. Bu durumda 34 yıldır yani 1991’den bu yana yayımlandığını varsayabiliriz.  Fiyatı 50 kapik yani 1 Manat’ın yarısı. 1 Manat 20 TL civarında. Gazetenin baş redaktörü yani genel yayın yönetmeni Rafael Becanov isimli gazeteci. Gazetenin tirajı 2000 görünüyor. Gazetenin, cumhuriyyet.az isimli bir haber sitesi de var. 














Yeni Müsavat: Gazetenin kurucusu Rauf Arifoğlu. Bu gazete, müsavat.com başlıklı habr sitesinde verilen bilgilere göre, 1989 yılında yayımlanmaya başlamış. Fiyatı 60 kapik. Baş redaktörü yani genel yayın yönetmeni Nazim Sabiroğlu'dur. Bin 500 tirajı var.













Şark: Güneş Şark'tan doğar sloganını kullanıyor. Fiyatı 40 kapik. Baş redaktör yani genel yönetmeni Akif Aşırlı’dır. Tirajı 1500, 1013 de abonesi varmış. Gazetenin ne zaman yayımlanmaya başladığına ilişkin bir bilgi yok. Bir kaynakta, “1990’lı yıllarda” yayımlanmaya başladığı bilgisi veriliyor.













Ses: Fiyatı 60 kapik (12 TL). Tabloit boyda bir gazete. Baş redaktörü yani genel yayın yönetmeni Bahruz Kuliyev. Tirajı 3 bin. Gazete web sayfasındaki logoda 1990 yılında yayımlanmaya başladığı bilgisi verilmiş. Renkli gazete. Web sayfası da var.













Halk Cephesi: "Bütün ve kudretli Azerbaycan uğruna" diye bir sloganı var gazetenin. Baş redaktör, yani genel yayın yönetmeni Ali Zülfikaroğlu. Gazetenin tirajı 1550. Fiyatı 40 kapik.













Edebiyat Gazetesi: Azerbaycan Yazıcılar Birliği tarafından yayınlanıyor. Fiyatı 40 kapik. Baş redaktörü Azer Turan. Tirajı bin 700, Bin 20 de abonesi varmış.













Azerbaycan: Azerbaycan’ın resmi devlet gazetesidir. Gazete 1918’de yayımlanmaya başlamış. Baş redaktörü Bahtiyar Sadıkov. Tirajı 3569. 975 de aboneliği var. Fiyatı 60 kapik. 













Respublika: Gazete 20 Mart 1996 tarihinde Azerbaycan Cumhuriyeti Cumhurbaşkanlığı Ofisi tarafından yayımlanmaya başlamış. Gazetenin genel yayın yönetmeni Hümbet Musayev. Fiyatı 60 kapik (12 TL). Tirajı 3 bin 500 civarında, bin kadar da abonesi var. Azerbaycan’da devlet gazeteciliği geleneği var. Gazetenin pdf formatına arşiv sayfasından erişmek mümkün.


 












525-ci Gazete: Gazetenin adına bir anlam verememiştim. Web sayfasında, gazetenin 1992 yılında 525 şirketi tarafından yayımlanmaya başladığı bilgisi yer alıyor.  Fiyatı 40 kapik. Tirajı 2 bin. Bin tane de abonesi var görünüyor. Gazetenin genel yayın yönetmeni Reşat Macit. Reşat Macit’le Bakü’de tanıştık. Kendisi aynı zamanda Azerbaycan Matbuat Şurası yani Basın Konseyi başkanlığını yürütüyor. Önemli bir gazeteci.













Bakü Haber: Tabloid boy gazetenin fiyatı 40 kapik. “Demokratik Müstakil Gazete” diye bir sloganla yayımlanıyor. Gazetenin kurucusu ve genel yayın yönetmeni Aydın Quliyev. Gazetenin tirajı 3050, abone sayısı 2514. Anladığım kadarıyla oldukça popüler bir gazete. Tasarımı güzel. Sadece baş sayfası ve son sayfası renkli, iç sayfalar siyah beyaz. Web sayfasında gazetenin pdf versiyonu da yer alıyor.













