Süleyman İrvan
Sızıntı gazeteciliği üzerine bir yazı yazmıştım 10 Temmuz 2024 tarihinde, Newslab Turkey isimli gazetecilik sitesinde. O yazımda önce sızıntı gazeteciliğiyle ünlenen Wikileaks kurucusu Julian Assange’ın gazetecilik anlayışına ve yayımladığı sızıntılara değinmiş, ardından da 2013 yılından sonra Uluslararası Araştırmacı Gazeteciler Konsorsiyumu (ICIJ) tarafından haberleştirilen devasa ölçekli sızıntılardan söz etmiştim.
Araştırmacı Gazetecilik derslerimde sızıntı haberciliğini de anlattığım için, sözünü ettiğim kurumlara ve kişilere ilişkin haberler doğal olarak ilgimi çekiyor.
Bu yazıyı yazmamın nedeni, önce Fransa menşeli haber portalı Mediapart’ta yayımlanan, ardından Anadolu Ajansı tarafından servis edilen bir araştırma haberindeki iddialardır. Anadolu Ajansı haberinin başlığı şöyle: “Panama Belgelerini gündeme taşıyan araştırmacı gazetecilik kuruluşunun en büyük fon sağlayıcısı ABD”.
Mediapart’ta yayımlanan özgün araştırma haberinde iki imza var: Yann Philippin ve Stefan Candea. Haberin yayımlanmasından sonra hedefteki araştırmacı gazetecilik kuruluşu OCCRP (Organized Crime and Corruption Reporting Project / Organize Suç ve Yolsuzlukları Haberleştirme Projesi) bir cevap yayımladı ve Mediapart’ın gerçekleri çarpıttığını iddia etti. Açıklamada, haberi yapanlardan birinin (Stefan Candea) OCCRP ağının eski bir üyesi olduğu da ifade ediliyordu. Bir tür intikam alma gibi anlaşılabilecek bu iddianın üzerinde durmadan diğer iddialara geçelim.
İddia: OCCRP Amerikan hükümeti tarafından fonlanıyor
Konuyla ilgili olarak özellikle iktidar medyasında yayımlanan haberlerin tamamında bu iddia başlığa çıkarılmış durumda:
“Gazetecilik tarihinin en büyük kumpası: Altı kıtada faaliyet gösteren OCCRP ile ABD'nin gizli bağlantıları ortaya çıktı” (Yeni Şafak)
“Bağımsız' gazetecileri ABD fonlamış” (Yirmidört TV)
“Skandal ortaya çıktı! Amerikan fonlarıyla küresel gazetecilik!” (Milliyet)
“Panama Papers siparişini ABD vermiş” (Hilal Kaplan / Sabah)
“Bağımsız' denetleme kurumu, ABD fonlaması çıktı!” (Yeni Akit)
Peki bu iddia doğru mu ve eğer doğruysa bir araştırmacı gazetecilik kuruluşunun ABD tarafından fonlanması etik mi?
OCCRP’nin web sayfasında fon desteği sağlayan kurumların listesi var ve evet fon sağlayıcılar arasında ABD Dışişleri Bakanlığı ve ABD Uluslararası Kalkınma Ajansı (USAID) da var. Haberlerde olmayanları da ben ekleyeyim: Fransa Avrupa ve Dışişleri Bakanlığı, Birleşik Krallık Dışişleri, Milletler Topluluğu ve Kalkınma Ofisi, İsveç Uluslararası Kalkınma İşbirliği Ajansı. Bunların tamamı da devletlerin resmî kurumları. Elbette resmî olmayan fon sağlayıcı kurumlar da var listede: Ford Vakfı, Açık Toplum Vakfı gibi. Fon desteği sağlayan vakıflara da dikkat etmek lazım ama resmî kurumlar tarafından sağlanan fonlar bana göre etik açıdan çok sorunlu.
Medya kuruluşlarının devlet kurumlarından fon alması iki açıdan sorunlu. Birincisi, devletler genelde uluslararası çıkarlarını ilerletmek ya da başka ülkelerin iç işlerine müdahale etmek için fonladıkları medya kuruluşlarını kullanabiliyorlar. ABD’nin böyle kötü bir sicili var zaten. İkincisi, fonların çıkar çatışmasına yol açıyor olması. Fonlanan medya kuruluşlarının fonlayan ülkelere ilişkin eleştirel haberler yapmasını beklemek abesle iştigal. Araştırmacı gazetecilik yapma iddiasını taşıyan bir kuruluşun kimlerden fon aldığına dikkat etmesi lazım. Kısaca söylemek gerekirse, OCCRP’nin fon politikası çok yanlış ve elbette eleştiriyi hak ediyor.
İddia: Panama Belgelerini OCCRP gündeme taşıdı
Araştırma haberinin ikinci iddiası, sadece Panama Belgelerini değil, diğer büyük sızıntıları da OCCRP’nin gündeme taşıdığı şeklinde. Nitekim AA haberinde şöyle denilmiş: “Panama Belgeleri, Pandora Belgeleri, Pegasus Projesi gibi geniş çaplı belge veri sızıntıları üzerine kurulan son yılların en büyük araştırmacı gazetecilik projelerini başlatan ve yürüten OCCRP'nin 100'den fazla gazetecilik ödülü bulunuyor.”
Peki bu doğru mu? Değil. Çünkü örneğin Panama Belgeleri konulu haberleri Türkiye’de o dönem Cumhuriyet gazetesi muhabiri olan Pelin Ünker yaptı. 4 Nisan 2016 tarihinde, “Panama belgeleri... İşte dünyanın kirli çamaşırları... Türkiye'den 101 şirket” başlıklı ilk haberde belgelerin kime sızdırıldığı bilgisi yer alıyor ve bu haberlerin hiçbirinde OCCRP’nin adı geçmiyor: “Panama merkezli hukuk firması Mossack Fonseca’ya ait 11.5 milyon belge ‘Panama kağıtları’ adıyla Alman ‘Süddeutsche Zeitung’ gazetesine servis edildi. Alman ‘Süddeutsche Zeitung’ gazetesi tarafından elde edilen belgelerin ilk kısmı, Uluslararası Araştırmacı Gazeteciler Konsorsiyumu (ICIJ) tarafından, 80 ülkeden gazetecilerle paylaşıldı.”
Ben de kendi yazımda sızdırılma biçimini şöyle açıklamıştım: “Panama merkezli hukuk firması Mossack Fonseca’ya ait 11,5 milyon belge Alman Süddeutsche Zeitung gazetesine sızdırılmıştı. Gazete bu belgelerin altından tek başına kalkamayacağını görünce Uluslararası Araştırmacı Gazeteciler Konsorsiyumu (ICIJ) ile paylaştı. Konsorsiyum’da yer alan 80 ülkeden araştırmacı gazeteci belgeleri incelemeye başladı. İlk haberler 2016 yılında yayımlandı. Konsorsiyum’da Cumhuriyet gazetesinden Pelin Ünker de yer alıyordu. Belgeler, zenginlerin vergiden kaçınmak için vergi cennetlerinde firmalar kurduklarını gösteriyordu.”
Yani belgeler OCCRP’ye değil, ICIJ’e sızdırılmıştı. Doğrusu buydu. OCCRP, Uluslararası Araştırmacı Gazeteciler Konsorsiyumu’nun (ICIJ) medya partnerlerinden sadece birisi. Bunu web sayfalarında görebiliyoruz. Bu sayfada yer alan listeye göre Konsorsiyum’un tam 129 medya partneri var. Listede yer alanlardan bazıları şöyle: New York Times, Guardian, Le Monde, Washington Post, Toronto Star, The Asahi Shimbun, Süddeutsche Zeitung, La Nación. Elbette Panama Belgelerini OCCRP muhabirleri de haberleştirmişti.
Aslında Anadolu Ajansı kendi arşivine baksaydı, 5 Nisan 2016 tarihli haberinde belgelerin nasıl sızdırıldığına ilişkin infografik haberini görebilirdi. Belki de görmek istemediler! 9 Mayıs 2016 tarihli ve “Panama belgelerinde ikinci perde” başlıklı habere de bakabilirlerdi.
2016 yılında Bahama Belgeleri, 2017 yılında Cennet Belgeleri ve 2021 yılında Pandora Belgeleri de hep aynı yoldan sızdırıldı. Belgeler önce Alman gazetesi Süddeutsche Zeitung‘a, oradan da Uluslararası Araştırmacı Gazeteciler Konsorsiyumu’na sızdırıldı. Bütün bu sızıntılara ilişkin detaylar daha önce yazdığım yazıda yer alıyor.
Manipülatif haberin hedefi ne?
Mediapart’ın ve Anadolu Ajansı’nın haberlerinin Panama Belgeleri ile diğer sızıntı haberlerinin başlatıcısı ve yürütücüsü olarak OCCRP’yi göstermesinin neden doğru olmadığını yukarıda izah ettik. Peki bunun ispatlanması bu kadar kolay iken bu yanlışı neden yapıyorlar? Acaba Panama Belgeleri gibi, hükümetleri zor durumda bırakan sızıntıları değersizleştirmek olabilir mi asıl neden? Bu listelerde adı geçen binlerce iş insanının, medya şöhretinin, futbolcuların nasıl vergiden kaçınmak için vergi cennetlerinde şirketler kurduklarına ilişkin haberleri unutturmak olabilir mi?
Son sözümüz şu olsun. Son yıllarda Uluslararası Araştırmacı Gazeteciler Örgütü (ICIJ) çok önemli haberlere imza attı ve özellikle vergi cennetlerinde döndürülen dolapları gün yüzüne çıkardı. Gönül isterdi ki bu Konsorsiyum’un medya partnerleri arasında Türkiye’den de birçok medya kuruluşu ile birçok araştırmacı gazeteci yer alsın. Bizim asıl hayıflanmamız gereken konu budur.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder