16 Şubat 2025 Pazar

DEZENFORMASYONLA MÜCADELE YASASINDAN ETKİLENEN GAZETECİ SAYISI GİDEREK ARTIYOR


Süleyman İrvan

13 Ekim 2022 tarihinde Resmi Gazete’de yayımlanan “Basın Kanunu ile Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun” isimli torba yasanın 29. maddesiyle Türk Ceza Kanunu’na eklenen ve “ 217/A Halkı yanıltıcı bilgiyi alenen yayma” başlığını taşıyan dezenformasyonla mücadele yasası ya da gazeteci örgütlerinin tanımlamasıyla sansür yasası kapsamında 2 yılda 50’den fazla gazeteci soruşturma geçirdi. Bu konuda daha önce iki yazı yazmıştım. İlk yazımda, yasanın eleştirel gazetecilik üzerinde bir tehdit oluşturacağını savunmuştum. İkinci yazımda ise, maddenin iptali için Anayasa Mahkemesi’ne yapılan başvurunun basın özgürlüğü lehine sonuçlanabileceğini yazmıştım. AYM TCK 217/A maddesini iptal etmedi. Böylece gazeteciler soruşturma geçirmeye devam ediyor.

Bu yazıyı, dezenformasyonla mücadele yasasından soruşturma geçiren gazetecileri kayda geçirmek amacıyla yayımlıyorum. 6 Kasım 2024 tarihine kadar en az 55 gazetecinin "yanıltıcı bilgiyi alenen yayma" suçlamasıyla soruşturma geçirdini tespit ettim. Yeni soruşturmalar açıldığı takdirde bu yazıyı güncellemeye devam edeceğim. Umarım gazeteciler, yazıyı güncellememi gerektirecek soruşturmalara maruz kalmayacakları özgürlük ortamına en kısa sürede kavuşurlar.   

Hüsniye Karakoyun ve Mahmut Karakoyun: Dezenformasyonla mücadele yasası olarak adlandırılan yasa kapsamında Tunceli Emek gazetesi sahibi Hüsniye Karakoyun ile gazetenin Sorumlu Yazı İşleri Müdürü Mahmut Karakoyun hakkında yapılan suç duyuruna Tunceli Cumhuriyet Savcılığı tarafından takipsizlik kararı verildi. “Tunceli’de Beş Adet Portatif Tuvalet için Resmi Açılış Töreni Düzenlendi” başlıklı haber için yapılan suç duyurusuna takipsizlik kararı veren savcı, gerekçe olarak, haberin yayımlandığı tarih olan 12 Ekim 2022’de dezenformasyon yasasının henüz yürürlükte olmadığını, ayrıca haberin yayımlanmasında toplumsal ilgi ve kamu yararı bulunduğunu belirtmişti.     

Sinan Aygül: Dezenformasyon yasasından ilk etkilenen gazeteci Bitlis Gazeteciler Cemiyeti Başkanı Sinan Aygül oldu. Aygül, Twitter hesabından, Bitlis’te gerçekleştiği iddia edilen bir cinsel taciz vakasına dair paylaşımlar yapmış, ardından bu tweet’leri silip, yanıldığını söyleyerek özür de dilemişti. Buna rağmen, Sinan Aygün 14 Aralık’ta apar topar gözaltına alındı, ardından tutuklandı ve nihayetinde 10 ay da hapis cezası aldı. Bu ceza, dezenformasyon yasası kapsamında verilen ilk ceza idi aynı zamanda. Ancak Yargıtay Sinan Aygül’e verilen cezayı 10 Mayıs 2024 tarihinde bozdu. Basın özgürlüğü açısından son derece önemli olan bu Yargıtay kararının gerekçesini paylaşıyorum:

YARGITAY İPTAL KARARININ GEREKÇESİ

“5237 sayılı Kanun’un 217/A maddesi ile ‘Sırf halk arasında endişe, korku veya panik yaratmak saikiyle, ülkenin iç ve dış güvenliği, kamu düzeni ve genel sağlığı ile ilgili gerçeğe aykırı bir bilgiyi, kamu barışını bozmaya elverişli şekilde alenen yayan kimse, bir yıldan üç yıla kadar hapis cezasıyla cezalandırılır’ hükmü düzenlenmiştir. Madde gerekçesinde ise fiilin, kamu barışını bozmaya elverişli olması aranarak, bu suçun somut tehlike suçu olduğu vurgulanmıştır. Bunun yanı sıra dezenformasyon olarak nitelendirilen bu fiillerin, kişilerin bireysel kanaatlerini açıklama veya haber verme haklarıyla karıştırılmaması için fiilin, halk arasında endişe, korku veya panik yaratma saikiyle gerçekleştirilmesi ilave bir unsur olarak aranmaktadır. Belirtmek gerekir ki, dezenformasyona konu içerik, ülkenin iç ve dış güvenliği, kamu düzeni ve genel sağlığı ile ilgili doğrudan asılsız bir bilgi olabileceği gibi tahrif edilmiş bir bilgi de olabilecektir açıklamasına yer verilmiştir. Somut olay değerlendirildiğinde, sanığın suç tarihinde saat 22.24 sıralarında yanıltıcı bilgiyi sosyal medya hesabından paylaştığı, yetkili kişiler ile yaptığı görüşmelerden sonra aldığı bilginin eksik ya da yanlış olabileceğini belirterek, düzeltme mesajlarını attığı, paylaşımını tamamen kaldırdığı, teyit etmeden konuyu paylaştığı için kamuoyundan özür dilediği, buna göre sanığın paylaşımının gerçeğe aykırı olduğunu öğrenir öğrenmez paylaşımını kaldırmasına ve düzeltme mesajları atmasına yönelik eylemleri ve kullandığı ifadeler bir bütün olarak dikkate alındığında, sırf halk arasında endişe, korku veya panik yaratmak saikiyle hareket etmediği, bir gazeteci olarak haber verme hakkını kullandığı ve suç işleme kastı ile hareket etmediği anlaşıldığından, sanığın eyleminin 5237 sayılı Kanun’un 217/A maddesinde düzenlenen ‘halkı yanıltıcı bilgiyi alenen yayma suçunun’ unsurlarını oluşturmayacağı gözetilmeden, beraati yerine yazılı şekilde mahkumiyetine karar verilmesi nedeniyle, kurulan hüküm isabetli bulunmamıştır.”

Aslıhan Gençay: Gazeteci Aslıhan Gençay’ın Gazete Davul isimli haber sitesinde 29 Aralık 2022 tarihinde yayımlanan “Bitmeyen Çıplak Arama” başlıklı haberi gerekçe gösterilerek TCK 217/A “Halkı yanıltıcı bilgiyi alenen yayma” suçlamasıyla başlatılan soruşturmada 10 Nisan 2023 tarihinde takipsizlik kararı verildi.

Oktay Candemir: Van’ın Muradiye ilçesinde yaşanan bir cinsel istismar olayını haberleştiren gazeteci Oktay Candemir hakkında, “Halkı yanıltıcı bilgiyi alenen yayma” suçlamasıyla soruşturma başlatıldı. Candemir, 15 Kasım 2023 tarihinde yapılan duruşmada, “atılı suçun yasal unsurlarının oluşmadığı” gerekçesiyle beraat etti.

Gazeteci Oktay Candemir hakkında ikinci bir soruşturma daha açıldı. Candemir, Van’ın İpekyolu ilçesi kaymakamının aynı zamanda İpekyolu Belediyesi’ne kayyum olarak atanması sonrasında birden fazla yerden maaş aldığına ilişkin paylaşımlar yapmış, bu paylaşımlar gerekçe gösterilerek hakkında “halkı yanıltıcı bilgiyi alenen yayma” suçlamasıyla soruşturma başlatılmıştı. Soruşturma savcısı 14 Ekim 2024 tarihinde takipsizlik kararı verdi. Gerekçesinde şu ifadeler yer aldı: “Suça konu paylaşımın korku ve panik yaratma saikiyle yapıldığına dair delil bulunmadığı, yine yapılan paylaşımın kamu barışını bozacak nitelikte olmadığı gözetilerek, atılı suçun yasal unsurlarının oluşmadığı anlaşılmakla…tüm şüpheliler hakkında ayrı ayrı kamu adına kovuşturmaya yer olmadığına karar verildi.”

Mehmet Güleş: Gazeteci Mehmet Güleş, deprem bölgesinde yaptığı, henüz yayımlanmamış bir röportaj nedeniyle dezenformasyon maddesinden soruşturma geçirdi. Güleş'e emniyet ifadesinde, röportaj yaptığı kişinin "Burada AFAD yok, UMKE yok. Burada halk kendi imkanlarıyla savaşıyor. Halkımız yalnız bırakıldı" şeklindeki ifadeleri kullandığı yönündeki iddialar soruldu. Gazeteci Güleş, haftanın her günü imza verme ve yurt dışına çıkış yasağı konularak serbest bırakıldı. Güleş hakkında soruşturmayı yürüten Diyarbakır Cumhuriyet Başsavcılığı, 17 Kasım 2023 tarihinde “bilginin yayılmadığı” gerekçesiyle “kovuşturmaya yer olmadığı” kararını verdi.

Oğuzhan Uğur: Youtuber Oğuzhan Uğur’un sahibi olduğu Babala TV hesabından yapılan bazı paylaşımların vatandaşlar arasında korku ve paniğe neden olduğu, bu nedenle arama-kurtarma çalışmalarında aksamalar yaşandığı gerekçe gösterilerek, 'Halkı yanıltıcı bilgiyi alenen yayma' suçundan soruşturma başlatıldı.

Mir Ali Koçer: Serbest gazeteci Mir Ali Koçer, BBC Türkçe’nin 24 Şubat’taki haberine göre Diyarbakır’da deprem sonrası yaptığı haberler nedeniyle soruşturmaya uğradı. Habere göre, sahada çalışırken karakola gelmesi istenmiş, karakola gittiğinde ise hakkında dezenformasyon yasası kapsamında soruşturma açıldığı söylenmişti. Koçer, polisin kendisini deprem bölgelerinden geçtiği haberlerle ilgili olarak sorguladığını ve sahte bilgiler yaymakla suçladığını anlatmıştı.

Ali İmat ve İbrahim İmat: Osmaniyeli bu iki yerel gazeteci, depremzedeler için gelen çadırların bekletildiğine ilişkin paylaşımları nedeniyle “Halkı yanıltıcı bilgiyi alenen yayma suçlamasıyla 27 Şubat’ta tutuklandılar. Bu iki kardeş tutuklandıktan 1 ay sonra çıktıkları ilk mahkemede hakim kararıyla serbest bırakıldı.

Ahmet Sesli: Gazeteci Ahmet Sesli Twitter hesabından 15 Şubat’ta yaptığı bazı paylaşımlar nedeniyle 28 Şubat’ta dezenformasyon yapma suçlamasıyla ifadeye çağrıldı. Sesli, paylaşımlarında depremde ölenlerin sayısının AFAD tarafından açıklanandan fazla olduğunu ima etmişti.

Gökhan Özbek: Gazeteci Gökhan Özbek 1 Mart’ta 23 Derece kanalında dezenformasyon yapma suçlamasıyla gözaltına alındı. Özbek gözaltına alınışını, sosyal medya hesabından duyurmuştu. Gazetecinin avukatı yaptığı açıklamada,"Gökhan Özbek sadece 23 Derece kanalından yaptığı haberlerle suçlanıyor. Suçlamalar arasında depremzedelerden milletvekillerine kadar pek çok kişinin açıklamalarının haberleştirilmesinden ibaret görseller bile var. İnanılır gibi değil! Sadece gazetecilik yaptığı için gözaltında tutuluyor. Yapılan haberler hiçbir somut dayanağı olmayan şekilde yorumlanarak 'Şu ima edildi' 'Bu söylenmeye çalışıldı' şeklinde ithamlarda bulunuluyor" dedi. Gazeteci Özbek sorgusunun ardından serbest bırakıldı.

Gökhan Özbek 2024 yılında da dezenformasyon suçlamasıyla soruşturma geçirdi. 14 Haziran 2024 tarihinde yayımlanan haberlere göre, Diyarbakır’ın Lice ilçesinde Nevruz kutlamaları sonrasında meydana gelen bir polis şiddeti vakasını haberleştirmesi sonrasında hakkında açılan "yanıltıcı bilgiyi alenen yayma" suçlamasına ilişkin soruşturma takipsizlikle sonuçlandı

Fırat Bulut: Gazeteci Fırat Bulut bir ay süresince deprem bölgesinden haber geçtikten sonra Ankara’ya dönüşünde havaalanında gözaltına alındı. Bulut gözaltına alındığını sosyal medya hesabından şu ifadelerle duyurdu: “Bir aydır deprem bölgesinde haber yapıyorum. Bu akşam geldiğim Ankara Esenboğa’da gözaltına alındım. Bingöl Sulh Hakimliği hakkımda alenen yalan bilgi yaymaktan soruşturma açmış. Depremde yoktular, soruşturma ile susturmaya çalışıyorlar.” Fırat Bulut sorgusunun ardından serbest bırakıldı. 

Gazeteci Fırat Bulut hakkında 13 Haziran 2023 tarihinde sosyal medya hesabından yaptığı bir paylaşım nedeniyle ikinci kez “halkı yanıltıcı bilgiyi alenen yayma” suçlamasıyla soruşturma açıldı. Gazeteci Fırat Bulut, “İktidar kaynağı kendisi olmayan hiçbir haber ve bilgiyi gerçek kabul etmiyor. Kaynağı iktidar olmayan bilgiye savaş açılmış aslında. Gazetecinin görevi bilgi ve haberi halka duyurmak ve yaymaktır; toplumun bilgiye erişme hakkına saygı göstermek ve bunu sağlamaktır. Ancak iktidar bilgi üzerinde tekel kurarak kaynağı kendisi olmayan tüm haberlere savaş açtı. Hoşlarına gitmeyen her şeye ‘yanıltıcı bilgi’ diyorlar” diyerek açılan soruşturmaya tepki gösterdi

Canan Kaya: İstanbul Anadolu Cumhuriyet Başsavcılığı gazeteci Canan Kaya hakkında 13 Şubat 2023 tarihinde YouTube kanalından yaptığı deprem yayınını gerekçe göstererek, “Halkı yanıltıcı bilgiyi alenen yaymak” suçlamasıyla soruşturma başlattı. Soruşturmaya konu olan, “AFAD’ın Bölge Lojistik Deposu dört gün boyunca çalışmadı” iddiasının CHP Milletvekili Abdurrahman Tutdere tarafından da araştırıldığını ifade eden Kaya, konunun haber değeri olduğunu söyledi. Kaya, Adıyaman’da görev yapan gazeteci Abdullah Aslan'ı bu sebeple yayınına konuk aldığını belirtti.

İsmail Arı: Gazeteci İsmail Arı, 29 Ocak 2023 tarihinde Birgün’de yayımlanan “Ev değil resmen ölüm satıyorlar” başlıklı haberi nedeniyle "Halkı yanıltıcı bilgiyi alenen yayma" suçlamasıyla savcıya ifade verdi. Güngören Belediyesi’nin suç duyurusunda bulunduğu ve depremden yaklaşık bir hafta önce yayımlanan haberde, İstanbul Büyükşehir Belediyesi’nin, “İlk depremde felaket yaşanır. Zemin bataklık” diye itiraz ettiği bir araziye 96 daire ve 9 dükkân inşa ettiği bilgisi verilmişti.   

İsmail Arı hakkında ayrıca 21 Mart’ta yine Birgün’de yayımlanan “Halkı zehirlemişler” başlıklı haberi nedeniyle bu kez de Kızılay’ın şikâyeti üzerine dezenformasyon yapma suçlamasıyla 10 Mayıs 2023 tarihinde soruşturma başlatıldı.

İsmail Arı hakkında üçüncü dezenformasyon soruşturması ise yine Kızılay’ın şikayetiyle başlatıldı. 10 Mart 2023 tarihinde Birgün’de yayımlanan, “Kızılay koşa koşa Menzil’e gitmiş” haberi gerekçe gösterilerek, Arı hakkında “halkı yanıltıcı bilgiyi alenen yayma” suçlamasıyla 7 Mart 2024 tarihinde soruşturma açıldı.

Merdan Yanardağ: Gazeteci Merdan Yanardağ hakkında, 12 Mayıs 2023’te sosyal medya hesabından yaptığı bir paylaşım nedeniyle dezenformasyon yaptığı iddiasıyla soruşturma açıldı. Yanardağ paylaşımında şunları yazmıştı: “Türkiye'nin siyasal ve toplumsal yaşamını derinden etkileyecek önemli bir olayı, -geç bir saatte de olsa- kamuoyu ile paylaşmak gerektiğini düşünüyorum. Çünkü kaynağıma güvendim.. Kemal Kılıçdaroğlu'na suikast yapacak bir grubun Gürcistan'a Türkiye'ye girdiği belirtiliyor.”

Bircan Yıldırım, Sevilay Yılman, Zübeyde Sarı, Kayhan Ayhan: 24 Mayıs 2023 tarihinde Yeni Şafak muhabiri Burak Doğan X (Twitter) hesabından bir paylaşım yaparak, içinde gazeteciler Bircan Yıldırım, Sevilay Yılman, Zübeyde Sarı ve Kayhan Ayhan da olmak üzere 34 sosyal medya hesabı hakkında İstanbul Cumhuriyet Başsavcılığı tarafından seçim döneminde manipülasyon ve dezenformasyon yaptıkları gerekçesiyle soruşturma başlatıldığını duyurdu. Soruşturma kapsamında neredeyse 14 ay sonra ifadeye çağrılan Birgün editörü Kayhan Ayhan, 18 Temmuz 2024 tarihinde savcıya verdiği ifadede, “Hakkımda belirtilen ve kendi Twitter (X) hesabımdan paylaşmış olduğum haber içeriği gazetecilik mesleğimin faaliyeti ile alakalıdır. Seçim dönemindeki olaylara ilişkindir. Ben de o dönem söz konusu sandıklarda bu şekilde oy kullanıldığını haberci olarak bilgi almam neticesinde bir iddia şeklinde sayfamda paylaşmıştım” demişti.

Ahmet Kanbal: Gazeteci Ahmet Kanbal’ın 14 Mayıs’ta sosyal medya hesabından yaptığı, “Mardin'den; 1363 Nolu sandık kayboldu... Sandık başkanı ve oy torbasını arama çalışması başlatıldı...” şeklindeki paylaşımı nedeniyle “Halkı yanıltıcı bilgiyi alenen yayma” suçlamasıyla soruşturma açıldı. Oysa parti avukatları sandığın kaybolduğuna ilişkin İlçe Seçim Kurulu Başkanlığına dilekçe vermişlerdi.  

Ruşen Takva: Gazeteci Ruşen Takva’ya 8 Aralık 2022’de sosyal medya hesabından yaptığı bir paylaşım nedeniyle 22 Mayıs’ta dezenformasyon yapma suçlamasıyla dava açıldı. Ruşen Takva söz konusu paylaşımında şunları yazmıştı: “Hakkari MHP İl Başkanının çarşı ortasında bir kişiyi silahla vurdu iddiası sonrası kent merkezi karıştı ve esnaf kepenk kapattı. Olaydan sonra MHP İl Başkanının hem akrabası hem yakın koruması ‘ben vurdum’ diyerek teslim oldu. Soruşturma sürüyor.” Gazeteci Ruşen Takva’ya açılan davanın ilk duruşması 19 Temmuz’da yapıldı. Gerçekleşen olaya, olayla ilgili paylaşımlara ve açılan davaya bakılırsa gazetecilik faaliyetinden dolayı gazeteci ceza alabilir görünüyor.

Yüsra Batıhan: Gazeteci Yüsra Batıhan hakkında, Ankara Cumhuriyet Başsavcılığı tarafından, 6 Şubat tarihinde meydana gelen Kahramanmaraş merkezli depremlere dair sosyal medya paylaşımları gerekçe gösterilerek, “halkı yanıltıcı bilgiyi alenen yayma” iddiasıyla soruşturma açıldı.

Gazeteci Yüsra Batıhan, 21 Ocak 2025 tarihinde görülen davada mahkeme tarafından 10 ay hapis cezasına çarptırıldı. Mahkeme heyeti hükmün geri bırakılmasına karar verdi.  

Serdar Akinan: Gazeteci Serdar Akinan, Youtube kanalında yaptığı yayınlar gerekçe gösterilerek 19 Nisan 2023 tarihinde “halkı yanıltıcı bilgiyi alenen yayma” suçlamasıyla gözaltına alındı. Akinan 20 Nisan 2023 tarihinde yurt dışına çıkış yasağı ve adli kontrol şartıyla serbest bırakıldı.

Emre Orman: Gazeteci Emre Orman, X hesabından 12 Şubat 2023 tarihinde yaptığı bir paylaşımda Ahmet Güreşçi isimli yurttaşın jandarma karakolunda işkenceyle öldürüldüğüne dair Çağdaş Hukukçular Derneği (ÇHD) tarafından yapılan açıklamayı aktardı. Bu paylaşım üzerine Emre Orman hakkında ‘devletin askeri teşkilatını alenen aşağılama’, ‘suç uydurma’ ve ‘halkı yanıltıcı bilgiyi alenen yayma’ şüphesiyle yürütülen soruşturmada 5 Mayıs 2023 tarihinde takipsizlik kararı verildi. 

 Sıddık Güler: Van’ın yerel haber sitesi Serhat News Genel yayın Yönetmeni Sıddık Güler’in 19 Haziran 2023 tarihinde yayımladığı, “Van İl Kültür ve Turizm Müdürüne, AKP’li vekil komplo mu kurdu?” başlıklı haber nedeniyle haberde adı geçmeyen AKP Van Milletvekili Kayhan Türkmenoğlu’nun şikayetiyle “halkı yanıltıcı bilgiyi alenen yayma” suçlamasıyla soruşturma başlatıldı.

Zülal Kalkandelen: Cumhuriyet gazetesi yazarı Zülal Kalkandelen hakkında, 4 Ağustos 2023 tarihinde yayımlananDevlet korumasındaki çocuklar tarikat kampında!” başlıklı yazısı nedeniyle “iftira”, “halkı yanıltıcı bilgiyi alenen yayma” ve “kişilerin huzur ve sükununu bozma” suçlamalarıyla soruşturma başlatıldı. Kalkandelen bu soruşturmayı sosyal medya hesabından 13 Eylül 2024 tarihinde duyurdu.  

Onur Öncü: Artı TV sunucusu Onur Öncü, Cumhurbaşkanlığı seçiminin ilk turunda ‘Hakkari, Diyarbakır ve Urfa’da çeşitli sandıklarda Yeşil Sol Parti’ye verilen oyların MHP’ye yazıldığı’ yönündeki iddiayı X’te paylaştığı için 13 Eylül 2023 tarihinde ifade verdi. Gazeteci Öncü hakkında “halkı yanıltıcı bilgiyi alenen yayma suçu” kapsamında soruşturma başlatılmıştı. 1 Temmuz 2024 tarihinde görülen davanın ilk duruşmasında gazeteci Onur Öncü beraat etti. Duruşma savcısı, yapılan paylaşımın 'toplumun dirlik ve düzeni açısından somut tehlike hali yaratacak koşullar oluşturduğuna ilişkin delil elde edilemediği' gerekçesiyle Öncü'nün beraatına karar verilmesini talep etmişti.

İlknur Bilir: Gazeteci İlknur Bilir, 6 Şubat depremleri döneminde yaptığı haber paylaşımlarıyla “halkı yanıltıcı bilgiyi alenen yayma” suçlamasıyla 16 Eylül 2023 tarihinde gözaltına alındı. Bilir, savcıya ifade vermesinin ardından serbest bırakıldı.

Batuhan Çolak, Süha Çardaklı, Hüseyin Dicle, Ramin Saedi, Furkan Uludağ, Serdar Sönmez, Ümit Yasin Perinçek, Furkan Güngör: 20 Eylül 2023 tarihinde, içlerinde sosyal medya platformlarında haber paylaşan gazetecilerin de olduğu 27 sosyal medya hesabına mülteci karşıtı paylaşımları gerekçe gösterilerek soruşturma başlatıldı. Bu hesaplara hem “halkı kin ve düşmanlığa alenen tahrik etme” hem de “halkı yanıltıcı bilgiyi alenen yayma” suçlaması yöneltildi.

Aykırı isimli sosyal medya hesabının sahibi ve bu adla yayımlanan haber sitesinin genel yayın yönetmeni Batuhan Çolak, sığınmacı ve mülteci karşıtı paylaşımlar yaptığı gerekçesiyle 20 Eylül 2023 tarihinde gözaltına alındı. Çolak, “Halkı yanıltıcı bilgiyi alenen yayma” ve “halkı kin ve düşmanlığa alenen tahrik etme” suçlamasıyla 24 Eylül’de tutuklandı. Çolak, 27 Ekim 2023 tarihinde mahkeme tarafından tahliye edildi.

Ajans Muhbir isimli sosyal medya hesabının sahibi Süha Çardaklı, Batuhan Çolak’la aynı gün (20 Eylül) aynı suçlamayla gözaltına alındıktan sonra 24 Eylül’de tutuklandı. Batuhan Çolak 27 Ekim’de serbest bırakıldığı halde Süha Çardaklı’nın tahliye talebi reddedildi. Çardaklı da “Halkı yanıltıcı bilgiyi alenen yayma” ve “halkı kin ve düşmanlığa alenen tahrik etme” suçlamasıyla tutuklanmıştı. Çardaklı, açılan davanın ilk duruşmasında tahliye edildi.

Militer Doktrin isimli sosyal medya haber hesabının sahibi Hüseyin Dicle de sığınmacı karşıtı paylaşımları nedeniyle önce tutuklandı ardından serbest bırakıldı.

Ambargo TV muhabiri Ramin Saedi, sığınmacı karşıtı paylaşımları nedeniyle tutuklanıp serbest bırakıldı.

Aykırı ve Ajans Muhbir editörleri Furkan Uludağ, Serkan Kafkas, Serdar Sönmez ve Ümit Yasin Perinçek, 20 Ekim 2023 tarihinde tutuklandılar.

Haber Report isimli sosyal medya hesabının sahibi Furkan Güngör, Batuhan Çolak ve Süha Bardaklı ile birlikte tutuklandı.

Batuhan Çolak, 2 Temmuz 2024 tarihinde bir kez daha “Halkı yanıltıcı bilgiyi alenen yayma” suçlamasıyla gözaltına alındı. Bu seferki suçlama, X hesabından yaptığı, ''Suriye'den tartışmalı görüntüler. Türk askerine ÖSO bayrağı öptürdüler!" şeklindeki paylaşımla ilgiliydi.  

Tolga Şardan: Uzun yıllar Milliyet gazetesinde güvenlik ve yargı muhabirliği yapan gazeteci Tolga Şardan, 1 Kasım 2023 tarihinde T24’te yayımlanan “MİT'in Cumhurbaşkanlığı'na sunduğu 'yargı raporu'nda neler var?” başlıklı yazısı gerekçe gösterilerek “Halkı yanıltıcı bilgiyi alenen yayma” suçlamasıyla önce gözaltına alındı, ardından tutuklandı. Yazıya 2 Kasım 2023 tarihinde erişim engeli getirildi. Tolga Şardan, mahkemeye yapılan itiraz sonucu 6 Kasım 2023 tarihinde yurt dışına çıkmamak şartıyla tahliye edildi.

Dinçer Gökçe: Halktv.com.tr Yazı İşleri Müdürü Dinçer Gökçe, yaptığı bir haber nedeniyle 1 Kasım 2023 tarihinde “Halkı yanıltıcı bilgiyi alenen yayma” suçlamasıyla önce gözaltına alındı, ardından adli kontrol şartıyla serbest bırakıldı.

Cengiz Erdinç: Kısa Dalga yazarı gazeteci Cengiz Erdinç, “halkı yanıltıcı bilgiyi alenen yayma” suçlamasıyla 2 Kasım 2023 tarihinde gözaltına alındı. Erdinç’in yapılan sorgusundan, 31 Ekim’de yaptığı bir X paylaşımının gerekçe gösterildiği anlaşılıyor. Cengiz Erdinç, 3 Kasım tarihinde adli kontrol şartı ve yurt dışına çıkış yasağı konularak serbest bırakıldı.

Uğur Koç, Uğur Şahin ve İsmail Arı: Pasifik İnşaat’ın sahibi Fatih Erdoğan’ın şikâyeti üzerine Birgün çalışanı 3 gazeteci hakkında “halkı yanıltıcı bilgiyi alenen yayma” suçlamasıyla soruşturma başlatıldı.

Evrim Kepenek: Bianet editörü gazeteci Evrim Kepenek'e, 6 Şubat’ta yaşanan deprem felaketi sırasında yaptığı paylaşımlar nedeniyle 2 Kasım 2023 tarihinde “halkı yanıltıcı bilgiyi alenen yayma” suçlamasıyla soruşturma başlatıldı. Gazeteci Evrim Kepenek, 3 Kasım 2023 tarihinde ifade verdi. Kepenek hakkında 28 Aralık 2023 tarihinde dava açıldı ve gazetecinin 1yıldan 3 yıla kadar hapsi istendi. Davanın ilk duruşması 23 Eylül 2024 tarihinde İstanbul’da yapıldı. Kepenek, duruşmada yaptığı savunmada şunları söyledi: “Gazeteci olarak teyitli video ve söylemi paylaştım. Üstelik bu söyleme neden olan kararı 6 Şubat’ta Cumhurbaşkanı Erdoğan açıklamıştı. ‘Yardım için bölgeye gidecek kişi ve kurumlar mutlaka AFAD ile koordinasyon içinde hareket etmelidir. AFAD koordinasyonu dışında bölgeye gönderilen yardımlar hem kargaşaya yol açmakta hem de amacına ulaşması zorlaşmaktadır.’ demişti. Yani benim tweet’te yazdığım şey resmi açıklama sonrasında yapılan uygulamaların bir sonucu. Benim ‘uydurduğum’, ‘çarpıttığım’ bir durum değil. İkincisi de videoda da görünüyor jandarma alana gitmiş ve yardımlara el koyuyor. Bu teyitli bir bilgi bir gazeteci olarak bu haberi kamuoyuna duyurmak benim görevim.”

Zübeyde Sarı: Hakkında daha önce seçim dönemindeki paylaşımlar nedeniyle soruşturma açılan gazeteci Zübeyde Sarı, 8 Kasım 2023 tarihinde sosyal medya hesabından yaptığı paylaşımlarla, “halkı yanıltıcı bilgiyi alenen yayma” suçlamasıyla hakkında başka bir soruşturma açıldığını duyurdu. Sarı, “Soruşturma dosyamda üç tweet mevcut. Söz konusu iki tweetten daha önce yargılanıp beraat etmiştim. 2017 yılında atılan tweetler. Üçüncü tweet ise 2021 yılında İsmail Saymaz'ın yapmış olduğu bir röportajın linkini alıntı (tırnak içinde) yaparak paylaşmam” şeklinde açıklama yaptı. 

Zeynep Kuray: Muğla‘daki Akbelen Ormanı‘nda ağaç kesimine karşı direnişi haberleştiren gazeteci Zeynep Kuray hakkında sosyal medya paylaşımları gerekçe gösterilerek “halkı yanıltıcı bilgiyi alenen yayma suçlamasıyla TCK 217/A’dan soruşturma başlatıldı. Zeynep Kuray 8 Ocak 2024’te polise ifade verdi.

Şükran Ekinci: Artı TV haber sunucusu Şükran Ekinci, Erzincan İliç’te göçük altında kalan madencilerle ilgili olarak 14 Şubat 2024 tarihinde X hesabından yaptığı paylaşım nedeniyle hemen ertesi günü “halkı yanıltıcı bilgiyi alenen yayma” suçlamasıyla ifadeye çağrıldı. Ekinci bu paylaşımında, “Yetkililer 9 işçi dedi ama T24’e konuşan TMMOB Metalurji ve Malzeme Mühendisleri Odası Başkanı Türkkolu, göçük altında kalan madenciler, resmi rakamın 5 katı dedi. Umarım haklı çıkmaz. Ancak bu göçükten önce 667 işçi vardiya değişimi yapmış!” diye yazmıştı.

Ferit Aslan: Gazeteci Ferit Aslan’a, Medyascopetv haber sitesinde yayımlanan, “Mardin’de bir hakim polisle okul bastı, üç öğrenciyi gözaltına aldırdı” başlıklı haberi nedeniyle dezenformasyon maddesi kapsamında 13 Mart 2024 tarihinde dava açıldı. Ferit Aslan, davanın 21 Mayıs 2024 tarihli ilk duruşmasında “suçun yasal unsurlarının oluşmadığı” gerekçesiyle beraat etti.

İsmail Saymaz: Gazeteci İsmail Saymaz hakkında, 3 Nisan 2024 tarihinde sosyal medya hesabından yaptığı, “AK Partililer Gaziosmanpaşa’yı vermemek için olay çıkarıyor” şeklindeki video ekli paylaşımı nedeniyle 5 Nisan 2024 tarihinde “halkı yanıltıcı bilgiyi alenen yaymak” ve “halkı kin ve düşmanlığa tahrik etmek” suçlamalarıyla soruşturma başlatıldı.  

Duygu Kıt: Gazeteci Duygu Kıt hakkında, 6 Mart 2024 tarihinde Duvar haber sitesinde yayımlananErgan'daki taş ocağına tepki: Köyler alana 500 metre uzaklıkta” başlıklı haberi gerekçe gösterilerek 17 Nisan 2024 tarihinde “halkı yanıltıcı bilgiyi alenen yayma” ve “iftira" suçlamalarıyla soruşturma başlatıldı. Duygu Kıt, savcılıkta verdiği ifadesinde, “Haberim Ergan köylülerinin köy mera alanında yapılması planlanan ve Erzincan Valiliği tarafından verilen kalker taş ocağı proje ilanına yapılan itiraza ve başlatılan hukuki sürece ilişkindir. Gazetecilik faaliyetim gereği doğayı ve çevreyi risk altına alacak olası bir gündemi haberleştirmek bir hak olduğu gibi aynı zamanda görevimdir. Haber içeriği davacı köylüler ve dava avukatı ile alınan görüşlere dayanıyor" dedi. Çevre ödülü alması gereken haberden dolayı bakalım gazeteciye ceza verilecek mi? 

Medine Mamedoğlu: Gazeteci Medine Mamedoğlu, 20 Haziran 2024 tarihinde Mardin’in Mazıdağı ile Diyarbakır’ın Çınar ilçesi arasındaki köylerde çıkan yangın nedeniyle yaptığı haberler ve sosyal medya paylaşımları gerekçe gösterilerek 17 Eylül 2024 tarihinde ifadeye çağrıldı. Mamedoğlu’na, “halkı yanıltıcı bilgiyi alenen yayma” suçlaması yapıldı. 

Rabia Önver: Jinnews muhabiri Rabia Önver, Hakkari’de faaliyette bulunduğu iddia edilen uyuşturucu ve fuhuş çetesiyle ilgili haberi nedeniyle soruşturmaya uğradı. 20 Eylül 2024 tarihinde evi basılan Önver, “halkı yanıltıcı bilgiyi alenen yaymakla” suçlanıyordu. 24 Eylül’de avukatıyla birlikte savcılığa ifade vermeye giden Rabia Önver, ifade veremeden savcılıktan ayrıldı. Bianet’te yayımlanan habere göre savcı, “Bu süreçte herhangi bir ifade alma işlemi yapmayacağını” söylemişti.    

İdris Yılmaz: İndependent Türkçe muhabiri İdris Yılmaz hakkında, Van’daki protesto gösterileri sırasında polislerin halka şiddet uyguladığına dair sosyal medya paylaşımları gerekçe gösterilerek, "halkı kanunlara uymamaya tahrik”, "halkı kin ve düşmanlığa tahrik" ve “halkı yanıltıcı bilgiyi alenen yayma” suçlamalarıyla 23 Eylül 2024 tarihinde soruşturma başlatıldı.

Evren Demirdaş: Sözcü gazetesi muhabiri Evren Demirdaş’ın 13 Ekim 2024 tarihinde Sözcü’de yayımlanan642 milyonluk konut ihalesinde adres şaşmadı: AKP'li isme verildi” başlıklı haberi nedeniyle “dezenformasyon yapmak” suçlamasıyla soruşturma açıldı. Demirdaş 2 Kasım 2024 tarihinde savcıya, “Gazetecilik faaliyetleri doğrultusunda kamu ihalelerini takip ediyorum. Takip ettiğim dosyalar sonucunda edindiğim bilgileri kamuoyu ile paylaşmaktayım. Yaptığım haberde ihaleye fesat karıştırıldığına dair herhangi bir cümlem ve Veysel Demirci'ye yönelik bir itham bulunmamaktadır. İhalenin miktarı yüksek olduğu için kamuoyunu bilgilendirdim” şeklinde ifade vermiştir.

Dinçer Gökçe ve Nilay Can: Halk TV Haber Müdürü Dinçer Gökçe ile Gazete Pencere Sorumlu Yazı İşleri Müdürü Nilay Can, "Yenidoğan çetesi savcısı görevden el çektirildi” şeklindeki haberleri nedeniyle, "Yalan haberi alenen yayma" suçlamasıyla 3 Kasım 2024 tarihinde gözaltına alındılar. Gazeteciler, yapılan sorgulamanın ardından “adli kontrol şartıyla” serbest bırakıldılar.

 Furkan Karabay: 10Haber muhabiri Furkan Karabay, görevden alınarak yerine kayyum atanan Esenyurt Belediye Başkanı Ahmet Özer'le ilgili haberi ve X paylaşımları gerekçe gösterilerek 8 Kasım 2024 tarihinde gözaltına alındı. Karabay'a yönetilen suçlamalar arasında, "terörle mücadelede görev almış kişileri hedef gösterme", "kamu görevlisine hakaret" ve "halkı yanıltıcı bilgiyi alenen yayma" suçlamaları yer alıyor. Furkan Karabay, 9 Kasım'da hakim kararıyla tutuklandı. Furkan Karabay, 9 gün tutuklu kaldıktan sonra 18 Kasım'da tahliye edildi. Tahliye kararını veren mahkeme başkanı, ""Tutuklama tedbiri dosyanın muhtevası ile bağdaşmıyor, adli kontrol uygulanabilirdi" dedi. 

 Fatih Altaylı ve İsmail Saymaz: İstanbul Cumhuriyet Başsavcılığınca, 21 Kasım'da Fatih Altaylı tarafından yayımlanan "Enkazdan korkmayan mapustan korkmaz" başlıklı yazısı ile aynı gün Halk TV’de yayımlanan "Rota" isimli programda İsmail Saymaz tarafından yapılan, "Cumhurbaşkanı Erdoğan, Bahçeli’ye MHP’li vekillerle ilgili bazı görüntüler izletti" iddiası üzerine gazeteciler hakkında "Halkı yanıltıcı bilgiyi alenen yayma" suçlamasayla resen soruşturma başlatıldı.

 Özlem Gürses: Gazeteci Özlem Gürses, kendi YouTube kanalında yayımladığı bir videoda "Gördüğünüz üzere IŞİD yapısı, yani TSK-SMO yapısı Kürtlerin olduğu bölgelerde küçük küçük kazanımlar elde etmiş" sözleri nedeniyle 20 Aralık 2024 tarihinde gözaltına alındı. Gürses'e, "Devletin kurum ve organlarını aşağılama" ve "Halkı yanıltıcı bilgiyi alenen yayma" suçlamaları yöneltildi

 Seyhan Avşar ve T24: İstanbul Cumhuriyet Başsavcılığı tarafından, T24 isimli haber sitesinde 20 Aralık'ta yayımlanan, "Gazeteciler Nazım Daştan ve Cihan Bilgin, Suriye’de öldürüldü" başlıklı haber ve Gerçek Gündem Genel Yayın Yönetmeni gazeteci Seyhan Avşar'ın 21 Aralık'ta X (Twitter) hesabından yaptığı bir paylaşım üzerine, "Terör örgütü propagandası yapmak" ve "Halkı yanıltıcı bilgiyi alenen yaymak" suçlarından resen soruşturma başlatıldı. 

 Ruşen Takva: Serbest gazeteci Ruşen Takva 15 Şubat 2025 tarihinde Van Büyükşehir Belediye Başkanı Abdullah Zeydan’ın görevden uzaklaştırılmasına ve yerine kayyum atanmasına ilişkin yaptığı video haber paylaşımı nedeniyle gözaltına alındı. Takva'ya "halkı yanıltıcı bilgiyi alenen yayma" suçlaması yöneltildi. Ruşen Takva sorgusunun ardından aynı gün serbest bırakıldı. 

 Can Ataklı: ANKA'nın haberine göre, Gazeteci Can Ataklı hakkında, MHP Genel Başkanı Devlet Bahçeli'nin sağlık durumuyla ilgili olarak 25 Mart 2025 tarihinde yaptığı, "MHP'li kaynaklardan edindiğim bilgiler şöyle; 5 Şubat'tan bu yana hiç ortaya çıkmayan Bahçeli kalp ameliyatından sonra taburcu edildi ama bu kez yürümek için yatağından kalkarken yere düştü ve kalça kemiği kırıldı. Bahçeli yoğun bakıma alındı ama ameliyatın etkileri ve diğer sağlık sorunları nedeniyle bitkisel hayata girdi ve entübe edildi" şeklindeki paylaşımı nedeniyle 26 Mart 2025 tarihinde, "halkı yanıltıcı bilgiyi alenen yayma" suçlamasıyla soruşturma açıldı.

12 Şubat 2025 Çarşamba

GAZETECİLİK ETİĞİ: SES KAYDI İÇİN İZİN ALMAK GEREKLİ Mİ?

 Süleyman İrvan

Etik tartışmasını başlatan olay, Halk TV muhabiri Barış Pehlivan’ın, bilirkişi Satılmış Büyükcanayakın ile yaptığı  telefon konuşmasının haber kaynağından izin alınmadan kaydedilmesi ve ardından bu ses kaydının Halk TV ekranlarında yayımlanması oldu.  

İBB Başkanı Ekrem İmamoğlu 27 Ocak’ta yaptığı basın toplantısında, yargının siyasallaşmasına yönelik eleştirilerde bulunmuş, bilirkişi Satılmış Canayakın’ı da örnek göstererek, kendisine ve CHP'li belediyelere yönelik soruşturmalarda hep bu bilirkişinin görevlendirildiğini ifade etmişti. Böylesi bir suçlama karşısında bir gazetecinin suçlanan kişiyle konuşmak istemesinden daha doğal bir şey olamaz. Esasında gazetecilik etiği de bunu gerektirir. Gazeteci Barış Pehlihan da bunu yapmış, suçlanan kişiyi aramış. Hatta aynı gün (27 Ocak 2025), Yeni Şafak muhabiri Erdal Kılınç da bilirkişiye ulaşmış ve cevap hakkını kullandırmış.  

Gazeteci neden kayıt alır?

Bir gazeteci haber kaynağıyla yüz yüze, telefonda ya da çevrim içi ortamlarda yaptığı konuşmaları iki nedenle kaydetme gereği duyar. Birincisi, kaynağın söylediklerini doğru aktarmak için kaydeder. Gazetecinin birinci yükümlülüğü doğruluktur; bir konuşmayı veya sorulara verilen cevapları aslına uygun biçimde aktarmak, bu yükümlülüğün bir parçasıdır. Hatta, “gazetecilik doğruyu söyleme mesleği” olarak bilinir. İkinci neden, kaynağın söylediklerini inkâr etme durumunda kendisini korumak için kanıt olarak kaydı kullanma ihtiyacıdır. Eğer elinde ses kaydı varsa ve söylenenleri doğru aktarmışsa, kaynak yalanlasa bile bunu kanıtlayabilecek durumda olur gazeteci. Kıbrıslı Türk gazeteci Ali Baturay, gazetecilerin neden ses kaydı almak durumunda kaldıklarını çok güzel anlatıyor bir yazısında.

Posta gazetesinden Alev Gürsoy Cimin sanatçı Coşkun Sabah ile bir röportaj yapıyor. Bu röportaj gazetede yayımlandıktan sonra Coşkun Sabah’ın bazı sözleri tartışma konusu oluyor. Ancak röportajın ses kaydı olduğu için gazeteci yazdıklarının doğru olduğunu kanıtlayabiliyor.

Bu konuda onlarca örnek bulmak mümkün. Ses kayıt cihazları gazeteciler için adeta bir koruma kalkanı işlevi görebiliyor. Çünkü insanlar gazetecilerle konuştuktan sonra yayımlanan habere ya da röportaja ilişkin kamuoyundan ve muhataplarından tepki gelirse özeleştiri yapmak ya da özür dilemek yerine gazeteciyi suçlama yoluna gidebiliyorlar. Yavuz Bingöl de öyle yapmış. Ahmet Hakan’ın yaptığı röportaja tepki gelince gazeteciyi suçlamış, “Ahmet Hakan sözlerimi olduğu gibi yayınlayıp beni sizlere doğru taşısaydı, bir daha asla bu sütunlarda olmayacaktım!” demiş meselâ. Bu açıklamaya Ahmet Hakan da ses kaydını yayımlayarak cevap vermiş.

Zımni rıza nedir?

Zımni rıza, açıkça belirtilmeden verilen onay anlamına geliyor. Örneğin bir konferansa katılıyorsanız bu konferansın haber yapılacağını, konferansta fotoğraflar çekileceğini kabul ediyorsunuz demektir. Herkese açık bir konferansa katılan konuşmacı ve dinleyicilerden haber yapmak için izin almaya gerek yoktur. Aynı şekilde, bir televizyon gazetecisi haber için röportaj yaparken bu görüşmeyi kamera ile kaydetmek zorundadır. Röportaja evet diyen kişi kamera kaydına da evet demiş sayılır. “Kamera ile çekim yapacağız” denmesine gerek yoktur. Telefonla arayan kişi kendisini gazeteci olarak tanıtmışsa ve haber amaçlı sorular soracağını söylemişse, bu konuşmanın kaydedileceğini varsaymak gerekir. Hatta zaman zaman görüş almak için beni arayan muhabiri, “Kayıt alıyorsun değil mi” diye uyarırım. Bunun nedeni, sözlerimin doğru aktarılmasını sağlama almak istememdir. 

Etik ilkeler ne diyor?

Meslek örgütleri ve medya kuruluşları tarafından kabul edilen gazetecilik etik ilkeleri içinde izinsiz ses kaydı alma konusunda bir netlik yoktur. BBC gibi bazı medya kuruluşları kayıt için izin istemeyi zorunlu görmektedirler.

New York Times etik ilkesi şu şekildedir: “Gazete muhabirleri, görüşmenin tüm taraflarının rızası olmadan görüşmeleri kaydedemez. Yasanın sadece bir tarafın bilgisi dahilinde kayda izin verdiği durumlarda bile, bu aldatıcı bir uygulamadır. Editörler, gizlice yapılan kayıtların yasal olduğu yerlerde bu yasağa nadir istisnalar getirebilir.” 

Akademisyen Kenna Griffin’in bu konuda yaptığı değerlendirme benim bakış açımla uyuşuyor: “Gazeteciler röportaj için kaynaklara yaklaştıklarında kendilerini tanıtmak üzere eğitilirler. Öğrenci gazetecilere, bir kaynakla röportaj yapmaya çalışırken kendilerini tam adlarıyla tanıtmalarını öğretiyorum. Kendinizi muhabir olarak tanıtmak, kaynağın sizinle konuşmayı kabul edip etmeyeceğine karar vermesini sağlar. Kendinizi tanıtarak, kaynağa, söylediği her şeyin yayımlanma potansiyeline sahip olduğunu belirtmiş olursunuz.” Gayet açık ve anlaşılır değil mi?

Uluslararası Gazeteciler Federasyonu’nun (IFJ) hazırladığı Gazeteciler İçin Küresel Etik Sözleşmesi’nde yer alan ilke şu şekilde: “Gazeteci, bilgi, görüntü, belge ve veri elde etmek için yalnızca adil yöntemler kullanacak ve gazeteci olduğunu her zaman bildirecektir. Kamu yararına olan bilgileri adil yöntemlerle toplamanın imkânsız olduğu durumlar dışında gizli görüntü ve ses kayıtlarını kullanmaktan kaçınacaktır.”

TGC tarafından Türkiye Gazetecileri Hak ve Sorumluluk Bildirgesi’ndeki ilke de şu şekilde: “Sahibinin izni dışında belge, fotoğraf, ses veya görüntü, ancak doğrudan kamu yararı bulunması ve başka hiçbir şekilde elde edilmeyeceğine kesin kanaat getirilmesi halinde alınabilir.”

Kuruluş aşamasında başkanlığını yaptığım KKTC Medya Etik Kurulu’nun etik ilkesini de vereyim: “Üstün kamu yararı olmadıkça, gizli kamera, izinsiz ses kaydı, kimlik gizleme ve benzeri yöntemlerle haber araştırmaktan kaçınılmalıdır.”

Görüleceği gibi, etik ilkelerde kastedilen gazetecinin bir görüntü ya da konuşmayı gizlice kaydetmesidir. Ki bu bile araştırmacı gazetecilikte zaman zaman başvurulan bir uygulamadır. Örneğin, yolsuzluk gibi, rüşvet gibi kamu yararı içeren konularda kaynaklar konuştukları kişinin gazeteci olduğunu bilirlerse açıkça konuşmaktan çekineceklerdir. Bu tür durumlarda, ses kaydı yapıldığının bilinmesi, kaynağın konuşmaktan vazgeçmesine neden olabilir. Dolayısıyla, gazetecinin gizlice kayıt yapabilmesi, kamu yararına olan bilgilerin ortaya çıkmasını kolaylaştırabilir.

Yasalara göre izinsiz ses kaydı suç mudur?

Anayasa’nın 28. maddesi basın özgürlüğünü güvence altına almaktadır. Ayrıca, Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi’nin (AİHS) 10. maddesi de ifade ve basın özgürlüğünü koruma altına almaktadır. AİHS’ye göre, gazetecilerin kamu yararına olan bilgileri toplarken ses kaydı almaları, basın özgürlüğünün doğal bir uzantısı olarak değerlendirilmelidir.

5187 sayılı Basın Kanunu’nda ses kaydıyla ilgili doğrudan bir hüküm yoktur ancak 3. maddede basın özgürlüğünün nasıl sınırlanabileceği belirtilmiştir: “Basın özgürlüğünün kullanılması ancak demokratik bir toplumun gereklerine uygun olarak; başkalarının şöhret ve haklarının, toplum sağlığının ve ahlâkının, millî güvenlik, kamu düzeni, kamu güvenliği ve toprak bütünlüğünün korunması, devlet sırlarının açıklanmasının veya suç işlenmesinin önlenmesi, yargı gücünün otorite ve tarafsızlığının sağlanması amacıyla sınırlanabilir.”

Gelelim, Halk TV olayında başvurulan Türk Ceza Kanunu maddesine. TCK madde 133 şöyle diyor: “(1) Kişiler arasındaki aleni olmayan konuşmaları, taraflardan herhangi birinin rızası olmaksızın bir aletle dinleyen veya bunları bir ses alma cihazı ile kaydeden kişi, iki yıldan beş yıla kadar hapis cezası ile cezalandırılır… (3) Kişiler arasındaki aleni olmayan konuşmaların kaydedilmesi suretiyle elde edilen verileri hukuka aykırı olarak ifşa eden kişi, iki yıldan beş yıla kadar hapis ve dörtbin güne kadar adlî para cezası ile cezalandırılır. İfşa edilen bu verilerin basın ve yayın yoluyla yayımlanması halinde de aynı cezaya hükmolunur.”

Benim bu maddeden anladığım şudur. Birinci fıkraya göre, gazeteci olsun ya da olmasın taraflardan biri izin almadan ses kaydı yapıyorsa bu suç değildir. Çünkü “taraflardan herhangi birinin rızası” kayıt almak için yeterli görülmektedir. Yasa maddesi iki tarafın da rızasını gerekli görmemektedir. Nitekim ABD’nin birçok eyaletinde telefon konuşmalarının kaydı için tek taraflı rıza yeterli görülmektedir. Üçüncü fıkraya göre ise, tek taraflı rıza ile konuşma kaydedilse bile bu konuşmayı iki tarafın da onayı alınmadan ifşa etmek suçtur. İfşa edilen bu konuşmayı yayımlamak da suçtur. Yasa, kamu yararı içeren konularda yapılan gazetecilik faaliyetleri için bir istisna getirmemiştir. Oysa AİHM tarafından bu konuda gazeteciler lehine verilen bir karar söz konusudur.

AİHM’in Radyo Twist kararı

Slovakya’da yayın yapan Radyo Twist, 1996 yılında Slovakya Başbakan Yardımcı ve Maliye Bakanı olan kişi ile Adalet Bakanı Yardımcısı’nın telefon konuşmasını yayımladı. Telefon konuşması yasadışı biçimde dinlenmiş ve radyoya ulaştırılmıştı. Ses kayıtlarını yayımlamadan önce programcı bir anons yaptı ve mahkeme kararı olmadan yapılan yasadışı dinlemeleri onaylamadıklarını, ancak ellerinde bulunan ses kaydını “kamu yararı” söz konusu olduğu için yayımlamaktan kaçınamayacaklarını ve toplumu bilgilendirme görevlerini yerine getireceklerini ifade etti. Slovak mahkemesi radyoyu suçlu buldu ve konu AİHM’e taşındı.

AİHM, 2006 yılında verdiği kararla Radyo Twist’i haklı buldu ve kararında şu noktalar üzerinde durdu: “1.İfade özgürlüğü, demokratik toplumun en önemli temellerinden birisini oluşturur. Bu özgürlük sadece olumlu bilgi ve fikirler için değil; kızdıran, şok edici ve rahatsızlık veren bilgi ve fikirler için de geçerlidir; 2. Basının her ne kadar kişilerin şöhretine ve haklarına zarar veren yayın yapmaktan kaçınması gerekse de, asli işlevi kamu yararına giren her konuda bilgi ve fikirleri aktarmaktır; 3. Kamusal figürler olan siyasetçiler için kabul edilebilir eleştiri sınırları sıradan insanlara göre daha geniştir; 4. Basına verilen cezanın yaratacağı ‘caydırma etkisi’nin, gelecekteki gözetim işlevine ilişkin performansını olumsuz etkileyeceği dikkate alınmalıdır; 5. Telefon konuşmasının içeriği aşikâr biçimde politiktir ve özel yaşama ilişkin bir konuşma olarak değerlendirilemez; 6. Konuşmalarda, devlet işletmelerinin yönetimi ve özelleştirilmesinden söz edilmektedir ve bu konuşmaların kamuyu ilgilendirdiği gayet açıktır;  7. Konuşmaların yasadışı yöntemlerle kaydedildiği doğru olsa bile kayıtları gazetecilerin yaptığına ilişkin bir suçlama yoktur; 8. Radyo, üçüncü bir kişi tarafından yasadışı biçimde kaydedilen konuşmayı yayımladığı için cezalandırılmıştır. Bu durum, Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi’nin 10. maddesinde düzenlenen ifade ve basın özgürlüğüne aykırıdır.”

Rıza Türmen de 2014 yılında Milliyet gazetesinde yayımlanan yazısında AİHM'in kamu yararını dikkate aldığını söylüyor: "AİHM bir denge gözetiyor. Bir yanda bireylerin özel yaşamları, kişilik hakları, öbür yanda halkın bilgi alma hakkını ve medyanın bilgi verme yükümlülüğünü içeren basın özgürlüğü. Hukuka aykırı elde edilmiş kayıtlar söz konusu olsa bile, kamuoyunu ilgilendiren bir konu olduğu takdirde AİHM dengeyi basın özgürlüğü lehinde kuruyor."

Birkaç önemli ses kaydı haberi

Ertuğrul Özkök ve Güneş Taner arasındaki telefon konuşması: 1998 yılında gerçekleşen bu telefon konuşması, dönemin Hürriyet Genel Yayın Yönetmeni Ertuğrul Özkök ile yine dönemin Ekonomi Bakanı Güneş Taner arasında geçmektedir. Ekli haberdeki iddiaya göre telefon kaydını Hürriyet çalışanları yapmış, Erol Simavi de medyaya sızdırmıştı. Telefon konuşmalarına göre Ertuğrul Özkök patronu olan Aydın Doğan adına iş takipçiliği yapıyordu. Peki bir gazeteci böylesine skandal bir bir olaya ilişkin ses kaydını haber yapamasın mı?

Sedat Peker ve Hadi Özışık arasındaki telefon konuşması: Organize suç örgütü lideri olarak tanımlanan Sedat Peker, 2021 yılında, gazeteci Hadi Özışık ile yaptığı görüntülü  telefon görüşmesini kendisi ifşa etti. Bu telefon konuşması da çok sayıda habere konu oldu haliyle. Hatta benim bu konuda yaptığım bir paylaşım bile haber olmuştu.

Sezgin Baran Korkmaz ile Veyis Ateş arasındaki telefon konuşması: Sezgin Baran Korkmaz tarafından kaydedilip daha sonra ifşa edilen telefon konuşmasına göre, gazeteci Veyis Ateş, Sezgin Baran Korkmaz’ın sorunlarının çözümüne yardımcı olmak için 10 milyon avro talep etmişti.

Yenidoğan çetesinin ses kayıtları: Özel hastanelerde bebek ölümleriyle gündeme gelen Yenidoğan çetesinin kendi aralarındaki ses kayıtları da ifşa olmuştu. Bu ses kayıtlarını haberleştirmek suç mudur?

Bunlar gibi başka örnekler de bulup ekleyebilirim. Ancak bu örnekler, gazeteciliğin sınırlarını göstermesi açısından yeterlidir sanırım. Sadece biçimsel yaklaşıp izinsiz ses kaydı almak suçtur, ses kaydını haber yapmak da suçtur dersek, kamu yararı içeren birçok suçun ifşasını ve kamuoyunun bilgilenmesini de engellemiş oluruz. Gazetecilik basılması istenmeyen haberlerin yayımlanması için çaba göstermektir.

Gazetecilik suç değildir!

Sonuç olarak, gazetecinin kendisini açıkça tanıttığı ve arama amacını açıkladığı takdirde ses kaydı almak için ayrıca izin almasına gerek yoktur. Böyle düşünmemin nedeni şudur: Ses kayıt cihazlarının gazetecilikte kullanımı oldukça yenidir. Ağırlıklı olarak 1980’li yıllardan sonra yaygın biçimde kullanılmaya başlanmıştır. Daha öncesinde, örneğin benim öğrencilik yıllarımda konuşmaları hızla, aslına uygun biçimde yazabilmek için Stenografi dersi vardı. Teknik olarak ses kayıt cihazı ile steno arasında bir fark yoktur bence.

Gazeteci, ses kayıt cihazı ile kaydettiği ya da stenografi tekniğiyle yazdığı konuşmayı haberleştirebilir ancak ses kaydını olduğu gibi yayımlamak istiyorsa izin alması hem etik açıdan daha doğru olur hem de yasaya uygun hareket etmiş olur. Nitekim medya ombudsmanı Faruk Bildirici de bu olayla ilgili olarak şunları yazmıştı:

“Belli ki, birkaç dakika içinde verilen hızlı bir yayın kararı söz konusu. Yayımlanan ses kaydında Barış Pehlivan, bilirkişiye kendisini tanıtıyor ama sesini kaydettiğini söylemiyor, kayıt için izin almıyor. İzinsiz olduğu için de ses kaydının yayımlanması gazetecilik meslek etiği açısından sorunlu…

Kuşkusuz bilirkişinin sözlerinde kamu yararı, dolayısıyla haber değeri vardı. Metin olarak yayımlanmasında engel de yoktu, öyle yayımlanabilirdi. Zaten bilirkişi Satılmış Büyükcanayakın, ses kaydını bilmese de gazeteciyle konuştuğunun farkında, soruları ona göre yanıtlıyor.”

DEZENFORMASYONLA MÜCADELE YASASINDAN ETKİLENEN GAZETECİ SAYISI GİDEREK ARTIYOR

Süleyman İrvan 13 Ekim 2022 tarihinde Resmi Gazete’de yayımlanan “ Basın Kanunu ile Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun ” is...