Basit gibi görünen bu soruyu cevaplayabilmek çok kolay değildir. Çünkü gazetecilik, hekimlik, avukatlık, öğretmenlik, mühendislik, mimarlık gibi profesyonel bir meslek değildir henüz. Gazeteci olmanız için gazetecilik eğitimi almanız gerekmez. Ancak, gazeteciliğin profesyonelleşme yolunda ilerlediğini de söylemeliyiz. Her ne kadar gazetecilik yapmak için eğitim şart değilse de, günümüzde gazetecilik yapanların yüksek oranda iletişim eğitimi alanlar arasından çıktığını görüyoruz. Türkiye İstatistik Kurumu (TÜİK) tarafından yayımlanan 2016 Yazılı Medya İstatistklerine göre, Türkiye'de yayımlanan gazete ve dergilerin yayın bölümlerinde çalışan 40.586 gazetecinin 23.216'sı yani yüzde 57.2'si lisans ve lisans üstü eğitime sahiptir (Tablo 7).
Basın İlan Kurumu da resmi ilan yayımlama hakkına sahip medya kuruluşlarında çalışan gazetecilerin istatistiklerini 24 Temmuz 2017'de yayımladı. Buna göre, gazetelerde çalışan gazeteci sayısı 8858. Bunların sadece 1464'ü (yani yüzde 16.5'i) İletişim Fakültesi mezunu.
Kafanız iyice karışsın diye son bir istatistik de Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanlığı'ndan vereceğim. Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanlığı'nın Temmuz 2017 istatistiklerine göre, Basın, Yayın ve Gazetecilik iş kolunda toplam çalışan sayısı 92.605. Çalışanların sadece 6.128'i yani yüzde 6.6'sı sendikalı (Medya-İş 2.451; TÜRK-İŞ'e bağlı Basın-İş 2.221; TGS 1.020; DİSK'e bağlı Basın-İş 436). Demek ki bir de ciddi sendikasızlaşma sorunu söz konusu. Ama sendikasızlaşma sadece gazetecilik iş kolunda değil, neredeyse tüm iş kollarında önemli bir sorun. (Bu konuda doğru düzgün bir haber yapıldığını hatırlamıyorum. 2013'ten bir yazı bulabildim. Aşağıdaki çizelgede durumun vahametini görebilirsiniz.)
Demek ki, Türkiye'de çalışan gazeteci sayısını net olarak verebilecek durumda değiliz. Peki, sarı basın kartlarını dağıtan Basın Yayın ve Enformasyon Genel Müdürlüğü verileri ne söylüyor? BYEGM sayfasından il il basın kartı sahiplerini görebilmek mümkün, ancak toplam bir rakam yok. Öte yandan, dönemin Başbakan Yardımcısı Numan Kurtulmuş, 2015 yılı sonu itibarıyla sarı basın kartı ve sürekli basın kartı sahibi gazeteci sayısının 15.276 olduğunu açıklamıştı. 15 Temmuz darbe girişimi sonrasında epeyce çok sayıda gazetecinin sarı basın kartları iptal edildi. BYEGM Genel Müdürü Mehmet Akarca, 9 Mayıs 2017'de yaptığı açıklamada basın kartlı gazeteci sayısının 14 bin olduğunu ifade etti. Bu verilere, henüz basın kartı alamayanları ve internet medyasında çalışanları da dahil etmemiz gerekiyor. İnternet gazetelerinde çalışanların gazeteci sayılmamaları da ayrı bir sorun. Bu konuda bazı çalışmalar yapıldı ama netice alınamadı.
Madem kesin bir rakam veremiyoruz, peki tanım yapabilir miyiz? Önce en büyük meslek örgütünün, yani Türkiye Gazeteciler Cemiyeti'nin tanımını vereyim. Cemiyet'in yayımladığı Türkiye Gazetecileri Hak ve Sorumluluk Bildirgesi’nde gazeteci şöyle tanımlanmaktadır: “Düzenli bir şekilde, günlük yahut süreli bir yazılı, görüntülü, sesli elektronik veya dijital basın ve yayın organında, kadrolu, sözleşmeli ya da telif karşılığı, haber alma, işleme, iletme veya görüş, fikir belirtme görevi üstlenen ve asıl işi ile başlıca geçim kaynağı bu olup, çalıştığı işletme ile ilgili yasalar karşısındaki konumu bu tanıma uygun olanlar gazetecidir.” Görüldüğü gibi, tanım internet dahil tüm medyayı içermekte ve tek bir temel kriter koymaktadır: Asıl işi ve başlıca geçim kaynağı gazetecilik olan kişiler.
TGC dışındaki gazeteciler cemiyetlerinin çatı kuruluşu olan Türkiye Gazeteciler Federasyonu Tüzüğü'nde gazeteci genel olarak tanımlanmaktadır: "Basın, yayın, görsel, işitsel ve elektronik yayıncılık mesleğinde çalışanlar."
Bir de yasalar açısından bakmak gerekiyor. 5953 sayılı Basın İş Kanunu (Basın Mesleğinde Çalışanlarla Çalıştıranlar Arasındaki Münasebetlerin Tanzimi Hakkında Kanun) gazeteciyi şöyle tanımlıyor: "Bu Kanun hükümleri Türkiye'de yayımlanan gazete ve mevkutelerle haber ve fotoğraf ajanslarında her türlü fikir ve sanat işlerinde çalışan ve İş Kanunundaki 'işçi' tarifi şümulü haricinde kalan kimselerle bunların işverenleri hakkında uygulanır. Bu Kanunun şümulüne giren fikir ve sanat işlerinde ücret karşılığı çalışanlara gazeteci denir." Görüldüğü gibi, tanım internet medyasıyla, radyo ve televizyonlarda çalışanları kapsamıyor.
Basın Kartı Yönetmeliği de gazeteci tanımı yapıyor: "13/6/1952 tarihli ve 5953 sayılı Basın Mesleğinde Çalışanlarla Çalıştıranlar Arasındaki Münasebetlerin Tanzimi Hakkında Kanun kapsamında fikir ve sanat işlerinde ücret karşılığı çalışanlar ile 6112 sayılı Radyo ve Televizyonların Kuruluş ve Yayın Hizmetleri Hakkında Kanun kapsamında kurulan radyo ve televizyonların haber birimlerinde çalışanları ve Türkiye Radyo-Televizyon Kurumunun haber birimlerinde çalışanları çalışanları” ifade eder. Yani, anılan iki kanunun kapsamına giren kişiler gazeteci sayılıyor basın kartı alabilmeleri için. Ancak, yönetmelikteki tanımın oldukça sınırlayıcı olduğunu, sadece basın kartı alabilecek durumda olanları içerdiğini, herhangi bir nedenle basın kartı iptali durumunda kişiyi gazeteci tanımı dışında bıraktığını da hatırlatayım.
Basın Kanunu'nda gazeteci "eser sahibi" olarak tanımlanıyor: "Eser sahibi: Süreli veya süresiz yayının içeriğini oluşturan yazıyı veya haberi yazanı, çevireni veya resmi ya da karikatürü yapanı ifade eder".
Gazetecilere Uluslararası Basın Kartı (International Press Card) veren Uluslararası Gazeteciler Federasyonu (IFJ) açısından gazeteci sayılabilmek ve bu kartı alabilmek için ulusal düzeyde IFJ'ye üye bir meslek kuruluşuna üye olmak gerekiyor. Türkiye'de IFJ'ye üye olan meslek kuruluşları şunlar: Türkiye Gazeteciler Sendikası, Çağdaş Gazeteciler Derneği, Türkiye Gazeteciler Cemiyeti ve DİSK Basın-İş Sendikası.
Bir erkek mesleği olarak gazetecilik!
Gazetecilik bir erkek mesleği midir ve eğer öyleyse bu durum gazetecilik değerlerini etkilemekte midir? Sorunun ilk kısmının cevabı kolaydır. Her ne kadar, çalışan gazeteci sayısı içinde kadın gazeteci oranı bazı ülkelerde yüzde 50'nin üzerindeyse de, karar alma süreçlerinde (editör, yazı işleri müdürü, genel yayın müdürü gibi) erkek egemenliği olduğu bir gerçektir. Kadın gazeteci oranının yüksek olduğu ülkeler: Rusya %64.6; Bulgaristan %64.6; Romanya %62.5; Güney Afrika %62.1; Moldova %60.6; Singapur %58.9; Estonya %58.4; Avustralya %55.5; Finlandiya %55.2; Hırvatistan %53.9; Sırbistan %53.8; Malezya %52.6; Arnavutluk %51.7; Filipinler %51.1; Çin %50.5; Yeni Zelanda %50.4; Norveç %50.4; Birleşik Arap Emirlikleri %50.2.
Gazeteci Tuluhan Tekelioğlu bir röportajında şunları söylüyor: "Gazetecilik erkek mesleği aslında, çok rekabetçi bir meslek. Kadınların kendilerini zor kabul ettirdikleri bir meslek. Medya sektöründe hala yönetici kadrolarında kadınları göremiyoruz. Buna rağmen bütün hantal, sabır gerektiren, emek gerektiren işlerde de alt kadrolarda da kadınların çalışıyor, çabalıyor." Nilay Kamu da blog yazısında gazetecilik ve kadınlık arasındaki ilişkiye odaklanıyor: "Gazetecilik ve kadınlık arasında bir seçim yapılmasını ifade eden sistem gazetecilik mesleğinin erkek hegemonyası altında olduğunun bir kez daha altını çizmektedir. Çünkü bir kadın gazetecilik mesleğini icra ederken anne olamaz mantalitesi hüküm sürmekte. Kadın gazeteci ya anne olmalı ya da mesleğine sarılmış ve erkekleşmiş bir kadın rolüne bürünmeli yani kadınsal değerlerden arınmış şeffaf ve yansız bir dil yardımıyla hakiki bilgiyi ortaya koyabilmeli. Bu düşünceyle gazeteci erkektir. Bir kadın gazeteci olmak için bütünüyle kendi dişil doğasından koparak eril rolleri benimsemeli, kendisini böylece cinseyetsizleştirmeli ve erkekleşmelidir."
Bianet muhabiri Çiçek Tahaoğlu'nun 2014 yılında yaptığı veri haberciliği çalışmasına göre, yazılı basının künyelerindeki isimlerin yüzde 81'i; gazetelerin web sitelerinin künyelerindeki isimlerin yüzde 63.5'i; ve internet gazetelerinin künyelerindeki isimlerin yüzde 59.1'i erkeklerden oluşuyor. Çiçek Tahaoğlu, "Medya erkek, künyeler erkek, haber kaynakları, haber içerikleri erkek… Yıllar geçiyor, medya değişmiyor" diye not da düşmüş haberine. Çiçek Tahaoğlu ve Beyza Kural, 2016 yılında medya yöneticileriyle ilgili çalışmayı tekrarlamışlar ve sonuç daha kötü: gazete künyelerinde erkek yönetici oranı yüzde 88, internet gazetelerinde yüzde 72. Tahaoğlu ve Kural yazıya şöyle bir giriş yapmışlar: "Gazetecilik her zaman bir 'erkek mesleği' olarak görüldü, belki de öyle olması istendi. Kadınlar bu eril rekabet ortamında her ne kadar pes etmeden habercilik yapmaya çalışsa da, yukarıdaki cam tavan bâki kaldı. Görünmez olduğu düşünülen bu 'cam tavan', kadınların penceresinden bakıldığında çelik kadar sert ve gece karanlığındaki fosforlu tabelalar kadar belirgindi."
Peki bu durum haberciliği nasıl etkiliyor olabilir? Erkeklikle ve kadınlıkla ilişkilendirilen değerler gazeteciliği farklılaştırabilir mi? Literatürde erkek ve kadın gazeteci değerlerinden bazıları şu şekilde ifade ediliyor.
Erkek/eril değerler Kadın/dişil değerler
Ciddi haber Yumuşak haber (magazin vb.)
Nesnellik Öznellik
Ters piramit Düz piramit
Sonuç odaklı Süreç odaklı
Savaş/çatışma odaklı Barış odaklı
Tarafsız gözlemci Taraflı/katılımcı
Olay odaklı Sorun odaklı
Eğer bu değerler gerçeği yansıtıyorsa, kadın gazeteci sayısı arttıkça habercilikte de iyileşme görebilmemiz lazım. Peki görebiliyor muyuz? Benim cevabım şimdilik hayır. Neden? Çünkü kadın gazeteciler meslekte var kalabilmek için erkek gazetecilik değerlerini benimsemeye başlıyorlar. Bunu da asimile olmak şeklinde değerlendirebiliriz.
Teşekkürler hocam.
YanıtlaSil