İki Sahil: Gazete 1991 yılında yayımlanmaya başladı. Web sayfasında yer alan “Hakkımızda” sütununda gazetenin misyonu hakkında oldukça ayrıntılı bilgiler veriliyor. Gazete, Azerbaycan petrol şirketi SOCAR tarafından yayımlanıyor. Genel yayın yönetmeni Vüqar Rahizade. Gazete, pdf formatı için online abonelik başlatmış. 1 aylık abonelik bedeli 4 Manat, yani 80 lira civarında.













Halk Gazetesi: Gazetenin genel yayın yönetmeni Eflaton Amaşov. 3468 tirajı var. 984 de abonesi var. Fiyatı 60 kapik. Gazetenin logosunda, Azerbaycan Cumhuriyeti Cumhurbaşkanlığı Ofisi tarafından yayımlandığı bilgisi yer alıyor. Gazetenin 1919’da yayımlanmaya başladığı ifade ediliyor. Gazetenin pdf formatına ulaşılabiliyor.













Bakü'de Azerbaycan Türkçesi ile yayımlanan 12 gazete var Tirajları 1.000 ile 3.500 civarında değişiyor.  Azerbaycan nüfusu 10 milyon civarında. Bu nüfus sayısına göre tirajlar oldukça düşük. Tirajlar Türkiye'de olduğu gibi son yıllarda mı azaldı yoksa zaten düşük müydü emin değilim. Gazeteler köşk (kiosk) adını verdikleri gazete büfelerinde satılıyor. Marketlerde satıldığını görmedim. 

Devlet gazeteciliği 

Azerbaycan medyası ile ilgili olarak dikkatimi çeken husus, yaygın bir devlet gazeteciliği anlayışına sahip olması. Azerbaycan gazetesi zaten resmi gazete olarak yayımlanıyor.  Respublica ve Halk Gazetesi Cumhurbaşkanlığı Ofisi tarafından yayımlanıyor. Diğer gazeteleri ve haber sitelerini de devletin desteklediği ifade ediliyor. Hatta bir haber sitesinde çalışan gazeteci, maaşının devlet tarafından verildiğini söylemişti. 

TRT Akademi dergisinde Khumar Jafarova ve Funda Erzurum imzasıyla yayımlanan "Modern Azerbaycan Gazeteciliği: 1991'den Günümüze" başlıklı makalelerinde şunları söylüyorlar: "Eski Sovyet Sosyalist Cumhuriyetlerinin çoğunda medyanın henüz geçiş dönemini tamamlamadığı ve finans kaynağının devlet olması nedeniyle özgür medyanın önünde hâlâ engeller olduğu görüşü hâkimdir...Azerbaycan medyasının geçtiği tarihi yola bakıldığında ifade özgürlüğünün ve ekonomik özgürlüğün yeteri kadar olmayışı tüm dönemlerin ortak noktasıdır."


 

12 Mayıs 2025 Pazartesi

ŞİMDİ BARIŞ GAZETECİLİĞİ ZAMANI

 Süleyman İrvan

12 Mayıs, Türkiye tarihinin önemli günlerinden biri olarak anılacak. Bugün, terör örgütü PKK kendisini feshettiğini ilan etti. Böylece tam 40 yıldır süren terörle mücadele dönemi de sonlanmış oldu.

Elbette her şey bir günde düzelecek değil. Ancak “Terörsüz Türkiye” olarak adlandırılmış olan yeni sürecin sağlıklı biçimde işleyebilmesi için siyasilere de, topluma da, medyaya da görevler düşüyor.

Ben bu yazıda daha çok medyaya düşen görevler üzerinde duracağım. Medya bilindiği gibi sadece toplumu haber vererek bilgilendiren bir aygıt değil aynı zamanda kamuoyu oluşturan bir güç. 

Geleneksel gazetecilik, “kan varsa manşet olur” anlayışıyla habercilik yapıyor. Çatışmadan, sansasyondan ve şiddetten besleniyor. Bu gazetecilik anlayışı sadece acı ve gözyaşı üretiyor, sorunların barışçı çözümü yerine savaşı, çatışmayı körüklüyor. Çok fazla söze de gerek yok. Gazetecilik literatürü bu anlayışı gözler önüne seren çalışmalarla dolu.

Başka bir gazetecilik mümkün

Çatışma gazeteciliği tek seçenek değil elbette. Barış gazeteciliği olarak bilinen, Türkiye’de özellikle 2000'li yılların başlarından itibaren gündeme getirilen ve hatta pek çok taraftarı da olan gazetecilik anlayışını raftan indirmenin zamanı geldi. 2012-2015 yılları arasında yaşanan barış sürecinde epeyce umutlanmıştık ülke olarak. Neredeyse başarılı da olacaktı. Sonra ne olduysa oldu süreç akamete uğradı. Geriye dönüp suçlu aramanın bugüne faydası yok. Belki bugün yeniden barış gazeteciliğini konuşmaya başlayabiliriz.

Ben barış gazeteciliğini, “çatışmalı durumlarda çatışmayı körüklemek yerine barış girişimlerini özendiren ve destekleyen, insan haklarını gözeten ve evrensel gazetecilik etiği ilkelerine önem veren gazetecilik anlayışı” şeklinde tanımlıyorum.

Barış gazeteciliği anlayışının çıkış noktası şu: Eğer medya çatışmaları körüklemede olumsuz bir rol oynayabiliyorsa, barışı teşvik etmede olumlu bir rol de oynayabilir, hatta oynamalıdır da. Nitekim Türkiye Gazeteciler Cemiyeti tarafından yakın bir tarihte güncellenen Türkiye Gazetecileri Hak ve Sorumluluk Bildirgesi’nde barış gazeteciliğine ayrı bir başlık ayrılmış durumda.

Bildirgede deniyor ki: “Gazeteci haber ve yorumlarında çatışmacılığı değil, barış gazeteciliğini esas almalıdır. Taraflara eşit mesafede durarak, sansasyonel habercilikten kaçınmalıdır. Çatışmaların görünür ve anlık etkileri yerine uzun vadeli ve travmatik etkilerine odaklanmalıdır. Barış girişimlerini görmezden gelmemeli, desteklemelidir.” O halde bu anlayışın lafta kalmaması lazım. Süreci haber yapan, yorumlayan gazetecilerin barış girişimlerini desteklemesi lazım.

Barış gazeteciliği ilkeleri

Ben burada bu konuda yazılıp çizilenlerden hareketle, yapılması gerekenleri birkaç maddede sıralamaya çalışacağım. Elbette başka öneriler de yapılabilir.

1. Çatışmaya değil çözüme odaklanmalıdır.

2.  “Biz” ve “öteki” gibi keskin ayrımlardan kaçınmak gerekir. Böyle bir karşıtlaştırma doğal olarak ötekini olumsuz biçimde sergilemektedir.

3. Farklılıklara değil benzerliklere odaklanılmalıdır.

4. Tarafların talep ve beklentileri nesnel bir dille aktarılmalıdır.

5. Barışın gerçekleşmesi durumda yaşanabilecek kazanımlar üzerinde durulmalıdır.

6. Toplumun barış sürecine destek olmasını sağlayacak şekilde kamuoyu oluşturulması için çaba gösterilmelidir.   

7. Süreci baltalayacak görüşlere daha az görünürlük sağlanmalıdır. Örneğin olumsuz açıklamaları büyüterek haber yapmak sürece zarar verecektir.

8. Barış sürecine uygun bir haber dili kullanmak ve terminolojiyi gözden geçirmek gerekir. Örneğin, “terörist” “cani” “hain” gibi sıfatlar yerine daha nötr adlandırmalar kullanılabilir: “Örgüt üyesi” gibi.

Barış sürecinin başarıyla gerçekleşmesini ve ülkeye huzur getirmesini dilerim.

YANLIŞ BİLGİYLE DOĞRU MÜCADELE NASIL YAPILMALI?

Süleyman İrvan İnternetin ve ardından sosyal medyanın hayatımıza girmesi birçok şey gibi haber tüketim alışkanlıklarımızı da değiştirdi. E...