İLDEK kararları
Yıllardır iletişim fakülteleri dekanları, öğretim üyeleri ve mezunlar bu dersin zorunlu hale gelmesi için mücadele ediyorlar. Medya okuryazarlığı meselesi ilk kez 2008 yılında Maltepe Üniversitesi'nde yapılan 16. İletişim Fakülteleri Dekanları (İLDEK) toplantısında sonuç bildirgesine girdi. Bildirge'de, "İlköğretim ve Ortaöğretim kurumlarında okutulan 'Medya Okuryazarlığı' dersinin iletişim fakültesi mezunu olan ve eğitim formasyonu almış mezunlar tarafından verilmesinin sağlanması için Milli Eğitim Bakanlığı ve RTÜK nezdinde girişimlerde bulunulmasına karar verildi" şeklinde yer alıyor.
2010 yılında KKTC Yakın Doğu Üniversitesi'nde yapılan 18. İLDEK toplantısında konu yeniden gündeme geldi: "İlköğretim okullarında seçmeli ders olarak okutulan Medya Okuryazarlığı dersinin zorunlu ders kapsamına alınabilmesi amacıyla, Milli Eğitim Bakanlığı Talim ve Terbiye Kurulu Başkanlığı ile temasa geçilmesi, yeni Yürütme Kurulu'nun Milli Eğitim Bakanlığı ile gerekli girişimlerde bulunması, oluşturulacak komisyon içerisinde Kocaeli Üniversitesi'nden Doç. Dr. Nurdan TAŞKIRAN’ın, Başkent Üniversitesi'nden Doç. Dr. Mutlu BİNARK’ın, Mine GENCEL BEK’in ve Yeditepe Üniversitesi İletişim Fakültesi Dekanı Prof. Dr. Suat ANAR’ın yer almasının uygun olduğuna karar verildi."
2011 yılında Erciyes Üniversitesi'nde yapılan 19. İLDEK toplantısında da medya okuryazarlığı konusu gündemdeydi: "İlköğretim okularında seçmeli ders olarak okutulan Medya Okuryazarlığı dersi konusunda Milli Eğitim Bakanlığı Talim ve Terbiye Kurulu Başkanlığı temsilcisinin sunmuş olduğu metin görüşüldü. Medya Okuryazarlığı konusunda toplumsal duyarlılığın artırılması ve eğitim programlarında hak ettiği yeri alabilmesi için gerekli girişimlerde bulunması için Yürütme Kurulu'na yetki verilmesine karar verildi."
2015 yılında Ankara Üniversitesi'nde yapılan 23. İLDEK toplantısında medya okuryazarlığı konusu tekrar gündeme geldi: "Öğretmenlik formasyonu sahibi iletişim fakültesi mezunlarının ilköğretimde medya okuryazarlığı dersini zorunlu olarak okutabilmesi ve öğretmen-öğrenci başta olmak üzere onların çevreleriyle iletişim kurmak, halkla ilişkiler çalışması yapmak, iç ve dış paydaşlarla iletişimi sağlamak, eğitim kurumunun tüm iletişim süreçlerine danışmanlık yapmak ve her türlü iletişim faaliyetini yönetmek üzere okullarda 'kurumsal iletişim uzmanları'nın istihdam edilmesinin Milli Eğitim Bakanlığı'na önerilmesine karar verildi."
2016 yılında İstanbul Üniversitesi'nde yapılan 24. İLDEK toplantısında konu yine gündemdeydi: "Milli Eğitim Bakanlığı'na bağlı tüm okullarda (lise, ortaokul ve ilkokul) okutulmakta olan 'İletişim' ve 'Medya Okuryazarlığı' gibi iletişim alanına özgü derslerin okutulmasında, alan dışından öğretmenlerin yerine iletişim fakülteleri mezunu olup pedagojik formasyonu olan iletişimcilerin görevlendirilmesinin gerektiği hususunun İLDEK Yürütme Kurulunca takip edilerek Milli Eğitim Bakanlığı nezdinde girişimlerde bulunulmasına karar verildi."
2017 yılında Adnan Menderes Üniversitesi'nde yapılan 25. İLDEK toplantısında da medya okuryazarlığı sonuç bildirgesinde yer aldı: "Milli Eğitim Bakanlığı’na bağlı eğitim kurumlarında verilmekte olan 'İletişim', 'Etkili İletişim Becerileri', 'Sunum Teknikleri', 'Medya Okur-Yazarlığı' gibi derslerin İletişim Fakülteleri mezunları tarafından verilmesine olanak sağlanması yönündeki girişimlerin sürdürülmesine karar verildi."
Son olarak, 2018 yılında Çukurova Üniversitesi'nde benim de İLEDAK üyesi olarak katıldığım 26. İLDEK toplantısında konu yine gündemdeydi. Açılışta Talim Terbiye Kurulu Başkanı Alpaslan Durmuş bir konuşma yaptı. Benim kendisine sorduğum soru üzerine, herkesin kendi alanındaki dersi zorunlu yapmak için uğraştığını (haliyle bizi de bu kapsamda değerlendirdi), bir dersi zorunlu hale getirmenin başka derslerden kısıntı yapmak anlamına geldiğini söyledi. Nihayetinde de, "medya okuryazarlığı zorunlu olamaz, sizler bu seçmeli dersin okullarda açılabilmesi için PR yapın" dedi. Toplantıya katılan bizler birbirimize baktık haliyle, bu nasıl olacak diye? Ders daha çok öğrenci tarafından tercih edilirse, iletişim fakültesi mezunlarından öğretmen alımı yapmaları mümkün olabilirmiş. Aslında durumun öyle olmadığını, seçmeli ders olarak kaldıkça sırf bu ders için öğretmen alımı yapılamayacağını aşağıda belgesiyle açıklıyorum. Dekanlar yine de konuya sonuç bildirgesinde yer verdiler: "Ortaöğretim kurumlarında okutulmakta olan iletişim alanları ile ilgili derslerin durumlarının görüşülmesi ve söz konusu derslerin iletişim fakültesi mezunları tarafından verilmesini sağlamak amacıyla, Milli Eğitim Bakanlığının ilgili birimleri ile temasa geçilmesi ve bu konuda bir rapor hazırlamaları konusunda İLDEK Konseyi yeni Yürütme Kuruluna yetki verilmesine, karar verildi."
Medya okuryazarlığı nedir ve neden zorunlu olmalı?
Medya okuryazarlığı kavramı özünde medyayı anlamaya ve kullanmaya ilişkin bilgi, beceri ve yetkinlikleri tanımlıyor. Evrensel düzeyde kabul görmüş tanıma göre, medya okuryazarlığı, erişim, analiz, değerlendirme, üretme ve paylaşma beceri ve yetkinlikleri anlamına geliyor. Yani bir bireyin medyada bilgi arama, elde ettiği bilgileri analiz edebilme, eleştirel olarak değerlendirebilme, medyaya içerik üretebilme ve paylaşabilme beceri ve yetkinliklerine sahip olmasıdır. Kulağa hoş geliyor değil mi?
Peki neden zorunlu olmalı? Aslında bu soruyu sormak bile gereksiz ama ben yine de bazı bilgiler vereyim. İnterneti ve cep telefonlarını ele alalım örneğin. Dijital pazarlama ajansı We Are Social'ın 2017 yılı verilerine göre, 80 milyon nüfusu olan ülkemizde 48 milyon internet kullanıcısı var. Cep telefonu kullanıcı sayısı is 71 milyon. İnternet kullananların tamamı aynı zamanda sosyal medya kullanıcısı.
Hatta iki öğrencim Üsküdar Üniversitesi İletişim Fakültesi öğrencileri üzerinde bir yeni medya okuryazarlığı anketi yaptı. Bu anket verilerine göre öğrencilerin yüzde 90'ı haberleri internetten takip ediyor. Yani aslında yukarıdaki verileri yaş gruplarına göre analiz etsek, çocukların ve gençlerin neredeyse tamamı internette ve sosyal medyada.
Medya okuryazarlığı konusunda dünyada en duyarlı ülkelerin başında ABD geliyor. Medya okuryazarlığı kavramı ilk kez 1955 yılında kullanılmış. 1960'lı yıllardan itibaren de okullarda medya okuryazarlığı dersinin konulması gerektiği savunulmaya başlamış. 1968'den itibaren bazı okullarda medya okuryazarlığı eğitimleri verilmeye başlamış. 1978 yılında, Kanada'da medya okuryazarlığı dersini veren öğretmetmenler, ilk Medya Okuryazarlığı Derneği'ni kurmuşlar bile. UNESCO'nun da 1980'den itibaren medya eğitimi konusunda tavsiye kararları aldığını görüyoruz.
Medya okuryazarlığı dersi ilk olarak 1987 yılında Kanada'nın Ontario eyaletinde zorunlu ders haline geldi. Günümüzde ABD, Kanada, İngiltere başta olmak üzere pek çok ülkede medya okuryazarlığı konusunda ciddi çalışmalar yürütülüyor, ders müfredatta zorunlu ders olarak okutuluyor. Zaten olması gereken de bu.
Dersi neden iletişim fakültesi mezunları vermeli?
Aslında bir iletişim hocası olarak bu tür bir soruya cevap vermeye çalışmak bana zul geliyor. Ama yine de açıklayayım. Örneğin mevcut durumda ders seçmeli olduğu için genelde sosyal bilgiler öğretmenleri veriyor. Hatta bir sitede yazan sosyal bilgiler öğretmeni, bu dersin kendi hakları olduğunu bile yazmış: "Eylül'de sosyal bilgiler öğretmeni olarak atandım.Köy okulundayım ve nerdeyse bütün branşların öğretmeni mevcut. Çoğu öğretmen maaş karşılığını dahi dolduramıyor. Benim 16 saatim var ve sorum şu, müdürümüz sosyal bilgilere ait olan vatandaşlık ve medya okuryazarlığı derslerini diğer branşlara dağıtmış, ben bu derslerin birine dahi giremiyorum. Bu dersler öncelikle benim hakkım değil mi?" (NOT: Türkçesini düzeltmek zorunda kaldım).
Ben de merak ettim, acaba sosyal bilgiler öğretmenleri medya konusunda nasıl bir eğitim alıyorlar da bu dersi veriyorlar diye eğitim programlarına baktım. Bulabildiğim kadarıyla Anadolu Üniversitesi, Sinop Üniversitesi, Dokuz Eylül Üniversitesi gibi üniversitelerde seçmeli ders olarak okutuluyor. Dersi verenler de eğer aynı üniversitede iletişim fakültesi varsa, iletişim fakültesi hocaları oluyor genelde. Peki bizim dört yılda, her boyutuyla vermeye çalıştığımız medya eğitimini haftada 2 saatlik seçimlik bir ders alarak kendini yetiştiren bir öğretmen verebilir mi? Bizde herkes her dersi verir mantığından gidersek, neden olmasın? Açıkçası Türkiye'de bu dersin genelde başka dersleri telafi etmek için açıldığını ve dolayısıyla işlevsiz hale getirildiğini düşünüyorum. MEB, medya okuryazarlığı da dahil seçmeli derslerin hangi branş öğretmenleri tarafından verildiğini açıklarsa, biz de daha net bilgi sahibi olmuş oluruz. Aslında MEB bu dersin kimler tarafından verilebileceğini açıkladı daha önce: "Talim ve Terbiye Kurulunun 20.02.2014 tarih ve 9 sayılı kararına göre Medya Okuryazarlığı dersi; öncelikle Basın Yayın Yüksekokulları/İetişim Fakültelerinden mezun olup halen Sınıf Öğretmeni olarak görev yapan Gazetecilik Alanı, Halkla İlişkiler ve Organizasyon Hizmetleri Alanı, Radyo-Televizyon Alanı Öğretmeleri olmak üzere Sosyal Bilgiler, Türkçe ve Bilişim Teknolojileri Öğretmenleri tarafındaın okutulabilmektedir." Teorik olarak tamam da, pratikte nasıl işlediğini bilemiyoruz tabii ki.
Şimdi gelelim işin püf noktasına. 2013 yılında dönemin Milli Eğitim Bakanı Nabi Avcı (ki kendisi de iletişim kökenli bir hocadır) bir soru önergesine verdiği cevapta, "Medya okuryazarlığı dersi seçmeli bir derstir. Seçmeli dersler için öğretmen ataması yapılmamaktadır" demektedir. Yani biz ne yaparsak yapalım, bu ders zorunlu hale getirilmedikçe, öğretmenlik formasyonu alsalar bile, iletişim fakültesi mezunlarının sırf bu dersi vermek için öğretmen olarak atanmaları mümkün değildir. Olsa olsa liselerde zorunlu olan mesleki iletişim dersleri için atama yapılabiliyor. O da yılda birkaç tane. Örneğin geçen ay (Mart 2018) yapılan sözleşmeli öğretmen alımı ilanında medya okuryazarlığı yok; gazetecilik için 2; halkla ilişkiler ve organizasyon hizmetleri için 1; radyo-televizyon için 1 kontenjan ayrılmış. Toplamda 4 kontenjan, nasıl, yeterli mi?
Peki medya okuryazarlığı neden zorunlu olmalı?
1. Öğrencileri internetten ve cep telefonu kullanmaktan alıkoyamayacağımıza göre, medya okuryazarlığı dersi aracılığıyla bu iletişim teknolojilerini doğru ve verimli biçimde kullanmayı öğretebiliriz.
2. Medya okuryazarlığı dersi aracılığıyla siber zorbalık gibi kötü kullanımlarla mücadele etmeyi ve kendilerini korumayı öğretebiliriz.
3. Öğrenciler, medya okuryazarlığı dersi aracılığıyla sadece medyayı doğru anlamayacak, aynı zamanda medyaya içerik sağlamayı da öğrenecekler.
4. Öğrenciler, medyada
yer bulan yanlış ve yanıltıcı bilgileri doğru bilgiden ayırabilmeyi
öğrenecekler. Yalan haberin hızla yaygınlaştığı günümüzde artan bir ihtiyaç olduğu konusunda eminim herkes hemfikirdir.
5. Medyaya erişim
farklılığından kaynaklanan bilgi açığı, medya okuryazarı bireylerle kapanacaktır.
6. Medya
okuryazarı bireyler ikna amaçlı iletilerle (reklam) bilgilendirme amaçlı iletiler (haber) arasındaki farkı bilecekler ve kararlarını ona göre verecekler.
7. Öğrencileri,
medyanın pasif tüketicileri konumundan aktif içerik üreticileri konumuna
taşımanın tek yolu, onları medya okuryazarı haline getirmektir.
8. Avrupa
Komisyonu’nun, birliğe üye tüm ülkelerde Medya Okuryazarlığı dersinin zorunlu
yapılması çağrısı unutulmamalıdır.
9. Bu ders
zorunlu yapılmadıkça, medya eğitimi almamış öğretmenler tarafından verilmeye ve dolayısıyla işlevsiz olmaya mahkumdur.
10. Son gerekçem de şu: Günümüzde medya okuryazarlığı, eğitimin temel bir ayağı olmak zorundadır, çünkü eğitim sisteminin bütününe yeni medya teknolojilerini dahil etmediğimiz sürece bugünün çocuklarını anlayabilmemiz mümkün olmayacaktır.
Sonuç olarak, çocuklarımızı geleceğe daha iyi hazırlayabilmek, daha katılımcı ve üretken yurttaşlar haline gelmelerini sağlayabilmek için medya okuryazarlığı dersini zorunlu hale getirmeli; ortaokulda değil, ilkokulda bu eğitimi vermeli ve mutlaka bu dersi en iyi biçimde verebilecek donanıma sahip olan, öğretmenlik formasyonu almış iletişim fakültesi mezunlarının önünü açmalıyız.
Sonuç olarak, çocuklarımızı geleceğe daha iyi hazırlayabilmek, daha katılımcı ve üretken yurttaşlar haline gelmelerini sağlayabilmek için medya okuryazarlığı dersini zorunlu hale getirmeli; ortaokulda değil, ilkokulda bu eğitimi vermeli ve mutlaka bu dersi en iyi biçimde verebilecek donanıma sahip olan, öğretmenlik formasyonu almış iletişim fakültesi mezunlarının önünü açmalıyız.
1
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder