Sorunların medyada haberleştirilme biçimi, toplumun bu sorunlara
bakış açılarını da etkilemektedir. Dolayısıyla sorunların tanımlanma ve
haberleştirilme biçimi, o sorunların nasıl çözülmesi gerektiğini büyük ölçüde
belirlemektedir.
Etik
açından sorunlu habercilik alanlarından birisi insan ticareti konusu. 2010
yılından beri, insan ticareti haberciliğinin nasıl yapılması gerektiğine ilişkin
bazı atölye çalışmalarına eğitici olarak katıldım, en son da Viyana’da yapılan "İnsan Ticareti Suçuyla Mücadelede Medyanın Rolü" başlıklı çalıştayda Türk medyasının insan ticaretini nasıl haberleştirdiğini
anlattım.
Öncelikle insan ticaretinden ne anlaşılması gerektiğine bakalım: Türkiye'nin de taraf olduğu Palermo Protokolü
(Sınıraşan Örgütlü Suçlara Karşı Birleşmiş Milletler Sözleşmesine Ek İnsan
Ticaretinin, Özellikle Kadın ve Çocuk Ticaretinin Önlenmesine, Durdurulmasına
ve Cezalandırılmasına İlişkin Protokol), insan ticaretini “kuvvet kullanarak veya kuvvet kullanma
tehdidi ile veya diğer bir biçimde zorlama, kaçırma, hile, aldatma, nüfuzu
kötüye kullanma, kişinin çaresizliğinden yararlanma veya başkası üzerinde
denetim yetkisi olan kişilerin rızasını kazanmak için o kişiye veya başkalarına
kazanç veya çıkar sağlama yoluyla kişilerin istismar amaçlı temini, bir yerden
bir yere taşınması, devredilmesi, barındırılması veya teslim alınması anlamına
gelir. İstismar terimi, asgari olarak, başkalarının fuhuşunun istismar
edilmesini veya cinsel istismarın başka biçimlerini, zorla çalıştırmayı veya
hizmet ettirmeyi, esareti veya esaret benzeri uygulamaları, kulluğu veya
organların alınmasını içerecektir” şeklinde tanımlıyor.
Bu tanım çerçevesinde, insan ticareti kapsamına kadın ticareti (kadınların fuhuşa zorlanması), emek ticareti (zorla çalıştırma, dilencilik yaptırma, düşük ücretle çalıştırma vb.), organ ticareti (organların alınması amacıyla kişileri kaçırma, kandırma vb.) ve çocuk ticareti (çocukların köleleştirilmesi, fuhuş amaçlı kullanımı, çocuk kaçırma ve satma) girmektedir. Konu hukuki olduğu için fazla ayrıntıya girmeyeceğim.
Türkiye, Palermo Protokolü'nü imzalamakla kalmadı, 2006 yılında Türk Ceza Kanunu'nda yapılan değişiklikle insan ticareti suçlarına oldukça yüksek cezalar da getirdi. TCK madde 80'e göre, insan ticareti suçunu işleyenlere (tacirlere) sekiz yıldan on iki yıla kadar hapis ve on bin güne kadar adlî para cezası verilmektedir.
İnsan ticareti, insan kaçakçılığından farklıdır
Medyada yer alan haberlerde sıklıkla insan ticareti ile insan kaçakçılığının karıştırıldığını görüyoruz. İnsan kaçakçılığı, insanların iyi koşullar altında yaşama, iş bulma amacıyla veya yaşadıkları ülkedeki siyasal, ekonomik ve toplumsal sorunlardan dolayı ülkelerini terkederek yasa dışı yollarla başka ülkelere götürülmelerini anlatmaktadır.
Şimdi şu haberlere bakalım:
Anadolu Ajansı'nın "Nijerya'da 4 bin 724 kişi insan kaçakçılarının elinden kurtarıldı" başlıklı haberinde insan ticareti ile insan kaçakçılığı karıştırılmış. Haberin konusunun insan kaçakçılığı olduğunu haberin son paragrafından anlıyoruz: "Nijerya'da ekonomik kriz ve çatışmalar nedeniyle yüzbinlerce insan göç etmek zorunda kalıyor. Ülkedeki bir çok insan ise Libya üzerinden Avrupa'ya kaçmak için girişimde bulunuyor."
Hürriyet'in "İzmir'de Yunan adalarına gitmek isteyen 123 kaçak yakalandı" başlıklı haberinin son cümlesinde "Operasyon kapsamında ise ‘insan ticareti yapmak’ suçu iddiasıyla 1 şüpheli gözaltına alındı" ifadesi de insan kaçakçılığının insan ticaretiyle karıştırıldığını gösteriyor.
Milliyet'in "KKTC’de kadınlar gece kulüplerinde fuhuşa zorlanıyor!" başlıklı haberi de özünde insan ticaretini konu almasına karşın, bu sorunu aynı zamanda insan kaçakçılığı olarak niteliyor.
Şimdi aradaki farkı kısaca özetleyelim: Eğer kişiler yasa dışı yollarla ve kendi istekleriyle başka ülkelere gitmeye çalışıyor ve birilerinden yardım alıyorsa bu insan kaçakçılığının konusudur. Eğer kişiler kendi rızaları dışında, kandırılarak ya da tehdit edilerek, pasaportlarına el konularak zorla çalıştırılıyorlarsa bu insan ticareti kapsamına girer. İnsan kaçakçılığı kapsamında pekala insan ticareti suçu da işleniyor olabilir. Örneğin, başka bir ülkeye kaçak yollarla götürülen kişiler eğer insan tacirleri tarafından alıkonuyorsa ve özgürlükleri ellerinden alınıyorsa insan ticareti söz konusudur.
İnsan ticareti haberlerinde etik sorunlar
1. İnsan ticaretini fuhuş sorunu olarak görmek: Türk medyasında insan ticareti genelde fuhuş operasyonları ile gündeme gelmektedir. Bu tür haberler, olayın insan ticareti boyutunun görünmez kılınmasına hizmet etmektedir. Örneğin, Anadolu Ajansı tarafından 30 Temmuz 2017 tarhinde geçilen habere bakalım: Haberin başlığı, "İstanbul'da fuhuş operasyonu: 26 gözaltı" şeklinde. Haberin spotunda, "Aksaray'da bir eğlence mekanında yabancı uyruklu kadınların fuhuş amaçlı çalıştırıldıklarının belirlenmesi üzerine düzenlenen operasyonda 26 kişi gözaltına alındı" ifadeleri kullanılmış. Olayın insan ticareti kapsamına girdiğini şu ifadelerden anlıyoruz: "Operasyonda, iş vaadiyle Türkiye'ye getirildiği öne sürülen Ukrayna ve Moldova uyruklu 26 kadın gözaltına alındı." Haberde tacirlerden hiç söz edilmiyor.
Bir başka habere bakalım. Hürriyet'in 2 Şubat 2017 tarihli ve "İstanbul'da fuhuş operasyonu!" başlıklı haberinin spotunda şu ifadeler yer alıyor: "İstanbul'un Silivri ilçesinde jandarma ekipleri tarafından, 5 otel ve 7 alkollü eğlence mekanına eş zamanlı düzenlenen operasyonda zorla fuhuş yaptırılan 84 yabancı uyruklu kadın yakalandı. Kadınlardan 13'ünde AIDS, Hepatit C gibi bulaşıcı hastalıklar tespit edildi." Haberde kadınların zorla fuhuş yaptırıldıkları belirtilmiş olmasına karşın insan ticareti suçundan hiç söz edilmemiş.
2. İnsan ticareti mağdurlarının isimleriyle ve fotoğraflarıyla ifşa edilmesi: Gazetecilik etik ilkeleri, mağdur konumundaki kişilerin kimliklerinin açıklanmasının doğru olmadığını söyler. Temel amaç da mağdur konumundaki kişilerin bir de medya eliyle mağdur edilmelerinin önlenmesidir. Ancak insan ticareti haberlerinde bu temel ilkenin gözetildiğini söylemek mümkün değil. Örneğin, Posta gazetesinde 27 Temmuz 2017 tarihinde yayımlanan "Alanya'da fuhuş operasyonu" başlıklı haber, insan ticareti mağdurlarının fotoğraflarını yayımlamakla kalmamış, uyruklarını ve isimlerini de açık biçimde yayımlamış.
3. Haberlerde sansasyonel (kışkırtıcı) bir dil kullanılması: Özellikle internet haberlerinde ilgi çekmek için sansasyonel bir kullanıldığını görüyoruz. Bazı sansasyonel haber başlıkları:
- Sözcü (19 Mayıs 2013): "Savarona randevu evine döndü!"
- Hürriyet (5 Mayıs 2008): "Türkler sarışın sever, boyatıp da gönder"
- Haber Vitrini (5 Ocak 2017): "2 fahişe 200 Van'lıya AİDS bulaştırdı"
- Habertürk (20 Ocak 2010): "Jüri seks kölesi seçti"
4. Nataşa etiketi: İnsan ticareti kapsamında Türkiye'ye getirilerek fuhuşa zorlanan kadınlara Nataşa denilmesi Türk medyasının 1990'larda icat etttiği ve izleri hala devam eden bir basmakalıp yargıdır. Nataşa haberlerinin de etkisiyle toplumda, Rusya'dan, Ukrayna'dan Türkiye'ye gelen kadınlara Nataşa etiketinin yapıştırılması olağan hale gelmiştir. 1990'lı yıllardan bir haber başlığı: "Bir gemi dolusu Nataşa geliyor" (Hürriyet, 13 Eylül 1988). Bir başka haber başlığı: "Kars'ta 5 fuhuş oteli kapatıldı: 20 Nataşa sınır dışı." Bir Nataşa başlıklı haber daha: "Türk erkeklerin Nataşa faturası 600 milyon doları buluyormuş." Son yıllarda Rusya ve Doğu Avrupa'dan gelen turist sayısının artmasıyla birlikte Nataşa etiketinin nadiren kullanıldığını görüyoruz. Ancak yine de toplumdaki Nataşa algısının tamamen ortadan kalktığını söylemek mümkün değil.
İnsan ticareti bütün dünyada giderek büyüyen uluslararası bir sorun. Uluslararası Çalışma Örgütü’nün (ILO) 2014 yılında hazırladığı rapora göre, dünyada yaklaşık 21 milyon kişi insan ticareti mağduru konumunda. Bunların yaklaşık 4.5 milyonu seks sektöründe çalışmaya zorlanıyor. Göç İdaresi Genel Müdürlüğü verilerine göre 2005’te 256; 2006’da 246; 2007’de 148; 2008’de 120; 2009’da 102; 2010’da 58; 2011’de 82; 2012’de 55; 2013’te 21; 2014’te 50; 2015’te 108 ve 2016’da 135 kadın, insan tacirlerinin elinden kurtarıldı. Mağdur sayısının bu rakamlardan çok daha yüksek olduğuna hiç kuşku yok.
İnsan ticaretiyle mücadelede medyaya da görev düşüyor. Medya öncelikle insan ticareti haberlerinde doğru bir dil kullanmalı, etik değerlere uygun ve mağdurları koruyucu bir habercilik yapmalı, sansasyonel habercilikten ve Nataşa gibi aşağılayıcı, ötekileştirici ve metalaştırıcı etiketler kullanmaktan kaçınmalı ve toplumu insan ticareti konusunda aydınlatacak ayrıntılı haberler yapmalıdır.
Not: Yazıda ilgili haberlere link verilmiştir.
Medyada yer alan haberlerde sıklıkla insan ticareti ile insan kaçakçılığının karıştırıldığını görüyoruz. İnsan kaçakçılığı, insanların iyi koşullar altında yaşama, iş bulma amacıyla veya yaşadıkları ülkedeki siyasal, ekonomik ve toplumsal sorunlardan dolayı ülkelerini terkederek yasa dışı yollarla başka ülkelere götürülmelerini anlatmaktadır.
Şimdi şu haberlere bakalım:
Anadolu Ajansı'nın "Nijerya'da 4 bin 724 kişi insan kaçakçılarının elinden kurtarıldı" başlıklı haberinde insan ticareti ile insan kaçakçılığı karıştırılmış. Haberin konusunun insan kaçakçılığı olduğunu haberin son paragrafından anlıyoruz: "Nijerya'da ekonomik kriz ve çatışmalar nedeniyle yüzbinlerce insan göç etmek zorunda kalıyor. Ülkedeki bir çok insan ise Libya üzerinden Avrupa'ya kaçmak için girişimde bulunuyor."
Hürriyet'in "İzmir'de Yunan adalarına gitmek isteyen 123 kaçak yakalandı" başlıklı haberinin son cümlesinde "Operasyon kapsamında ise ‘insan ticareti yapmak’ suçu iddiasıyla 1 şüpheli gözaltına alındı" ifadesi de insan kaçakçılığının insan ticaretiyle karıştırıldığını gösteriyor.
Milliyet'in "KKTC’de kadınlar gece kulüplerinde fuhuşa zorlanıyor!" başlıklı haberi de özünde insan ticaretini konu almasına karşın, bu sorunu aynı zamanda insan kaçakçılığı olarak niteliyor.
Şimdi aradaki farkı kısaca özetleyelim: Eğer kişiler yasa dışı yollarla ve kendi istekleriyle başka ülkelere gitmeye çalışıyor ve birilerinden yardım alıyorsa bu insan kaçakçılığının konusudur. Eğer kişiler kendi rızaları dışında, kandırılarak ya da tehdit edilerek, pasaportlarına el konularak zorla çalıştırılıyorlarsa bu insan ticareti kapsamına girer. İnsan kaçakçılığı kapsamında pekala insan ticareti suçu da işleniyor olabilir. Örneğin, başka bir ülkeye kaçak yollarla götürülen kişiler eğer insan tacirleri tarafından alıkonuyorsa ve özgürlükleri ellerinden alınıyorsa insan ticareti söz konusudur.
İnsan ticareti haberlerinde etik sorunlar
1. İnsan ticaretini fuhuş sorunu olarak görmek: Türk medyasında insan ticareti genelde fuhuş operasyonları ile gündeme gelmektedir. Bu tür haberler, olayın insan ticareti boyutunun görünmez kılınmasına hizmet etmektedir. Örneğin, Anadolu Ajansı tarafından 30 Temmuz 2017 tarhinde geçilen habere bakalım: Haberin başlığı, "İstanbul'da fuhuş operasyonu: 26 gözaltı" şeklinde. Haberin spotunda, "Aksaray'da bir eğlence mekanında yabancı uyruklu kadınların fuhuş amaçlı çalıştırıldıklarının belirlenmesi üzerine düzenlenen operasyonda 26 kişi gözaltına alındı" ifadeleri kullanılmış. Olayın insan ticareti kapsamına girdiğini şu ifadelerden anlıyoruz: "Operasyonda, iş vaadiyle Türkiye'ye getirildiği öne sürülen Ukrayna ve Moldova uyruklu 26 kadın gözaltına alındı." Haberde tacirlerden hiç söz edilmiyor.
Bir başka habere bakalım. Hürriyet'in 2 Şubat 2017 tarihli ve "İstanbul'da fuhuş operasyonu!" başlıklı haberinin spotunda şu ifadeler yer alıyor: "İstanbul'un Silivri ilçesinde jandarma ekipleri tarafından, 5 otel ve 7 alkollü eğlence mekanına eş zamanlı düzenlenen operasyonda zorla fuhuş yaptırılan 84 yabancı uyruklu kadın yakalandı. Kadınlardan 13'ünde AIDS, Hepatit C gibi bulaşıcı hastalıklar tespit edildi." Haberde kadınların zorla fuhuş yaptırıldıkları belirtilmiş olmasına karşın insan ticareti suçundan hiç söz edilmemiş.
2. İnsan ticareti mağdurlarının isimleriyle ve fotoğraflarıyla ifşa edilmesi: Gazetecilik etik ilkeleri, mağdur konumundaki kişilerin kimliklerinin açıklanmasının doğru olmadığını söyler. Temel amaç da mağdur konumundaki kişilerin bir de medya eliyle mağdur edilmelerinin önlenmesidir. Ancak insan ticareti haberlerinde bu temel ilkenin gözetildiğini söylemek mümkün değil. Örneğin, Posta gazetesinde 27 Temmuz 2017 tarihinde yayımlanan "Alanya'da fuhuş operasyonu" başlıklı haber, insan ticareti mağdurlarının fotoğraflarını yayımlamakla kalmamış, uyruklarını ve isimlerini de açık biçimde yayımlamış.
3. Haberlerde sansasyonel (kışkırtıcı) bir dil kullanılması: Özellikle internet haberlerinde ilgi çekmek için sansasyonel bir kullanıldığını görüyoruz. Bazı sansasyonel haber başlıkları:
- Sözcü (19 Mayıs 2013): "Savarona randevu evine döndü!"
- Hürriyet (5 Mayıs 2008): "Türkler sarışın sever, boyatıp da gönder"
- Haber Vitrini (5 Ocak 2017): "2 fahişe 200 Van'lıya AİDS bulaştırdı"
- Habertürk (20 Ocak 2010): "Jüri seks kölesi seçti"
4. Nataşa etiketi: İnsan ticareti kapsamında Türkiye'ye getirilerek fuhuşa zorlanan kadınlara Nataşa denilmesi Türk medyasının 1990'larda icat etttiği ve izleri hala devam eden bir basmakalıp yargıdır. Nataşa haberlerinin de etkisiyle toplumda, Rusya'dan, Ukrayna'dan Türkiye'ye gelen kadınlara Nataşa etiketinin yapıştırılması olağan hale gelmiştir. 1990'lı yıllardan bir haber başlığı: "Bir gemi dolusu Nataşa geliyor" (Hürriyet, 13 Eylül 1988). Bir başka haber başlığı: "Kars'ta 5 fuhuş oteli kapatıldı: 20 Nataşa sınır dışı." Bir Nataşa başlıklı haber daha: "Türk erkeklerin Nataşa faturası 600 milyon doları buluyormuş." Son yıllarda Rusya ve Doğu Avrupa'dan gelen turist sayısının artmasıyla birlikte Nataşa etiketinin nadiren kullanıldığını görüyoruz. Ancak yine de toplumdaki Nataşa algısının tamamen ortadan kalktığını söylemek mümkün değil.
İnsan ticareti bütün dünyada giderek büyüyen uluslararası bir sorun. Uluslararası Çalışma Örgütü’nün (ILO) 2014 yılında hazırladığı rapora göre, dünyada yaklaşık 21 milyon kişi insan ticareti mağduru konumunda. Bunların yaklaşık 4.5 milyonu seks sektöründe çalışmaya zorlanıyor. Göç İdaresi Genel Müdürlüğü verilerine göre 2005’te 256; 2006’da 246; 2007’de 148; 2008’de 120; 2009’da 102; 2010’da 58; 2011’de 82; 2012’de 55; 2013’te 21; 2014’te 50; 2015’te 108 ve 2016’da 135 kadın, insan tacirlerinin elinden kurtarıldı. Mağdur sayısının bu rakamlardan çok daha yüksek olduğuna hiç kuşku yok.
İnsan ticaretiyle mücadelede medyaya da görev düşüyor. Medya öncelikle insan ticareti haberlerinde doğru bir dil kullanmalı, etik değerlere uygun ve mağdurları koruyucu bir habercilik yapmalı, sansasyonel habercilikten ve Nataşa gibi aşağılayıcı, ötekileştirici ve metalaştırıcı etiketler kullanmaktan kaçınmalı ve toplumu insan ticareti konusunda aydınlatacak ayrıntılı haberler yapmalıdır.
Not: Yazıda ilgili haberlere link verilmiştir.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder