Süleyman İrvan
24 Temmuz, Türk basını için önemli birkaç tarihten birisi. Bilindiği gibi, 24 Temmuz 1908 tarihinde 2. Meşrutiyet ilan edilmişti. 2. Meşrutiyetin ilanıyla aynı günde basına uygulanan ağır sansüre de son verilmişti. İşte bu gerekçeyle, Türkiye Gazeteciler Cemiyeti kuruluşundan 2 yıl sonra 1948 yılında 24 Temmuz’u Basın Bayramı olarak kutlama kararı aldı. Ve 1948 yılından 1971 yılına kadar 24 Temmuzlar Basın Bayramı olarak kutlandı.
Ancak 1971 yılında askeri muhtıra ile hükümet devrilmiş ve sıkıyönetim ilan edilmişti. O dönemde gazetecilere yönelik baskılar artmış, sıkıyönetim sansürü devreye girmişti. Bunun üzerine Türkiye Gazeteciler Cemiyeti aldığı yeni bir kararla 24 Temmuz’u “Basın Özgürlüğü İçin Mücadele Günü” olarak anmaya başladı.Türkiye’nin basın özgürlüğü karnesi hiçbir dönemde çok parlak olmadı. Bu konuda, Sınır Tanımayan Gazeteciler Örgütü’nün (RSF) her yıl yayımladığı Basın Özgürlüğü Endeksi’ni referans alırsak durumun vahametini daha iyi görebiliriz. RSF sayfasında 2002’den günümüze her yıl düzenli olarak yayımlanan endekse ulaşabiliyoruz.
Bu endekse göre; Türkiye 2002’de 136 ülke arasında 100. sırada yer alırken daha sonraki yıllarda şöyle bir seyir izlemiştir:
2003 yılında 163 ülke arasında 115.
2004 yılında 164 ülke arasında 113.
2005 yılında 164 ülke arasında 98.
2006 yılında 165 ülke arasında 100.
2007 yılında 166 ülke arasında 101.
2008 yılında 170 ülke arasında 102.
2009 yılında 172 ülke arasında 122.
2010 yılında 175 ülke arasında 138.
2011-2012’de 176 ülke arasında 148.
2013 yılında 179 ülke arasında 154.
2014 yılında 180 ülke arasında 154.
2015 yılında 180 ülke arasında 149.
2016 yılında 180 ülke arasında 151.
2017 yılında 180 ülke arasında 155.
2018 yılında 180 ülke arasında 157.
2019 yılında 180 ülke arasında 157.
2020 yılında 180 ülke arasında 154.
2021 yılında 180 ülke arasında 153.
2022 yılında 180 ülke arasında 149.
2023 yılında 180 ülke arasında 165.
2024 yılında 180 ülke arasında 158.
2025 yılında 180 ülke arasında 159. sırada yer almıştır.
Görüldüğü gibi, Türkiye’nin basın özgürlüğü karnesi bir türlü iyileşmiyor. Terör sorununu çözmek için büyük çaba harcayan bir ülkenin basın özgürlüğü sorununu daha kolay çözebileceğini düşünüyorum. Bunun için yapılması gerekenleri şöyle sıralayabilirim:
⇒ İlk olarak, basın özgürlüğü önündeki yasal engeller kaldırılmalı, sansüre ve otosansüre yol açan mevzuat gözden geçirilmelidir,
⇒ Gazetecilerin gazetecilik faaliyetlerinden dolayı yargılanmalarına son verilmeli, özellikle de tutuklu yargılamalardan vazgeçilmelidir. Suça karışmamış terör örgütü üyelerine bile affın gündemde olduğu bir süreçte, “terör örgütü üyesi olmamakla birlikte örgüt adına suç işlemek” gibi son derece sorunlu tanımlamalara dayalı yargılamalar sonlandırılmalıdır.
⇒ RTÜK’ün eleştirel televizyon kanallarını para cezaları, program durdurma cezaları ve zaman zaman da 10 gün ekran karartma gibi çağ dışı cezalarla yıldırmaya çalışmasına son verilmelidir.
⇒ Medya sahiplik yapısı gözden geçirilmeli, medya patronlarının bakanlık ve belediyelerden ihaleler almaları yasaklanmalıdır.
⇒ Gazetecilerin editöryal bağımsızlığı yasal güvence altına alınmalı, haksız işten çıkarmaların önüne geçilmelidir.
Sonuç olarak, demokratik bir medya düzeninin oluşturulması, sağlıklı bir demokrasi için gereklidir.
Tüm gazetecilerimizin 24 Temmuz Basın Özgürlüğü İçin Mücadele Günü’nü kutlarım.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder